Hayatımın uzun bir dönemi... sevmediğim şeyleri düşünmekle geçti! Böyle yaptıkça, kaçırdığım anlar çoğaldı ve ben hep geleceği beklemeye başladım. Şu olunca bu olacak, bu olunca o olacak, o olunca... Sahi, o olunca ne olacak? Bilmiyorum! Gelecek dediğimiz şey de aslında şimdilerden ibaret. Geçmiş de öyle. Şimdilerimizin birikmesiyle oluşan iki zaman dilimi. Şimdi ne yapıyorsun - işte geçmişin. Geçmişte ne düşünmüştün - işte, ''muhtemelen'' geleceğin. Bazen tabii ''düşünmediğimizi'', aklımıza dahi getirmediğimizi söylediğimiz şeyler yaşıyoruz. Orasını irdelemek beni aşsa da, ''şimdinin gücünün'' geçmişi ve geleceği kapsadığını düşünüyorum.
Kahve yapmayı severim. Hatta az evvel fark ettim de, kahve yapmayı onu içmekten daha çok seviyor bile olabilirim. İstersem uğraştığım bir şey olsun, istersem hazır kahveye sadece sıcak su koyayım... Kahve yapmayı severim! Böyle basit bir şeye coşkuyla atlamam çok komik değil mi? Gerçekten daha temin :) kahve yaparken aklıma bu geldi, bu anı ne kadar çok sevdiğimi düşündüm. Sana o gece yazıp yazmayacağıma karar verdiğim anlar da bu kahve yaptığım anlar oluyor. O anlarda alakasız şeyler düşünüp kendimle hızlandırılmış bir beş saatlik sohbet yaparak buna karar veriyorum. Hızlı hızlı her şey hulalulalop olarak aklıma geliyor ve gidiyor. Bunlar arasından yakalayabildiklerimi, tabii canım da istiyorsa, yazıya döndürüyorum. Acaba ne ara böyle biri oldum? Böyle anlık adım atan biri. Bu, benim zamanın geçişine bir çeşit başkaldırım mı?
Önceden çok planlı programlı ve çok olmasa da biraz dakik biriydim. İşlerimi gününden önce halleder ve iyi hazırlanırdım, her günün planı vardı ve bu konuda terminatördüm yani. Her neyse! Sonra benim ayarlarım bozuldu ve planlı hiçbir şey yapamamaya başladım. Aklımda çok fazla fikir olsa da, hiçbirini hiçbir yere sığdıramamaya başladım. Neden böyle oldu ki? Aslında neden böyle olduğunu biliyorum. Geçen yıl bir film izlemiştim. Burada da yorumladım. Filmin ismi Köprüdeki Kız ve ve işte yorum yazım. Filmin giriş sekansında ana karakterin konuştuğu bir sahne vardı. Orada ''bana bir şeyler olmasını bekliyorum'' diyordu. Sahnenin tamamını şuradan izleyebilirsin.
Sanırım korkuyorum sevgili okur. Bütün bahanelerimin ve amalarımın nedeni bu. Tek bir isteğim için de söylemiyorum bunu bu arada. Bir şey istiyorum diyelim, ama çok istiyorum bak öyle böyle değil, sonra gerçekten de şartlar sağlanıyor veya ben sağlanacağına ikna oluyorum... ve korkuyorum. Ya olmaz ki, deyip kendimi baltalıyorum, ya da trenlerin gidişlerini dinliyorum. Ama onların da bir saati var. Ya son treni de kaçırırsam ne olacak? Ya son tren geç bir saatte gelirse ne olur? Gece yolculuğunu çok severim tabii o ayrı ama yine de... Şu an saat kaç? Bunu bile bilmezken neden yaşamaktan bu kadar korkar ki insan? Hayal kırıklığına uğramaktan korktuğum için mi? Kırılacak bir şey olmazsa, hayaller kırılmaz mı?
Hayal deyince aklımıza belki belirsiz, ucu bucağı görünmeyen, alacalı bulacalı ve biraz çocuk masalını anımsatan şeyler geliyor. Kendimizi ve birbirimizi böyle kodluyoruz çünkü. Ama sana bir şey itiraf edeyim emekliliğine bir türlü ayrılamayan mantık takımı çalışanı olarak, düşüncelere boğulmak ve çok mantıklı olmak çok daha alacalı bulacalı bir durum. Bundan kurtulmaya çalışıyordum işte ben de. Ama tabi benim elimin de ayarı olmadığından... vur deyince bayıltmışım. Yani diyorum ki, bu plan yapma korkum, fazla ciddi olma korkumdan kaynaklanıyor gibi görünüyor. Kendimi bir yere sığdıramıyorum özetle. Hiçbir şey bu kadar siyah beyaz değil biliyorum ama... siyah beyaz olmamayı öğrenmek de zor - Beşiktaşlıysan bilemem de, aahhahah (yazının ilk bilinçli şakası *-*).
Hayatımın kısa bir dönemi sevdiğim şeyleri düşünmekle geçti. Bunun çok daha eğlenceli olduğunu çok net söyleyebilirim. Sanırım işe, zoru bitireyim sonra kolaya geçerim derken, yanlış yerinden girişmişim. Sevmediğin bir şeyleri bulmak çok kolay. Kendini uyuşturmak, çok kolay. Ama sevdiğin bir şeyleri bulmak, başlangıçta düşündüğün kadar kolay gelmese de, çok daha eğlenceli. Böyle diyorum ama eski bloğumda da listeler yapardım, birlikte yapardık değil mi? Sevdiğim şeyleri sıralardım. Alfabeyle! Bir harfe değil tek bir şey, birçok şey sığardı da içlerinden bazılarını silmek zorunda kalırdım. Sanırım hala daha kendim hakkında yanlış yargılara sahibim. Baksana, yazarken fark ettim, aslında hayatımın düşündüğümden çok daha kısa bir dönemi sevmediğim şeyleri düşünmekle geçmiş! Voaaa.
Sana yazarken kahvem soğuyor ve soğuk kahveden nefret... ahahahha. Sana yazarken soğuk kahveden nefret etmiyorum. Sana yazarken dünyaya, aman neptün'e, pembe gözlüklerle bakıyorum. Alacalı bulacalı değil, pembe. Hani duvarlarımın çok sevdiğim rengi olan. Böyle düşünmek insanı gülümsetiyor... - (2. bir) voooaaa. İtiraf etmek gerekirse, bu yazı benim için bile deneysel bir yazı oldu. Ben de seninle birlikte düşüncelerimin değişimine tanık oldum. Neptün'de tarihi anlar - güm güm güm güm. Evet! Korkum geçti. Zaten çok saçmaydı. Zaten ben yolculukları severim. Gece yolculuklarını, gündüz yolculuklarını. Dünya manzaralarını izlemeyi severim. Belki de varış diye bir şeyin olmadığını kabul etmem gerekiyordur. Her zaman yeni bir şeyler sevebileceğimi veya sevemeyebileceğimi, kabul etmem gerekiyordur. Bir şeyin ışık ve gölgelerini, ancak onun etrafında döndükten sonra farklı açılardan görebileceğimi, gerçekten yürekten bir şekilde kabul etmem gerekiyordur.
Bana sevdiğin üç şeyi söyle!
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Sana sevdiğim üç şeyi söylüyorum; vapur iskeleleri, kitaplar ve kendimi keşfetme yolculuğundaki delirme hallerim :) vapur iskeleleri bazen değişip yerini tarla, çiçek, bulutlar, otobüs yolculuğu gibi şeylere bırakıyor. Eski bir to-do list çılgını olarak korkmanı çok normal karşılıyorum. Böyle böyle yaşanıyor demek ki. Var olmanın şanından sanırım, ha ben mevsim geçişlerinde kendimle aşk-nefret ilişkisi yaşıyorum o ayrı. Yazını okurken çok eğlendim ama bu konuda netim. Tenk yuu diyerek mektubumu sonlandırıyorum ^_^
YanıtlaSilNe enerjik, ne hoş bir yorum bu böyle. :) Sevdiğiniz şeyler, ekstraları dahil, benim de sevdiğim şeylerin içindeler. Bunlar aslında bize ne yapmak istediğimiz hakkında fikir verebilir ve verebiliyor ama dediğiniz gibi belki bu sisli puslu olan hava var olmanın şanındandır. :) Aynı çalkantılı ilişki bende de mevcut. Şu sıralar kendime aşka geliyorum, bu seferki biraz yavaş gelişiyor :), ama olsun bu da iyi diyorum. Bir anda yükselip sonra gümm olması daha çok yoruyor beni. Ve ne demek efenim, her zaman beklerim. :)
Silmumlar, müzik kutuları, bitki kokuları :) bu yazında yine herşey var, bilincin akmış herhalde :)
YanıtlaSilAhahahh, yine öyle olmuş :) Ama bu sefer biraz tutuk akmıştı, ben zorladım bir yazı çıksın diye. Aslında kendi kendine bir yazı oluşmayınca içime sinmiyor. Genelde o yazıları taslağa çeviririm hatta :) Ama ne bileyim, yazdıkça kendi içimde bir şeyler çözülüyor gibi hissetmiştim. Belki de serap görmüşümdür ahhaha :) Zaman gösterecek diyelim. Neyse sonra bir baktım öyle ya da böyle uzun bir yazı yazmışım, dedim bu kadar yazdım madem boşa gitmesin yayınlayayım nolcak :) Sevdiğin üç şeyi ben de severim <3
SilEskiden çok plan program yapardım ben de sonra saldım kendimi. Çünkü ancak strese sokuyor beni. Bu yıl şu kadar kitap okuyacağım dediğimde bile onu tutturmaya çalışmak kitap okuma konusunda motivasyonumu düşürebiliyor. :)
YanıtlaSilSon paragraf çok tatlı olmuş, keyifle okudum. Fotoğraf da şahane. :)
Ben de bir şeyler istiyordum ve bunun için plan program vs yapıyordum. Ama sonra isteklerim bana beklediğim tatminlik hissini vermeyince küstüm mü artık ne yaptıysam saldım kendimi. Yine de toparlanmak istiyorum artık, böyle de olmuyor çünkü.
SilTeşekkür ederim, beğenmene sevindim :)
Sevdiğin şeyleri buldun mu ve liste yaptın mı yani :)
YanıtlaSilGüncel bir liste yapmadım ama kafamda bazı konular için liste planlarım var :)
Sil