16 Ocak 2024 Salı

Geçen Yıllar, Ben ve Değişim | Ağaç Ev Sohbetleri 229

''Geçen yıllar, duygu, düşünce ve fikirlerinizde nasıl bir değişim yarattı? Kişiliğinizde, kimliğinizde yükselen veya alçalan değerler, kazançlarınız, kayıplarınız neler oldu?''

Büyüdüm.

Biliyor musun, çocukken büyümeyi çok ama çok ama çok istiyordum. Bir yaşam hayal ettiğimi hatırlamıyorum. Yoksa ettim mi? Hani şu mesleği yaparım, şöyle evim olur, şuraları gezerim gibi... Sanmıyorum, çünkü öyle olsa aklımda kalırdı. Ya da, bilmiyorum. Belki de çocukken daha farklı hayaller kuruyoruz, yetişkin aklımla o zaman ne hayal etmiş olabilirim bunu kestiremiyorum. Büyüdükçe, ilk önce, etrafımı saran dünyanın değiştiğini fark ettim. Sonra da içindeki benin.

Hayalim ne olabilirdi? Büyümek! Daha başka, ''büyümek.'' Kelimenin tam anlamıyla büyümek işte. Hep bunu hayal ederdim. Benden birkaç yaş büyük arkadaşlarım vardı. Çocukken, hele de ergenliğe geçişteki evrede, o yaş farkı aman aman olabiliyordu. Ya da benim çevremde öyle olmuştu bilmiyorum. Ben de sinirlenip büyümek isterdim işte. Çoook büyümek. Anneannemlerin salonunda halıya sırtüstü uzanmış, kollarım iki yanda hayaller kurduğum bir an var aklımda çok net mesela. Ama o görüntünün ilerisine gidemiyorum. Sanki bir sınır var ve ben o sınırı geçemiyorum. Geride kalmışım gibi hissediyorum. Oysa ileriye geçmem gerekirdi.

Bazen çok değiştiğimi düşünüyorum. Dört yıl önceki ben bile daha başka biriymiş. Daha çocuk. Bana da günlüğüm fısıldadı. Kendimi oysa her yaşımda çok büyük, çok kendinden emin sanırdım. Bundan iki üç yıl öncesi bile güzeldi. Hayalperesttim. Gücümü buradan alıyordum sanırım. Sonra bitti. Bir anda. Pat diye. Neden böyle şeyler bir anda oluyor ki? Sonra yine bir sınır oluştu ve ben yine geride kaldım. Kendime erişemiyorum. Aramalarım cevapsız. Hatta ilginç bir şekilde o kendimi artık göremiyorum bile. O zamanlar bunun olacağını biri bana söylese mutlu bile olurdum. ''Oh,'' derdim, ''nihayet! Demek sonunda öldü. Beni kandıran o yanım... Onu zaten hiç sevmezdim!'' Oysa şimdi sevgili okur, şimdi... Ben çok üzgünüm.

Ama sanırım zaten büyümek bu demek. Kabul etmek, demek. Bize bir yaşam verilmiş ve hep ileriye doğru. Geride kaldığımı düşünmem de korkumdan dolayı. Yoksa geride kalamazsın. Bu, zamanın işleyişine aykırı. Yürümek zorundayız. Bu bize nasıl bir his verirse versin böyle olmak zorunda. Bende değişen en önemli şey de bu oldu diyebilirim. Kabul etmek, yürümeyi. En azından öğreniyorum. En azından çabalıyorum. Sanırım çok da başarılı değilim...

Yürürken bazen senden hızlı yürümen ve çevreye çok dikkat kesilmemen bekleniyor. Ayak uydurman. Bazense çevreye sen dikkat kesilmek istemiyorsun. Gördüğün şeyler seni bazen üzüyor, bazen kızdırıyor, çoğu durumda kafanı karıştırıyor. Bu yüzden belki de benim yaşadığım durum bir nevi doğal seçilimdir. Drama yapmadan sadece alışmam gerekiyordur. Büyümeye alışmam gerekiyordur.

Benim kaybım kendim oldu sanırım. İçimdeki bir yan geride kaldı. Bazen karamsardı ama yine de dünyayı daha umut dolu görüyordu o. Bunu nasıl yapabiliyordu bilmiyorum. Belki de bir şeyleri romantize etme becerisini bu yolla geliştirmişti. Zaten içinde hep olmayacak şeylerin olur olacağına dair inanç vardı. Gerçekçi bile değildi. Her şeyi abartırdı. Hayalleri severdi. Gerçek olmalarından bazen ödü kopardı. Aslına bakarsan korkağın tekiydi. Bir gün o yanımdan ayrılmam gerekeceğini biliyordum. Bu yüzden bazı şeyleri bazı yaşlarda yaşamanın önemli olduğunu kavramaya başlamıştım. Sonra istesen de bunu yapamıyordun. Çünkü sen, daha farklı bir sen oluyordun. Tıpkı reenkarnasyon yaşamak gibi. Tabii bu sefer, tek bir yaşamın içinde. Ölmeden ölmek gibi. Parça parça. Sanki bir rüzgar esiyordu ve sen yürürken tıpkı rüzgarda savrulan yapraklar gibi içindeki parçalar savrulup senden ayrılıyordu. Bunun olacağını düşünüyordum. Sanırım doğru düşünüyormuşum.

Benim kazancım da kendim oldu. Zaten yaşamda kendini bırakamıyorsun bir yere. Bu yeni İlkay'a alışmaya çalışıyorum. O da hayata alışmaya çalışıyor. Artık eskiyi özlemiyor. Zaten özlenecek çok az şey olduğunun, kalması gerekenin kaldığının, kalmaması gerekenin zaten bir şekilde onunla gelemeyeceğinin farkında. Bu kendi içindeki parçalar olsa bile. Yine de kendimi özlemeden edemiyorum. Çünkü artık dünyaya bakınca sadece görünenleri görebiliyorum. Bu nedenle önceden kaçtığım pek çok şeyi de kabul ettim. Belki de böylesi daha iyidir. Bilmiyorum. Keşke dört yıl sonraki halim eğer oralarda bir yerdeyse bana sıkıca sarılabilse. Bunu çok isterdim.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.




16 yorum:

  1. O kadar tanıdık geldi ki bu yazı. Her satırda, her alt metin de o kadar yaşanmışlık vardı ki. Emin ol bu halin de geçecek. bir dört sene sonra da başka bir İlkay'la tanışıp tanıştıracaksın bizimle. Belki o kadar bile sürmez, her gün her an bize birşeyler katıp, birşeyler götürüyor.
    Öyle ya da değil bilmem ama bu yazı da, büyümek için can atan ama büyüyünce içindeki çocuğu da kaybeden birini gördüm. Umarım öyle değildir. Umarım yanlış yorumlamışımdır. Canım İlkay'cım hayat sana hep iyilikleri güzellikleri getirsin. Ve hiç kimsenin içinde ki çocuğu, yaşam sevincini ışığı söndürmesine müsaade etme.
    Öpüyorum çokça..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece, sanırım çok basit şeyler istemiştim ama beklediğimi bulamadım. Direkt şu konu diyemiyorum, sanırım her konuda böyle oldu. Beklentim çok ''çocuksu'' yani basit olduğu için de çarpı iki kat hayal kırıklığı yaşadım. Bu nedenle bir şeyi istemeyi de saçma bulmaya başladım. Çünkü çoğu kişinin istekleriyle benimkiler hayatım boyunca uyuşmadı ve bu yüzden de zaten çoğu zaman uzaydan gelmişim gibi hissetmişimdir.

      Bu konuyu çok yakın bir arkadaşımla konuştuğumda bana ''gerçekten hiç iyi yanı yok mu?'' diye sormuştu. Sanırım geride kaldı erişemiyorum dediğim yanım da maske takıp başka bir kimlik ve kılık değiştirdiği düşünce şekliyle benimle aslında. Her şeye siyah veya beyaz bakma hatasına yorgun düştüğüm zamanlarda kolayca kapılıyorum. Oysa böyle değil biliyorum.

      Malesef ki benim ''içimdeki çocuk'' ölecek gibi değil. Sadece bazen omuzlarını düşürüyor çünkü burası çocuklara uygun bir yer değil. Önceden daha ışıl ışıl bakıyordum, daha çok güveniyordum kendime. Yani öyle gibi gelmiyordu o zamanlar ama şimdi geriye dönüp baktığımda öyle olduğunu görüyorum. Şu anda öyle değilim. Hep eleştirdiğim şeyi yapıyorum. Bu aslında sadece mantıklı olmak, kararlı olmak. Ama dediğim gibi, eski halimi özlüyorum. En azından içinde sihirli bir yan vardı. Şimdi sıradan oldum sanırım. :)

      Ama belki de bunda da sorun yoktur. Belki de ileride, kendi yaşamımı bir temele oturtabilirsem inşallah, kendime daha rahat bir yaşam alanı sunabilirim. Beni mutlu eden şeyleri bulabilirim. Bu kadar kırgın hissetmeyebilirim. Bu kırgın hissetme hali de elimizde değil biliyorum. Ama dış dünyaya çok bağlı biri olduğumu fark ettim bir de. Önceden böyle değildim, zamanla böyle olmuşum. Önceden her ne olursa olsun içimdeki bahçeye kaçabiliyordum, şimdi yapamıyorum. Aslında bahsettiğim şey bu.

      Yorumunuz ve ziyaretiniz için teşekkür ederim. Sevgiler, selamlar.

      Sil
    2. https://www.youtube.com/watch?v=iM2xRPZRKJ0
      yayınlaman gerekmiyor, dinle diye attım..
      Bu aralar ikimiz de kırılgan, yorgun, hüzünlü ve değişim içindeyiz.. öpüldün

      Sil
    3. Teşekkür ederim <3

      Sil
  2. Yeni İlkay’a selamlar. Kabul edip, yürümeye devam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kabul etmesem de yapacak bir şey yok gibi. Yürümezsen sürüklenir ama yine de ilerlersin sanırım. :)

      Sil
  3. ayolcun gayet iyisin bundan iyisi şamda kayısı :) en kötü halin bu halin olsuuun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim <3 Bu yazıyı mental çöküntü yaşarken yazdım :)

      Sil
  4. Gerçekten hayatta bir şeyleri kabullenmek bizi sıradanlaştırıyor maalesef, özgünlüklerimiz kısmen geride kalıyor. Yine de her geçen yılda daha güçlü ve kendine daha çok güvenen, dayanan bir ben buluyorum ben kendimde. 30 yaşından sonra yaşanan değişim çok gerçek gelmiyordu bana ancak ben de tam olarak bunu yaşıyorum bu sene. Bakalım 31. yaşım nasıl olacak neler gelecek neler gidecek.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım ben daha da büyümek istiyorum. Madem geri dönüş yok, arada kalmayayım barim :)

      Sil
  5. Büyüyoruz. Her geçen an'dan geriye kalan bu galiba...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın bilmiyorum, sanırım bir süre felsefi düşünmeyeceğim :)

      Sil
  6. Müzik yine çok hoş <3
    Yaşadığımız yıllar içinde bir çok veçhemiz ile karşılaşmak hatta onlara alan vermek, gelişimimiz, kendimizi tanımamız ile ilgili iyi bir şey. Zira o kadar fazla insan tanıdım ki, bu dünyaya nasıl geldiyse öyle kalan, kendini araştırmayan, yönünü bir nebze olsun değiştirmeyen, o yüzden gelişimini sadece yazılarından izleyen biri olarak her zaman söylemişimdir, çok iyi gidiyorsun. Kırılganlıklar yaşıyorsan da bu sensin Sevgili İlkay. Senden bir tane daha yok, bu yaşadıkların, gelişimin biricik ve tek. Değişime açık ve gelişimini takip eden İlkay' a her dönem selam olsun. :) <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu parçayı çok seviyorum. Bu versiyonu ise bana daha bir romantik geliyor, yani müziği dinlerken gördüğüm şeyler bana film sahnesiymiş gibi geliyor. :)
      İyi ki varsınız. Sanırım blog yazmayı sevme nedenlerimden biri de bu. Durduğum noktayı bana gösterebiliyor. Bazen direkt yazdığım yazılarla, bazen yazımı okuyanların yorumuyla. Bir de bu ikincisi bana her insanın hislerinin kendine has olsa da, bir şekilde tüm bu hisleri hissetmenin insani bir şey olduğunu gösteriyor. Yani herkes yalpalayabilir, yalnız hissedebilir veya mutlu olabilir. Hiçbiri kalıcı değil, önemli ve özel olan verdiğimiz tepkiler sanırım.
      Yorumunuz ve ziyaretiniz için teşekkür ederim. Sevgiler. :)

      Sil
  7. Ağaç Ev Sohbetlerinin o haftaki konusunu ben önermiştim. O konuda ne güzel yazılar yazıldı. Bu yazınızı nasıl görmemişim.
    "Büyümek" ancak böyle içten ifade edilebilirdi.
    Emeğinize sağlık. Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek çok yazı olduğu için gözünüzden kaçmış olabilir, sorun değil. Teşekkür ederim. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.