Küçükken balıklarım vardı. Japon balıkları. Taa Japonyalardan kalkıp da, işte yüzüp de, küçük bir akvaryuma gelmeyi niye kabul etmişlerdi bilmiyordum. Onlara bir şeyler anlatır mıydım emin değilim; ama onların bana bir şeyler anlatmadığına eminim. Belki de kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlardı da ben onları anlamıyordum. Çünkü balıkça bilmiyordum. Hele de Japoncabalıkçası! Belki de köpükçe konuşuyorlardı. En olmadı baloncukyaca. Japoncaköpüklübaloncukyacası!
Onlara dair pek bir şey hatırlamıyorum açıkçası. Hatırladığım şeyler sırasıyla: Güzel renklerinin olduğu, aralarına beni almadıkları ve bir anda kayboldukları. Bir gün içlerinden birinin karnı şişmişti. Ben de tabi bebek balıklarım olacak sanmıştım. Bebek balıklar ağlar mıydı? Ne kadar küçük olurlardı? Bilmiyordum. Ama bu bana pek inandırıcı da gelmiyordu. Çünkü hiç bebek balık görmemiştim. Zaten ortada bebek balık da yoktu. Balığım iki kez yem yemiş. Bu yüzden ölüyormuş.
Bir gün eve geldiğimde onları görememiştim. Nerede olduklarına dair de mantıklı bir açıklama alamamıştım. Yoksa Japonya'ya mı dönmüşlerdi? Hayır, keşke öyle olsaydı. Çünkü bana öldüklerini söylemişlerdi. Evet, dördünün de. Bir çocuk olduğunuzu düşünün. Evet sadece bu kadar. Bunu düşünseniz yeterli. O an ne hissettiğimi uzun uzun anlatmam gerekmez. Sonra nasıl öğrendim bilmiyorum ama aslında hepsinin değil birinin öldüğünü öğrenmiştim. O an ne hissetmiştim acaba? Hatırlamıyorum. Ama sonrasında ne hissettiğimi hatırlıyorum. Bir evcil hayvanım olmasından çok korkmuştum. Çok çok çok çok çok.
Anneannemlerin komşusu olan bir sınıf arkadaşım vardı. Onun hep farklı farklı hayvanları oldu. Kaplumbağa, tavşan, hamstr... Dış bir gözle bunu gören bir çocuk için bu gerçekten ilgi çekici olmalı. Onların evine gittiğim zamanları bu hayvanlar sayesinde hatırlıyorum. Geçen yıllarla birlikte rengini yitirmiş ve artık bir araya getirilemeyecek kadar eskimiş tüm bu anı resimlerindeki renkler sadece bu hayvanlar. Acaba arkadaşım kaplumbağaca biliyor muydu? Veya tavşanca? Veya hamsterca?
Küçükken bir kitabım vardı. Bir masal kitabı. Böyle ince bir şey. Taşralı bir külkedisinin hikayesini anlatıyordu. Sanırım çok da çocuk edebiyatı ürünlerindeki niteliklere uymuyordu. Ama yine de onu seviyordum. O da mesela artık eskimiş anı resimlerimde canlı kalan bir renk. O rengi çeke çeke çeke çeke sana bu anımı anlatabiliyorum. O kitabı babama kaç kez okuttum bilemiyorum. Pek çok kez olduğunu biliyorum. O sıralar okumayı bilmiyordum. O kitap niye bizim evdeydi onu bile bilmiyorum. Ama içimde bir sürü rengi oluşturuyordu, bunu da biliyorum. İçimde oluşan bu renkler, okumayı öğrendiğimde kitap aşkına dönüştü. Kitaplara aşık oldum.
Kitaplardan Japoncaköpüklübaloncukyacası öğrenemedim. Ama bir sürü başka şeyi öğrenmeyi öğrenmişim gibi görünüyor. Sanırım, kitaplardan... Renkleri öğrendim! Pek çok farklı hissi. Çok çok çok çok çok olan her şeyi. Ve o kadar da çok olmayan pek çok başka şeyi. Sanırım böylece bir şeyi anlamışım. Japoncaköpüklübaloncukyacasını anlamam için o dili duymam gerekmiyor. İşte bunu anlamışım.
Sen kitaplar sayesinde neyi anladın?
Hoşça kal.
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Kitaplar insanı bambaşka diyarlara, insanlar, sokaklara, yaşamlara götüren bir tünel gibi. Nefes almak, rahatlamak, öğrenmek o kadar çok şey ki kitaplar.
YanıtlaSilEvet tam olarak dediğiniz gibi. Kitaplar sanki geçitler oluşturuyor ve bizi bir sürü bir sürü yere götürüyorlar. İyi ki kitaplar var ama bunun da ötesinde iyi ki kitaplarla bu şekilde bağ geliştirebilmişim. Yetişkinlikte de bu alışkanlık kazanılabilir, her zaman kazanılabilir ve kazanılmalı da ama ben okumayı öğrenmeden evvel bile kitapları severmişim. Öğrenince daha bir sevmiştim. :) Çocukluk çağında okumak, okumayı sevmek, ayrıca önemli bence.
SilBalık hiç beslemedim, çok sakin ve sessizler. :)) Sanırım tutup sevebileceğim hayvanları tercih ediyorum. Balıkları izlemesi de keyifli oluyor terapi gibi. 😀
YanıtlaSilHiç akvaryumda balık beslemedik ama baş edemezdik de sanırım. Bir yıl öncesine kadar kardeşimin balıkları vardı. Balık aldığımızda daha yaşı küçüktü yani balığımıza da baya baktık. O aslında bir kedi istiyordu ama evde kedi beslemeye ev halkını yanaştıramadık. O yüzden kedi yerine balığı oldu. :) Biraz anlam verilemeyen bir karşılaştırma ama böyle.
SilBalıklar fazla sessizler ama özellikle de son yılımızda onunla konuşmaya başlamıştım. :) O da cevap niyetine yüzüyordu hoplamalı zıplamalı. :) Ama tabi daha farklı bilinçte bir hayvan sahiplenmek elbette farklıdır. Ben kedim veya köpeğim olsun istiyorum. Kendime ait bir hayat kazanınca artık inşallah, bunu mutlaka istiyorum.
çok tatlııı. ben de o balıklara hep isim takıyordum. yani işte esmeralda nemo shakira gibiii :) hoşgörülü olmayı öğrendiim :) pek de lezzetli yazıyon sen artıkın yaaa maşallah nazar değmesiin :)
YanıtlaSilİsimler de çok şekeeer :) Hoşgörü evet, ben de. Ve teşekkür ederimm, bunu senden okumak beni mutlu etti <3
SilYoksa Japonya'ya mı dönmüşlerdi? Çocukluk ne güzel ve saf düşünceler :)
YanıtlaSilÇok soru sorardım. Dışımdan, içimden... :)
SilJapon balıkları :) Ben de üniversitede yurt odama almıştım ve arkadaşım Muhittin adını koymuştu :) Bir hafta ancak yaşamıştı sanırım :(
YanıtlaSilBen de bu gece oğlum uyumadan bildiğim masalları biraz anlatayım istedim ve anlatırken ben bile ürperdim. Çocukken bildiğimiz masalların çoğu da böyle sanki. Ben de biraz araştırıp tatlı masalların olduğu bir kitap almayı düşünüyorum.
Yaaa, tam da ismi tatlıymış deyip gülüyordum ki sonu üzücü olmuş...
SilMasalların ürkütücü bir yanı var kesinlikle. Gerçi bazı çocuklar daha gerginlik seviyesi yüksek şeyleri dinlemeyi seviyor gibi görünüyor ama masallarda daha ayrı bir durum da olabilir. Bazı masallarda anlam veremediğim çok şey var.
Çocuk Edebiyatı ve belki alt başlık olarak masallar konusunda çalışmayı çok istemiştim ama olmadı :) Yani yüksek lisansımda. Ama öğretmen olduğum için ayrıca da bilgi sahibi olmaya çalışıyorum, çalışacağım. Bu konuda yazı yazmak da isterdim ama yakın zamanda yazamam muhtemelen ve ben yazana kadar oğlunuz büyüyebilir bile :) Ama her ne olursa olsun, bence en mühimi de onunla güzel anlar paylaşmanız. Hep mutlu olun <3
Meslektaş olmamıza sevindim :) Evet masallara ve çocuk edebiyatına ben de giriş yapmalıyım aktarmak için. Çünkü anlattığım masallarda evet iyilik kazanıyor ancak o zamana kadar kötü olmak ve kötülüğün detayları da ürkütücü. Masal anlatıcılığı seminerleri de çok yaygın şu sıralar öğretmenler arasında. Kendimizi geliştirmek için çok güzel fırsatlar :)
SilEvet evet takip etmek lazım. Aslında masallar öğretici türler ama dediğiniz gibi ana fikri nasıl verdiğimiz de önemli. Mesela sadece masal özelinde de değil, çocuk kitaplarında aslında çocuklara hayatın gerçekliğini vermek gerekiyor. Yani harikalar diyarında yaşamadığımızı, örneğin bir şeyleri ve birilerini kaybedebileceğimizi vs gibi üzüntülü konuları kitaplar işleyebilir ama bunu travmatik bir yerden değil de, bir gerçeklik olarak işlemeli diye düşünüyorum ve üniversitede bir dersimde de bunu işlemiştik. Bunun dışında sizin oğlunuz daha çok küçük olduğundan tabi bu konular değil de, daha ilgisini çekecek başka konular yararlı ve eğlenceli olabilir.
Sil