Yazar: John Fowles, Çevirmen: Süha Sertabiboğlu, Yayınevi: Ayrıntı Yayınları |
Yazar bu kitabında çeşitli çocukluk anılarından yola çıkarak kendi iç dünyasını anlatmış. Bunu yaparken de ağaçların çocukluğunda bıraktığı etkiyi merkeze almış. Kitap boyunca hem yazarın anıları aracılığıyla çocukluğuna ve babasıyla olan ilişkisine dair bilgi ediniyoruz, hem de insanın doğaya bakış açısının aslında hayata ve hayatı kavrayışına olan etkisini yazarın bakış açısıyla değerlendiriyoruz.
Ağaçlar yazardan okuduğum ilk kitap oldu. Tahmin edersiniz ki kitabı ismi nedeniyle merak edip okumaya başladım. Bir de tabii kitabın arka kapağında yazarın iç dünyası, anıları gibi kelimeler gözüme çarpmıştı. Anılar, hele de çocukluk anıları, öğrenmekten keyif aldığım bir tür. Okumaktan, dinlemekten. Henüz hiçbir kitabını okumamış olsam da, yazarın kitaplarını okumaya böyle aslında hem derin bir yerden anlatılmış, hem de belki daha rahat okunacak bir kitabıyla başlamak istedim. Böylece yazarın kurgularına yansıyan yazma motivasyonunu, beslendiği kaynakları sonrasında daha kolay tespit edebilirim diye düşünmüştüm. Bir de anılar, biz okurlar ile yazarlar arasında samimiyet kuran bir tür diye düşünen bir yanım var. Bu nedenle kitaba hevesle başladım. Nitekim kitabın ilk cümlesi bile beni heyecanlandırmaya en baştan yetmiş gibi görünüyordu: ''En iyi tanıdığım ağaçlar çocukluğumun geçtiği evin bahçesindeki elmalar ve armutlardı'' (Sayfa 11).
Ancak bunun erken ulaşılan bir düşünce olduğunu kitabı okumaya başladıktan az sonra fark ettim. Kitap yaklaşık 80 sayfalık ince bir kitap olmasına karşın o kadar da hızlı okunan bir kitap değil. Bir anı kitabından ziyade, denemeye daha yakın bir türde olduğunu söyleyebilirim. Yukarıda da belirttiğim gibi, yazar aslında anılarından yola çıkıp ağaçlar aracılığıyla çeşitli konulardaki görüşlerine yer vermiş. Bu görüşler arasında babasıyla olan ağaçları ve dünyayı algılayışlarındaki farklılıklar, insanların doğayla olan hükmetme hükmedilme savaşı, doğanın sanat ve bilimdeki görünümleri gibi konular yer alıyor.
Kitap bana beklediğimi vermese de, okumaktan keyif aldım. Böyle, yazarın yaptığı gibi, basit bir noktadan, belki bir nesneden (yazar için bu ağaçlardı) yola çıkıp da, sonrasında çeşitli konulardaki görüşleri bu basit gerçeklikle kaynaştırarak anlatmak sevdiğim bir anlatım yolu. Öte yandan düşünce yazılarını okumak da bana ilginç ve eğer içeriği ilgimi çekerse keyifli gelir. Bu nedenle ben kitabı beğendim ama kitabı okuyacak olanların sadece bir anı kitabı okumayacaklarını bilmelerinin de beklentilerini buna yönelik oluşturmaları bakımından daha iyi olacağını düşünüyorum.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
''İyi filozoflar gerçekliğin kaosunu budar, evcilleştirip sabit biçimlere sokar ve böylece de değerli ve nefis meyveler vermeye zorlar; en azından teoride.'' (Sayfa 23)
''Başarılı sanatçı babaların çocuklarının da aynı şekilde başarılı sanatçı olduğu çok enderdir ve sanırım bunun nedeni belki de, daima, muhtemelen biraz da gündelik gerçeklerden kaçma isteği olan yaratma dürtüsünün -çağdaş eğitim teorileri ne derse desin- duygudaşça ve "yaratıcı" bir çocukluk ortamından ziyade, tam tersi, doğal güdülerin budanması ve kısıtlanmasıyla beslendiğidir.'' (Sayfa 24)
''Onların böyle tümüyle babamdan yana olması dokunuyor bana; ve hayatımda neredeyse herkesin -hatta doğallıktan yana olduklarını iddia eden arkadaşların bile- onun tarafını tuttuğunu hatırlatıyor; her şeyden öte, tüm dünyanın ondan yana olmaya devam ettiğini. Budamayana meyve yok; bilgiyi sorgulayana meyve yok; insan eli değmemiş ağaçların arasına gizlenenlere meyve yok; insanlığın davasına ihanet edenlere meyve yok.'' (Sayfa 26)
''Ama benim doğadan kazandıklarımın çoğu sözcüklerin ötesindedir.'' (Sayfa 33)
''Gerçekten tehlike altında olan, doğanın kendisinden daha çok, bizim ona karşı tavrımızdır.'' (Sayfa 39)
''Bir sanat eserindeki, yeri doldurulamaz olan şey son tahlilde asla ondaki teknik ya da zanaat değil, sanatçının kişiliği, onun eşsiz ve bireysel duygularının ifadesidir.'' (Sayfa 40)
''Sanat ve doğa kardeştir...'' (Sayfa 42)
''Bugün bazen, sanat aslında sanki kendisi için değil de etiketlenecek, sınıflandırılacak, analiz edecek materyaller -bir zamanlar kelebekleri tutturduğum gibi "tutturulacak" numuneler- sağlamak için varmış gibi geliyor. Bu tabii ki özellikle okullarımız ve üniversitelerimiz için geçerli ve oralarda zararlı. Sanırım bir gün romancı olabileceğimin (gerçi o zamanlar farkına varmadıysam da) ilk işareti, okuldayken, uzun birer girişle başlayan tüm o inceleme kitaplarına karşı beslediğim şiddetli nefretti; bir anatomi dersi gibi, orijinal metni daima bir cesede, önceden kabul edilmiş bir önermenin cansız bir demonstrasyonuna indirger bunlar. Dahilerin, Shakespeare'lerin, Racine'lerin, Austen'lerin insani hataları olduğunu görmek yıllarımı aldı.'' (Sayfa 42)
''En basit bir sözcükten, en ileri uzay aracına kadar tüm araçlar doğanın ve gerçeğin ilk baştaki halini bozan ve yeniden düzenleyen şeylerdir; sözlükteki tanımıyla, "bir şey üzerinde çalışmak için kullanılan mekanik gereçler"dir. Bize, sanırım onlara giderek artan bağımlılığımızla doğru orantılı bir şekilde yaptıkları şeyse, bizi bir amaca bağımlı kılmak: Hem dışımızdaki her şeyde bir amaç aramaya, hem de içsel olarak, yaptığımız her şeyde bir amaç aramaya; her şeyi amaçla aramamızı mazur göstermek için, dış dünyayı bir amaçla açıklamaya çalışmaya. Bu, hep bir neden, bir işlev, hesaplanabilir bir getiri bulma bağımlılığı şimdi yaşamımızın her yönüne sızdı; ve zevkin tam bir eşanlamlısı haline geldi. Cehennemin modern versiyonu amaçsızlıktır.'' (Sayfa 47)
Ne demek, ben teşekkür ederim ziyaretiniz için. :)
YanıtlaSiljohn fowles en iyilerden yaa :) hepsini okuuuu :) büyücü, fransız teğmen, korkunç koleksiyoncu ve diğerleri :) korkunç koleksiyoncu nun filmini de izleeeee :)
YanıtlaSilEvet o kitaplar bayadır okumak istediklerimden ama daha ince bir kitabıyla okumaya başlamak istemiştim. Daha hafif olur diye düşünmüştüm ama yanlış düşünmüşüm. :) Tabi kitabı beğendim o ayrı. Koleksiyoncu'yu okuduktan sonra filmini de izlerim tamam. Teşekkür ederim önerilerin için. :)
Silikimizin aynı kitabı kütüphaneden alıp aynı zamanlarda okuması:) senin yazılarını okurken aynı sabitfikir gibi edebiyat dergilerindeki değerlendirme yazılarını okurmuş gibi hissediyorum. eğer kitabı hiç okumadıysam içimde merak oluşuyor. okuduysam da yeniden okumuş gibi oluyorum. bakmadığım taraflarından bakıyorum. senin yorumunu okuyunca kendi yazımdan utandım. uzunca bir zaman zaten değerlendirme yazıları yazmaktan kaçındım. aman dedim sonra. ben sadece kitabın bana hissettirdiklerini yazarım. ilk defa blog arkadaşlarımdan biriyle böyle bir kitap denk gelişi yaşadım :) bu güzel denk gelişlerimizin artması temennimle.
YanıtlaSilEvet ben de senin yorumunla karşılaştığımda çok şaşırmıştım, benim de ilk kez başıma geliyor. Hoş bir tesadüf. :) Güzel düşüncelerin için teşekkür ederim. Yorum yazılarım fikir verebiliyorsa veya farklı noktaları gösterebiliyorsa mutlu olurum gerçekten.
SilBen de senin gibi anı kitabı olarak alırdım ve sonuç hüsran olurdu
YanıtlaSilEvet beklentiler etkileyebiliyor.
Sil