20 Haziran 2024 Perşembe

Bloğum 1 Yaşında!


Doğum günlerini asla unutmam. Bu nedenle bugün burada, canım tatlı küçük bloğumun ilk yaş gününü kutlamak için toplandık. Hoş geldin minik partimize sevgili okur. Haydi şimdi bu partiyi renklendirmek için kendine çay kahve limonata dondurma pasta pisküvit cips? ben sağlıklıyım diyorsan sebze meyve, mısır da olur - patlamamış olaraktan da olur kap gel. Ya da sadece suyla da katılabilirsin. Bol bol su içmeli hem. Havalar da kuru ve sıcak, ihmal etme he mi?

Evet! Herkes hoş geldiğine göre bir yazışma yapmaya başlayabilirim. 

-milattan öncesine gidiyorum, hulalolalop (zaman makinesi sesi efekti)-

Blog yazmaya ilk başladığımda yaşım çok küçüktü. Bu hikayeyi bin kez anlattım sanırım, bilmiyorsan da üzgünüm çünkü bilenlere yazık höh artık, ama bir küçük özet geçeyim de kendimi duygulandırıp havaya gireyim. Öhöm öhöm. İşte, blog yazmaya ilk başladığımda çok küçüktüm. 15 yaşındaydım. İlgimi çeken konularda konuşabileceğim arkadaşlarım vardı şimdi yalan olmasın ama bilmiyorum, benim her zaman anlatacak bir şeylerim vardı ve blog okumayı çok severdim. Neden yazmayayım ki diye bile düşünmeden pat diye bir blog açmıştım. Gerçekten kara cahildim bu konuda. Yol bilmeden, iz bilmeden sen, sen ne cesaretle sen... Ama oldu işte, açıverdim. Nitekim uzun bir süre beni kimse okumadı da. :) Yine de yazmıştım, hep yazmıştım çünkü zaten ben en başta yazmak için bir blog açmıştım.

Okurlarım olduğunda, o his, çok çok çok başkaydı o ayrı. Olmasaydı da yazardım ama olunca... Mutlu olurdum işte, anlarsın sen de. Bir şeyler paylaşmak beni mutlu ederdi. Sadece yazmak veya yorumlara yanıtlar vermekle de sınırlı değildi bu heyecanımın nedeni. Diğer blogları okumak, onlardan ilham almak, onların evlerine misafir olmak... Bunun yeri daha da ayrıdır bende. Kaç kez başka bloglardan ilham alıp yazılar yazmışımdır kim bilir... Blogdan çok şey öğrendim. Belki sana abartılı gelir, belki gelmez artık bilmiyorum ama; blog benim için bir çeşit okul oldu. Lise yıllarım, üniversite yıllarım... Hatta işte sonrası da, hep burada geçti. Büyüyerek, büyümeye çalışarak ve sanırım artık olgunlaşmaya ufaktan başlayarak. Ben burada, yüreğimi göstermeyi öğrendim. Bu, bloğumun bana hediyesi oldu. Bir yıl önce bir çeşit mekan değişikliği yaptım. Artık yazımın bundan sonrasında eski bloğumu anmayacağım. Çünkü işte buradayız ve ben, bir mekanda olmaktan da ziyade, olmayı sevdiğimi keşfettim. 

Bu bloğa yazmaya başladığımda, itiraf etmek gerekirse, içim buruktu. Yüreğimi açmayacağım diye düşünmüştüm. Belki yorum yazıları yazardım ama daha fazlası değil... Ama baksana, eski bloğumdayken bile kendimi bu denli çok açmamıştım. Yüz yüze görüştüğüm kişilerden de yazılarımı okuyanlar var. Başta bu benim için biraz tedirgin ediciydi. Ama kimsenin pek de umurunda değil ahahah. Neyse yani kendimiz kendimizi kafamızda çok büyütüyor ve sonra da bir yerlere sığışmaya çalışıyoruz. Seni bilmem ama ben böyleyim. Oysa ben sadece güzel şeyleri bulmayı seven bir kızım. Sanırım azıcık değişik olabilirim... Aman canım başlıkta bile uyarı yazdım ya Neptünlü diye. Hadi onu da açıklayayım.

Beni bilirsin, anlatmaya bağımlıyım. Yazmak hele... Tutkum! Nefes almak gibi, tüketmem gereken bir şey kelimeler. Okuyarak, yazarak, dinleyerek, konuşarak. Ne olursa olsun ben, kelimelerle bir arada olmalıyım. Başka bir yaşamı bilmiyorum ve bilmek dahi istemiyorum. Bu nedenle, dilediğimce at koşturabilmem için, blog en uygun sosyal medya platformuydu. Burada ne diğer popüler uygulamaların popülerliği?? vardı, ne de kısıtlılığı. Harf sınırından nefret ediyorum! Ay ne içten yazdım ahahah. Neyse yani, burada daha özgür daha samimi (ınstagramda da samimi kişiler var sizi de seviyorum eğer buradaysanız ve buradaysanız zaten kendinizi bilirsiniz :*) daha küçük ve kendi halinde bir topluluk olduğundan mütevellit, blog yazmayı çok seviyorum. Bir de tabii duygusal meseleler var; hani küçük yaşlardan beri blog okumam, yazmam falan fişman. Bu nedenle bir önceki bloğumu kapatınca boşluğa düşmedim yuvarlandım. Sağ olsunlar arkadaşlarım da kendi hayatlarına kaybolduklarından ve ben birinin peşinde iletişmek için dolanmaktan sıkıldığımdan, nefesim kesildi. Bu nedenle de arayı çok da açmadan ve evrenden gelen büyüüük mesajlarla bu bloğu geçen yılın 20 Haziran gününde açtım.

Bulutları izliyordum. Aklıma bugün bir isim gelirse blog açacağım dedim. Bulutlar pembemsiydi. O sırada canım çilek çekti. Ben de çilekli bulutlar linkini aldım. Ana başlık Güncem idi. Çünkü burayı, şekil A, günlüğüm olarak kullanacaktım. Hep bunu hayal etmiştim. Önceki bloğumdayken bile hep içimdeki her şeyi foşur faşır yazmayı hayal etmiştim. Çünkü daha öncesinde okumayı en çok sevdiğim, bana alınma seni de seviyorum, bloglar arasında başı çekenler kendilerini özgürce anlatanlardı. Duygularını. Kendilerinden kastım işte bu. Bu benim için cesaret gerektiren bir şeydi. Bundan korktuğumdan değil, vallahi billahi değil. Ben zaten anlatmak istersem anlatırım. Anlatacağım şey içimde istesem de duramıyor. Dna'mda bu özellik yok. O halde ne? Bilmiyorum. Bazen çok dolarsın ve yer kalmaz. İşte eski bloğum öyleydi ve yer yoktu. Her ne kadar çok üzülsem de, en baştan yeni bir yere yerleşmek bu bakımdan ferahlatıcıydı.

Instagramı yukarıda biraz kötüledim gibi oldum ama öyle değil. Orayı da çok severim. Ancak benim için bir blog değil, onu diyorum. Neyse, instagram ismimi çilekli bulutlar almadım çünkü zaten öyle birkaç isim vardı. Bense özel olmak istiyordum. :) Bu konuyu balığıma danıştım. Bana tabi ki pek de yardımcı olmadı... Yine de yüzerek destek vermişti! Her neyse, başlangıçta Plütonlu olmaya karar vermiştim. Çünkü ona çok üzülüyordum. Ben onu dışlamayacaktım, haklarına sahip çıkacaktım! Plüton, tamam... Ama başka ne? Yani, Plütonlu ne? Neyim ben? Buldum! Evreka! Kaktüsha! Aman, dümdüz kaktüs işte. Dikenlerim var ruhumda. Her neyse ve neyse ki, bu isme benzer isimler de alınmıştı. Şükürler olsun!

Hem zaten Plüton'un, üzgünüm miniğim, ne rengi şemali içimi açmıştı ne de astrolojik anlamı. Plüton astrolojide yıkım gezegenidir. Ölümü, yeniden doğuşu, dönüşümü temsil eder. Tamam dönüşüm olaylarına baş koyduk falan da, ben korkarım böyle büyük laflardan. Bu, tarottaki kule kartı gibi, bum bom cum com cimcom çan çin çon, tamam. Benim öyle bir yanım var mı sevgili okur haydi söyle? Eee yok. O yüzden vazcaydım. Neptünlü olayım demeden Neptünlü Cadı yazıverdim. Bu iyi şansa işaretti benim için. UUUuuuu. Neden dersen? Çünkü ben eski bloğumun ismine de böyle karar vermiştim. Pat diye, bir anda. Hatta karar verdiğimi bile anlamadan başlık kısmını yazıvermiştim. 

Neptün masmavi bir gezegen. Bu bakımdan Dünya'mıza benzemekle birlikte, Dünya'dan daha mistik bir maviliği var. Zaten astrolojide de sevgili kendisi hayalleri, bilinçaltını (işte yazılarımın özeti ahahah), beyaz büyüyü (oooouuu) falan temsil etmekte. Bir de biraz ayıkken bayık olmak gibi anlamları da var ama neyse, bu, doz aşımında oluyor. Yani çok hayal kurarsan uçarsın gibi. Helyum gazı gibi. Yaaa. Zaten, gezegenin fiziksel yapısı da bu özelliklerle uyumlu bence. Neptün'de hiç katı yüzey yok. Gittim gördüm dermişim, yok diyorum. Yokmuş yani. Gaz ve sıvı. Güneş'e en uzak sekizinci gezegen kendisi. Yani soğuk ve karanlık. Bakma o nazlı dönüşüne. Oraya gitsek rüzgar bizi bir oraya bir buraya fırlatır. Ama tüm bunlara rağmen, memleketim diye demiyorum :P, çok güzeldir kendisi. Googlela bak, bana hak vereceksin. İşte, Neptünlü olmamın hikayesi bu. Cadı olmamın hikayesi de... Yeter, cadıymışım işte hayal dünyamda. Tarot falan da bilirim biraz. Hogwarts'ı da filmlerden kitaplardan gördük bildik. Bence yeterli.

Sevgili okur. Bu gece de geveze olmak istedim. Ama baştan seni uyardım, bak yanına bir şey al yiyecek içecek diye. Her neyse. İyi ki buradasın. Senin burada olman, benim için gerçekten kıymetli. Burayı yaşayan bir gezegen, aman blog, haline getiren faktörlerden biri de sensin. Sen olmasaydın, sözgelimi, gezegenimin denizleri olmazdı veya ağaçları veya arıları veya kelebekleri veya bulutları veya çiçekleri veya ne olmak istiyorsan osu.

Sevgili okur, bloğuma bir hediye vermeni istiyorum. Bu blogda görmeyi en çok sevdiğin şey ne?

Hoşça kal.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.


böğürtlenli olmuş oldu ama olsun artık :)



22 yorum:

  1. Doğum günü kutlu olsun:) Blogun tamamını sevdiğim için malesef görmeyi en çok sevdiğin şey ne sorusuna bir cevabım yok, sonuçta bir hediye de... ama kalbimi şuraya bırakıp gidiyorum, bir süre kalsın bir ara uğrar alırım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederiimm :) Ne tatlı bir yorum bu ve sürpriz gülümsetmeli :)

      Sil
  2. Bloğunun doğum günü kutlu olsun :) Nice güzel yıllara :)) Ben seviyorum yazılarının hepsini ayırmak zor ancak kitap tanıtımlarını biraz daha fazla seviyor olabilirim. Güzel tespitlerin ve yerinde verdiğin detaylarla eğer kitabı çok da sevdiysen o coşkuyu hissediyorum ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim kutlamanız ve düşünceniz için :) Evet açıkçası ben de, her ne kadar daha çok anlık düşüncelerimi ifade etsem de, sevdiğim bir şeyleri yorumlamayı çok severim :) Hele bir de sevdiğim o şey başkalarınca sevilirse, daha da seviyorum yorumlamayı :)

      Sil
  3. Bir yıl oldu demek. Bloğu dolu dolu kullananlardansın. Nice yıllara o zaman. :)) İyi ki yazıyorsun, biz de okuyoruz. Yazmak hepimizin ortak ihtiyacı sanırım. Konuşmaya üşendiğim için buradayımdır ben de belki. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi zaman çok hızlı geçti. *-* Yazmak daha rahat benim için de. Yazınca her şeyi bir anda anlatabiliyorum, konuşurken yapamıyorum ve komplekse giriyorum :) Bir de yıllar geçerken sanırım anlatmamaya başlıyoruz. Daha içimizde yaşamaya falan. Sevdiğimiz kişilere karşı bile. En azından ben buna evrildiğimi fark ettim. Anlatmaya dair hevesimin konuşurken kırıldığını, bu nedenle yazmak güvenli. :)
      Neyse, teşekkür ederim hem bu yorumun hem de diğer tüm yorumların için. Yazdığım yazılara yorum bırakarak beni desteklemen bana hep iyi geldi. :)

      Sil
  4. Nice yıllara. İlk ilgimi çeken namaste olmuştu. Ne demek diye bakmıştım. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Namaste, duyduğum zamandan beri çok sevdiğim bir söyleyiş. Ruhum ruhunuzu selamlıyor anlamında kullanıyorum. :) Ama kelime anlamı olarak hem hoş geldin hem de hoşça kal olarak anlamlandırılabilir. :)

      Sil
  5. Yıldönümün kutlu olsun.. Blog için aklıma birşey gelmedi ama senin için huzur ve mutluluk diliuorum.. Bonus: bol kitaplı güzel melodili günler.. 🎂🎀🎈🥳💞🎂🎇🍾

    YanıtlaSil
  6. Nice senelere :) Kendini anlamaya çalışmanı seviyorum yazılarında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, ben de bunu seviyorum. Yani, bunu paylaşmayı :)

      Sil
  7. Bloğunun doğum günü kutlu olsun :) ilginç bir hikayeymiş neptünlü cadı hikayesi ve güzel tabii ki ben en çok dolunay veya ay yazılarını seviyorum sanırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında öyle ahım şahım bir hikaye değil. Bir küçük isim bulma meselesi :) Dolunay yazılarımı ben de seviyorum sanırım. Yalnız her yorumda da evet ben de onu seviyorum yazmış bulundum *-* Neyse, az evvel de bir Dolunay yazısı yazdım. Onun etkisi. Son olarak, teşekkür ederim :)

      Sil
  8. Doğum günün kutlu olsun! *-*
    Senin yazılarını sevdiğimi daha önce de söylemiştim biliyorsun :)
    Dök içini dökebildiğin kadar. Her ne konuda olursa olsun! Kim okumuş ne düşünmüş amann boşver! (:
    Gezegenleri hiç bilmem, o konuda uzman eşim. Her gece uyumadan önce mutlaka bir gezen belgeseli izler :/
    Tarot biliyor musun gerçekten *-*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)
      Zaten yazmayı ve anlatmayı o kadar çok seviyorum ve açıkçası bu benim kendimle ilgili gururlandığım noktam ki, bu konuda utangaçlık hiçbir zaman yapmadım ahahah :)
      Gökyüzüne, gök cisimlerine küçüklüğümden beri ilgim var. Başım hep havaya dönüktür :) Bunun dışında ben de onlar hakkında bilgi edinmeyi severim.
      Evet, birazzz :)

      Sil
  9. Nice yıllara😊 Umarım hep bizimle buralarda olursun, yazılarını seviyorum, çok güzel yazıyorsun, bazı yazılarında kendimi görüyorum, kendimden bir parça buluyorum😊 Doğum günün kutlu olsun😊🎉 İnstagramı ben de çok seviyorum ve devamlı kullanıyorum ama buranın tadı bambaşka😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederimm :) Ben de blog yazmayı çok seviyorum. Yazmayı zaten çok seviyorum da :), blog yazmak ayrıca bende yeri çok ayrı olan bir şey. Geçmişe dönüp baktığımda nereden geçtiğimi görebiliyorum, sonra sizlerle böyle kısacık bile olsa fikir ve duygu alışverişinde bulunabiliyorum.

      Hep bu kadar çok ve sık yazmam muhtemelen ama daha az bile yazsam, bırakmak istemiyorum. Bir de ne olursa olsun bu bloğu burada öylece var etmek istiyorum. Belki, hayat bu ya, bundan beş on yıl sonra birisi bu bloğu keşfeder ve bir yazımda kendinden bir şey bulur. Daha küçük beni düşünüyorum :), o böyle şeyler yaşamayı çok severdi. Eski bir yazıyı keşfetmeyi. Ben de birinin keşfi olmayı çok isterim, bu da kalbimdeki minik sır isteğim. :)

      Ama bunun dışında da zaten bloğumu keşfeden sizler ve bloglarınızı keşfeden bir adet ben varım. :) Beni en çok mutlu eden şeylerden biri de, yazdıklarımı okuyanların kendilerinden parçalar bulabilmeleri. Bunu bana söylediğinizde kendimi çok derinlerimden gelen bir hisle mutlu hissediyorum.

      Evet ınstagramda aktifsiniz, paylaşımlarınız da çeşit çeşit ve keşif yaptırıcı. Kelimelerimiz hep bol olsun. İlhamımız ve ziyaretçilerimiz de.

      Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Çok sevgiler.
      :)

      Sil
  10. İyi ki doğdun Neptünlü Blog :) Daha nice güzel yazılarını okumaya inş.

    YanıtlaSil
  11. maşallah maşallah :) çok da şeker anlatıyon zaten artık :) her telden yazmanı seviyom :) müzik sinema kitaplar denemeler öyküler günlükler :)

    YanıtlaSil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.