26 Haziran 2024 Çarşamba

Take Care of My Cat (Goyangileul Butaghae) | Film Yorumu


Yönetmen: Jeong Jae-eun 

Senarist: Jeong Jae-eun 

Yapımı: 2001 - Güney Kore


''Mezun olduktan sonra ayrı ayrı büyümek beni gerçekten çok üzüyor. Okuldayken gerçekten çok iyiydik. Her gün birbirimizi görmeye alışmıştık. Şimdi toplansak bile konuşacak şey bulamıyoruz.''


Film, lisede yakın olan bir grup arkadaşın mezun olduktan sonraki hayatlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini konu ediniyor. Birbirinden farklı özellik ve isteklere sahip bu beş kız arkadaş, büyümenin ve kendilerine bir hayat kurmanın telaşı içerisinde zamanla birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Ara ara görüşseler ve iletişimlerini canlı tutmaya çalışsalar da, iç dünyaları artık birbirlerinden çok uzakta gibi görünüyor.


Kaynak: Pinterest

Filmin giriş sekansında bir grup liseli kızın gülüşerek fotoğraflarını çektiği sahneyi izliyoruz. Karşımızda dört kız var, beşincisi ise bu dört kızın fotoğrafını çekiyor. Bu kız Tae-hie (Bae Doona). Bu andan çok sonrasında da aslında yaptığı bu: Grubu toplamaya ve güzel bir kare yakalamaya çalışmak. Mezun olduktan sonra baskıcı babasının yanında ayak işlerini yapan Tae-hie'nin tek hayali özgür olmak. İnsan nasıl özgür olur? Bilmediği bir dilin konuşulduğu yerlere göçerek mi? Bildiği hisleri deneyimleyeceği bilinmez yerleri düşleyerek mi? Yoksa, tüm cesaretini toplayıp özgürlüğü seçerek mi?  Tae-hie, özgür ruhlu bir kız olmanın esaretini yaşıyor. Yardıma ihtiyaç duyan herkesin yanında bir peri gibi bitiveriyor. Sevebileceği çok şey var ve belki de özgürlüğü burada arıyor. Aile dükkanlarının işlerinden arta kalan zamanında felçli bir şaire şiirlerini yazıya geçirmesinde, sadece bunu sevdiği için, yardım ediyor. Sonra, çok fazla sigara içiyor. Belki de hayatında kontrol edebildiğine inandığı tek şey de bu: İçtiği sigaraların sayısı. Her ne kadar onu tüketecek olsa da, sigaraları birbiri ardına yakıyor.


''Birinin seçim özgürlüğünü elinden almak da bir nevi şiddet.''


Ji-young (Ok Go-woon), hasta ve yaşlı büyükbabası ve büyükannesiyle birlikte zor şartlarda yaşayan bir genç kız. O da özgür olmak istiyor. Ancak onun bu isteği bir istek olmanın da ötesinde zorunluluk. Mezun olduktan sonra iş bulamamış olmanın getirdiği maddi ve manevi zorluklarla tek başına mücadele ediyor. Lise notları iyi olmasına, çizimde çok yetenekli olmasına ve en önemlisi güzel hayalleri olmasına rağmen yaşadığı zorluklar ve yalnızlığı nedeniyle kendini kapana kısılmış hissediyor. Tüm bunlar yaşanırken kendisini güzel yüzündeki somurtuşla görüyoruz film boyunca. Onu gerçekten görebilen ve samimiyetle yanında olmayı isteyen tek kişi de, aslında onu grupta anlayabilecek tek kişi olan Tae-hie. Ji-young'un kalbine yakın tuttuğu tek şey, kedisi Ti-ti. Ti-ti de onun gibi, her defasında bulunmak istercesine, sıkça uzaklara kaçıyor.


''Geçmişte bu kadar yakın olmak bu kadar önemli mi? Önemli olan bugünü yaşamak.''


Hye-ju (Lee Yo-won), grupta kendini en çok toparlamış gibi görünen kişi. Bir işi, bir sevgilisi ve istediği kıyafetleri alabilecek kadar parası var. Dahası, özgür. Veya öyle gibi görünüyor. İşinden nefret ediyor, sevgilisiyle muhtemelen sevilme hissini hissetmek için birlikteliğini sürdürüyor ve aslında... evet, kıyafet almak konusunda bir derdi sıkıntısı yok, bunu gerçekten seviyor. Lisedeyken en yakın arkadaşının Ji-young olduğunu öğreniyoruz. Ancak film boyunca en çok anlaşamayan iki isim de onlar. Birbirlerinden zıt yönlere yürümüş, belki de başlangıçta yürümek zorunda kalmış, ve bu nedenle de iki farklı insan olma yolunda evrilen iki genç kadın. Bazen birileriyle çok yakın oluruz. Bunun yıllar yıllar boyunca süreceğini sanır, aslında umarız. Oysa zaman bizi değiştirir; bu nedenle arkadaşlıklar da değişir. 

Grubun diğer iki ismi ise ikizler Bi-ryu ve Ohn-jo (Lee Eun-sil). Onlar da mezun olduktan sonra hayatlarını kurmaya çalışan iki genç kadın. Ancak film boyunca onların iç dünyalarına dair bilgi edinemiyoruz. Yönetmen de bu konuda benim gibi mi düşünmüştü bilmemekle birlikte (ki muhtemelen hayır...), ben bu durumun da anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bazen görüştüğümüz eski veya yeni arkadaşlarımız hakkında aslında çok da bir bilgi sahibi olamayız. Onlar yalnızca görüneni yansıtırlar, bunun ardında ne vardır bilemeyiz. Yine de onlarla birlikte eğleniriz, güzel zaman geçiririz, hatta belki zor bir anımızda onlardan yardım isteyebiliriz. Ancak bu kadar. Bunların hepsi o anda kalacak olan şeylerdir. Yaşanıp bitecek, belki güzel de anımsanacak ama ardına geçemeyeceğimiz şeyler. Bu arada ikizleri hangi oyuncuların canlandırdığını bulmaya çalıştığımda karşıma tek bir isim çıktı. Eğer iki karakteri de aynı oyuncu canlandırdıysa ayakta alkışlıyorum.


''Ben sadece etrafta dolaşmak istiyorum. Tek bir yerde yaşamanın düşüncesi bile beni boğuyor. Sonsuza kadar giden bir kayıkta, akan su gibi yaşamak. Hiçbir zaman durmadan, göçebeler gibi bir kayığın üstünde böyle yatarak. Bulutların geçişini ve kızıllaşmasını izleyerek.''


Film, sıradan hayat akışını ve büyüme olaylarını anlatan bir film olduğundan dolayı durağan diyebileceğim bir akışta ilerliyor. Yani pek de büyük maceralar, yürek hoplamaları, yerinde duramamalar vs. aramadan izlemek lazım. Böyle izlendiğinde hoş bir film; aynı zamanda benim de beğendiğim bir film oldu.

Hoşça kalın.


Take Care of My Cat (2001) Soundtrack için tıklayabilirsiniz.




10 yorum:

  1. Sanki günümüz insanının hayatını konu edinen bir film gibi duruyor. Bizde de lise ve üniversite arkadaşlarınla zaman zaman görüşürsün ama eskisi gibi sıkı fıkı değilsindir, öyle değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aslında hep böyle olmuş gibi görünüyor. Sadece günümüzde arkadaşlık ilişkilerinin içi daha boş olabilir ama bu da her durumda herkes için geçerli değil muhtemelen. Bunun dışında bazı arkadaşlıklar bir zamanlar sağlam ve güzel olsalar bile bitebilir veya daha az, belki yüzeysel paylaşım yapılabilir. Belki de bu doğal bir sonuç bilemiyorum.

      Sil
  2. Sakin görünen güzel bir film gibi. Gerçekten aradan yıllar geçince eski dostluklar kalmıyor. Yıllardır içinde çoğu insan değişiyor çünkü. Her şeye rağmen bağlarını koruyabilenlere ne mutlu. Paylaşım için teşekkürler. 😊🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet sakin, güzel bir filmdi bence. :) Bazı karakterleri sevdim, bazılarını sevmedim ama hepsiyle bir ölçüde empati kurabildim. İçinde empati kurabildiğim durumlar bulduğumda o yapımı seviyorum sanırım. Ve rica ederim. :)

      Sil
  3. çokoş konu :) fransız sineması konularından :)

    YanıtlaSil
  4. Güncel dertlerimden birini yansıtıyor gibi gözüküyor bu film:) Ağlanacak bir sahnesi olmasa bile benim izlerken ağlama ihtimalim çok yüksek:D
    Mutlaka izleyeceğim, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aslında bu bakımdan duygusaldı benim için de. :) Gerçekçi bir film. En azından büyük oranda.
      Rica ederim, iyi seyirler dilerim. :)

      Sil
  5. İstediğim zaman film izlemeyi özledim :) Gençlik filmlerini hep seviyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gençlik filmleri tatlı evet. Beni rahatlatıyorlar. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.