Yazar: Dimitri Verhulst, Çevirmen: Erhan Gürer, Yayınevi: İthaki Yayınları |
Desire emekli bir kütüphane müdürü. Kitap okumak, klasik müzik dinlemek ve bahçedeki kuşları beslemek en sevdiği aktiviteler. Yetmiş dört yaşındaki bu adamın neredeyse yarım asırlık hayat arkadaşı ise belki de dünyada en gıcık olduğu ve anlaşamadığı insan. Bir gün yaşadığı, daha doğrusu yaşayamadığı, hayatına katlanamayan muzip kahramanımız alışılmadık olduğunu düşündüğü ve tüm oyunculuk yeteneğini sergileyeceği bir plan yapıyor. Bu planını sonuna kadar da götürüyor. Altına kaçırıyormuş gibi yapacak, ona verilecek ne olduğunu bilmediği ilaçları içecek ve dünyaya boş bakışlar atacak kadar ileri gidiyor.
Kitap, bunamış rolü yapan yaşlı bir adamın öyküsünü anlatıyor. Yer yer komik, yer yer üzücü bir öykü bu. Hem film tadında, hem de aslında hayatın yansıması gibi. Kitap, ana karakteri olan Desire'nin ağzından sade bir dille yazılmış. Desire biz okurlara bu tuhaf planına neden karar verdiğini ve nasıl uygulamaya koyduğunu anlatırken, diğer yandan hayatına dair keşkelerine değiniyor. Belki de Desire'yi böyle zor bir rolü üstlenmeyi bile göze alarak bu yola iten de aslında bu: Keşkelerinin fazlalığı.
Yıllarını sevmediği, hatta düpedüz katlanamadığı ve daha da fenası, aynı şekilde ona katlanamayan bir kadınla geçirmiş bir adam Desire. Tabii kitabın bir noktasından sonra ''amcacığım değer miydi, boşansaydın o zaman'' demedim de diyemem ancak eğer böyle yapsaydı muhtemelen ortada bir kitap olmazdı. Bu nedenle de acaba sonraki aşamada ne olacak; olaylar sonsuza kadar mutlu yaşamalara mı, hayatın hazin gerçeklerine mi bağlanacak diye bir küçük merakla bekledim.
Bence kitap tam olması gerektiği gibiydi. Olaylar ilk başta abartılı ve gerçek dışı gibi görünse de, Desire de zaten alışılmışın dışında bir karakterdi. Hem içinde yılların öfkesi vardı. Öfkesinin karısına yönelik olduğunu bile düşünmüyorum - tamam belki biraz... Ama pek çoğu aslında kendisine yönelikti. Mesela neden on altı yaşında katıldığı o partide tatlı Rosa'yı öpmemişti ki? Onu öpseydi, üstelik Rosa da bunu isterken, hayatı nasıl şekillenirdi? İlk kavgalarında, üstelik haklı olduğuna neredeyse emin olduğu kavgalarında, sevmediği karısıyla yollarını ayırsaydı... henüz gençken ve devam edebilecek cesarete sahipken bunu yapsaydı... nasıl olurdu hayatı? Bu nedenle, belki de can havliyle, bu alışılmadık plana atladı Desire. Hayatı ona ait değildi. Hayatı boyunca kendi kararını bir kez bile alamadı, almadı. Bari ipleri tümden koparsındı. Kendine belki de güzel bir ölüm seçmek... Düşünsenize, entelektüel bir adamın resetlenmiş bir beyne sahipmiş gibi davranması... Sizce anlaşılır mı? İnsanlar bu rolü 'çakarlar' mı?
Kitabı sevdim. Böyle farklı karakterleri ve alışılmadık kurguları severim. Sanırım kitaba dair en sevdiğim şey de bu şaşırma hali oldu. Kitabı okurken merak içinde kaldım diyemesem de, bu alışılmadık atmosfer en başından en sonuna kadar kitapla birlikte beni sardı sarmaladı. Kitabın bir film uyarlaması olsa beğenirmişim gibi geliyor.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
''Ancak bir direniş eylemi göstererek kendime güvenimi yükselttim: Onun zehirli sözleriyle benim duyarsızlığım karşı karşıya gelmişlerdi.'' (Sayfa 14)
''Her insanın yaşamında belli bir an, kimi zaman sebepli kimi zaman da sebepsizce, varlığının o küçük kader anlarından birine geri dönebilseydi ve o an denge biraz farklı sağlansaydı, gelecek nasıl şekillenirdi diye sorması kaçınılmazdır.'' (Sayfa 24)
''Desire'nin kitap hastalığını bilirsin. Kitaplarıyla evli, beni de metresi olarak aldı.'' (Sayfa 47)
''Aklını kaçırmış olabilir ama neşesini kaçırmamış en azından.'' (Sayfa 62)
''İşte bu yüzden, güzelliğin harabesinin güzelliğin kendisinden de güzel olduğunu iddia eden toy romantiklere savaş ilan ettim.'' (Sayfa 71)
''Çünkü hiç kimse girmedi kalbime senden sonra.'' (Sayfa 74)
''Yaşam, düşüncelerden daha hızlı geçiyormuş gibiydi,'' diye nutuk çektim ciddiyetle. ''Ve bir karar vermesine fırsat kalmadan yaşlı bir adama dönmüştü...'' (Sayfa 82)
Karakterleri hiç sevemediğim için kitabı da pek sevmemiştim. Bana hitap etmemişti kısaca. :))
YanıtlaSilAslında ilginç bir şekilde bu gıcığımsı olma hallerini sevdim ahahah :) Bazı şeyler absürttü ama bence yazar da bunu amaçlamıştı ya da amacı bu değilse de (belki kendi kültürlerinde anlamlıdır vs vs diyeceğim ama direkt olarak tiplemeler uç boyuttaydı o yüzden sanmıyorum) ben bu uç noktada olma hallerini sevdim sanırım.
Silkonu ilginçmiş evet okurum tabisi :) desire erkek ismi çok tuhaf çünkü kız ismidir yani :)
YanıtlaSilEğlenceli bir kitaptı bence ve sen de belki bayılmasan da sevebilirsin belki. Ben kitaptan da ziyade onu okumayı sevdim, bir dakika felsefik söz modum açık kalmış hahaha :) Hiç bilmiyorum, belki ortak isimdir. Desire amca vardı çünkü. Bizde de Ece Ayhan falan var mesela :)
SilYani kesinlikle okuyun diyemem. Absürt biraz :)
YanıtlaSilSenin beğenmene çok sevindim :). Ben okurken sürekli ana karakteri sorguladım gerçekten bunama taklidi mi yapıyor yoksa bir yerde gerçekten bunadığını öğrenecek miyiz diye. Ondan dolayıdır ki inandırıcı gelmedi bana karakterin görüşleri, okurken sürekli şüpheyle okudum.
YanıtlaSilEvet evet ben de o ihtimali düşündüm, acaba ters köşe yapar mı vs diye. Ama başlı başına da konunun, karakterlerin uçlarda olmasını sevdim ben. :)
Sil