Sanırım liseyi özledim ben. Tamam üniversiteden de özlediğim şeyler var ama ne bileyim... Bugün liseyi özledim işte. O pervasızlığı, o belirsizlik halini - evet, onu da. Belirsizliği de. Bir sürü olasılığa aynı heyecanla yaklaşabilme lüksünü de. Hepsini özledim işte.
Az evvel karşıma lisemin ınstagram hesabı çıktı da paylaşımlara biraz göz gezdirdim. Ne kadar küçükler ahhahaha, biz de mi öyleymişiz ya... diye düşündüm. Okul formasını sevmezdim, okul tostunu, hatta kahvesini, dolmuşunu, sınıftaki pick me kızı ahahha, erken kalkmayı, osunu busunu... Ama yine de o aynılık olayı bile güzeldi. Aynı olan şeyler bile heyecanlıydı. O çocuk bu tarafa mı baktı, şu hoca beni sözlüye kaldırmasa bari, şu sınava çalıştın mı, şu ödevi senden alsam mı?..
Sabah erken varırdım okula. O yıllardan sonra da her yere geç kalır olmuştum zaten ahahah. Erken varırdım, başlarda kendimle oturur kahve kitap yapardım. Şimdi kendimi dışarıdan görüyorum da azıcık gizemliymişim uuuu. :) Yanıma birileri gelir konuşurdu ve konuşmak çok kolaydı. Sonra sonra bff'mle Supernatural kritikleri yaparken kendimizden geçtiğimiz dönemler yaşamıştık. Ne zevkliydi. Düşünsene tüm sabahın şeytan avcıları, en iyi zombi yakalama yöntemi, Inception temalı zaman kaymalı rüyaların kritiğiyle geçiyor... Vooaaaa, ahahhah.
Sana bir yıl boyunca çok fazla anı yazdım. Bazı yazılarım edebi açıdan güzeldi, öhöm öhöm şeeyy, kabul ediyorum. Ama yine de hep bir sonraki yazıda bilinçsizce kırmaya çalıştığım bir döngü vardı. İçime sinmeyen bir şey değil ama... Hatta tam tersi, artık sindirdiğim ve hey gidiii kısmından, beni hafifçe gülümsetecek bir şeyler. Bunu tanımlayamıyordum. Çünkü her zaman takındığım tavra tersti. Oysa bunlar olmalı. Bu hissi ancak şu anda hissedebiliyorum. Bu nostalji temasını ancak şimdi hissedebiliyorum. Ancak, tutmayı bıraktıktan sonra görebiliyorum tüm bu eğlenceyi, narin özlemi ve... çocukluğumu.
Tamam yaşarken bazen bazı şeyler bize üzücü, sinir bozucu ve hatta daha o anda bile dramatik gelebiliyor ama sonrasında bunu geleceğe taşımak biraz sanki drama queenliğe giriyor. (Biraz da özeleştiri). Eğlenceli bir şeyler anlatırken bile o sisli puslu dramayı hissediyordum. Neden ki? Ama ben o yıllarda da o yılları şu an hatırladığım gibi yaşamadım ki. Ancak zaman geçince bir şeyleri kuşbakışı görebiliyorsun. Hayatını görebiliyorsun. Kendini, görebiliyorsun.
Geleceği görmek için çok fazla çabalardım. Bugüne kadar dermişim ahahah. Üniversite tercih döneminde yaptığım beş farklı beşer onar yıllık kalkınma planlarım vardı. Komik değil mi? Oysa her şeyi elinle tutamazsın; dünya kocaman, zaman kocaman, hayat kocaman ve düşüncelerin de kocaman. Hangisini tutacaksın, neden tutacaksın ki? Hiç. Plan yapmak da önemli ama sana hizmet eden bir yerden bunu yapmak önemli. İşini kolaylaştıran bir yerden. Değişim boşluğu bırakan bir yerden. Tüm bir hayatını planlamak da ne! Yok artık. Bir hayat... Sadece bir hayatın var bu kız olarak. Bu katılık niye? Sonra da istediğim şeyler olmuyor diyorum. En eğlenceli şeyleri bile planlayamazsın... Yazık günah. Tabii yine de kendime anlayışla yaklaşıyorum. Bunun neden böyle olduğunu da biliyorum. Anlayışlı ola ola bir hal oldum - kendime karşı bile ahahah. Gelecekte de böyle olacak değil mi? Zaman bize bunu yapar. Şakalar. Hep komik olmaz; ama yaptığı şey bu gibi görünüyor.
Üniversitedeyken ihtiyacım olan bir şeyin varlığını sezmiştim. Ne olduğunu bilmiyordum ama bir şey eksikti, bunu hissediyordum. O şeyin ne olduğunu zaman içinde anladığımı sandım. Oysa daha en başta sorum bile yanlışmış. İhtiyaç deyince, bunu eksiklik gibi algılamıştım. Bende bir şey eksik gibi. O şey ne olabilir? Bende eksikse dışarıdan almalıyım mı? Bunu evrene bile sordum. Ne? Sorabilemez miyim ahahah. O da cevapladı. Zaten sanırım bu kolay bir soru. Hem, bilinçaltı böyle soruları seviyor gibi görünüyor.
Eksik diye bir şey yok. Sadece bazı şeyleri göremediğimi keşfettim. Göremediğimiz şeyler yok sanabiliyoruz. Oysa sadece bakış açımızı ve tavrımızı değiştirmeliyiz. Bu kolay değil, en azından benim için, ama bunu sağlamanın başka bir yolu yok. Bu konuda belki de hala acemiyim ama yine de deniyorum. Esnek olmayı, eğlenmeyi unutmamayı, halledebileceğime inanmayı ve gülümsemeyi, gerçekten ve sonra üzülür müyüm diye düşünmeden gülümsemeyi, öğreniyorum. O dönem ''ihtiyacım olan'' bilgi buydu. Acaba şimdi neyi ''görmeliyim''?
Böyyyleee.
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Dizi: Healer (2014). |
Gerçekten (lise değil benimki ama) üniversitedeki o pervasızca yaptığımız; "10 yıl sonra kesin şurada olacağım, oh işim hazır bari okulun ve aktivitelerin tadını çıkarayım" dediğim dönemleri çok özlüyorum. Tek derdimiz sahaf gezip ucuza düşürdüğümüz kitapları aramızda dönmekti. Şaka maka kaliteli çevreye denk gelmişiz he en azından okuyan eden birkaç yoldaş varmış etrafımızda. Bu arada 30larımda evrene ben de sordum "Sen hayırdır niye böyle şeyler atıyorsun kafamıza" diye. Ses gelmeyince hiçbir şey yapmamaya başladım. Hala hiçbir şey yapmıyorum bakalım nereye kadar gidecek :))
YanıtlaSilÜniversitedeki arkadaşlarımı da seviyorum ama lisedeki gibi değildi benim için. Lisedeyken daha çok İlkay olarak kabul gördüğümü hissediyordum ama üniversitede sanki kendim olursam, farklı olan olacakmışım gibi hissettim. Oysa keşke olsaydım. Keşke sadece kendim olsaydım. Kendimi kapatmasaydım. Öyle olsaydı, bunu yapabilseydim, bazı şeyler eminim farklı olurdu. Bunun dışında benim üniversite yıllarımın yarısı pandemide geçti, bir şey anlamadım. :)
SilÇok şanslıymışsınız. Bunu üniversiteden tanıdığım birileri görür mü bilmiyorum, görürsen alınma bana seni seviyorumdur kesin :), ama yine de sizin dediğiniz durumu ben bir veya iki kişide belki yaşamışımdır. Biriyle oturup doya doya konuşmak, tartışmak, fikir yürütmek... bunu yapabileceğim ortamım da olmadı malesef. Okuduğum bölüme rağmen. Bu, kırılgan ve depresif yanımı tetiklemişti ahahha. Gerçekten depresyona girmiştim. İstediğim gibi bir üniversite dönemi yaşamadım. Ama dış dünya nedeniyle de değil, kendim yaşamadım. Suçlu benim! :)
Ahahah, evren bazen gıcıklık yapıyor. Bazen hiç anlamıyorum onun yanıtlarını, bana genelde yanıt verir ama bu yanıtlar pek hoşuma gitmez... Belki de her şeyi ona sormayı bırakmalıyım, cevabı budur. :)