Okulun ilk gününde teyzem saçlarımı iki yandan balık sırtı örmüştü. Benim zamanımda... hey gidiii ahahah... ilkokula başladığında iki şey vazgeçilmezdi. Dantelli beyaz çorap ve dantelli toka! Bense aldığımız yeni tokalardan pembe güllü tokayı takmak istiyordum. Zaten, sanırım, pembe her şeyi çok seviyor olmalıymışım ahahha. Neyse, o tokayı takmayı istemiştim ve teyzem takmıştı da. Sonra anneannem, ki kendisi çok tatlı bir kadın, bir şey demişti. Ne dedi hatırlamıyorum ama dantelli tokamı hızlıca geri takmıştım. Korktuğum aklımda. İnsanların beni havalı bulup benimle arkadaş olmayacaklarını sanmıştım. Evet, pembe güllü tokamı ilk gün taktım diye ahahah. İnsanlar beni nasıl bulmuşlardı veya bulmuşlar mıydı bilmem ama dantelli tokamla en azından içim rahattı. Rahatça arkadaş bulabilirdim.
Aslında sana çeşitli çocukluk anılarımı yazıp rahatlamak istiyordum. Çünkü bu gece hava rüzgarlı. Çok rüzgarlı. Vuuuuuu! Bu ne zaman başladı emin değilim ama bir noktada rüzgarlı gecelerden korkmaya başlamışım. Bana kendimi tedirgin hissettiriyor. Bu eskiden yoktu, buna eminim. Yani... eşek kadar olduğumda başladı. Ne var canım, insan her yaşta bir şeylerden korkabilemez mi? Yine de ilginç. Ben çocukken bile gök gürültülü sağanak yağışlı havalardan olsun, efenim şimşekli havalardan olsun falan pek korkmazdım. Hatta bence yeterince güçlü hayaller kurulursa eğlenceli bile olurdu. Sana daha evvel anlatmıştım. O yüzden bu kız da bozuk plak gibi aynı şeyi anlatıyor deme. Ama anlatacağım. Bozuk plaklar da öyle ya da böyle şarkı çalar! Şimşek çaktığında deeevv bir fotoğraf makinesi fotoğrafımızı çekiyor sanırdım da poz verirdim ahahahha. Çok yağmurlu havalarda aniden sessizliğe bürünürdüm, tabii daha evvel bürünmemişsem, yoksa çocuk kaçıran süper kahramanlar (??) beni alıp götürürdü neme lazım. Bu bana söylenmişti. Muhtemelen susayım artık diye. Durmadan soru sorarmışım, bu niye böyle diye. Tüm travmatik, alacalı bulacalı anılarım da bana büyüyünce söylenmiştir ne ilginç ahahahha. Hayır yani insan iki heves edemiyor da bilinçaltıma incem bana ne diye ahhahaha.
Geçen gün bir şarkıya denk geldim. Yıldızları izlerken en çok dinlediğim parçaydı. Bu bana kendimi tuhaf hissettirdi. Yani o parçayı dümdüz otururken dinlemek. Tuhaftı çünkü bir şekilde yıldızların sonsuzluğunu hissediyor gibi oldum. Bir şeyleri başka şeylerle özdeşleştirdiğinde, o bir şey sana hep o başka şeyi çağrıştırıyor. Hatırlatmasa bile, hatırlayamasan bile, o başka şeyi hissediyorsun. Belki de eşek kadar olduktan sonra hortlayan bu korkumun sebebi de budur. Çok rüzgarlı geceler ile beynim bir şeyleri yakıştırmıştır ve işte bir iç ürpertisi. Dış ürpertisi de mi var niye iç dediysem? Hangisi daha yapışkan acaba, iç ürpertisi mi dış ürpertisi mi? En iyisi iç ürpertisini dışa doğru ürkütmek, bööö.
Bazen korktuğumda bir şeyler hayal ederim. Uyumadan evvel falan. Aslında uyumadan evvel ne hayal ettiğine dikkat etmelisin diyorlar ama ben hiç etmiyorum galiba. Kötü şeyler düşündüğümden değil, ki zaten düşünmek değil hayal etmek dedim. Hayaller hep güzelmiş gibi geliyor kulağa. Düşünerek ulaşamayacağın bir yerdelermiş gibi. İnsan düşünürken, kendini sınırlayabiliyor. Bu olmaz ki falan diyebiliyor. Ama uyumadan evvel hayal kuruyorsun yani, neden kafana takasın ki? Gerçi sonra devamını rüyanda görebilirsin. Geçen ay tuhaf rüyalar görmüştüm. Uzun süredir art arda bu kadar çok rüya görmemiştim. Gördüğüm şeyler deli saçması ve alakasız şeylerdi ama bazıları beni etkilemişti kabul ediyorum. Beynimin mükemmel mix yeteneğine (karıştırma yeteneği?- çırptım çırptım karıştırdımmm) yormuştum bu ilginç rüyalarımı. Sen en son ne zaman rüya gördün? Nasıl rüyalar görürsün? Gerçekçi mi fantastik mi? Benimkiler bilimkurgulu gerçekçili üstücülü oluyor.
Aaaa artık korkmuyorum! Korkum geçti. Beni okuduğun için teşekkür ederim.
:)
-sonsuzluklu şarkıyı paylaşmamaya karar verdim ama yine de... işte başka bir şarkı-
çok keyifli ve mutlu eden bir yazı :) en çok da toka bölümünü sevdim :) bu arada, eğer söylemediysem, kusursuz bir dilin ve anlatımın var, ifade edişin bir de tabi düzgün türkçen :) sölediysem de bi daa söleyim :) yani o nedenle de okumak çok mutlu ediyor yazılarını :)
YanıtlaSilYaa teşekkür ederim :) Gerçekten mutlu oldum, yani anlatımımı beğenmen bana kendimi gerçekten iyi hissettirdi. Dil kullanımına hep dikkat ediyorum ama yıllar içinde daha içimden geldiği gibi, özgün diyebileceğim bir şekilde yazmaya başladığımı düşünüyorum ben de. Tabi şimdi mesela bir öykü yazsam daha farklı bir dilde yazarım ama ne yazarsam yazayım onun benim anlatımım olduğunun anlaşılmasını isterim. Özgün olmayı isterim. Blog her bakımdan güzel bir pratik yapma yeri. Ama tabi okuyanlar kendilerini iyi hissettiklerinde ve bunu bana yazdıklarında çok mutlu oluyorum. Çünkü hem kendimden bir şeyler paylaşmak, hem de okuyanların kendilerinden bir şeyler bulmasını umarak yazıyorum. Her neyse, tekrardan teşekkür ederim <3
SilSonda ama ''yine de alın size o şarkı'' sandım ama ben tüh :') Neyse ,başka bir şarkıyı dinleyerek yazıyorum: su gibi okuduğum bir yazıydı taa ki çırptım çırptım karıştırdım kısmına gelinceye dek. Orada gülmekten, sonra da güldüğüme gülmekten okuyamadım :)
YanıtlaSilPembe benim de o yaşlarda en sevdiğim renkti ama açık pembe, toz gibi, bebek gibi tonlarda. Yaşım büyüdü pembe kız rengi diye en sevdiğim rengi değiştirdim kısa bir dönem, sonra böyle olmaz dedim ne düşünürlerse düşünsün insanlar pembe benim en sevdiğim. O nedenle birazcık o kısımdaki gülüşe takıldım :D Şimdi maviyi mi seviyorsun Sevgili İlkay? Pembeyi terk ettiysen rüyalarına pembeli bulutlar girebilir her an :D
Ahahah ters köşeee :) Bloğa bilinç akışıyla yazıyorum diyebilirim. O an ne su yüzüne çıkarsa çok da zorlamadan yazıyorum. Sanırım akıcılık hissini de bu veriyor. Arada espriler de bonusu :)
SilPembe hep ayrı bir yerde tabii ki :) Ben her rengi bırak sevmeyi, giysi olarak bile giyiyorum ahahah :) En sevdiğim renk de hep değişir. Hala karar veremedim :( Ama bilmiyorum belki de hiçbirinin gönlünün kalmaması da iyidir. Ama pembe... tabi ki gönlümüz sen de ;) -tamam sustum- Bazen böyle oluyor işte, kelime şakaları yapasım geliyor. Yazarken araya tıkıştırıyorum :)
Bu arada pembe bulutları da çoook severim. Blog linkim bile çilekli bulutlar. Hatta blog ismim de öyle olacaktı ama ınstagramda başka çilekli bulutlar var ve instamla bloğum aynı olsun diye kendimi ifşa etmek pahasına Neptünlü Cadı oldum şşş :)