29 Ağustos 2023 Salı

Kendimize benzeyen arkadaş mı, benzemeyen arkadaş mı seçmek daha keyifli? | Ağaç Ev Sohbetleri 210

''Kendimize benzeyen arkadaş mı, benzemeyen arkadaş mı seçmek daha keyifli?''

Benzeyen. :) 

Bu kadarla bırakıp dağılıyormuşuz. Hayır tabi ki!

Açıkçası sevgili Deeptone'un yazısını okumadan evvel soruyu görür görmez benzeyen dedim. Bu arada Deeptone'un yazısını okumak ve kendisine Ağaç Ev Sohbetleri'ne konu önerisinde bulunmak istersen şuraya tıklayabilirsin. 

Biraz önden spoiler olacak ama Deeptone yazısında kendimize benzemeyen insanlarla arkadaşlık yaptığımızda farklı ilgi alanları hakkında da bilgi sahibi olup, hatta belki o bizden farklı kişilik ve mizaçtaki kişinin bakış açısı ve dünya görüşünü görüp gelişebileceğimizden bahsetmişti. Evet, katılıyorum; kulağa hoş da geliyor. Evet, üç beş bir şeyler kaparız da. Ama, hayır diyorum. Peki neden?

Buradaki farklılık tam olarak nedir şimdi buna da açıklık getirmek lazım en başta. Ben genel olarak zaten farklılıklara saygılı biri olduğumu düşünüyorum. Ancak bazı çizgilerim var ve bu çizgilerde ayrıştığım insanlarla bırakın arkadaşlığı, tanışıklık geliştirmek dahi istemiyorum. Çünkü beni yoruyor, yorar; gerek yok. Kaldı ki zaten her insan kendine hastır. En bize benzediğini düşündüğümüz kişi bile bizim kopyamız değildir neticede. Onun kendine has bir dünya görüşü, hayatı algılayış biçimi vardır. Söz konusu farklılık ilgi alanlarının farklı olması ile sınırlıysa yine söylediklerim geçerli.

Benim şu an arkadaşım olmayan bir arkadaşım vardı. :) Nedense soruyu okuyunca aklıma direkt o geldi. Ekonomiye ilgiliydi. Zaten okuduğu bölümle de ilişkiliydi bu alan. Hatta bize (arkadaşlarına) bu alan ve buna benzer alanlarda teknik konuşmalar yapardı. Derslerde öğrendiklerini anlatırdı. Hiçbir şey anlamazdım çünkü pratik bilgi değil, teknik bilgi verirdi ve bu tip ekonomi, iktisat ve artık aklıma gelmeyen buna benzer alanlara gram ilgim yok. Tabii hayatta kullanabileceğim ve vatandaşça diline tercüme edilmemişse.

Yıllar evvel lisede bir grup arkadaşım vardı. Onlarla da görüşmüyoruz. Gerçi bizim görüşmeme nedenimiz farklı olmamızdan kaynaklı değil ama o, seneler öncesinde kalmış arkadaş grubum da benden çok farklıydı. En yakın arkadaşımla hele taban tabana farklıydı. İkimiz de kitapları severdik ama okuduğumuz türler farklıydı. İkimiz de dizi izlerdik ama izlediklerimiz çok farklıydı. İnançlarımız, aile yapılarımız farklıydı. Olaylara tepkimiz farklıydı. Yine de onu çok seviyor ve değer veriyordum. Çok da iyi anlaşıyorduk garip bir şekilde. Ama tüm bu farklılıklarımıza karşın inat olmamız aynıymış şu işe bakın ki ve bağımız aniden koptu. :) Şimdi gülüyorum çünkü arkadaşlığımızın bitişi çok saçmaydı. Yine de o yıllarda beni çok yaralamıştı. Tam olarak boşluğa düşmüştüm. Çünkü onunla küsünce, direkt olarak grubumuz kopmuştu. Ve seçilen bir taraf olmuştu. O taraf ben değildim.

Sonra yine benden çok farklı görünen ama bana çok çok benzeyen biriyle yakın arkadaş olduk. Dışarıdan gerçekten çok farklı gibi görünüyorduk. Hatta lisenin ilk yılında ona dair hoş şeyler düşünmemiştim. Gıcık kapmıştım! :) Ama ikinci yılında bir noktada en yakınım oldu. Yıllar boyunca kardeşim, sırdaşım, canım oldu. Ben çok konuşurum, o az. Ben çok fevriyim, o çok sakin. Kişiliklerimiz, tepkilerimiz çok farklı. Yine de bazen tam olarak aynı şeyleri düşünüyoruz ve ağzımızdan aynı kelimeler aynı anda çıkıyor. Yani çıkıyordu. Artık onunla da koptuğumuzu hissediyorum. Eskisi kadar sık konuşamıyoruz, görüşemiyoruz. Bunun sebebinin ben olduğumu da düşünmüyorum. Çünkü bir noktada, artık bir şeyleri sırtlamak ve devam ettiren taraf olmak istemiyorum. Buna zorunda olmadığımı fark ediyorum. Birini çok sevsen bile kendini daha çok sevmen gereken durumlar vardır zira ve bu durumlara bir arkadaşlığı sırtlamak da dahil. Konuştuğumuzda tüm zaman kapanıyor o ayrı. Hiç kırılmamışım gibi hissediyorum. Çünkü onu çok seviyorum. Çünkü o benim kardeşim olmuş işte. Ama yine de büyümüşüz. Bu çok kırıcı.

Onunla arkadaş olmamıza vaktiyle bir efsane olan Supernatural dizisi vesile olmuştu. :) Okul bahçesinde turlaya turlaya Supernatural konuşurduk. Ah be o günlere... :) Çok fazla ortak noktamız vardı. Her konudan ama her konudan konuşurduk. İlgimizi benzer konular çekerdi. Ama bu konulara verdiğimiz tepkiler farklıydı. Yani hem aynıydık, hem de değildik.

Düşünüyorum da; biz ikimiz benzerdik. Bizden farklı olan (ekonomici :) arkadaşımız ise sanki aramızdaki bağmış. Bir nevi yapıştırıcı gibi. Bizi dengede tutuyormuş gibi. Neden bilmiyorum ama şu an böyle bir hisse kapıldım. Belki de sahiden de bir arkadaş grubu söz konusuysa, orada senden farklı birileri de olmalı ki, seninle aynı olanlarla seni dengelesin.

Üniversitede bana benzeyen birisini ise hiç bulamadım. :) Hatta beni kendi arkadaşlarım bile tuhaf bulurdu. Tuhaf şeylere ilgim olduğunu düşündüklerini söylerlerdi bile. Onlar daha geleneksel yaklaşırdı olaylara. Ben biraz çıkıntı düşünüyordum sanırım. Bu nedenle arkadaşlığımızın ilk aşamalarında genelde fikrimi açıkça ifade edemezdim. Çünkü hadi ama, gruptaki tek cırt renk olmak mı... Benim için fazla bir durumdu. Şimdi olsa daha net olurdum o ayrı. Belki arkadaşlığımız da daha güçlü bağlarla kurulurdu böyle olsaydı. Ya da belki tam tersi; hiç başlamazdı. Olmadığım biri gibi davranmıyordum, hayır, kastettiğim bu değil; ama tam olarak kendim gibi de davranmıyordum. Fikrimi belirtiyordum ama o belirtilen fikrin arkasında koca bir dünya varken, ben az konuşurdum. Az anlatırdım. Bu da, tahmin edersin ki, beni soldururdu. O arkadaşlarımı da sevdim, seviyorum. Ama; yine, büyüdük. Hepsi farklı hayatlarda. Hepsi farklı noktalara gidiyor. Bu garip hissettiriyor. Büyümek. Ama ne diyordum; onları seviyorum. Onlarla vakit geçirmek de hep hoşuma gitti. Yine de, hayatım boyunca, istediğim o dinamiği kimsede bulamadım. Bulduğuma inandığım noktadaysa, o kişiyle kopuyoruz sanki. Hoş geldin yeni travmalar... :)

Öte yandan ben sanatı, felsefeyi, düşünmeyi sevmeyen biriyle konuşmaktan keyif alabileceğimi sanmıyorum. Demiyorum ki sanat\ felsefe tarihi konuşalım. Hayır. Ben ilgi alanım olan konularda ufkumu açan insanlarla arkadaşlık etmekten hoşlanıyorum. Hadi bu kadar entel takılmayalım (!). Bir dizi izleyelim ortak mesela (ki en yakın arkadaşım kanlı otopsili diziler olsun, efenim korku gerilim olsun, çok severdi, bense izlemeyi tercih etmiyorum; alın bir fark daha), o dizideki can alıcı noktaları farklı bakış açısıyla ondan dinlemeyi çok severim, isterim.

Özetle; tabi ki benimle tıpatıp aynı olsun demiyorum ama ortak ilgi alanlarımızın olacağı kişilerle arkadaş olmayı tercih ediyorum. O ilgi alanına bakış açımız farklı olabilir, ki elbet olur; neticede klon değiliz. Ama baktığımız pencerenin çerçevesi aynı olmalı. Manzara değişebilir. Eğer çerçeve de farklıysa, bir noktada kopacağımı düşünüyorum. Ama manzara farklıysa, işte o zaman ufkum genişler.

Burada da içimi döktüm biraz sanırım. Neyse ne. İyi geldi.

Hoşça kal.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.




10 yorum:

  1. Ortak ilgi alanlarımın buluştuğu kişilerle arkadaşlık benim için daha iyi oluyor:) Farklı düşüncelerde olabilir herkes ama zaten aşırı fark varsa bir noktada kopma oluyor. Ben arkadaşlık konusunda eskiden daha farklı düşünüyordum, şimdi ne kadar az kişi olursa hayatımda o kadar mutlu oluyorum. Arkadaşlıkta şu aşırı bağlanma olayını sevmiyorum, benim hayatıma müdahale edecek kadar fikrini söylemesini doğru bulmuyorum. Burada söz ettiğim fikir aşırı derecede karışma gibi desem daha doğru bir tanımlama olur. Yakın arkadaşım diye her şeyimi bilmesine, karışmasına gerek yok. Özgürlüğüme aşırı düşkünüm, bana karışılmasından hiç hoşlanmam. Belirli mesafede arkadaşlıktan yanayım. Son 5 senedir düşüncelerim çok değişti arkadaşlık konusunda, eskisi kadar takılmıyorum bu konuya. Belli bi yaştan sonra farkındalıklarınız çok artıyor, bakış açınız aşırı değişiyor. Kafa yapımın uymadığı biriyle sohbetim belli bir yerde kesilir. Zaten sadece benim için değil, karşı taraf için de sıkıcı oluyor sohbet bir noktadan sonra. Belli kişiler var hayatımda, onun dışında arkadaşlık kavramından soğudum, insanların iki yüzlülüğünden çok soğudum. Az ve kaliteli arkadaşlık diyorum sadece:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kişilik olarak çok farklı olduğumuz kişilerle tanışıklık kurmak dahi yorucu. Bunu ben de tercih etmiyorum. Ancak yazımda da söylediğim gibi zaten kimse yüzde yüz aynı olamaz.
      Konuyu daha basit bir pencereden değerlendirelim tabi şimdi. Yoksa mühim konulardaki fikir ayrılıkları zaten çok daha keskin olur. Mesela ilgi alanı meselesi diyelim. Kişiler arasında ortak ilgi alanları olsa bile beğeniler değişecektir. Yine de illa bir cevap vereceksek ben de benzer olduğum kişilerle arkadaşlık kurmaya yatkınım. Zaten herkesi çekebilen biri de değilim. Sanırım çekilmek istemediğimde çekilmiyorum da, neyse :)
      Birine değer verdiğimde gerçekten değer veriyorum. Ancak sanırım fazla bağlanıyorum. O kişi o kadar bağlanmıyor. Bu, birine karışmak veya her şeyi birlikte yapmak değil. Birine ihtiyaç duyduğumda yanımda o en değer verdiklerim olsun isterim. Bu kadar küçük ve mühim istekler aslında benim bahsettiklerim. Bağlanma derken de kastettiğim bu. Çünkü biriyle bağ kurmak benim için özel bir şey ve herkesle yapılacak bir şey de değil. Ancak bu konuda belki de ben fazla duygusal yaklaşıyorumdur. Artık böyle düşünüyorum malesef.
      Umarım hayatımızda bize iyi gelen insanlar olur. :)

      Sil
  2. ayy yaaa tuhaf biri olduğun için hehehe tuhaf deneyimlerin olmuş arkadaşlıkta hihihi :) o zaman haklısın benzesin ivit yani kültür sanat ile ilgili olsun en azından yani pekiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaşlıkta artık saldım açıkçası. Artık 0 beklentiliyim, en güzeli diyoolar, bakalım bakalım :)

      Sil
  3. Bence de aynı çerçeveden bakmak önemli :)

    YanıtlaSil
  4. Ben mümkünse bana benzemeyen arkadaş istiyorum çünkü çeşitlilik severim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bilmiyorum, sadece anlaşabileceğim arkadaşlar istiyorum. Çok bir şey beklemiyorum. :)

      Sil
  5. Çerçeve - Manzara metaforunu iyi düşünmüşsün. Arkadaşlıklarda esas manzaraya aynı çerçeveden bakmak. Fakat bu tıpa tıp aynı şeyleri görmek anlamına gelmiyor. Kimi aynı yerden ağaçları görür, kimi dereyi, kuşları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ve bence asıl mühim olan da karşıdaki kişinin ona gösterilen parçayı (örneğin dediğiniz gibi ben dağı gösteririm, o yeşillikleri) görmesi. Onu sevmek zorunda değil ama görmeli ve senin onu sevdiğini bilmeli, anlamalı, bu yüzden ona değer vermeli. Kendi değer verdiği için değil; sevdiği kişi olan birisi değer verdiği için saygı göstermeli. Bu olunca bence benzerlik veya farklılık çok büyük sorunlar oluşturmaz. Ama tabi şöyle bir şey de var, dünya görüşünü etkileyen konularda büyük farklar varsa, kişiler daha en başta aynı çerçeveye bakmaya tenezzül etmiyor. O yüzden büyük farklılıklarımın olduğu biriyle anlaşabileceğimi düşünmüyor ve kendime zorluk çıkarmamak için o toplara girmiyorum. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.