15 Ağustos 2023 Salı

Okçu'nun Yolu (Paulo Coelho) | Kitap Yorumu

Yazar: Paulo Coelho, Çevirmen: Emrah İmre, Çizer: Murat Kalkavan,
Yayınevi: Can Yayınları

Tetsuya ünlü ve başarılı bir okçudur. Ancak inzivaya çekildiği dağ köyünde bu başarılarını saklamakta ve marangozluk yapmaktadır. Bir sabah uzaklardan gelmiş bir okçu, Tetsuya'ya meydan okur. Yabancıyı gören köylülerden biri, Tetsuya'nın kimliğine dair bilgi edinir ve bu başarılı okçudan kendisine okçulukla ilgili bilgiler vermesini ister. Kitap boyunca da Tetsuya'nın köydeki komşusu olan gence anlattığı öğretileri okuyoruz. Bu öğretiler okçuluk üzerinden anlatılsa da, hayatın geneline uyarlanabilecek; hedef belirlemek ve o hedefe ulaşmak için yapılabilecekleri kapsayan gerek maddi, gerek manevi düzlemdeki adımları anlatıyor.


Kitaptan geçtiğimiz olimpiyatlarda yazarın kitabını okçuluk alanında elde ettiği başarılar sonrasında Mete Gazoz'a adadığını açıklaması ile haberim olmuştu. Bu nedenle bu kitabı taaaa o zaman merak etmiştim. Aradan geçen bunca zamanda ise kitabı okumaya dair isteğimi unutmuşum. Açıkçası yazarın yazdıklarına karşı da -çok değil ama- birazcık önyargıyla yaklaşıyorum. Bunun sebebi ise yazarın çok didaktik bir üslupla okuyucusuna yaklaştığını düşünmem. Ben bir okur olarak ''bunun doğrusu budur'' şeklindeki bariz yaklaşımları okumaktan pek de keyif almıyorum. Bu nedenle de yazdıklarını okuyabileceğim ama okumak için can atmayacağım yazarlar kategorimde duran bir isimdi kendisi.

Kütüphanede gezerken bu kitap ilgimi çekti. Aslında okumak istediğim başka kitaplarla da karşılaşmıştım ancak bu kitabın baskısı çok hoş geldi. Kitap; Giriş, Dostlar, Yay, Ok, Hedef, Duruş, Ok Nasıl Tutulur, Yay Nasıl Tutulur, Kiriş Nasıl Gerilir, Hedefe Nasıl Bakılır, Atış Anı, Tekrar, Okun Uçuşu Nasıl Gözlemlenir, Yaysız Oksuz Hedefsiz Okçu, Kapanış bölümlerinden oluşuyor. Giriş ve Kapanış bölümleri dışındaki tüm bölümler aforizma tadında her sayfada kısa kısa öğretiler halinde yazılmış. Ara ara bu öğretileri betimleyen illüstrasyonlara yer verilmiş. Bu noktada kitabın çizeri olan Murat Kalkavan'ı da anmadan geçmek istemiyorum. Çünkü çizimleri çok beğendim.


Yukarıda bahsettiğim didaktik üslup bu kitapta da var. Neticede kitap öğretilerden oluşuyor. Ancak bu öğretiler daha çok bir ustanın öğrencisine anlattığı öğretiler düzleminde kalmış. Anlatmak ile aşılamak arasında da fark var; aslında benim anlatmak istediğim de bu nokta, bu ayrımın korunması. Bu kitapta bu sınırın korunduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan öğretileri okumaktan keyif aldım.

Burada bahsedilen ok, niyetlerimizi simgeliyor. Hedef, adı üzerinde ulaşmak istediğimiz nokta. Yay; bize ait olan şeyler, bizden şeyler, içimizdeki heyecan bir nevi. Yayımız hep bizimle kalır. Örneğin Tetsuya okçuluk ile ilgili her şeyi geride bırakmasına karşın yayını yeni hayatında da saklamaktadır. Bu sayede okçulukta edindiği en temel kazanım olan heyecanını anımsar ve bu heyecanı diğer işlerinde de kullanması gerektiğini unutmaz.

Kitabı okurken ben de kendimi kendi okumu, yayımı ve hedefimi düşünürken buldum. Bazen bu üç temel unsuru belirlemek zor olabiliyor. Bazense, bu üç unsura da sahip oluruz da, bunları nasıl birbirleriyle ilişkilendirebileceğimizi bilemeyebiliriz. Kitapta bu durum Tetsuya'nın bakış açısından sade bir şekilde anlatılmış. Yormayan, sıkmayan ancak mesajını basitçe ve bence etkili de bir şekilde anlatan hoş bir kitap. Kısa sürede de okunabilir, başucu kitabı tadında ara vere vere de. Okurun tercihine kalmış. İlgisini çekenlere kitabı öneririm, ben beğendim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.

:)



ALINTILAR

''Bütün koşullar lehinizeyken hedefi buluyorsunuz, ama etrafta tehlike söz konusu olduğunda tutturamıyorsunuz. Oysa okçu savaşacağı ortamı her zaman seçemez, dolayısıyla kendinizi yeniden eğitin ve elverişsiz koşullara hazırlıklı olun.'' (Sayfa 24)


''İnsanlar başkalarını yargılarken bunu hep kendi sınırlamaları üzerinden yaparlar -üstelik üçüncü kişilerin görüşleri sıklıkla önyargılar ve korkularla doludur.'' (Sayfa 34 - Dostlar)


''Çünkü su istikametinin deniz olduğunu, er ya da geç oraya ulaşacağını asla unutmaz.'' (Sayfa 39 - Dostlar)


''Yayın bilinci yoktur: Okçunun elinin ve arzusunun bir uzantısıdır. Öldürmeye de yarayabilir, derin düşüncelere dalmaya da. Dolayısıyla, niyetinin ne olduğu konusunda şüpheye düşmemelisin.'' (Sayfa 50 - Yay)


''Yayını daha iyi anlayabilmek için onu kolunun bir parçasına ve zihninin bir uzantısına dönüştürmelisin.'' (Sayfa 51 - Yay)


''Sükûnet insanın yüreğinden gelir. Yürek sıklıkla güvensizlik hisleriyle boğuşsa da -doğru duruşu benimsediği takdirde- elinden geleni yapacağının bilincindedir.'' (Sayfa 73 - Duruş)


''Okun yola çıkması gereken an, yayın, okçunun ve hedefin kainatta aynı noktada buluştuğu andır: Buna ilham adı verilir.'' (Sayfa 118 - Atış Ânı)


''Eylem, görünür hale gelmiş bir düşüncedir.'' (Sayfa 123 - Tekrar)


''Söylediklerim ne kadar ilham verici sözler olsa da sen bizzat hayatına uygulamadan anlam kazanmayacaklar.'' (Sayfa 157 - Kapanış)




13 yorum:

  1. Yazarı okuduğum son kitaptan sonra (Aldatmak) bırakmıştım hatta önceki okumalarımın da popüler kültürün dayatması sonucunda olduğunu düşünüyorum. Şimdilik bu kitabı pas geçiyorum. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın çok fazla kitabını okumadım ama sanki kitaplarında hep aynı mesajı vermeye çalışıyor gibi geliyor bana. Bu kitabı güzeldi bence. Hatta beklediğimden daha çok beğendim. Çok sarsıcı olmasa da bakış açısı kazandırabileceğini düşünüyorum. Yorumunuz için teşekkür ediyorum. :)

      Sil
  2. Güzel görünüyor, çizimlerini de sevdim. Uzak doğu havası veriyor biraz, o yüzden daha ilgimi çekti. Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o hava var. Yazar sadece vermek istediği ileti üzerinde durmuş, yani mekan ve karakteri detaylı anlatmamış ama olayların Uzak Doğu'da geçtiğine dair bazı ifadeler var. Saklanan yayın bambu parçasına benzetilmesi gibi. Sonra en başta karakterin ismi gibi. Ama bu havayı asıl veren çizer bence. Çizimleriyle bütün olmuş kitap, bunu sevdim. Ve rica ederim. :)

      Sil
  3. Okuduğum güzel bir kitaptı, hatırlattığın için sağol.

    YanıtlaSil
  4. Yazarı severim. Daha öncesinde birkaç kitabını görmüş hatta okumuştum.
    Bu kitabı da çok kez gördüm. Okuma kararı almıştım fakat internette alışveriş sepetlerinde kaybolup gitti maalesef.
    Bu yazı yeniden almayı düşünmek için güzel bir fırsat. :)
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Kitabı okursan umarım sen de seversin. Şimdiden iyi okumalar diliyorum. :)

      Sil
  5. simyacı dışındaki kitaplarını sıradan buluyorum ben de :) bunun konusu iyiymiş hımm bir japon gibi yazabilmişmi acaba yanii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Simyacı'yı sıradan bulmuştum aslında :) Veronika daha farklıydı ama yıllar sonra alıntılarına göz attığımda çok fazla ''bunun doğrusu budur'' bakış açısının olduğunu gördüm. Yine de konu olarak ilk okuduğum zamanlar (lisedeydim) ilginç gelmişti. Yine de denk geldikçe başka kitaplarını okumayı düşünüyorum. Aslında karar vermek için yeterli düzeyde kitabını okumadım ama dediğim gibi çok fazla ses getirmiş Simyacı'yı bile çok da beğenmemiştim ben.
      Not: Yazamamış. :) Sadece Asyalı (direkt Japonya ibaresi yok) olduğu sezdirilen bir karakter ve mekan mevcut. Yine de kitap hoş. İlgini çektiyse bak istersen. Ben ortalamanın üstünde buldum açıkçası. Ya da şu an okuduğum dönemde bu kadar beğendim. Ama beğendim.

      Sil
  6. Bence yazarın tarzını seviyorsanız bu kitabı da seversiniz. Ben Simyacı'yı çok sevmemiştim ama ne ilginçtir ki, yazarın bu kitabında da öğretiler olmasından dolayı Simyacı esintileri bulunsa da bu kitabı sevdim. Yani bence bir bakabilirsiniz. :)

    YanıtlaSil
  7. Paulo Coelho'ya asla ısınamasam da Veronika Ölmek İstiyor ile birazcık sıcak hissetmiş olabilirim. Bu kitabı da merak ediyordum ama hakkında ilk kez senin yorumunu okumak kısmet oldu bakalım alacak mıyım??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Veronika'yı ben de sevmiştim ama okuyalı asırlar oldu, detaylarını unuttum. Yine de onu şimdi bir daha okusam eleştirecek bir nokta bulurum gibi geliyor. Çünkü geçenlerde 1000 Kitap'ta o kitap karşıma çıktı. Orada da intihar üzerine felsefi duruş sergilemekten çok, kötüleme\ iyileme, hayat güzeldir mantığı varmış gibi. Bu tip konularda nesnel yaklaşımlar daha iyi olabilir. Ama dediğim gibi kitabın ayrıntılarını hatırlamıyorum. O yüzden net yorum yapamam. Okuduğum vakit Simyacı'dan daha çok sevmiştim.
      Bu kitabını beğendim ama. Bir kurgudan çok yine öğretiler var. Her sayfada kısa kısa anlatılar var. Yani bir usta okçu okçuluk üzerinden hayat dersi veriyor. Ama bu ''hayat dersi'' mevzusu burada gidiyor. Çünkü kitaba zaten bu beklentiyle başlıyoruz. İlginizi çektiyse önerebileceğim bir kitap.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.