30 Mart 2024 Cumartesi

Salatayı severim.


''Ne demek istediğimi açıklayamam. 

Açıklayabilseydim bile, bunu yapmak içimden gelir mi, pek emin değilim.''

-Oruç Aruoba-


Resim, ne ilginç sanat dalı. Bir resme baktığında bütünü görüyorsun ancak sanatçı o bütünü var edene kadar gecesini gündüzüne, boyasını badanasına, yok hayır, fırçasını paletine katarak büyük emeklerle ve süreç içerisinde, izleyicilerin bir anda bütün olarak görebildikleri (!) resmi oluşturuyor. Bütünlük nedir ki? Bir resme baktığında o resmi görürsün, evet. Ancak her detay, her renk geçişi, her çizgi, hatta bazen her kalıp gibi kalmış boya parçası bile, sana farklı bir durumu anlatır aslında. Bazen söz konusu bu ''bütün'' çok basittir. Bir bakışta görülür de, zaman o bütünün üstüne gizem pelerinini örter ve o sanat eseri hakkında ''aslında şunu söylemek istiyor'' gibi bir sürü yorum getirilir. Bazen gerçekten de aslında başka bir şey söylemek ister o eser; ancak başka bazenli durumlarda, söylediği tek şey, olandır. Ne gizem ama değil mi? Hangisi hangi bazende gizli asla bilemezsin. En azından kimi zaman?

Ben bu durumu çok severim. Yani işte, yorum getirmeyi. Bir resme, bir müziğe, bir fotoğrafa, bir yazıya, şiire, hatta ağaca çiçeğe buluta kuşa kurda... Yorum getirmek eğlencelidir. Bu nedenledir ki, felsefe de beni eğlendirir. Felsefeciler düşüncelerini temellendirmek için basamaklandırma yaparlar. (Basamaklandırma??) Bazen en sonunda ulaştıkları sonuç ilk cümlede yazıyor bile olabilir. Bu durum bazılarına laf salatası gibi gelir o ayrı; ancak ben salatayı da severim. Tüm o farklı malzemelerin bir araya getirdiği bütünü. Yoksa, zaten ilk cümlede yazıyorduydu mantığıyla; marul da yiyecektir domates de o zaman ikisini karıştırmadan ayrı ayrı yiyelim, aynı şeydir. Salataya gerek yok der misin sen hiç? Ben demem, seve seve bayıla ayıla da yerim.

Bütün dediğimiz olay da bu bence. Bir salata! Ah hayır, bunu yemiyoruz lütfen yerine bırakalım. Bu salata bazen çizgi ve boyalardan, bazen kağıt ve mürekkepten, bazen nota ve hava akımlarından, bazen önermelerden... Ama hep, düşüncelerden oluşuyor. Peki... Bu mantıkla... Düşünceler nelerden oluşuyor? Bir şey bir şeye ekleniyor ve o şey artık başka bir şey oluyor. Olan bu yeni şey, bütün dediğimiz oluşumu meydana getiriyor ancak öte yandan, o bütünü, ''bütün olarak'' algılamamıza rağmen, yine de, parçalar ona anlam katıyor.

Bazen bazı şeylerin çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yolu çok uzattığımı falan. Erk hayvanım kaplumbağa olabilir mi acaba bunu da bir araştırayım, hımmm... Kaplumbağalar da yavaş ilerler, güzelce gezinir, arada salata yer, belki döner dolaşır, bazen evinde uyuklar, belki de içeride el fenerini çıkarıp kitap falan okur, sonra da varır. Sonra mı varır? Nereye varır? Neden varır? Evleri zaten sırtlarındadır. Tüm dünya evdir onlar için. Kaplumbağalar tam olarak gezginler. Tüm parçaları özümseyerek yaşıyor gibiler. Hayranlık uyandırıyor bu bende. Onlar için gereksiz diye bir şey olmamalı. Çünkü onlar için yol yok, her şey var.

Sanat ne ilginç bir bütünlük. Hepsi birbirinin bir parçası ve aslında bütün dediğimiz şey de, küçük parçalardan oluşmuş başka bir parça gibi görünüyor. 


Not: Yukarıdaki alıntıyı sevgili Kırmızı Ruh'un şu yazısında görmüştüm. Alıntıyı okur okumaz, içimden parçalar fırladı resmen. Düşünüyorum da, bazen, ne demek istediğimizi açıklamak bile aslında ne demek istediğimizi açıklamamak için bir yol olabiliyor. Her neyse, Kırmızı Ruh'a bu ilham için bir kez daha teşekkürler. Alıntıları kalp düşüncelerim. 


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.






14 yorum:

  1. sanat bir salatadır resim de balzamik sos :)

    YanıtlaSil
  2. Bir şeylere yorum getirmek bence de eğlenceli. Herkes gördüğü, duyduğu, okuduğu şeyden farklı anlamlar çıkarabilir. Bizim fark etmediğimizi başkası fark edebilir. O yüzden iddialı lafları pek sevmem, en iyi kitap, en iyi yazar yerine en sevdiğim, bana en hitap eden diyebiliriz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hem de bakış açımızı zenginleştiren bir durum bu. Anlamak ve anlatmak aslında bu yüzden iç içe bence. Bence de ''en'' demek fazla sınırlı bir ifade. Kime göre en, neye göre en? Kaldı ki kendi en'lerimiz bile değişebiliyor. Hatta bana en'li sorular sorulduğunda bile ben far görmüş tavşan gibi kalakalıyorum. :)

      Sil
  3. Herkesin kendinden birşeyler bulmasına çok mutlu oluyorum ☺️ İlham perin eksik olması 🫶🏻 Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazılarınız bana kesinlikle ilham oluyor. Aynı şekilde bu güzel enerjiniz de bana iyi geliyor. Ben teşekkür ederim. :)

      Sil
  4. belki de içeride el fenerini çıkarıp kitap falan okur :) Bu çok iyiydi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir ama yani değil mi :) Hem, kaplumbağaların evleri fazlasıyla gizemli. Pek çok farklı eşyaları olabilir. :)

      Sil
  5. Taze sebzelerden yapılırsa ve sosu güzel olursa salata güzel oluyor..:) ben de evi çok sevdiğimden hep evim yanımda olsun, bir karavanda yaşayayım isterdim. Şimdi evimde çok zaman geciremiyorum:)sınav herhalde:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Salata en sevdiğim yiyeceklerdendir. Zaten otlu sebzeli her şeyi severim. :) Ben de karavanlara çok özenirim ama yapamam sanırım. Hem, bilmiyorum, dışarıda olmak istiyorum. Ama istediğim yerde dışarıda. Artık istemediğim hiçbir şeyi istemiyorum. Bunlar istemekle de olmuyor biliyorum ama ben neyi istiyorum onu bile anca dillendiriyorum. Çok komik ve saçma. Neyse, böyle şeyler değişiyor dediğiniz gibi. :)

      Sil
  6. Güzel yazı yine :) İlk cümle yakaladı beni, ben de bir süredir böyle hissediyorum. Anlatabilecek olsam bile anlatmak istememek. Bir hikaye vardı biri bir restoranda ünlü bir ressamla karşılaşır ve bir resim çizmesini ister. Ressam iki dakikada bir resim yapar ve karşısındaki kişi bundan hoşnut kalmaz bu kadar kısa sürede iki dakikada mı yaptınız diye. Ressam da şöyle der, hayır bunu yapmam iki dakikamı değil ben 60 yaşındayım ve 60 yıl ve iki dakikamı aldı toplamda diye. O yüzden bir şeyler anlatırken çok cimriyim bu aralar, kendime saklıyorum gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hikayeyi biliyordum, anlamlı gerçekten.
      İçimde gerçekten bir cırcır böceği var :) Oysa cırcır böcekleri bile yerin üstüne çıkmadan uzun bir sessizlik dönemi geçiriyorlar. Bunu çok konuşmak bakımından söylemiyorum bu arada. Hatta bazen bazı ortamlarda sessiz bile kalırım. Ama ben anlatmaya odaklıyım genelde. Oysa anlamadan anlatamazsın da. Tıpkı o ressam gibi.
      Bense elime bir parça geçer geçmez onu herkes görecek şekilde yapbozuma ekliyorum. Oysa yapboz bitince göstermeli veya yarılanınca. Sanırım çocuk gibiyim bu konuda. Çocuklar da meraklıdır ya, konuşarak düşünürler. Bunu da çok severim. Ama büyüdükçe bu özelliğimiz körelir. Belki de bazı durumlar için bu daha iyidir. Böylece içimizden de olsa o coşkuyu yaşatabiliriz. Ben bazen coşkumu kaybediyorum, bu nedenle artık anlatmak istemiyorum. En azından dışımdan. Yine de blog beni çağırıyor :) Bloğa anlatıyorum artık. Ama sanırım buna da ara vereceğim. Biraz dinleyim, sonra konuşurum. :)

      Sil
    2. Evet gerçekten büyüdükçe bazı sıkıntılar bu duygumuzu köreltiyor. Bence bu tatlı anlatışların sayesinde bana yaklaşık 10 sene önceki coşkulu halimi anımsatıyorsun ve anlattıklarını da oldukça faydalı yer yer eğlenceli buluyorum. Mutlaka devam et :) Ben de eski coşkumu bulurum umarım :)

      Sil
    3. Böyle düşünmenize gerçekten sevindim, teşekkür ederim <3

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.