19 Haziran 2024 Çarşamba

One Million Yen Girl (Hyakuman-en to nigamushi onna) | Film Yorumu


Yönetmen: Yuki Tanada

Senarist: Yuki Tanada

Yapımı: 2008 - Japonya


''Güçlü biri olduğumu sanıyordum. Ama yanılmışım. Ailemiz ya da sevdiklerimiz... Uzun bir ilişkinin anahtarı diye düşünüyordum. Halbuki birbirimizle önemli şeyleri paylaşmıyoruz. Zorluklardan korunmak ve pürüzsüz bir hayat sürmek için sadece birbirimize kafa sallamak ve gülmekle yetiniyoruz. Ve kaçınılmaz olarak da hiçbir şeyi hissetmeden bitiyor ilişki. Gerçekten çok yazık. İki insan tanıştığında bir parçalarını feda ederler diye düşünüyordum. Ben de parçalanmaktan korktuğum için bundan kaçtım. Ancak bir parçamızın başka kişilerle tanışmak için var olduğunu yeni fark ettim.''


Kaynak: Pinterest

Japon filmlerinin insana tatlı tatlı işleyen bir havası var. Kullanılan renklerin nostaljisinden mi acaba? Yoksa konuşulan dilin heyecanından mı? Hikayelerin sıradanlığı mı, karakterlerin şahsına münhasırlığı mı? Çoğumuzun bildiği düşünceleri anlatmasından mı, yoksa anlattıklarındaki hisleri doğallıkla geçirmesinden mi? Belki hepsi, belki birazı; ancak ne olursa olsun, en azından benim için, Japon filmlerinin insana tatlı tatlı işleyen bir havası var.

Bir Milyon Yen Kazanan Kız, Suzuko (Yû Aoi), 21 yaşında kendi kendine yetmeye çalışan genç birisi. Bir gün aynı iş yerinde çalıştığı bir kişi ona birlikte eve çıkma önerisinde bulunuyor. Bu öneriyi kabul eden Suzuko, daha sonrasında iş arkadaşının ona söylemediği pek de hoşuna gitmeyecek bir ayrıntıyı öğreniyor. Eve üç kişi çıktıklarını. Arkadaşı, onun sevgilisi ve kendisi. Bir de aksilik bu ya, iki sevgili tam da Suzuko'nun yeni evine yerleştiği gün ayrılıyor. Hiç tanımadığı bu sevimsiz genç adamla aynı evi paylaşmak zorunda kalan Suzuko, yine de hayata olumlu bakmaya çalışıyor. Ta ki bu genç adamın Suzuko'nun yağmurdan korumak için eve aldığı yavru kediyi dışarı atması ve kedinin ölmesine kadar.

Bu olaydan çok etkilenen Suzuko, ev arkadaşının tüm eşyalarını o evde yokken kapı dışarı atıyor. Bu olay sonrasında genç kızın hayatı değişiyor. Dışarı atılan eşyaların arasında para olduğunu söyleyen genç adam, Suzuko'ya dava açıyor ve genç kız kısa bir süreliğine hapis yatıyor. Sabıka kaydı olması nedeniyle çevresi tarafından dışlanan Suzuko, onu hiç tanımayan insanların olduğu yerlere seyahat ediyor. Gittiği yerlerde bir milyon yen kazanır kazanmaz oradan ayrılıp yeni bir yerde yeni bir hayat kurmaya başlıyor. Film boyunca Suzuko'nun bu kısa süreli seyahatlerinde yaşadıklarını izliyoruz.


''Hiçbir yere ait olmadığını ve seni kimsenin tanımadığı bir yerde yaşamak istediğini hissettiğin oldu mu?''


Filmin başrol oyuncusu olan Yû Aoi'nin yine bir başrolü canlandırdığı 2006 yapımı Honey and Clover isimli filmi geçtiğimiz günlerde izlemiş ve şurada da yorumlamıştım. One Million Yen Girl'ü izlemek istememdeki en büyük neden bu oyuncuydu diyebilirim. Bir de yazımın en başında yer verdiğim replik. 

Yine hayatın akışında yaşanan olayları anlatan ve usul usul akan bir film. Ancak tüm bu akış o kadar doğal işlenmiş, duygular o kadar tanıdık bir yerden yansıtılmış ki; film, izleyicisine bu yansıtılan duyguları kendi içinde bir yerde de tanımlaması için olanak tanıyor. Filmin olayı aslında sadece detaylarda. Ana karakterin daha ucuza geleceği için kendine perde dikmesi ve o perdeyi gittiği yerlerde evi yapmaya çalıştığı odalara asması, tuttuğu eve kefil olarak henüz ilkokula giden erkek kardeşinin adını yazması ve emlakçının bu gerçeği fark etse bile sesini çıkarmaması, Suzuko'nun aşık olduğunu anladığında verdiği tepki, kendisini sadece değer verdiği kişilere açıklaması ve tanıtması, usul usul ağladığı o tek sahne... Herkes susarken, bir tek Suzuko'nun erkek kardeşinin hislerini dile getirmesi ve her ne kadar ablasına kızsa ve kırılsa da, onu kahramanı olarak görmesi. Hepsi, hepsi gerçek bir yerden. Hepsi, sadece yaşanılabilinecek ve geçip gidecek, güzel bir yerden.


''Böyle olacağı varmış...''


Filmi çok sevdim. İlgisini çekenlere öneriyorum.

Hoşça kalın.


One Million Yen and the Nigamushi Woman 2008 trailer için tıklayabilirsiniz.



6 yorum:

  1. Güzel bir filme benziyor. Japon filmlerini pek bilmem açıkçası, ben direkt onların anime dünyasına daldığım için. :) Yine de karakterlerin işlenişindeki farklılık, doğallık benzerdir diye düşünüyorum. Karakterin kardeşi merak uyandırıcı geldi. İnsan bir şekilde sevdiklerini kalbinin derinliklerinde savunma durumuna giriyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlediğim Japon filmleri genelde böyle sakin ama keyifli filmlerdi. Bu doğallığı seviyorum sanırım. Karakterlerle daha kolay bağ kurmamı sağlıyor. Sanki hafif ama güzel bir kitabı okuyup bitirmişim gibi hissediyorum film bitince. Bir de Japonca'nın sesletimini çok beğeniyorum. En basit konuşmalarının bile heyecanlı olmasını veya öyle gelmesini demeliyim. :)
      Karakterin kardeşi başta gıcık gibi görünüyor. :) Ancak o da sadece bir çocuk ve aslında bence hayal kırıklığına uğruyor sadece. Üstelik en büyük bedeli de malesef o ödemek zorunda kalıyor.

      Sil
  2. Uzakdoğu konuşması bana tatlı tatlı gelemiyor sanırım :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Aslında vurguları falan biraz tatatattata gibi ama olsun, dünyanın en sıradan şeyini bile heyecanlı anlatmalarına olanak veren bir dilleri var bence :)

      Sil
  3. ne ilginç bir konu izliycem bu filmi de oyuncuyu da yönetmeni de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oyuncu yetenekli birisi bence. İki filmde de sessiz sakin birini canlandırmıştı ama özellikle de bu filmde karakterin hislerini iyi geçirmişti. İki film arasındaki sürede (iki yıl görünüyor) kendini baya geliştirmiş. Ağlama sahnesi çok gerçekçiydi, en beğendiğim sahne diyebilirim (sonlardaki mektubu okurken). Sonraki yıllarda daha yetişkinlik çağında oynadığı filmler varsa ben asıl onları da merak ediyorum aslında. Konudan bağımsız, çok güzel bir yüzü var, yakın çekimlerde ful yüzüne odaklanıyor zaten insan. :) Filmin mekanları da çok hoş ek olarak, kendini izletiyor. Neyse filmi izlersen iyi seyirler dilerim.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.