Sessiz zamanları çok seviyorum. Hayır, aslında sessiz de değil; sakin zamanları. Sesler hep vardır. Varlığımız her an bir şeyleri hisseder. Dün gece kısa bir meditasyon yapmıştım. Meditasyon deyince de insan ''hımmm anlat bakalım'' moduna geçiyor. Oysa bunlar sadece süslü olduğunu düşündüğümüz kelimeler. Evet, rehberli yapılan meditasyonlar da var ama gecenin bir anında oturup da bunlardan birini yapmayı düşünen pek yoktur sanıyorum ki. Oysa hatırı sayılır miktarda çok kişi, bir anlığına bile olsa, sessizliği hisseder. İşte! Benim bahsettiğim meditasyon bu. Gaia'nın sesini dinledim. Yani Dünya'nın. Ona böyle hitap etmekte büyülü bir yan var. Dünya çok güzel bir isim ancak biz sanki bu ismi kanıksadık sevgili okur. İnsanlar olarak buna dikkat etmez olduk. Güzel Dünya. Güzel Gaia. Toprağa boşu boşuna ''anne'' demiyorlar. Her neyse! Onu dinledim. Niyetim bu değildi ancak yaptığım buydu. Dünya'yı duymak.
Duymamak için çeşitli şeyler yapıyoruz. Dinleme işini herkes yapıyor bir noktada. Cidden bak. Hani kimse kimseyi dinlemiyor diye yakınıyoruz ya, aslında dinliyoruz. 'Herkesi' bu işin içine katmıyorum ama 'kimseyi' de katmamalıyız. Sonuçta herkes bazen dinler, kimse bazen dinlemez. Oysa duymak... Bazen dinleriz, cidden dinleriz veya öyle yaptığımızı sanırız. Yine de duymak başka bir olay. Duymak, anlamanın boyutlarından birisi - çünkü dinlemek bir anlama becerisi. İlk temel dil becerimiz. Onda ustalaştıkça artık nihayet duyuyorsun sanırım. Dinleyen herkes anlamaz ama duyduğumuzda başka bir evrede oluyoruz gibi. Meditasyonda? Belki. Bunlar teferruat. Her şeyin bir adı mı olmalı? Evet? :) Ama yine de böyle afili isimlere takılmak bizi olaydan uzaklaştırıyor çoğu zaman. Herkes her şeye kendi anlamını yüklüyor. Ne kadarını duyarsan o kadarını anlamlandırıyorsun. Belki de tam da bu nedenle anlık tepkiler vermek yerine biraz beklemeli. Bu benim için inan çok zor.
Aslında sana bir kitap yorumu yazmak için gelmiştim. Ama hava o kadar sakindi ki, sana bu konuda bir şeyler karalamadan edemedim. Sanırım hava karardıktan sonra kelimelerim düşüyor. Hani, işte, lafın gelişi. Çenemin düşmesi gibi, bu sefer de kelimelerim düşüyor. Ne anlattığımı bilmeden ama aslında tam da bundan dolayı bilerek yazıyorum. Gün ışığı olsa bu kadar saçmalamam. Oysa karanlıkta öyle değil. Sanki el yordamıyla buluyorum kelimelerimi. Belki de hiçbiri 'olması gerektiği yerde' değil ve tam da bu nedenle olması gerektiği yerdeler. Onlara günün ışığını tuttuğumda bana farklı görünüyorlar. Bazen merak ediyorum, acaba sana da böyle mi görünüyorlar; diye.
Acaba yazarlar, şairler ne düşünmüşlerdir içlerindeki en derin noktaları paylaşırken? Kafka yazdıklarının hepsinin imha edilmesini istemiş, ancak arkadaşı onu dinlemeyerek biz okurlarına Kafka'nın kelimelerini ulaştırmış. Bu tip olaylarda insanın aklına ya 'iyi ki öyle yapmış' ya da 'bu etik mi' düşünceleri geliyor sanırım. Önceden ben de böyle düşünüyordum. Oysa sanıyorum ki olay hem bu iki fikirden ibaret, hem de bunun çok daha ötesinde; ortak hislerde kendini gösteriyor.
Kimse Kafka gibi, aynen onun kelimeleri gibi, ifade edemez misal. Yapsa yapsa taklit eder. O kişi Kafka olduğu için de değil - yani tamam evet bu yüzden! - ama kimse diğer bir kimsenin kelimelerini aynen aynı şekilde kullanamaz, kullanmaz da. Öte yandan aslında herkes Kafka gibi aşık olur, hayal kırıklığı yaşar, sabreder, öfkelenir, umut eder... Bunlar insanlığın ortak kodları gibi görünüyor. Hatta canlılığın. Acaba kediler tüm bunları nasıl hissederler? Bana basit örnekler verme; ya da ver. Bence kediler insanlardan daha ilgi çekiciler tüm bu basit tepkileriyle.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
kediye nerden geldin nasıl geldin :) kediler de sessiz de mi hep bir yerlere dar yerlere girer saklanırlar ama farkındadırlar de mi her şeyin, kurbağalar gibi, yanına yaklaşıncaya dek sıçramazlar :)
YanıtlaSilYa geceleri kediler değişik hareketler yapıyor, ajan gibi :) Gerçi bence gündüzleri de öyleler, ajanlar heheheh *-*
Silgogol da sobaya atmış yazdıklarını, ölü canları :)
YanıtlaSilKorkunç ve fantastik olaylar bence. Ya sonsuza dek yansaydıı? Gerçi okumadım o kitabı :) Ama resmen şans eseri günümüze gelmişler düşününce.
Silgüzeldi :) sessizlik sakinlik meditasyon karanlıkta yazmak dinlemek duymak anlamak sonra yazarlar ve kediler :)
YanıtlaSilTeşekkür ederimm :)
SilYa kediler özellikle geceleri ninja oluyor gerçekten. Çok eğleniyorum onları izlerken :) Meditasyon yapmak çok çok çok basit bir şey. Yani öyle ekipmana hatta ikinci bir insana bile ihtiyaç yok. Hatta farkında olmadan bile yapıyoruz. Tabi çeşit çeşit meditasyon var ama mesela öylece sakin bir yerde oturup da sadece dinleme haline geçmek, hiçbir düşünceye tutunmadan sadece oturmak, uzanmak artık neyse, bu bile meditasyon benim için.
YanıtlaSil