25 Nisan 2024 Perşembe

Yeryüzüne Yükselen Kuşlar.


''Japon kültürüne göre nilüfer havuzu, insan ruhunun yansımasını simgeler. Bazı eleştirmenlerin Monet'nin nilüferlerini sadece yüzeysel bir dekorasyon olarak görmelerine rağmen, nilüferler gene de ressamın, "dışarı" ile birleşen "iç doğasını" gösterir.'' (Claude Monet Hayatı ve Eserleri - Birgit Zeidler)


Bugün mutluyum. Gökyüzü yine katman katman ve hava, olabildiğince basık. Ancak bu sefer gözlerim onları Monet'in gökleri gibi görüyor. Tüm o basıklık yavaş yavaş dağılıyor. Gökyüzüne yükselen kuşlar, yeryüzüne yükselen kuşlar... Bazen bulutlar hareket ederken, bana sanki gökyüzü değil de yeryüzü hareket ediyormuş gibi gelir. Şekil zemin algısıyla ilgili bir durum sanırım. Ya da kafamı kaldırdığım için başım dönüyor... Neyse! Ne zaman, şekil zemin algım hokus pokus yapsa bana, o anlarda mutluyumdur. Çünkü o anlarda sadece varımdır. Tüm varlığımla, tüm heyecanımla; tüm amalarım dağılmıştır. Gördüklerim, iç dünyamda anlam bulur ve böylece gerçeklik, o noktaya gelene kadarki izlediklerimi silip kendini yeniden ve olduğu gibi ifade eder.

Bugün mutluyum. Kendimi... Bir tabak dolusu sarma gibi hissediyorum. Hayır! Tencere dolusu. İçim içime sığıyor; çünkü güzel sarılmışım. İçim; yumuşak değil. Limonlu ve ince de. İçim... İçim, içim işte. Güzelce sarılmış dışıma. Hayır! Bu, mutluluk değil. Daha başka. Bambaşka. Sanırım bir şeylere sarmamız gerekiyor. Düşüncelerimizi eylemlere sarmamız gerekiyor. Çünkü ancak böyle olduğunda, dışımız içimizi kucaklayabilir. 

Bugün, belki mutlu belki değilim. Bugün bir sarmay... Hayır hayır hayır. Bugün, uzun zamandan sonra Monet'ten bir gökyüzü gördüm. Adına ''istek'' denilebilecek fırça darbelerini çağrıştıran bir gökyüzünü. 

Claude Monet empresyonist (izlenimci) bir ressamdır ve ressamlar hakkında deriiiinn bilgilerim olmasa da kendisi, çalışmalarını sevdiklerim arasındadır. İzlenimci ressamlar, adı üzerinde, izlenimlerinden yola çıkarak çizerler. Gördüklerini, anlık hisleriyle, çizerler. Bu sanat akımının felsefesini severim. Çünkü hem gerçeği gösterir, hem de gerçeğin ressamın iç dünyasıyla sarılmış halini. Hem yumuşaktır, hem belirgin. Bu ressamlar ile birlikte aklıma doğa gelir. Belki de doğa gerçekten, iç dünyamızdaki belli noktaları titreştirir. Bu noktalar bize belli his ve düşünceleri verir. İşte sanat da burada başlar ve buraya er ya da geç döner. Bu, bitmeyen bir döngüdür. Tabii sanatçı bir noktada bırakmadığı müddetçe. 

Monet, yirmi yılı aşkın bir süre boyunca sadece nilüferler çizmiş. Aynı bahçedeki, aynı nilüferleri farklı bakış açılarıyla resmetmiştir. Aynı nesne, aynı mekan ve farklı zaman. O halde, bu koşullarda, zaman değişince nesne ve mekan da otomatik olarak değişmez mi? İşte Monet bunu çizmiştir. Görme yetisini büyük ölçüde kaybetmesine sebep olan kataraktı sonrasında bazı renkleri seçemez olduğunda bile, dünyayı algılayışını resimleriyle göstermiştir. Çünkü artık onun iç dünyasında gerçeklik kazanan dünya, biraz da zorunlu olarak, değişmiştir.

İşte! İzlenim budur. Çevremizi saran dış dünyanın içimizde uyandırdıklarını yine dışarı yansıtmak. Gözlemlemek ve gözlediklerini hissetmek. İşte... Ben de bugün böyleydim. Bir izlenimci!

Claude Monet ve onun sanatı hakkında güzel bir yazı okudum. Siz de ressam ile ilgili daha fazla bilgi edinmek ve bahsettiğim yazıyı okumak isterseniz şuraya tıklayabilirsiniz.

Hoşça kalın.

bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.


Bu da İlkay'ın gökyüzüsü.


Not: Az evvel sevdiğim bir kanalın youtube'da bu konuyla ilgili bir video yayınladığını gördüm. İzlemek isteyenler buyursunlar. - tuhaf bir an idi *-*


10 yorum:

  1. Ressamın çizimlerine şimdi baktım, güzelmiş gerçekten. Doğa resimlerini ayrı severim ben de. :) Nilüferler Naruto'daki bir sözü aklıma getirdi: "Konoha'da nilüferler iki kez açar." İnsanın bir şans daha elde edebileceği, azmini kaybetmemesi gerektiğini vurgular. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yumuşak geçişleri var ressamın. Aslında gerçek dünyayı resmediyor ama bir düş gibi hissettiriyor. Ne zaman gökyüzü griden maviye dönecek gibi olsa, aklıma bu ressam geliyor. Dediğim gibi çok ressam bilmiyorum aslında ama bu sanatçının eserlerini severim. Paylaştığın alıntı da çok hoş ve anlamlı. Sonunda ben de gözümü karartıp Naruto izleyeceğim. :)

      Sil
    2. Güzel olur ehehe, bazen benim de tekrar izleyesim geliyor. :))

      Sil
    3. Bu düşünce ilk aklıma düştüğünde başlasaydım şimdiye biterdi :) Ama bir ara bakayım bakalım bakalım :)

      Sil
  2. Monet'i ben de pek severim. Yazı güzeldi :))

    YanıtlaSil
  3. Sanatçıyı tanımıyordum, yazıyı okudum ve yaptığı resimlerin birkaçına baktım. Bence böyle özel sanatçıları ve bilim insanlarını normal insanlardan ayıran bir özellik çok iyi odaklanmak ve özellikle bir şeyin üstüne ısrarla gitmek. Ve yine bir ressam için görme yetisiyle ilgili problem yaşaması çok zor olmuştur. Güzel oldu bu yazı, Monet'le tanışmış oldum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, orada ne var diye ısrarla diretiyorlar. Bu da beraberinde tabii özgünlüğü getiriyor. Bence hayatta en önemli şeylerden birisi de budur, kişinin özgünlüğünü kullanabilmesi. Oysa malesef pek çok kişi bunu baskılar veya zamanla önemli olmadığını düşünür. Yine de bence, özgünlüğümüzü kullanmak için bir sanat veya bilimsel eser ortaya koymamız da gerekmiyor. Bilmiyorum, bazen böyle düşüncelerin hiçbir işime yaramadığını düşünürüm ama yine de malesef ki içten içe buna inanmaya devam ederim.
      Evet sanatçının görme bozukluğu yaşaması ve renkleri tam algılayamaması psikolojisini olumsuz etkilemiş ama öte yandan daha farklı eserler üretmesini de sağlamış.
      Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim :)

      Sil
  4. teşekkürler linkler için :) monet manet degas renoir filan ivit resim süfer sanart :) ivit zati sen de izlenimci yazıyon. anlık ve doğa da var :) yani seen izlenimci bir lahana sarmasısın :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim :) Evet sanırım ben de izlenimciymişim :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.