25 Haziran 2024 Salı

Gülümse (Raina Telgemeier) | Çizgi Roman Yorumu

Yazar-Çizer: Raina Telgemeier, Çevirmen: Arif Cem Ünver,
Yayınevi: Desen Yayınları

6. sınıf öğrencisi Anna, sıradan dertleri olan küçük bir kızdır. Kardeşlerle atışmalar, arkadaşlarla soğuk çatışmalar, ev ödevleri... Bunlara ek olarak Anna'nın kaçmak istediği başka bir sorunu daha vardır: Diş teli! Dişlerinde çapraşıklık olduğu için diş teli takması gerektiğini öğrenir ancak bunu hiç mi hiç istemez. Bu tel mevzusundan kaçmak için uğraşırken, onun için telleri zorunlu hale getirecek büyük bir olay yaşar. Anna çok kötü düşmüştür ve öndeki iki dişi yerinden çıkmıştır. Bu olay sonrasında Anna'nın ortodonti tedavisi (diş teli macerası) başlar.

Çizgi roman boyunca Anna'nın çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde yaşadıklarını ve gülümsemeyi öğrenme hikayesini okuyoruz.


Yazar-çizerin daha evvel Hayaletler isimli çizgi romanını şurada yorumlamıştım. Bu kitap da bundan baya evvel okuduğum bir çizgi romandı ve ilk okuduğumda da şimdiki kadar çok sevmiştim.

Raina Telgemeier büyüme meselelerini tanıdık ve bir o kadar da eğlenceli yerlerinden yakalayıp biz okurlarına gerek çizimleriyle, gerek diyaloglarıyla gösteriyor. Anna, içe kapanık kendi halinde bir kız. Dış görünüşü konusunda pek de özgüvenli olduğu söylenemez. Tüm bu kendisiyle barışık olmama durumlarına bir de dişleriyle ilgili sorunlar eklenince, kendisini dünyanın en dertli insanı olarak görüyor. Hadi ama, ergenlikte, hatta sonrasında da, kesinlikle böyle hissetmişizdir. Sadece Anna'nın spesifik sorunu özelinde de değil; sivilcelerimizi, yaramaz kardeşlerimizi, zorunluluk hissettiğimiz için yürüttüğümüz arkadaşlıkları, belki hoşlandığımız tatlı çocukları\ kızçeleri dert etmişizdir. İşte, kitabın öyküsü de böyle bir yerden: Herkesin öyküsü aslında.

Yazar bu kitabını da kendi hayatından yola çıkarak kurgulamış. Kendisi de henüz çocukken Anna'nınki gibi talihsiz bir kaza geçirmiş ve dişleriyle ilgili sorunlar yaşamış. Bu anılarını yeri geldikçe hep anlatırmış ve sonra bir gün neden çizgi romana dökmeyeyim ki diye düşünmüş ve tadam, biz okurlarına bu içimizi sıcacık yapacak öyküyü armağan etmiş.

Büyük küçük her yaşa hitap edebilecek, yine çok tatlı, hoş bir kitaptı. Yaş grubu olarak özellikle de ortaokul ve sonrasındaki okurların ilgi alanına girebileceğini düşünüyorum. Tam bu noktada sizlere çok ilginç bir şey söyleyeceğim; bence bu kitabı büyükler daha çok bile sevebilir. Bana kendimi nostaljik hissettiren bir hikaye zira. 

Hoşça ve kitaplarla kalın.

Şiiişuuuşşiişşu, bir dakika! Gitmeyin. Sizlerle sevdiğim sahneleri paylaşıp üstüne iki lafın belini kırmak istiyorum:


Bazen kendimizi kandırmadığımız noktada aslında önemsememeye başlıyoruz diye düşünüyorum. Ben de pek sevgili Anna gibi görünüşünü kafasına çok takan, ''tatlı'' bir kız oldum hep. Ancak ne zaman kendimi kabul ettim, işte o noktada aslında çok da bir önemi kalmadı. Bizler insanız. Robot değiliz. Etten, kemikten, kandan ve (şşşşşş) ruhtan ibaretiz. Kendimize haksızlık ettiğimiz günlerde bunu asla unutmayalım ve hemeeennn bir şarkı açıp dans etmeye başlayalım. <3 


Ben de bir dönem diş teli tedavisi görmüştüm ama ben bu tedaviyi görürken artık büyüktüm. Hayatım boyunca en sevdiğim ve belki de bu nedenle iltifat aldığım fiziksel özelliğim dişlerim ve gülüşüm olmuştur (evet aslında sevdiğimiz özelliklerimiz iltifat alır: sır). Ancak bir gün, pandemide bir gün hani yanlış da olmasın (nefffrreeettt -,-), yirmilik dişim malesef çeneme sığamadı ve (yarı) gömülü olduğunu öğrendim. Sonra o diş iltihap da kaptı bla bla. İğrenç zamanlardı gerçekten. Bu sırada alt dişlerim zincirleme kazaya kurban gitmiş gibi olmuştu (abarttım tamam). Ama yani bozulmuştu dişlerim. Sorun sadece görünümde de değildi. Neyse ortodonti tedavisine başladık. Benim üst dişlerim falan pek yamuk olmadığından (ki onlar da sonradan daha düzgün oldu :) başta rahattım. Alta geçince ofofofof. :) 

Bir de üstüne benim de alt sıradaki ön dişlerimden biri mecburen çekilmişti (Anna'nın üst dişleri çekiliyor). Diş çok geriye kaymıştı ve öne gelemiyordu. Neyse bu benim psikoloğumu, aman psikolojimi bozdu, çünkü daha evvel hiç önden diş çekimi yaşandığını görmemiştim. Hani çevremde de ortodonti tedavisi gören arkadaşlarım olmuştu. Sonra neyse dişlerim düzeldi çok şükür ama şu anda altla üst dişler normal bir tedavi olmuş ağızdaki gibi simetrik değildir bende. Tedavim ilk bittiğinde ben de Anna gibi hissetmiştim. Kötü durmuyor, hatta belli bile değil ama işte yukarıda bahsettiğim takıntı bu. :) Neyse, gülüşüm hala güzel o yüzden kiraaazz! *-* 

Bir de tel tedavisinden sonra pekiştirme tedavisi için (dişler yine yamulmasın diye) şeffaf plak takmıştım (hala geceleri takıyorum - ki düşünün yıllar geçti diyebilirim artık ama hala takmayınca sonra zor takılıyor o plaklar, yani dişler oynayan varlıklar). İşte o plaklar için yukarıdaki sahnede olan durumu yaşamıştım. Ağzımın şeklini almak için diş hekimi ağzıma oyun hamuru kıvamında bir madde koymuştu, tepkim Annacığımınki gibiydi. Yine de ortodonti tedavisi görecekler korkmasın, ben komik olsun diye drama yaparak anlattım. *-*


Bazı küçük istekler ve mutlulukları. :)


Bazı tatlı çocuklar ve tanışmaları. :)


Ve bazı kalp güm gümlemeleri. :) Hep böyle gümler mi acaba? Yoksa bu enerji, yaşla birlikte gider mi? Büyümek, kalbin daha az dans etmesi midir? Yoksa bu herkeste böyle işlemez mi? Kafamda deli sorular. *-*


Animasyonlar için asla yaşlı olmazsın sevgili Anna. Ve aaa okurcuğum sen de mi buradaydın? En sevdiğin animasyon veya, ah çizgi film!, nedir?


Bazı başka kalp güm gümlemeleri. :) Her gümleyişin dansı başka mıdır? Yoksa bazı gümleyişler ilhama, aşka veya dostluğa mı çıkarır? Bazısı düşmanlığa çıktığını düşünür. Allahım sen koru. Çünkü ''hayat kısa, kuşlar uçuyor!''


Diş perisinden harçlık alanlar el kaldırsın!


:))


Vallahi çok rahat. *-*


Liseye ilk geçtiğimde ne hissediyordum acaba? Hatırlamak için günlüğüme başvurabilirim. O sıralar da bir günlük tutuyordum. :) Hatta ilk ve uzun bir süre en sevdiğim günlüğüm de oydu. (O sıralar sadece ''sevgili günlük'' diye yazıyordum, iki üç dört yıla Audrey ile tanıştım). Çünkü çok komik. Günlüğümün olduğunu rahatça söylüyorum. Bazıları gizli tutar sanırım. Oysa ben herkeslere öneriyorum. Gizli veya alenen, insanın hislerini ve yaşadıklarını kaydetmesi çok değerli. Bunu üzerinden yıllar geçince daha iyi anlıyorsun. 


Bazen bazı arkadaşlıklar bitmeli. Ben Anna'nın yaşındayken, yalnız kalmaktan çok korkuyordum. Hatta çok sonrasında bile. Tüm hayatım, ilkokul dahil, ''istemiyorum'' demeyi öğrenmem için karşıma çıkan fırsatlarla geçmiştir. :)


Yeniye yer açınca belki de bize iyi gelen durumların ve kişilerin arasında kendimizi bulabiliriz. 


Gülümsemeyi unutmayın!

:)



8 yorum:

  1. yeeey bu yazar çizerin ilk olarak hangi kitabını alayım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence bu kitabıyla başlanabilir. Ben de bununla başlamıştım. :) Benim okuma sıram: Gülümse - Kardeşim ve Ben - Hayaletler. Daha başka kitapları da çevrilmiş, onları da okumak istiyorum. Hatta imkan olsa da bizzat kendisiyle tanışsam dediğim bir sanatçı. :)

      Sil
  2. Çizgi roman güzel bir seçenek. Diş tedavisi uzun ve yorucu olabiliyor kimisi için..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet güzel bir çizgi roman bence. :)

      Benimkisi çok çok zor muydu, değildi ama kendince zorluğu vardı. Sağlık sorunu sonuçta. Bir de ben küçükken de dişlerimle ilgili bir sorun yaşamıştım. O günden sonra diş bakımıma hep çok önem verdim. Çünkü bir daha dişçiye gitmek istemiyordum! *-* Her neyse, sonra işte elimde olmayan sebeplerle dişlerim baya yamulunca, hoş olmadı. :)

      1 yılı 3-4 ay geçe kadar falan tel taktım. Tel sorun değildi benim için. Zaten bir yerden sonra alışıyorsun. Ama diş çekimi olayları iyi değildi çünkü önden diş çekilmişti. Başta istemedim hatta, doktorum konuşmuştu benimle. :) Ki o süreç kolay değildi. Normal diş çekiminden farklı olmuştu biraz. :(

      Beni asıl pekiştirme plakları zorlamıştı. Bunlar dişin şeklindeki, dişin üstüne giyilen, şeffaf plaklar. Teller çıkınca ya bu plaklar ya da dişin arkasına ince bir tel takılıyordu. Doktorum plak veriyormuş hastalarına. İlk altı ay tüm gün takmamı söyledi, ki benim okulda stajım vardı. :))) Ağzım yamuk duruyor gibi hissederdim onu takarken. :) Sonra zaten ağzında o varken su dışında bir şey de içemiyorsun (yemeyi geçtim hani :). Zaten alışık değilim, ağzımda yabancı madde var. Sanki hebele hübele oluyorum gibi gelirdi plağı tüm gün takmaz, çıkarırdım. Sonra gece takmaya geçince rahatladım. Şimdi mesela ağzımda bir şeyin var olduğunu bile anlamıyorum takınca.

      Bu plakların kırılma anına kadar takmayı düşünüyorum. Bir kere kırmıştım. :( Bir de bu şeyler başıma geldiğinde bu kadar pahalı değildi. İkinci plaklarımı çok daha pahalıya almıştım. Şimdi kaç paradır Allah bilir, ben bilmesem de olur...

      Neyse bu konuda sorun yaşayanlara geçmişler olsun diyorum. Ne yazdım yine...

      Sil
  3. Bugün IG'deki hikayelerini okumuştum, sevimli geldi baya çizgi roman ama pek çizgi roman okumuyorum, okursam bakarım buna. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet dün baya coştum, çok şey paylaştım :)

      Sil
  4. Haylaaa mı :) Öyle hiç durmadım ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haylaaa :) Koltukta yapamıyorum da (toplum baskısı *-*) yatağımda uzanırken bile bu şekilde oturmak suretiyle dünyayı ve kitaplarımı tersten izler, okurum. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.