28 Ağustos 2023 Pazartesi

Kalbimi Çarptırıyor.

Sevdiğim şarkıların coverlarını dinlemeyi, hatta dinlemenin de ötesi ve öncesinde, onları keşfetmeyi çok seviyorum. Başka bir ses, başka bir tarz, başka bir bakış açısı işte; böyle olunca sanki o parça değişiyor. Sanki geceyken gündüz oluyor veya bazen de tam tersi gündüz, gece oluyor. Parçanın özü aynı kalıyor. Belki verdiği his de. Ama bir şeyler farklı. Kar taneleri gibi. Uzaktan aynı gibi görünüyor bazı coverlar; yine de, şekli farklı. 

Kar yağan bir şehirde yaşamadım hiç. Yaşadığım şehri hep çok sevdim ama özellikle de küçükken karı görmeyi çok istiyordum. Bazen şanslıysam eğer, az biraz kar yağdığı, hatta ardında bir küçük kardan adam bıraktığı zamanlar oluyordu kış günlerinin. Ancak çoğunlukla sadece soğuk olurdu. Kuru bir soğuk. Bazen kupkuru ellerime, soğuk yağmur taneleri düşerdi o ayrı; kar sulu şakalar yapa yapa yeryüzüne inerdi. Sulu kar ayrı bir hayal kırıklığıydı benim için. Hadi ama, biraz ciddiyet sevgili kar...

Yağmurları genel olarak hep sevmişimdir. Rüzgarlı yağmurlarda saçım başım dağılmış, üstelik bir de okul yolunda durakta ağaç olmuşsam, pek sevmezdim kendisini yalan söyleyemem. İnsan da ne tuhaf. Oysa yağmur aynı yağmur; ama onu işime gelince sevmiş, işime gelince gıcık olmuşum. Yine de gıcık kaptığım öksürme nöbetleri verdiği zamanlarda bile onu içten içe sevdim. Ama en çok bahar yağmurlarını sevdim. Ağaçların henüz yeşil olduğu zamanları. İlki, sonu fark etmez; biraz yeşillik var mı etrafta hala, tamam işte, yağmur damlaları yeşilleri daha yeşil yapacak ve retinamın kartuşu cıvıl cıvıl doğa manzaraları çıkarttıracak beynime. Yağmur her şeyi daha canlı kılıyor. Her şeyi şöyle bir güzelce yıkıyor, paklıyor, temizliyor ve ışıl ışıl yapıyor. Bazen çitileye çitileye iri damlalarıyla yıkıyor. Bazen zarifçe, dokunduğunu bile belli etmeden değip geçiyor. Her ikisi de gerekli, her ikisi de güzel. Hem doğa ne yapacağını bilir. Neye ihtiyacı olduğunu, hatta çoğu zaman hiç hak etmesek de biz insanların da neye ihtiyacımız olduğunu bilir ve onu bize verir. Kendini yeniler. Tekrar ve tekrar. Bu yüzden mi şansımızı zorlar dururuz acaba? Ya bir gün doğa kendini yenilemezse? Ya bir gün bize küserse? Ne yaparız, bunu hiç düşünür müyüz? 

Doğa bizi hep düşünüyor. Yaz geçiyor, işte bahar gelecek yine. Her mevsim kendi şarkısını fısıldayacak. Bazen tıpkı bu yaz olduğu gibi kulağımızı bükecek. Çünkü sert olmadığında, onu anlamadığımız ortada. Ama ya hep böyle sert davranırsa bize? Ya her yaz böyle kavurursa? Mevsimlerin iç içe geçtiği ortada. Doğa bize kızarsa, gerçekten kızar; değil mi? Umarım gönlünü almak için hala çok geç değildir... Yine de bize arada hep gülümseyecek. Dikkatli bakarsak o tebessümü her yanda görebiliriz. Ağaçların yapraklarında, çimenlerde, çiçeklerde, toprakta, bulutlarda... Bizler her günü aynı sıkılganlıkla karşılarken, rüzgar başka başka şarkılar taşıyacak. Yağmur, bulutlar, yıldızlar... Çok severim onları izlemeyi. Çünkü onları izlemediğimde her şey aynı geliyor bana. Herkes, her durum, her eylem. Çünkü aynı! Oysa 'yaşam', ona dikkat kesildiğimizde ne eşsiz, ne güzel ve ne kendine yönelik. 

İki gecedir yıldızlar yok. Bulutların ardında sessiz sakin ışıldıyorlar; ancak onları göremiyorum. Aslında bulutların uçuştuğu geceleri de severim. Özellikle de yaz gecelerini. O zaman bulutlar ile yıldızlar adeta dans ederler. İkisi de görünürdür ve ikisi de birbiriyle uyumludur. Sahne önüne geçme kavgası yoktur. Oysa şimdi bulutlar kütle haline gelmiş, tüm sahneyi kaplıyor. Onları yine de seviyorum, sevmiyorum değil; tüm sahneye yayılmış bulutları da seviyorum çünkü bize yağmuru getiriyorlar. Hem; kolay değil, yağmuru taşımak.

Dün gece yağmur yağdı. Ne güzeldi. Yağmuru hissetmeyi özlediğimi fark ettim. Yağmur sadece var olarak bile beş duyu organımızın hepsine birden işliyor değil mi? Toprağın kokusunu getiriyor. Bazen serinliği, bazen ıslaklığı hissettiriyor. Bazen sinirli, bazen sakin, kapımızı, çatımızı, bahçemizi, asfaltımızı tık tıklıyor. Pek alışılmış olmamakla birlikte, ağzımızı aaağğğ yaparsak oraya da konabiliyor. Sonra, ince ince, her yana ''ben geliyorum!'' diyor. En sevdiğim de onun bu yolculuk kısmını izlemek biliyor musun? Onu izlerken en çok da bunu özlediğimi fark ediyorum. Dün yağmur damlaları sokak lambasının ışığında parlarken ne de güzeldi. 

Gökyüzü de parlayıp parlayıp sönüyordu tabii. Şimşekler her yandaydı. Şimşekli havalardan korkar mısın? Ben pek korkmam. Küçükken bile korkmuyordum. Hatta küçükken birisi yukarıdan dünyanın fotoğrafını çekiyor sandığım bir dönem yaşamıştım. Şimdilerde de bu düşünce şimşekli zamanlarda aklıma gelip beni neşelendirir. Acaba fotoğrafta nasıl çıkıyorum? Sinirli, bunalmış, bıkmış mı? Yoksa neşeli, sakin, dostça mı? Nasıl görünmek isterdim o fotoğrafta diye düşünüyorum. Nasıl görünüyorum acaba; olduğum kişi gibi mi, yoksa bilerek fotoğrafı sabote eden mızıkçı çocuklar gibi mi? Bilmiyorum. Sanırım ikisi gibi de görünebiliyorum. Bazen güzel, bazen komik, bazen muşmula suratlı çıkıyorumdur herhalde. 

Gökyüzünü izlemek her yeni günde aynı şarkının farklı versiyonlarını dinlemek gibi hissettiriyor. Çok benzer havalarda bile bir şeyler farklı. Sanki kalbimi farklı çarptırıyor.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.





10 yorum:

  1. Doğaya iyi bakmalıyız ki varlığını güzelce sürdürsün. İnsanlar hep isteyici malesef, vermeyi bilmez ister de ister.
    Kar yağan şehirlerde çok bulundum. Çocukken çok kar oynardım. Artık çoğu yerde eskisi gibi yağmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğa her şekilde varlığını sürdürür de, biz insanlar kendi kendimizin topuğuna sıkıyoruz böyle bencil davranarak, ilginç bir şekilde haberimiz yok (!). İnsan olmasa, doğa var olur ama doğa var olmasa, insan var olamaz.
      Ben de hiç bulunmadım. :) Belki ileride yaşarım, kim bilir... O zaman da kardan şikayet ederim belki ((:

      Sil
  2. Şarkıya bayılıyorum, açtım dinliyorum.
    Bence doğa bize kızmaz... zaten o kızgınlık bilmez "bana göre". Ne yapıyorsak biz yapıyoruz ve o da cevabını veriyor.
    Bundan sonra sıcakların artarak çekilmez hale gelmesini düşünemiyorum. Üstüne kat kat giysi ile soğuğa karşı koyabilirsin ama sıcak bambaşka bir şey.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevdiğim bir şarkı. Orijinali ayrı, coverları ayrı güzel. Canlı performanslarını da ayrıca seviyorum. Bana ilk aşkı anımsatıyor. :) Masum bir şeyleri. Hep içimizde olan ama yok gibi davrandığımız şeyleri.
      Evet ne yaparsak kendimize yapıyoruz. Doğaya yapıyoruz ve o da bize yansıtıyor. Çünkü insan doğadan ayrı bir varlık değil zaten.
      Bilemiyorum, iyi düşünelim iyi olsun diyelim.

      Sil
  3. Hadi ama, biraz ciddiyet sevgili kar... :)

    YanıtlaSil
  4. Küçükken İstanbul'da yaşıyordum, sonrasında Ankara'ya geldik:) O yüzden karla iç içe yaşadım diyebilirim:))) Özellikle Ankara'da çok fazla görüyorsunuz. Kar güzel ama buzdan aşırı korkuyorum, yıllar önce bir keresinde işe giderken düşmüştüm, ondan beridir korku kaldı içimde çok fazla:(
    Doğa bize kızıyor bence, çünkü insanlar doğaya değer vermiyor, mahvediyoruz her yeri:(
    Müzik çok hoşuma gitti:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki şehir de kışı beyaz yaşayan şehirlerdenmiş. Buradaysa sadece ağızdan çıkan buhar var. :) Yine de İzmir'e laf edersem artık ayıp olur. Yaşadığım yeri seviyorum ve hep sevdim. Ama dediğim gibi özellikle de küçükken kışı yaşayamadığımızı düşünürdüm. Kar yağmadığı için. :)
      Bizden sonraki nesiller de bize kızacak. Çünkü her geçen yıl daha kötüye gidiyoruz.
      Beğenmenize sevindim. Benim favori parçalarımdan. :)

      Sil
  5. senin doğa merkezli, yıldız, bulut, gökyüzü olayları ile ilgini gösteren, gözlemlerini gösteren yazıların ne güzel oluyor :) bunların farkında olmak lazım tabisiii :) eternal şeyler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya bir şey yaptığım yok ondan. İnsan ne yapıyorsa onu anlatıyor işte. Ben de dağ, taş, yer, gök; başka anlatacağım bir şey yok. :) Neyse ki dümdüz taşa bakıp bile hayat felsefesi yazabiliyorum sayfalarca, müthiş özelliklerimden birisi bu. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.