16 Ağustos 2023 Çarşamba

Şeytanın Çırağı (Şiro Hamao) | Kitap Yorumu

Yazar: Şiro Hamao, Çevirmen: Nilay Çalşimşek,
Yayınevi: İthaki Yayınları

Kitap iki öyküden oluşuyor. Bu iki öykünün ortak noktası birer cinayet vakasını konu edinmeleri. Kitaba da ismini veren Şeytanın Çırağı isimli ilk öyküde sevgilisini öldürmekle yargılanan bir suçlunun ağzından bir savcıya yazılmış mektubu okuyoruz. Suçlu ile savcı eski dostlar. Ana karakterin çarpık bir değerler sistemi olduğunu ilk bölümlerden anlıyoruz. Kişiliğindeki bu çöküntüyü de arkadaşının onu yalnız bırakmasına bağlıyor. Hukuk fakültesine giden arkadaşının ardında bıraktığı boşlukla baş etmesinde aşkın ona yardımcı olduğunu söylüyor. Aşık olduğu kadını öldürmekle suçlanan bu adamın içinde bulunduğu çetrefilli durumu kendi ağzından anlatmasını okuyoruz.

Onları Öldürdü Mü? isimli ikinci öyküyü bir savunma avukatının ağzından okuyoruz. Şehirde çok ses getirmiş bir cinayet vakasının zanlısının avukatı olan bu anlatıcı, medyaya yansıyan ve yansımayan yanlarıyla yaşanan korkunç cinayeti en başından anlatıyor. Genç bir çiftin kendi evlerinde öldürülmesi ve zanlının suçunu en ince ayrıntısına kadar itiraf etmesine karşın, bu vakada başından beri şüpheli durumların olduğunu düşündüğünü söylüyor ve saklı gerçekleri ortaya döküyor.


Bir çırpıda okunabilecek, oldukça akıcı bir dile ve sürükleyici kurguya sahip bir kitaptı. Her iki öyküyü de merakla okudum. Daha evvel bu yazarın kitaplarından okumamıştım. Ancak bu kitabı kitap hesaplarında ara sıra görüyordum. İthaki Yayınları'nın Japon Klasikleri Dizisi'ni yavaş yavaş da olsa okuyup bitirmek istiyorum. Bu nedenle de kitabı kütüphanede görünce heyecanlandım, mutlu oldum ve işte bir heves de okudum.

Öykülerde yaşanan olaylar birbirinden bağımsız olmakla birlikte, ifade ettikleri iletiler bakımından benzer özellikler taşıyorlar. Her iki öyküde de aslında çözüldü gözüyle bakılan vakaları okuyoruz. Bu noktada, zanlının suçun işlendiği ana kadar yaşadıklarını okumak ilginçti. Özellikle de zanlı konumundaki karakterlerin kişilikleri ve bu kişiliğin oluşmasına zemin hazırlayan etmenler net bir şekilde ortaya konmuştu. 

Japonya'da polisiye kurgunun temelini atan yazarlardan biri olarak kabul edilen Şiro Hamao aslında hukuk eğitimi almış. Öykülerini yazarken aldığı eğitimden ve bu alandaki kısa çalışma hayatındaki tecrübelerinden yararlandığı ifade ediliyor. Öykülerde işin bürokratik kısmı uzun uzun anlatılmıyor tabi ancak yazarın olayları ''adalet'' kavramının penceresinden ifade ettiğini söylemek mümkün.


Her iki öyküyü de merakla okumama karşın ilk öykünün işleniş biçimini daha çok sevdim. Şeytanın Çırağı isimli bu öykünün ana karakteri daha detaylı bir şekilde işlenmişti. Karakterin ruh hali ve olayların gidişatı kafamda daha net canlandı. Aynı zamanda bu beceriksiz sosyopatın ilginç bulduğum bir karakter olduğunu söyleyebilirim. İkinci öykünün ise final sahnesi beni ters köşe yapmakla birlikte, karakterlerin daha derin işlenebileceğini düşünüyorum. Sadece zanlı konumundaki kişinin değil, Michiko karakterinin de düşüncelerini detaylı bir şekilde okumak isterdim.

Öykülerin beni suç kavramı üzerine düşündürmesi kitaba dair sevdiğim bir özellik oldu. Bir kişi bir suçu işlesin veya işlemesin o suçu işleme potansiyeline ve isteğine sahipse, yine de tehlike arz edecektir. Bu durumda o kişi için, eğer ki gerekli tedbirler alınmazsa, potansiyel bir suçludur diyebiliriz sanırım. Özellikle de ilk öyküde suç ve suça teşebbüs kavramları üzerinde durulmuştu. 

Özetle, kitabı genel olarak beğendim. Her iki öyküyü de ilgiyle okudum. Japon Edebiyatı'nı ve polisiye öyküleri severlere önerebileceğim bir kitaptı diyebilirim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.

:)


ALINTILAR

''Birbirimizi sevdiğimizi ve anladığımızı sanmıştım. Arkadaşlığımızın sonsuza dek süreceğine inanmıştım. Ve siz beni umursamaz olduktan sonra, elbette ki bir süre yalnızlığımla baş başa kaldım.'' (Sayfa 12)


''Fakat sizden ayrıldıktan sonra kendi benliğime bakmayı başarabildiğim gibi aynı zamanda sizin içinizi de gördüm.'' (Sayfa 13)


''Siz, bana suçu öğreten insan değilsiniz; siz, bana bir suçlunun kişiliğini kazandıran insansınız.'' (Sayfa 16)


''İnsan denilen şey ne kadar da zayıf ve kırılgan bir varlık!'' (Sayfa 42)


''Kanunlar adalet için vardır. Doğru olanın yanında olmakla övünür. Ama kim bilir kaç kanun, adaletsizlik için kullanılmıştır!'' (Sayfa 104)


''Saplantılı biri gibi, onunla her görüştüğümde acı çekmeme rağmen mutlu oluyordum.'' (Sayfa 106)


''Fiziksel olarak mazoşist, duygusal ve zihinsel olarak bunun tam tersi olan insanlar vardır.'' (Sayfa 127)


''Ben sadece aşk acısına özeniyordum. Ne aptal bir adamım ben!'' (Sayfa 109)




13 yorum:

  1. Kimbilir kaç kanun adaletsizlik için kullanılmıştır.
    Ne kadar doğru bir söz. Miras hakkımızı yiyenleri anlattığım kuzenim bana şöyle bir cümle kurmuştu;
    Ama siz 3 tane maaş alıyorsunuz!!!!
    Bu cümleyi kuran kişi üstelik avukat girdiği davalarda nasıl kanun maddeleri kullandı çok merak etmişimdir bu sözden sonra. Yani ev halkı 3 tane maaş alınırsa miras hakları başkaları tarafından yenilebilir!!!!!!!!!!
    Bence adalet yolunda hizmet edenlerde adalet duygusu yoksa, o sistem çöker.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümlenize katılıyorum. Bazı kişiler işlerine geldiği gibi anlayabiliyor. Hele de yetkili birisiyse bu durum daha da tatsız bir hal alıyor. Oysa yasalar düzen içindir.

      Sil
  2. En son gittiğim kitap fuarında Japon Klasikleri’ni uzunca incelemiştim. Henüz okumak için bir adım atmamış olsam da dijitalden indirmiş olduğum ve okunmak için sırada bekleyen Japon Edebiyatı’ndan birkaç kitabım var. Önermiş olduğun kitapta yer alan her iki öykünün de konusu aşırı merak uyandırdı bende. Bu kitabı listeme muhakkak ekleyeceğim.
    Güzel anlatımın ve alıntıların için teşekkür ediyorum.
    Sevgiler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah kitap fuarları... Baya bayadır gitmiyorum :') Çok özlediğimi fark ettim şu an.
      Japon Edebiyatı'nın kendine has bir havası var gerçekten. Farklı bir kültür, bu başka bir şey ama nasıl desem, kitapları okuyunca o farklılık muhakkak hissediliyor. Bunu seviyorum.
      Bu kitabı kısa sürede okudum. İki hikaye de ilginçti ve sonunda ne olacak diye merak ettim. Kitabı okursan umarım sen de seversin.
      Yorumun ve ziyaretin için ben teşekkür ederim. Sevgiler. <3

      Sil
  3. Japon yazarlar sessizce kendilerini kabul ettiriyorlar, endüstrideki hakimiyetlerinin ardından edebiyatta da usul usul bir hakimiyet kuruyorlar. Bu yazarı tanımıyordum mesela, sayende ilgimi çekti, okuyacağım. Yazın yine şahaneydi, altını çizeyim bir:)) Kobe Abe okudun mu, eğer okumadıysan ve konu polisiye ise Virane Harita'sına bir kitapçıda göz at. Natsuka İmamura'nın Mor Etekli Kadın'ını okumadıysan, bu kısa romanı da seversin diye düşünüyorum, ona da bir göz at. Şimdilik bu kadar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu aslında daha çok yayınevlerinin buna yönelmesiyle de alakalı. Reklam anahtar kelime. Bunlar dün yazılmış eserler değil sonuçta. Ancak bugün ülkemizde tanınma imkanı bulan eserler. Sosyal medyadaki, bizim de aslında bloglarda yaptığımız gibi, kitap tanıtımları da önemli diğer yandan. Mesela bu kitaptan bu şekilde haberdar olmuştum ben. Belki kütüphanede yine ilgimi çekerdi de okurdum ama şimdi ''aaa ben bu kitabı görmüştüm'' diyerek alıp okudum. :)
      Bu bakımdan farklı milletlerin edebiyatlarından çeviriler yapmayı ve bunu okurlarla buluşturmayı önemli buluyorum. Özellikle de son yıllarda İthaki Yayınları bu konuda atağa geçti diyebilirim. Güzel ve özenli işler yapıyorlar, beğeniyorum.
      Kobe Abe bildiğim ama kitaplarından hiç okumadığım bir yazar. Diğer yazardan ise şimdi sayenizde haberdar oldum. Bahsettiğiniz iki yazara ve kitaplara bakacağım. Önerileriniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. :)

      Sil
  4. Kitabı çok görüyorum. Alıp almama konusunda kararsızım, yorumunu okuyunca merak ettim. İlgi çekici görünüyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Favorilerime girdi diyemem ama bence ortalama üstü bir kitaptı. İki hikayeyi de ilgiyle okudum. Konusu ilgini çektiyse bakabilirsin istersen. :)

      Sil
  5. Konusu ilginizi çektiyse bir bakabilirsiniz. Kitabı genel olarak beğenmekle birlikte, karakterlerin daha derin ele alınabileceğini düşünüyorum. Mesela yine Japon yazarlardan Osamu Dazai gelmişti bu kitabı okurken aklıma. Onun kitaplarında karakterler daha iç dünyalarıyla olduğu gibi anlatılıyordu. Bu kitapta da bu durumun daha baskın bir şekilde işlenmesini isterdim. Özellikle de ilk hikayede karakterin düşüncelerini daha net ve geniş açıdan görüyorduk ama dediğim gibi daha karakter odaklı bir şekilde işlenebilirdi olaylar. Veya öyle olması benim daha çok hoşuma giderdi demeliyim. Yine de var olan haliyle kitabı beğendim ve ilginizi çektiyse öneririm. :)

    YanıtlaSil
  6. hımmms iyimiş pikuku :) japon şeysilerine ilgi duyuyon iyice sen artıık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni ilgi duymaya başlamadım aslında veya ilgimde bir artış da yok. Lise yıllarımdan beri Japon animasyon filmlerini çok severim. Bunun dışında Japonya'yı görmeyi yine lise yıllarımdan beri istiyorum. Bunun sebebi sakura mevsimindeki görüntülerine hayran olmam. Ülkenin okyanusa kıyısı olması da cabası :) Bir de ben mistik şeyleri severim. Kendine has dokusu olan, özgün şeyleri. Japon mitleri ve kültürü de öyle, şahsına münhasır. Son dönemde rastlantısal olarak karşıma kitaplar ve filmler çıkıyor. Bu yüzden blogda da daha çok onların edebiyat ve sinemalarına yer vermiş olabilirim.

      Sil
  7. Aylar önce almıştım hala okumadım, bu kitabı öne almaya karar verdim. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten hızlı okunan akıcı bir kitap. Çabuk bitirebileceğinizi düşünüyorum. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.