9 Aralık 2023 Cumartesi

Hediye.

Tam bir ay sonra benim doğum günüm ve ben doğum günümde kendime bir hediye vermek istiyorum. Aslında bu plan bir süredir aklımdaydı ve bunu gerçekleştirmek için yavaş yavaş çalışıyordum. Bu hazırlık günün hızında gözle görülebilecek bir hızda değildi. Yoksa öyle miydi? Belki de o kadar hızlı çalışıyordum ki, bu hız, tıpkı bir ışık hızı gibi gözle takip edilemezdi!

Yakın zamanda Ekşi Sözlük'te bir başlık görmüştüm. Başlığı tam olarak hatırlamıyorum ama hayatımızın kaç yılını ''boş'' geçirdiğimizi düşündüğümüze dair bir başlıktı. Oradaki pek çok entry bir hayli acıklıydı. Sanırım genel olarak dramı seviyoruz. Yoksa pek çoğumuz bir şekilde bu yolla mı hayatlarımızı romantize etmeyi tercih ediyoruz ki? Elbette ki, hayatta elimizde olmayan ve çok zor olan şeyler yaşamış olabiliriz; ama böyle olduğunda bile, hatta en çok da böyle olduğunda, o yılları ''boş'' olarak nitelendirmek fazla acımasızca olmaz mı? Tabii, yıllar benim yıllarım kime ne kardeşim, diye düşünebilir insan ve insan isterse istediği kadar hayatını kendine yaptığı acımasızlıklarla romantize etmeye de devam edebilir. Doğru, bu durum kimseyi ilgilendirmiyor o kadar da. Belki de işin gerçekten de ''acıklı'' olan yanı burada gizlidir.

Bir de tabii şu var: Gerçekten ''boş'' geçen yıllar! Ah! En fenası budur değil mi? İnsanın boğazını düğümler, avuçlarını terletir, dişlerini sıktırır... Şakaklarına kar yağdırır mı bilinmez ama migren atakları tepindirebilir bakın. Oysa bu durumda da komik bulduğum yanlar var. Hem yıllar yılı insanlar, hayatın trajikomik görünümüne atıfta bulunmazlar mı? İşte, dünyanın baktığımız yanına göre değişiyormuş gerçekten de. Ama yoksa... Yoksa, bizim durduğumuz yanına göre mi değişiyor demeliydim? Neyse! Bu, bu yazının konusu değil.

Ben, kendime hediye vermeye en son sekiz ay önce karar vermiştim biliyor musun? Sonra aradan dört ay geçti ve ben, bir kez daha aynı kararı verdim. Şimdi de bu son kararımın üzerinden bir üç ay daha geçti. Aynı kararı üçüncü kez veriyorum evet. Üçte keramet vardır derler; bakalım görelim. Ama bunun da ötesinde... Bu sekiz ayda kendime vereceğim hediye için hiç mi bir şey yapmadım ki böyle tekrar tekrar aynı kararı, biraz da umutsuzca görünen bir şekilde, aldım? 

Vermek yazdım, sonra da almak. Karar vermek ve karar almak... Almak, vermek. Alacaklar verecekler açığa çıkıyor kararlarımızla. Bu durumda ortada boşluğa yer kalmıyor. Dünya'da boşluk yok. Boşluk, uzayda. Dünya'da kararlar orada burada asılı duruyor ve biz, kararı oradan alıyoruz! Bazen de kararı oradan alıp kendimize veya çevremize veriyoruz. Her yanda kararlar var! Vuuuu bu çılgınca bir keşifti.

Hep bir şeyler yaparız. Her an bir şeyler yapar ve dolayısıyla kararlar alırız. Çoğu kararımız bilinçsizce işler de yaşamda kalırız. Sözgelimi, beynimiz ''aaa dur bakalım ben nefes alsam mı almasam mı,'' diye bocalasa onun bu kararsız anı bizi soluksuz bırakır. Neyse ki bizim bilinçli zihnimiz daha yavaş karar alabilme lüksüne sahiptir. Büyük kararlar ve küçük kararlar vardır. Küçük kararlar deyip de geçmemek gerekir tabii. Bazen ne yiyeceğimize, ne giyeceğimize veya ne okuyacağımıza karar vermek bile zor gelir. Bu yüzden de bazen -veya çoğu zaman?- küçük kararlarımız üzerinde enine boyuna düşünebiliriz. (kararsızlar el kaldırsın...) Oysa ne ilginçtir ki buna karşın bazen büyük kararlarımız üzerinde bilinçli zihnimizle pek de düşünmeyiz. Okuyacağımız bölüme, çalışacağımız işe, sözümona seçerek birlikte zaman geçirdiğimiz insanlara ve hatta yaşamımızı birlikte geçireceğimiz kişiye karar verirken çok da oyalanmayız. Bu işler nasıl yürüyor emin değilim ama görünen o ki işin tam da ilginçleştiği noktada bu işlerin emeklediği anlar var. 

Bilinçsiz zihnimiz, yani yaşamımız boyunca bilinçaltımıza kodlananlar, bu seçimlerimizde büyük etken orası ayrı. Ama öte yandan çoğu zaman ''boş'' olarak nitelendirdiğimiz zamanların ilk adımını bu ''büyük kararlar'' oluşturuyor sanki. Sonra da sanki, aldığımız her küçük karar aynı istikamette gitmeli gibi hissediyoruz. Ben A yoluna bir şekilde sapmışım artık hep o yolda karşıma çıkan kararlara asılmalı ve onları oradan çekip almalıyım da bir şekilde ilerlemeliyim, diye düşünüyor olabiliriz. Düşünebiliriz de. Ancak düşünmeme seçeneğine de sahibiz.

Ben de kendime bir hediye hazırlıyorum. Saptığım A yolunun üzerinde de bir sürü keşfedilecek şeyin var olduğunu görüyorum. Bir de bu vardır mesela; bazen sanki direkt olarak ''radikal'' değişimler yapmalıyız gibi gelir ve far görmüş tavşan gibi kalakalırız. Böylece ''boşluklar'' artar da artar. Oysa her kararın kendi içinde de zilyon tane başka karar vardır ve ne çıkacağı belli olmaz. Direkt hepsini değiştirmek yerine elimizdekini de dönüştürebiliriz. Hem böylece A yolu günün sonunda B yoluna dönüşmese de, alfabede olmayan ve bizim kendi seçimlerimizle oluşmuş yeni bir harfe dönüşebilir. Bizim kendi harfimize! Bizim kendi yolumuza. Tabii bazen direkt olarak radikal değişim de yapabilir insan. Bu da başka bir seçenektir. Herkesin seçeceği hediyeye, aman yola, kimse karışamaz.

Bu yıla bir masal kitabıyla başlamıştım. Ama bu kitaptaki masallar, pek de bildiğimiz masallara benzemiyorlardı. Hatta eski bloğumda yorumlamıştım da bu kitabı: Italo Calvino'dan Büyülü Kuş. Kitaptaki masallar hakkında ne düşüneceğim konusunda bocalasam da, çizimlere bayılmıştım. O sıralar pek çok masal kitabı okumuştum, beni takip ettiysen hatırlarsın. Masallar, içimdeki bazı noktaları kıpraştırmış gibiydi. Çünkü masallar basittir ama aynı zamanda içinde zilyon tane büyülü olasılık vardır. Masal kitaplarının çizimleri de basittir aslına bakarsak; ama içinde zilyon tane renk var olabilir. Benim hediyem de böyle olsun istiyorum sevgili okur. Basit, özgün ve renkli. 

Son okuduğum kitap David Eagleman'dan Beyin Senin Hikayen isimli kitaptı. Orada sinesteziden bahsediliyordu ve şöyle tanımlanmıştı: ''Sinestezi, duyuların (bazen de kavramların) birbiriyle harmanlanmış olduğu bir durumdur ve birçok farklı çeşidi vardır. Kimileri sözcüklerin tadını alırken kimileri sesleri renk olarak görür, kimileri de görsel hareketi işitir. Nüfusun yaklaşık %3 kadarında sinestezinin bir türü vardır'' (sayfa 73). Biliyor musun, Vladimir Nabokov'un da sinestezisi varmış. Bu bilgiyi daha evvel başka bir yerden öğrenmiştim. Kendisi harfleri renkli görüyormuş. Hatta karısının da sinestezisi varmış ve o da harfleri belli renklerde görüyormuş. Ama ikisi de aynı harfi farklı renkte görüyorlarmış. Çok ilginç, değil mi?

Aslında değil. :) Çünkü sinestezi aslında beynin duyu bölgelerinin bir nevi karşılıklı konuşmasıymış. Hepimiz de farklı beyinlere sahip olduğumuza göre, duyularımızın algıladıklarının beyinlerimizde farklı tercümelere sahip olması da olası gibi görünüyor. Ben de kendi tercümemi kendime hediye etmeye karar verdim. Bu yüzden, çalışmalıyım. Çooook çalışmalı.

Peki sen yeni yıl için kendine bir hediye verecek olsan, bu hediyen hangi renge veya renklere benzesin isterdin? 

Hoşça kal.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.


Büyülü Kuş - Italo Calvino, YKY.




32 yorum:

  1. Yine hangi paragrafını öne çıkarmayı bilemediğim enfes bir yazıydı. Elbette sana has üslubun altını bir kez daha çizeceğim:)

    YanıtlaSil
  2. İlk aklıma gelen beyaz renkli bir hediye almak isterdim bu cevabın sonucu olarak bir tespit var mı acaba :) sineztezi google baktım bayağı ilginç bir algılama sistemi gibi anladım çok ilginç hastalık demiyor !
    Sizi takibe aldım bana da beklerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tespit yapılabilir aslında ancak işin uzmanı değilim ve bu soruyu sormaktaki amacım madem masallar dedik, renkler dedik ve beynimizin farklılığı dedik; hayal gücümüz ne diyecek acaba diye düşündüm. :)
      Bir de tabii neye ihtiyacımız var bunu en iyi biz bilebiliriz. Bu anlam genel bir kabul almasa da, belki seçtiğimiz renklerin bize özel bir anlamı olabilir.
      Sinestezi gerçekten ilginç bir durum.
      Hoş geldinizzz :)

      Sil
  3. Nasıl bir soru ki şu an yeni yıl hediyesi vermek için kendime mint yeşili rengini seçtim, sabırsızlıkla gelmesini bekliyorum:)) bu arada kitabını da alınacaklar arasına ekliyorum.
    Şimdiden doğum günün kutlu olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaaa, aslında yeni yıl daha yakın bir tarih olduğundan soruyu yeni yıl hediyesi olarak sormak daha iyi olabilirmiş :) Hatta soru üzerinde oynama yapacağım şimdi, teşekkür ederim bu aydınlanma anına vesile olduğunuz için :)
      Güzel bir renk ve kitap için de şimdiden iyi okumalar diliyorum. :) Hangi kitabı kastettiğiniz emin değilim ama iki kitap da hoştu. Yine de Büyülü Kuş pek de herkes sever mi emin olamadığım bir kitap. Beyin ile ilgili olan kitap ise baya ilginçti. Zaten ben de bir dersim için okumuştum. Onu daha çok öneririm yani, tabi ilginizi çektiyse. Zaten yorumunu da paylaşacağım.
      Ve teşekkür ederiimm :)

      Sil
  4. Almak-Vermek içeriği çok geniş kavramlar. Hediye almak-hediye vermek, karar almak -karar vermek, söz almak- söz vermek, borç almak- borç vermek... Düşününce dünya almak -vermek üstüne kurulmuş gibi.
    Almayı hiç beceremeyenler grubundanım sanırım. Ama vermek, yardımcı olmak, paylaşmak, sözüne sadık olmak... Hep benim hanemde.
    İki kitaba da göz gezdirip sonra karar vermek en uygunu. Seçimlerimiz bizi yansıtacaktır.
    Renklerden tek bir renk değil de gökkuşağını seçerdim. Hiçbir rengin hatırı kalmasın. Dünyaya tek renkle bakmak da bencillik ve acımasızlık olur sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bu nedenle alma verme dengesini kurmak önemli diye düşünüyorum.
      Yazımda yer verdiğim kitaplar bambaşka alanlardan, bambaşka konulara sahip kitaplar. Okurların ilgisine kalmış diyelim.

      Sil
  5. Son günlerde pastel tonları ilgimi çekiyor, evet pastel tonlarında bir renk olabilirdi. :)
    Kendin için doğum gününde hediye alma kararına senin adına çok sevindim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pastel tonları severim. Enerjisini de güzel buluyorum. :)
      Ben her yıl böyle kararlar veririm aslında :) Ama son bir yıl içinde önceliklerim değişti. Bu nedenle isteklerim de değişti. İyi de oldu, çünkü gerekliydi.

      Sil
  6. Yanıtlar
    1. Kışı sevmem ben ya :) Ama evet, ocak doğumluyum.

      Sil
  7. bu dünyada yaşamış yaşayan herkes herhalde hayatlarının arada bir boş geçtiğini boşa gittiğini düşünmüştür herhalde. eveey yaşgünün hıhıms :) kendine hediye vermek ne güzel bişi :) kendine yaşgünü kartı ve hediyesi yolla yani eve postayla :) mavi veya pembe olsun :) büyülü kuş ivit pekuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama bu bize yeni ''boş'' zamanlar yaratmaktan başka bir şey vermiyor. Bunu iliklerine kadar hissetmiş ve düşünmüş biri olarak söylüyorum. :) Hayıflanmak çok tatlı, kabul ediyorum. Bazı şeyler elimizde olmayabilir, hatta haksızlığa uğrayabiliriz veya haksızlığa uğradığımızı düşünebiliriz bunu da kabul ediyorum. Aklıma bazen Mai ve Siyah kitabından Ahmet Cemil karakteri gelir. Biliyor musun, kendimi ona çok da benzetirim. :) Hepimizin mavi hayallerinin karardığını düşündüğü anlar da olabilir. Dünyaya bağlı kalırsak, kendimizi başkaları üzerinden tanımlarsak bu hep bir şekilde böyle oluyor. Bir labirent gibi insanı içine hapsediyor. Ama hapsedilmiş hissetmek zorunda değiliz.
      Aslında hem bu yazımda, hem de diğer tüm yazılarımda anlatmaya çalıştığım bu. Yeter ki önceliklerimize iyi karar verelim. Bu arada bunu görebilmek de kolay değil. Bazen benim modum o kadar düşüyor ki o kadar yani. Ama bir kere gözünü açtığında insan, artık kolayca manipüle edilmiyor bu ''hayal kırıklıkları'' tarafından.
      Aslında yazımda kastettiğim somut bir hediye değil. Ben kişisel gelişimci kafasından olaya yaklaştım diyelim. Yeni kararlar, yeni ben, yeni hayat zırvalamaları biraz. :) Ama normalde kendime bildiğimiz, elle tutulur, hediye de alıyorum yaş günlerimde. Bence insan kendine arada somut hediyeler de almalı. Ama soyut hediyeler için de beklememeli.
      Mavi ve pembe hoş renkler ve senlik gibi. :)

      Sil
  8. Beyaz, güzel kokulu kavanoz mum isterdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden bir arkadaşım vardı. Mum kokularını çok severdi. Hatta baya birlikte kokusuna göre mumlar seçerdik. Tatlı zamanlardı.

      Sil
    2. Ne güzelmiş :) Aslında mum özel ilgi alanıma girmiyor ancak yılın bu dönemleri -kar zamanları- mum yakmak, Loreena McKennit dinlemek gibi isteklerim artıyor :)

      Sil
    3. Aslında benim de özellikle ilgimi çekmiyor ama mum deyince aklıma geldi bu anı işte :) Evet, bu zamanlara yakışan bazı şeyler var ve yapınca insan kendini iyi hissediyor.

      Sil
  9. Hangi renk dendiğinde hiç seçemem ben. Hepsinin ayrı bir güzelliği, çağrıştırdığı şey var. Ama işte o boş geçen zamanlar yok mu? Ben de kızarım zaman zaman kendime. Harcadığım dakikaya, günü...Yaşlandıkça (yakında 50 oluyorum) çok değiştim. Ben çok şey kaçırdım bir kısmını hala yakalayabilirim. Ama çocuklarım için daha farklı düşünüyorum mesela. Zaman çok hızlı boşa değil zevklerine göre yaşasınlar (artık şu dönemde ne kadar olabilirse)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de, ne kadar olabilirse o kadar olmalı ama olmalı :) Çünkü başka bir yaşam yok. Bu benlik bir daha bu şekliyle var olmayacak. Tek bir hayatta tek bir biz olacağız. Sonrası yok. Bu aslında korkutucu da değil bence. Aksine, bunu yaşarken fark etmek önemli. Ölünce fark edebilir miydik emin değilim ama edebiliyorsak eğer öldüğümde böyle bir şeyi fark etseydim çok üzülürdüm diye düşünüyorum. Bir keresinde bununla ilgili bir rüya görmüştüm. Beni çok fazla etkilemişti. Sadece bu etkili değil bu düşüncemin oluşmasında tabi ama aynı zamanda etkili de.

      Sil
  10. Yorumlarım ulaşmıyor galiba...?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka bir yorum bıraktınız mı bilmiyorum ama yukarıda bir yorumunuzu yayınladım. Bloğuma gelen yorumlar ben onayladıktan sonra paylaşılıyor.

      Sil
    2. Yazıların yorumlarla bütünlük kazandığına inanıyor ve izlemeye çalışıyorum. Bazı yorumlar bana da geç ulaşınca sorma ihtiyacı duymuştum. Esen kalın.

      Sil
    3. Anında cevaplayamayabiliyorum bu nedenle bazen biraz daha sonra yayınlıyorum. İyi akşamlar dilerim.

      Sil
  11. Kendime Gojo'nun gözleri kadar güzel ve parlak mavi renkte bir hediye vermek isterdim. :)) Ne zaman görsem umut ve huzuru hissettiriyor.
    Ben de zamanımın çoğunu boş olarak tanımlıyorum. Fakat dolu olması daha huzur vereceği anlamına da gelmiyor. Hayat garip, ne kadar kanaatkar olursan o kadar bir şey elde edemiyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir anime karakteri sanırım. Anlamlı bir seçim :) Neden o renge yakın hissettiğini açıkladığın için de teşekkürler. :)
      Bir de bu boşluk doluluk olayını kim tanımlıyor? Dolu dediğimiz zaman bizi ne kadar tatmin ediyor? Bunlar da önemli bence. :) Bir de benim doluluk kavramım biraz geniş ve kategorili sanırım.
      Kanaatkar olmak da önemli tabi ama kendimize haksızlık ettiğimiz noktada bitiyor her şey. Bir de nezaket ve türevi kavramlar yanlış anlaşılmaya ve kullanılmaya müsait malesef. Kanaatkarlık da bunların içine girebilir sanırım. O yüzden kendimizi önceliklemek de mühim diye düşünüyorum.
      Yorumun için teşekkür ediyorum son olarak. :)

      Sil
  12. Her ay kendime hediye almaya karar verir, sonrasında unuturum.benim hediyem kirmizı olsun, ateş elementim eksik çünkü. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben her ay olmasa da son yıllarda doğum günümde ve yeni yılda kendime hediye alır oldum. Gerçi iki tarih arası çok yakın ama olsun :) Ateş elementi mühim gerçekten. Ben de elementtir olsun, çakradır olsun dengelemeye çalışıyorum ve sanırım başarıyorum gibide çünkü kendimi birkaç tık daha enerjik hissediyorum :) Ateş elementinin can alıcı noktası atılganlık bence. Tarot kartlarında bile en hızlısı ateş kartlarıdır.

      Sil
  13. Müstakbel doğum günün kutlu olsun 🎉
    Hediye rengi.. Hmm, en sevdiğim renk mavidir, açık ve diri olanından. O yüzden mavi olabilir ama belki bi nesne rengine bakmadan cazibesiyle beni ele geçirir ve kendi yerini açar hehe bilemem.
    Geçen hafta Calvino ile tanıştım Marcovaldo ile. Hayran kaldığım için birkaç kitabını depoladım hocamdan, dün :D ama bahsettiğin masal kitabı yok, şimdi onu da istiyorum!
    Boş geçirdiğimiz seneler, kaybolan yıllarımız, ah ismini anmak bile dram katıyor. Ben şöyle bir baktığımda en boş olan anlarımda bile sürekli bir şeyler yapmak zorunda kalmışım ve hiç o boşluğu yakalayamamışım. Boşsa bari huzuru ve hafifliği olsun, sadece bir amaca ulaşamadığı için gereksize düşmüş çabalar... Can sıkıcı. Neyse, bu çabalarda illa ki öğrendiğimiz bir şeyler falan vardır, pozitif bakıp pozitif hissedelim uçuruma uzun süre bakarsak uçurum da bize bakıyor. Çayır çimen gezelim :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Bir aksilik çıkmazsa doğum günümde de doğum günüm diye bir yazı yazarım muhtemelen :))
      Mavi hoş bir renk. Bahsettiğiniz tonunu gökyüzünde görmeyi de severim. Tabi tonu doğru anladıysam :)
      Calvino'nun baba kitaplarından okumadım henüz. O yüzden yazar hakkında yorum yapamam. Umarım 2024'te yorum yapabilecek okumalar yaparım. :)
      Aslında burada boş dememizin sebebi bizim isteklerimizle şekillenmediği ve bazen buna dur diyebilecek konumda olsak da demediğimiz için oluşan sorumluluk alma hissinden kaçmak için uydurulmuş bir kılıftan ibaret. Acımasızca mı oldu? Belki biraz. Ama biraz da gerçekler demeli bence. :)
      Ben de sizin gibi hep öğrendiğim bir şeyler vardır diye bakıyorum ama artık mesela şey diye düşünmeye başladım, ben artık bir süre öğrenmek değil eğlenmek istiyorum. Yetti öğrendiğim. :)

      Sil
  14. Öncelikle şimdiden doğum günün kutlu olsun, nice mutlu ve sağlıklı yıllara😊🎂
    Ben kendime hediye almayı çok severim, hatta bir şey aldığım zaman mutlaka hediye paketi yaptırırım, eve gelince mutlu mutlu gülümseyerek açarım, çok hoşuma gider. Küçücük şeyler aşırı mutlu ediyor beni😊 Yılbaşı için henüz kendime bir şey almadım, yılbaşında genelde bir takı alırım kendime, bileklik veya kolye. Batıl bir inanç olabilir ama tam o gün takıp yeni yıla girince uğur ve şans getireceğine inanırım😊
    Kendime hediye almayı severim ama en sevdiğim şeylerden biri sevdiklerime hediye almaktır, çok da yaparım, kimsenin aklında yokken. İnsanların yüzündeki o gülümsemeyi görmek beni çok mutlu ediyor😊 Konuyu dağıtmayım, çok fazla yazdım.
    Kendime bir hediye rengi seçecek olsam bu kesinlikle mavi, turuncu, pembe renklerinde çok canlı olurdu😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederimm :)
      Hediye paketi de insanı havaya sokuyor ve modunu yükseltiyor gerçekten. İnsanın kendini gülümsetebilmesi, kendine iyi gelebilmesi ise bence en önemli şeylerden birisi. Bilmiyorum, kendine iyi gelebilme fikri bana kendimi özgür hissettiriyor.
      Bence çok güzel bir inanış. Kendini bu şekilde motive etmek de bence yararlı. Benim de böyle şunu yaparsam böyle olur tarzı düşünce biçimlerim vardır ve genelde olumlu sonuçlanır.
      Evet, başkalarını mutlu etmek, hediyeyi aldığı ilk an şaşırtmak da güzel bir his. Sevdiğimiz kişileri mutlu edebilmek iyi hissettiriyor.
      Yok yok, iyi ki yazdınız. Yorumunuzu okurken iyi hissettim. Zaten biliyorsunuz uzun yorumları ayrıca bir severim. :)
      Seçtiğiniz renkler de çok güzel. Yeni yılınızın böyle capcanlı ve güzel geçmesini dilerim. Çok sevgiler.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.