9 Mayıs 2024 Perşembe

Ve gerçektenlerimiz ile o haldelerimizi yoldaşımız yaparak.


Bazen kendimi hayatta çok geride kalmışım gibi hissediyorum. İşin garibi, ben bunu çok küçük yaşlarımdan beri hissediyorum. Komik gerçekten. Sana yıllar evvel, eski bloğumdayken, sevdiğim şeyleri sıralamıştım. Bir etkinlik mi vardı hatırlamıyorum ama hani belki sen hatırlarsın, alfabetik sırayla sevdiğimiz şeyleri söylüyorduk. Ara ara bu etkinliği yapardık, ne çok severdim. Sevdiğim şeyleri söylemeyi seviyorum; çünkü böylece kendime hatırlatıyorum sanırım. Bak İlkay bak, demek için gelecekte bir noktadaki halime, sen bunları bunları sevmiştin, şimdiki sevmelerin değişse bile, ilham alabilirsin.

İlham denen şey budur zaten. Durmadan değişen ışıktan bir çark. Bir parlar, bir koyulaşır ama hep döner ve sen hep bir noktasını yakalama hakkına sahipsindir. Bu nedenle aslında ''geç kalmak'' diye bir şey yoktur. Şimdi başlamadığın her an, bir gün yitirirsin. Şu an başlayacağın bir şey sana geç gibi geldiğinden elin kolun bağlı gibi hissedebiliyorsun. Aslında geç gibi gelmek de değil ya mesele, o kadar ertelemişsin ki, nereden başlayacağını bilemiyorsun. Sanki herkes, her şey ve tabii o başlayacağın şey de ilerlemiş de, sen durmuşsun gibi. Aslında yanılıyorsun, sen de ilerledin; belki diğerleri gibi değil ama ilerledin. Zaman, durmana izin vermez. Sen durduğunu sansan bile.

Tabii nereye ilerlediğin de önemli. Küçük Alice bunu önemsemiyordu. Harikalar diyarındaki her yer onun için hareket eden koca bir ışıktan çark olmalı. Nereden başlayacağını bilemeyen Alice, Cheshire kedisine ''hangi yoldan gitmeliyim'' diye sormuş, üstüne ''bir yere varayım yeter'' diye eklemişti. Cheshire kedisi ise ona, her yol mutlaka bir yere çıkar, demişti. İşte böyle, zaman seni bir yere çıkarır; çünkü zaman yoldur. Zamandan bir nehirde giden kayıkta çalkanırsın ama gökyüzü hep tependedir, yeryüzü hep yanında. Hep yanımızda. Bazen kendimizi yalnız hissedebiliyoruz ama öyle değil. Evet, zaten bence hiçbir zaman yalnız değiliz ama bazen tek başımıza kalabiliriz, bunun psikolojisini de anlıyorum. Ama belki de bu noktada bu tek başınalık da biz farkında olsak da olmasak da bir seçimdir ve ilk eli biz uzatmalıyızdır. Hayatım bunu anlamaya çalışmakla geçti biliyor musun? Bu komik bir durum, hele de bir cırcır böceği için. Ben küçükken soru sormayı çok severdim. Oysa şimdi, büyürken ve sanırım artık büyüdüğümde, hep cevap vermeyi bekledim. Komik değil mi sence de?

Bir süredir kardeşimle aram iyi değildi. Zaten her şey üstüme üstüme geliyordu, bir de onunla mı uğraşacaktım hade ordan. Ama hayır. O benim kardeşim. O bebekken ''nasıl çikolata yiyemez yazıııkk'' diye düşündüğüm kardeşim. O çok istediğim oyun arkadaşı. Aramızın düzelmesi için sadece alakasız bir şey söyledim ona biliyor musun? O da yanıtladı ve sonra konuşmaya başladık ve ben ona son dönemde yaşadığım, dışarıdan sitcomları andıran ama ben yaşadığım için bana kocaman kocaman rezillik gibi gelen ama tabii gerçekten komik de olan (ki hayır sana anlatmayacağım, üstünden beş on yıl geçince belki :), şeyleri anlattım ve birlikte güldük. Sonra da kullanmak için özel bir şeyler yazmayı beklediğim dış kapağı havalı duran küçük defterime bir başlık yazdım: HAYATTA BENİM İÇİN GERÇEKTEN ÖNEMLİ OLAN ŞEYLER, diye. Beş maddeyi rahatça sıraladım. 6.'da bir durdum. Çünkü düşünmeli. O liste uzayacak biliyorum. Mesele, o listeyi uzatmak, sonsuza dek uzatmak, da değil. Hatta belki de, bizim için ''GERÇEKTEN'' önemli olan şeyler çok uzamamalı, bilmiyorum, ya da uzamalı mı, bunu da bilmiyorum; sadece şunu biliyorum, o 6. madde numarasını yazıp bıraktım. Yanı dolabilir, dolmayadabilir, şimdi veya sonra. Asıl önemli olan bu satırlar değil, bu sayfanın hemen yanına attığım diğer başlık: O HALDE NE YAPMALI? Ne yapmalı... O halde? 

Biliriz doğrusunu da, o halde ne yapacağıma yanaşmayız; erteleriz erteleriz. Oysa bazen sadece başlamak gerekir. Bunu sadece ikili ilişkiler veya duygusal bir yerden yaklaştığımız konular özelinde de söylemiyorum. Hayatta istesek de istemesek de yapmamız gereken şeyler vardır. O kayık ilerler evet ama bizim de çaba göstermemiz gerekir. Bazen bazı çabalar gözümüzde büyüyebilir ama bu sadece adım atmaktır. Bu sadece kürekleri çevirmektir. Bizim isteğimiz sandalı hareket ettirmekse veya karşı kıyıya ulaşmaksa, ''o halde''miz, o kürekleri çevirmektir. 

Yakın zamanda youtube'da bir kanal keşfettim. Çok tatlı birinin kanalı. Son dönemde attığı videolarda çeşitli konularda fikirlerini söylüyor. Onun motivasyon kazanmakla ilgili videosu bende farklı bir bakış açısı oluşturmuştu. Kendisinin kanalını mutlaka öneriyorum: Hey Ben Merve (kanala gitmek için tık tık :). Bu arada bu bir reklam değil. Kendisini tanımıyorum, ki keşke öyle bir ablam veya bilmiyorum yakın olduğum biri olsaydı, ama bence içerikleri bu derya deniz sosyal platformlar arasında değerli olanlardan.

Ne zaman toparlanmaya çalışsam nedense hep yıkıldım. Sanırım aklımın bir köşesinde hep, geleceğimin bir resmi yoktu. Evet, yoktu. Neden kendi fotoğrafımı çekemiyordum? Neden zihin sergimde kendim yok denecek kadar azdım veya gelecekteki halime bakamıyordum? Bir keresinde bir gece çok yağmur yağıyordu. O gece seninle buluşmuş muydum hatırlamıyorum ama kendimle istemsizce buluşmuş olduğumu şimdi fark ediyorum. Bir türlü uyuyamıyordum, neredeyse sabah olmuştu. Ben de hayal kurdum. O kadar güzeldi ki... Bu kadar güzel olacağını, bana bu kadar güzel hissettireceğini, hayal bile edemezdim. İçinde kendimin olduğu hayallerde hep yalnızımdır ben. Ama o gece, uyumadan evvel, kurduğum o hayallerde yalnız değildim. İlk kez korkuyu hissettim biliyor musun? Demek bu yüzden insanlar korkuyorlarmış diye düşündüm. 

Velhasıl kelam, attığımız her adımda bir fotoğrafımızın olduğunu bilerek güvenle yürümeliyiz. Dimdik; ve gerçektenlerimiz ile o haldelerimizi yoldaşımız yaparak.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.




Bu fotoğrafları çok eskiden çekmiştim. Şimdi albümümde buldum. 
Güzel bir kitaba benziyor.



10 yorum:

  1. Bazı satırlarda hüzünlü hissettim, bazılarında umutlu...
    Şu deftere yazma işini ben de düşünüyorum bir süredir.
    Vee en sonunda profesyonel destek almaya da başladım. Önceliklerimizi, gerçekten önem verdiklerimizi, gereksiz yere önem verdiklerimizi, gözardı ettiklerimizi, gelecek planlarımızı, resmin bütününü görmeyi başarmak, anlamak çok zor geliyor bana da ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarken ben de böyle hissettim. :)
      Önceden çok planlı biriydim. Sonra sanırım direkt olarak hayatıma küstüm ve plan yapmayı gereksiz bulmaya başladım. Sonra da işler kontrolümden çıktı ve bu şekilde ilerleyelim bakalım seçeneğini tercih ettim. İlerledim de bu arada ama artık sorumluluk alarak ilerlemem gerekiyor ve bu da planlardan geçiyor. Şimdiyse artık barıştım sanırım, hayatımla. Bu yüzden yazarak bir şeyleri sınırlandırmaya ve böylece plan yapabilme yeteneğimi ve hevesimi kazanmaya çalışıyorum.
      Ben de bunu uzun süredir düşünüyorum. Bazen destek almak gerekiyor. Biz süper kahraman değiliz ve olmak zorunda da değiliz. Ben bunu daha samimi bir yerden bekledim ama işler böyle yürümüyor sanırım.
      Umarım bundan sonrası sizin için iyi ilerler. Sevgiler.

      Sil
    2. Destek almak bazen yanlış anlaşılıyor. İnsanlar bunu bir eksiklik, zayıflık gibi görebiliyor ama dediğiniz gibi hiçbirimiz süper kahramanlar değiliz.
      Omuzlarımıza yüklenen sorumluluklar ağır gelebilir, yaşadığımız kayıplar ağır gelebilir, hedeflerimiz ve bulunduğumuz nokta arasındaki farkın kapanması zor gelebilir vs vs... O sebeple dışarıdan, tarafsız, yargılamadan, suçlamadan birinin minik yönlendirmeleri bizi çok farklı bir noktaya taşıyabilir.

      Sil
  2. fotoğraf pekii :) o foti kitabındaki kapak fotosu herhaldesi 1960 lar paris filan olmalı :) henri cartier bresson var öyle fotileri çeken :) alice deyince petunyalar, tavşanlar geliyor aklıma hep :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu fotoğrafı lise sonda çektim herhalde. Arkada test kitapları var çünkü :) O yüzden hiç hatırlamıyorum neydi ne değildi ama Paris olması muhtemeldir, çok öyle gibi görünüyor. :) Alice'i seviyorum. :)

      Sil
    2. photography: the definitive visual history (tom ang) :)

      Sil
  3. Bir şeylerden geri kalma hissi bende de çok var. Sonra başkalarının az çabayla rahatça ulaştığı yerlere ben ne kadar çabalasam da bir adım bike ilerleyemediğimi görünce uğraşmayı bıraktım. Uzun vadeli hayaller kurmuyorum artık. Bugünü da hayırlısıyla atlatayım diyorum ve bir şey yazmaya devam ediyorum sadece. :)
    İnsanın kardeşiyle vakit geçirirsin güzel. Ortak bir şeyler yapabilmektir insana iyi geliyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu durum beni de sinirlendirir. Yani benim sorunum ulaşamamak bile olmuyor temelde, bir karşı tarafa bir kendime bakarım ve aslında bu durumun oluşmasını sağlayan diğerlerine sinirlenirim :) Sistem böyle işliyor sanırım. Bunu kabullendiğimden beri ben de gereksiz yere canımı sıkmamaya başladım. Sanırım?? :)
      Kardeşim en saçma hallerimi bilen insan olduğundan dolayı onunla olmak bambaşka bir şey :)) Ama yine de bazen ona da sinirleniyorum! :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.