"İyi dinleyen mi, güzel konuşan mı daha iyi arkadaştır?"
Öncelikle Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğinde dolu dolu tam dört yıl geçirmiş olmamızı kutluyorum. Bu fikrin ilk ortaya atıldığı zamanlar aklımda çok net canlanıyor. Sevgili Taha Akkurt ve Edischar'a bu fikri bulup uygulamaya soktukları, sevgili Deeptone'a hiçbir haftayı konusuz bırakmayarak etkinliği yürüttüğü ve diğer blog yazarlarına da yazılarıyla görüşlerini bildirip bu etkinliğin canlı kalmasını sağladıkları için tebriklerimi iletiyorum. Blogda uzun soluklu olan ortak etkinlikler beni heyecanlandırıyor. Her hafta sohbetlere bir yazıyla katılmadım ancak elimden geldiğince, ilgi alanım ve düşünce balonum olan konular sohbet konusu oldukça, ben de yazılarımla etkinliğe katılmaya çalışmıştım eski bloğumda. Konu özelinde ayrı bir yazı yazmadığımda bile başka yazarların yazılarına yorumlar bırakarak fikrimi belirttim ve bundan da keyif aldım. Umarım bu şekilde uzun süre daha devam edecek bir etkinlik olur bu sohbetler. Çünkü bir konu etrafında pek çok kişinin ne düşündüğünü okumak bence özel ve güzel bir şey.
Şimdi de gelelim bu haftanın konusuna. Bence ikisi de iyi arkadaş olmanın bir kıstası değil. Ancak birinin arkadaşlığından keyif almam, hatta biriyle ''arkadaş'' olmam için, o kişinin sohbetini sevmeliyim. Yoksa o kişiyle bir arada bulunuşumuz tanışık olma halimizden öteye gitmez zaten. Biriyle ortak ilgi alanınız varsa, sohbetin de kendiliğinden akacağını düşünüyorum. Kah sen konuşursun, o dinler; kah o konuşur, sen dinlersin. Açıkçası ben çok konuşan birisiyim. Hatta konuşmayı isteyeceğim biri karşımdaysa ve konu beni sararsa gevezeliğe bile vardırabilirim olayı. Sohbetimin de karşıdaki kişinin ilgisini çektiğini düşünüyorum (ne yalan söylim :). Yeter ki konu benim ilgimi çeksin, bence güzel güzel saatlerce konuşabilirim.
Kötü bir dinleyici miyim? Öyle olduğumu sanmamakla birlikte, hararetli bir konuşmacıyım. Hele ki birisiyle bir konu etrafında tartışmaya bayılırım. Kelimenin tam anlamıyla bayılırım hem de. Konu ilgimi çekerse kendimi kaybediyorum. Hele hele bir fikri savunuyorsam... Bu bakımdan, karşıdaki kişiyi dinlerim ama hararetli konuştuğum için bazen dinlemiyor gibi görünüyor da olabilirim. Ama vallahi billahi dinliyorum.
Şimdi sorudaki ayrıma istinaden kendimden bir örnek vereceğim. Yakın bir arkadaşım var. O, çok çok çok sakindir. İyi bir dinleyicidir orası ayrı. Ama fazla iyi bir dinleyici olduğundan dolayı bir yerden sonra sohbet akmıyor (üzgünüm, keşke daha çok anlatsa...). Yani ''iyi bir dinleyici olmak'' sohbetin güzel bir kıvamda olmasına katkı sağlamaz. Yazımın başında ne demiştim; bence iyi bir sohbet için iki role de girmeli kişiler. Kah dinlemeli, kah konuşmalı. Taraflardan biri hiç konuşmadığında veya az konuştuğunda da o sohbet tıkanıyor. Sonuçta monolog sergilemiyorum o konuşmada ben; karşımdaki de konuşsun, hatta hararetli konuşsun isterim. Yoksa neden sohbet ederiz ki zaten?..
Günlük hayatta da sıradan günlük konulardan konuşuruz tabi. Bir konu hakkında herkes bir şeyler söylediğinde o konu zenginleşir. Üniversitede ders arası boşluklarımız fazlaydı. Arkadaşlarla o aralarda bir yerlere gidip sohbet etmeyi çok severdim (hey gidi hey tey tey tey). Ne olmuş ne bitmiş, neler yapıyoruz gibi en basit konulardan bile konuşsak; eğlenirdim.
Bence arkadaşlığın iyi veya kötü olmasını iyi bir dinleyici veya konuşmacı olmak belirlemez bu bakımdan. Arkadaşlığınız iyiyse zaten birbirinize değer verir ve buna yönelik davranış gösterirsiniz. Karşıdaki kişinin fikirlerine önem verdiğiniz için onu dinler; onunla bir arada olmaktan zevk aldığınız için sohbete katkı sağlayıp konuşursunuz. Bunlar bence kendiliğinden gelişir. Karşıdaki kişi bana değer vermiyorsa, benim sohbetimi sevmiyorsa bunu belli eder zaten ve bu noktada ne iyi arkadaş olmaktan, ne de arkadaş olmaktan söz edilebileneceğini sanmıyorum.
Benim biriyle sohbet etmem için onunla arkadaş olmam da gerekmiyor bu arada. O kişinin düşünceleri ilgimi çekerse hem iyi bir dinleyici, hem de konuşmacı olurum. Çekmiyorsa da, olmam.
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Evet, ilk zamanlarını ben de hatırlıyorum. Keşke Taha ve Edischar'da hala aktif olabilseler.Düşüncelerine de katılıyorum. Sadece dinleyici ya da konuşmacı olmak ilişkiyi iyi tutabileceğini düşünmüyorum. Karşılıklı bir şekilde akışına göre her şey :)
YanıtlaSilEvet keşke. Onların yazılarını okumayı seviyordum ama sanırım hayat koşuşturmacası derken bloğu ya bıraktılar ya da ara verdiler.
SilEvet kesinlikle karşılıklı olmalı. Birinden birinin fazla olmasının konuşmayı sıkıcılaştırdığını düşünüyorum. Hatta dediğim gibi bence iki taraf da konuşacak bir şeyler bulduğunda sohbet etmek keyifli oluyor. Bir taraf daha heyecanlı kalınca da sıkıcı :)
Ama vallahi billahi dinliyorum :) Hararetli tartışmaları ben de severim :)
YanıtlaSilÖyle ama gerçekten :)) Bazen kendimi kaptırıyorum. Kendimi kaptırırsam aslında iyi bir şey. Karşıyı da dinliyorumdur, çünkü konuşma ilgimi çekmiştir. Asıl susuyorsam kötü bence :)
Silbak vallahi baştan sona güldüm bu yazında :) düşünce balonların patlamasın :)
YanıtlaSilAmin :)
SilBen etkinliğin ilk zamanlarında yoktum maalesef ama buralarda son yıllarda gördüklerim arasında en uzun kalan ve en sadık kitleye sahip etkinliklerden olabilir :) Yazmasan bile konu hakkında düşünmek, başkalarının fikirlerini okumak keyifli oluyor. Umarım daha nice seneler devam eder, yeni kişiler de bu etkinliğe katılır.
YanıtlaSilHaftanın konusuna gelirsek, ben seninle hemen hemen aynı düşünüyormuşum bu konuda. Arkadaşlık iyi olduğunda kişilik özelliklerinin de yansıdığı bir konuşma dengesi oluşuyor bence. Fazla iyi dinleyici olmak da iletişimi kısırlaştırıyor :))
Evet gerçekten maşallahı var, tahtalara vuralım :)
SilEvet kesinlikle denge olmalı. Dediğim gibi ben konu ilgimi çekerse hararetli hararetli bile dalabilirim o konuya :) Öyle olunca da sevmeyenler olabilir tabi bilemeyeceğimm :) Bildiğim şey, karşımdaki kişi aşırı iyi dinleyici olduğunda da sıkılıyorum ben. Sonra benim de susasım geliyor ve bazen susuyorum, sohbet bitiyor. Demek ki hep dinlemek de ölü sohbetmiş :) Herkes konuşsun, herkes dinlesin. Sohbet budur çünkü.
Kendimi nadasa bıraktığım süre içinde blog değiştirmişsiniz siz de. Tebdil-i mekânda hayır vardır:) Yazdıklarınıza katılıyorum. Arkadaş olma kriterleri farklı elbette. Ama düşün ki, sen konuşuyorsun, karşındaki dut yemiş bülbül gibi susup dinliyor! Ağzını açıp bir kelâm sarf etmiyor, sadece gülümseyip başını sallıyor. Çekilmez:)) En iyisi konuşulan süreyle dinlenen süreyi dengede tutabilmek. Bu arada ben de kafa dengini bulabilirsem çok konuşurum:) Ağaç Ev Sohbetleri ile ilgili dileklerinize katılıyorum. Bu hafta için söz veremem ama gelecek haftadan itibaren ben de sohbetlere döneceğimi umuyorum:)
YanıtlaSilEvet, öyle oldu. Yeni evime hoş geldiniz. :)
SilGerçekten de ben bir şeyler anlatırken karşımdaki hiçbir şey anlatmazsa geriliyorum. Sonunda da iki kişinin de susmasıyla bitiyor; ki zaten o konuşma hiç sohbet olmamış olur\ oluyor. Bunu yaşamışlığım da var. Üstelik karşımdaki kişi beni cidden dinliyordu ama ben de onu dinlemek istiyordum, hadi ama... :)
Ben de hep konuşmam tabi ki. Hatta bazı ortamlarda belli bir yere kadar dinleyici olarak ilerlerim. Bilgim ve fikrim varsa ama, susmam. :) Öyle de olmalı zaten bence. Sohbet dediğimiz olayın bu olduğunu düşünüyorum çünkü. Boş konuşmak da değil elbet. Dinlemek ve konuşmak. Hele de sohbeti güzel, daha doğrusu bizim sohbetimizle uyumlu olacak birini bulduk mu; işte en güzeli. Benden keyiflisi olmuyor o zaman. :)
Bu etkinliğin bu kadar uzun ve aksamadan devam etmesi bana kendimi memnun hissettirdi. Üstelik hiçbir zaman sadık bir katılımcısı bile olmadım... Yine de yazımda da dediğim gibi, yazı yazmasam da bir şekilde kıyıdan köşeden dahil oldum sanırım. Bu aksamama konusunda Deep'in rolü büyüktü. Son haftaları saymazsak sizin de öyle tabi. Siz de hiç aksatmadan sohbetlere katılmış, hatta çok da yararlı bir arşiv oluşturmuştunuz. Emeklerinize sağlık. Yeni yazılarınızı bekliyor olacağım.
Yorumunuz için teşekkürler, selamlar. :)
Kararsızım bu aralar biri beni dinlese de dertlerimi çarşaf çarşaf döksem diye düşündüğümden heralde. :)
YanıtlaSilAhahha, herkesin içten içe derdi bu oluyor bir noktada sanırım :)
Sil