28 Ağustos 2024 Çarşamba

Yükselen Ay | Mutluluk #4


Geçen gün mandala boyayıp Cedric izledim ahahhaha. Son zamanlarda yaptığım en eğlenceli şeydi. Kendinle zaman geçirmek, geçirmek ve geçirmek diyor ve gerçekten de geçiriyoruz ya zamanı, hah işte, şimdi ben kendi denklemime kendimi de eklemişim gibi hissettim. Bu nedenle de çok keyif aldım. Boyama yaparken önce renklerimi seçtim. Hangi renk hangisiyle uyabilir acaba? O kadar da kontrolcü değildim canımmm, biraz zıt renkleri seçtim gerçekten! Ama sonuçta seçtim. Tabii o iş öyle olmadı, boyarken gözüme başka renkler parladı ve bana 'asıl ben seni seçtim pikaccchhuu!'' dediler. Hımmm, belki de bir sonraki boyama etkinliğimde Pokemon izlemeliyim.

Küçük bir kuzenim var. Bir keresinde onlara gittiğimde bana yaptığı boyamaları göstermişti. Sonra da eline resimli bir kitap almış ve bana okumuştu. Tabii kendi uydurduğu hikayeyi. Onu dinlerken çok eğlenmiştim, yaptığı işlere bakarken de. Sanırım kaç yaşında olursak olalım aynıyız. Yaptığımız şeyleri göstermek bize iyi geliyor. Hangi renk hangi renkle yakışır bunu düşünüyoruz. Küçükken daha özgürce boyama hakkımız var. Renkleri birazcık taşırsak da sorun olmaz. Büyüdükçe çizgilere basmamaya gayret ediyoruz. Büyüdükçe resimsiz kitapları seviyoruz.

Ben öyle miyim peki? Ben resimli kitapları da resimsizleri de severim. Hikaye uydurmayı ise çok severim! Küçükken de böyle oyunlar icat ederdim. Aslında bunu sana iki gece önce falan anlatmıştım ama içimden o yazımı yayınlamak gelmedi. Bazen böyle oluyor; çok anlatasım geliyor, bu nedenle de orada anlamam gereken bir şeyler olduğunu anlıyorum. Ama sonra anlıyorum ve bitiyor. Belki de anlamak da böyle gelişen bir şey. Öncesinde başkalarına anlatarak rahatlıyoruz. Göstermek bize güvende mi hissettiriyor? Tam tersini söylerler, genelde tam tersidir kabul edilen; ama ben buna katılmıyorum. En münzevi ruhlar bile bence içinde diğerlerinin gölgesini taşır. En olmadı küçük bir çocukken. Bak, demek ister, ben bunu uydurdum. Büyüdükçe kendi kabuğumuza çekiliriz. Pek çok şey anlatsak da, anlamamayı kafamıza koymuşuzdur.

Geçen gün bir şey keşfettim. Bunları oturup da aramıyorum. Onlar beni buluyor. Sanırım yılların çiçekleri. Çünkü ben bahçıvan olmayı seçtim! Ben de onları önce besliyor, sonra topluyorum işte. Bu sefer bir gül belirdi zihnimde. Dikenleri vardı, ona hemen dokunamadım. O... Sevgiye biçtiğim anlamlardan sadece biriydi. Anlaşılmak. Ben sevilmek ile anlaşılmayı eş anlamlı tutmuşum zihnimin arka planında. Ne mi var bunda? Bu, benim kendime kurduğum tuzak da ondan akıllım. Ben anlaşılmayacağına çok emin, sevgi bağımlısı biriyim. :) İşte bu yüzden.

Ay'ı en çok yarısı aydınlık olduğunda seviyorum. O günlerde daha bir canlı görünüyor gözüme. Herkes ışıl ışıl parlarken ona övgüler düzer ama ben... Sen de övüyorsun diyeceksin. Kocaman kocaman Dolunay başlıkların var. Ne var canım, övmekte ne var? Güzel şeyleri beğenirim ben. Sen beğenmez misin? Ama anladığım şeyleri severim dermişim ahahhah. Neyse. Ay yarısı aydınlıkken, gizli köşelerden gökyüzünün tepelerine yükseliyor. Bulunduğum konum da bununla ilgili yani. Böyle olduğunda daha komik görünüyor bana. Daha gerçek. Böyle olduğunda çoğu kişi Ay işte der, sanırım bu yüzden kaşif ruhum benden habersiz heyecanlanıyor. Yükselen Ay'ı izliyorum. Yarısı aydınlık, yarısı karanlık Ay'ı.

Bunu bir mutluluk yazısı olarak yazmaya başlamamıştım ama öyle yapmak istiyorum şimdi. Nedir mutluluk sevgili okur? Bana mutluluğun resmini çizebilir misin? Ben sana çizerim ama yazamam. Çünkü bugün yazdığım, aman çizdiğim resim, yarın beni mutlu etmeyebilir. Belki bir gün bu resim sabitlenir. Kim bilir... Sabitleniyor mu sence? Sen biliyor musun?

Mutluluk, yarısı karanlık yarısı aydınlık tam bir Ay gibi bir şeymiş. Evet, her şeyiyle, tammış. Bazen evlerin ardında gizlenirmiş. Bazen ağaçların ardında. Bazen heykellerin. Bazen... Ama hep, hep, yükselirmiş. Mutluluk bunun gibi bir şeymiş, yükselen Ay gibi bir şey. Hayır, içime sinmedi. Mutluluk yükselen Ay bizi gülümsetirse varmış. Hah şimdi oldu.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.



12 yorum:

  1. Basit, çocuksu gelen şeyleri yapmak çok iyidir aslında. Çocukların mutluluğundan ilham alınmalı. Büyüdükçe o kadar ciddileşiyoruz ki. Gülmeyi unutuyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendine zaman ayırmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bize gülmeyi unutturan şeylerin ne kadar saçma olduğunu anlamak için.

      Sil
  2. nefis bir yazı bu ve sahiden de şirinlik mutluluk yayıyor insanı neşelendiriyor :) özellikle ilk iki paragraf :)

    YanıtlaSil
  3. O halde bir akşam ay sevdiğin halindeyken daha önce dinlemediysen Pink Floyd'un The Dark Side Of The Moon adlı albümünü dinlemelisin.:)

    YanıtlaSil
  4. Yanıtlar
    1. Ahahha evet ya yine spama düşmeye başladı yorumlar

      Sil
  5. Yaptığımız şeyleri göstermeyi seviyoruz gerçekten. Ben de yaptığım çizimleri anında instagrama atıyorum. Tabii önce kendime beğenince paylaşmak çok daha hoşuma gidiyor. :) Renklere ben de takılıyorum, uyumu yakalamaya çalışıyoruz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de motive eden bir şey şu sergileme olayı sanki. İnsan yapabileceklerinin ve belki de direkt olarak kendisinin farkına varıyor. Senin çizimlerini de beğeniyorum. <3

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.