''Biliyor musun Ozan, Neptün'e bazen elmas yağmurları yağıyormuş.''
''Bazen mi?''
''Bazen. Hatta komşusu Uranüs'e de yağıyormuş, bazen.'' Genç kadın bir anda gülmeye başladı. ''Ne tuhaf...''
Genç adam, genç kadının uzaklaşan güneşin ışığında gölgelenen profilini izliyordu. Genç kadın bu bakışları üzerinde hissederek durdu. ''Ne...'' Kaşları çatık, gözleri kocamandı.
Genç adam ellerini genç kadının kabarmış saçlarının arasından geçirerek avucunu açtı. ''Hokusss pokuss...''
''Ah bir çiçek!'' dedi genç kadın heyecanla. Çiçeği genç adamın avucunun içinden hızla aldı ama dağılmasından korkuyormuşçasına, narin bir varlığı tutar gibi avucunun içinde dikkatlice tuttu. ''Yaprak olmasından korkmuştum,'' dedi tüm dikkati çiçeğin üstündeyken.
''Veya bir böceeek olmasından?''
''Evet böceeek de! Ama daha çok yaprak olmasından sanırım.''
''Böcek olsaydı yerinde duramazdın ama Aslı, sen de atma şimdi...''
''Evet duramazdım ama sonra geçerdi. Yaprak olsaydı eğer... hayal kırıklığı yaşardım. Neden çiçek değil de yaprak düştü diye.''
''Neden peki? Neden yapraklar hayal kırıklığı yaşatırdı? Onların çiçeklerden ne eksiği var!''
''Eksikleri yok... Ondan değil. İşte adı üzerinde; yaprak yapraktır, çiçek de çiçek.''
''Çiçek beklerken yaprak görmek hayal kırıklığı yaşatır sanırım, haklısın.''
''Hayır, yani evet. Belki... Belki bazen bazıları için, hatta belki herkes için bazen; bu bir hayal kırklığı nedeni olabilir. Ancak benim şimdiki sevincim bundan ötürü değildi.'' Genç adam ve genç kadın ağaçları geride bırakmış, günbatımının ışığında birer gölgeye dönüşmüş insanların arasında yürüyorlardı.
Genç kadın genç adama daha yakındı şimdi. Bir kolu genç adamın kolunda, diğer kolu rüzgarda hafifçe açılan ceketinin bir ucundaydı. Bakışları uzakta olsa da, düşünceleri gevşekçe sıktığı avucunun içindeki çiçekteydi.
''Elmaslar...'' dedi sonra dalgınca ''hani Neptün'deki...''
''Evet o konu vardı. Gerçekten ilginç. Sanırım oranın atmosferinin özelliklerinden kaynaklı bir durum. Buraya yağmur yağması gibi.''
''Aynen!'' dedi genç kadın aniden genç adama dönüp. Kelimeyi vurgulayarak söylemişti. Gözleri artık iyice uzaklaşmış günün ışıklarının kararttığı havada bile ışıl ışıldı. Elmas gibi, diye düşündü genç adam. Bir kolu genç kadının aniden çektiği kolundan savrulmuş diğer kolu çantasında, duyacaklarını bekliyordu.
''Gül bakalım bana, ama ben sana hak verecektim Ozan. Tam da benim takıldığım noktaya bastın çünkü. Şimdi ayağını çek.'' Genç kadın genç adamın diğer tarafına geçip koluna yeniden girmiş ve ağırlığının birazını ona yüklemişti.
''Hangi noktaymış bakalım bu?''
''Neptün'deki elmaslar, Dünya'daki yağmurlar kadar doğal. Ancak biz Dünya'dan Neptün'e baktığımızda elmaslar için 'voaaa' diyoruz. Belki çoğu kişinin gözlerinde para işaretleri dönüyor.''
''Bu da doğal değil mi?''
''Öyle. Alıştıklarımız ve farklılıklar. Tıpkı kışın ardından çiçek bulmak gibi. Bu yüzden, aniden gökten gelen bir çiçek saçlarına tutunduğunda 'vooaa' diyebilirsin. Şimdi şuradan çiçek alsan da sevinirim tabii...''
''Tabii...'' dedi genç adam kıvrılmış dudaklarındaki sırıtış genişleyerek.
İkisi yavaşça yürürlerken genç kadın elindeki çiçeği denize bıraktı.
''Ama farklı olanın, beklenmeyenin, yine de güzel bir hissi var. Beklenen ama beklenmeyenin daha doğrusu. Mesela...''
''Mesela...''
''Daha varlığını bile hayal meyal görüp de anca istatiksel hesaplarla tespit ettiğimiz çok uzak bir gezegendeki elmaslar gibi.''
Genç adam gülmeye başladı. ''Neptün de'' dedi sonra, ''demek ki senin gibiymiş. Hayal meyal...''
Genç kadın bozuntuya vermeden devam etti. ''Orası da mavi bir gezegen. Dünya'ya benziyor ama uzak bir akrabası gibi.''
''O zaman o kadar da çok benzemiyordur, uzaksa...''
''Hayır, benziyor benziyor. Ama çok da değil. Hayal meyal benziyor. İlk başta çok benziyor gibi görünüyorlar ikisi de mavi diye. Sonra Dünya'nın yeşil karaları aklına geliyor ve 'o kadar da benzemiyorlar' diyorsun. En sonunda ikisi aklından tam çıkacakken zihnin sana bir anda 'aslında benziyorlar' diye fısıldıyor ve sen bu fısıltıyı hayal meyal duysan bile zihnine 'evet benziyorlar' diye kodluyorsun.''
''Evet, aslında doğru bir çıkarım. Elmaslar için de bu geçerli mi peki? Elmaslar ve yağmurlar için.''
''Bunu düşünmemiştim...''
''Hayret,'' dedi genç adam genç kadının gölgeler içindeki yüzünü incelerken. Şimdi ikisi karşı karşıyaydı. Ayın birazı gölgede kalmış, aydınlık taraflarını da bulutlar örtmüştü. Sokak lambasının turuncu ışığı ayın zayıf aydınlığını daha da gölgeledi. ''Bence,'' dedi sonra da, ''buraya elmaslar yağsaydı herkes mutlu olurdu. Ama sonra...''
''Sonra?'' dedi genç kadın merakla.
''Herkesin elması olurdu.''
''Sonra?''
''Sanırım mutlu son...''
Genç kadın dudaklarını büzmüştü. ''Ben de ilginç bir şey söyleyeceksin sanmıştım.'' Sonra da genç adama sarıldı. ''İyi geceler Ozancığım.''
''İyi geceler Aslımcığım.''
''Aslımcığım... Bunu sevdim!'' Genç kadın ellerini genç adamın saçlarında dolaştırıp onları iyice dağıttı.
''Aslı...''
''Zaten dağınıktı...''
''Değildi...''
''Evet dağınıktı ama şimdi... Dağınık dağınık!*''
''Aslı...'' Genç adam genç kadına dikkatlice baktı ve sıkıca sarıldı.
''Ama,'' dedi genç kadın, ''daha bitmemişti...''
''Ne bitmemişti?'' Genç adam genç kadına hala sıkıca sarılıyordu.
''Hokus pokus,'' dedi sonra genç kadın kafasını geriye atıp. Avucunda bir yaprak vardı.
Dağılan bulutların ardından ışıldayan ayın ışığı, turuncu sokak lambalarına rağmen kocamandı.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Aktı gitti yine, ahh o betimlemeler; enfestiler lakin ben korkmaya başladım çünkü övgü cümlelerim tükeniyor ve yorumlarda kendimi tekrar etmekten korkuyorum:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim efenim, okumanız bile başlı başına değerli benim için. :)
SilElmas yağmuru güzel bir hayalmiş...
YanıtlaSilElmas yağmuru hayal değil. :) Gerçekten de Uranüs ve Neptün gibi buz devi gezegenlere elmas yağıyormuş. Bu arada Neptün gözle görülüp keşfedilen bir gezegen de değil. Gerçekten de 1800'lü yıllarda ilk kez matematiksel hesaplarla varlığı bulunmuş, sonra gözlenmiş.
Silyaprakla beniiii elmasla beniii çiçekle beniiii aslımcığım ama ayağıma basmaaaa iz oluur :)
YanıtlaSilAhahhaha, evet ayakkabı kırmızı çizgimiz biraz yavaş gidelim :)
SilElmas yağmur kıyaslaması hoş olmuş. Buraya da elmas yağsa değeri kalmazdı sanırım. :) Çiçek yağsa da hoş olurdu aslında. Hayal gücüne sağlık, yine severek okudum. :)
YanıtlaSilİlk başta herkes koştur koştur en fazla elması almak isterdi. Sonra hengamenin içinden herkese hatırı sayılır miktarda elmas düşerdi. Başta herkes daha fazlasının peşine düşerdi muhtemelen ama sonra, herkesin elması olurdu ve yağmurdan farkı kalmazdı. Hoş, bence yağmurlar da elmaslar kadar değerli. Son yıllarda kurak geçiyor...
SilÇiçeklerse evet evet evet :) Çok güzel olurdu gerçekten. Hayali bile güzel. Eminim çiçeklerden de sıkılınırdı ama insanı ferahlatırdı da. Belki kalbimiz genişlerdi, bilemedim. Her yer kaos, karanlık. Belki çiçekler aydınlık getirirdi.
Yorumun için çok teşekkür ederim, sevgiler. :)