Zaman ilerliyor, tik taklar duyulmuyordu. Zamanın ilerleyişini usulca duyuran, güneşti. Bulutlar, güneşle sarmaş dolaşlardı. Kah bulutlar güneşi gizliyor, kah güneş bulutları renklendiriyordu. Bulutların arasına dolan rüzgar, onları arada sırada dört bir yana dağıtıp hareketi sağlıyordu. Sanki, etraftaki tek canlılık belirtisi de buydu. Gökyüzündeydi. Bulutlar yavaş da olsa ilerliyorlardı. Oysa yeryüzü sabitti. Rüzgar ağaçların çıplak dallarının arasından yavaşça ilerleyip genç kadının saçlarını okşadı. Genç kadın buna karşılık vermedi. Oflama puflamayla bile.
Bulutlar küme küme olmuş, gri mor pamuk tarlaları gibi her yerdeydiler. Genç kadının Milka'nın mor inekleri* rüyası gerçek olmuş gibiydi. Ancak Bezelyecik dışında bunu fark eden çıkmadı.
''Falımda sorduğum soruya bir yanıt alamadım,'' dedi genç kadın.
''Fal mı? Ne zamandır falla ilgileniyorsun?''
''Bilmem. Aslında...''
''Aslında?''
''Bu benim için ilginçti biliyor musun Ozan? Sanki paralel bir evrendeki bir benliğim bir cadıymış da ben de kartlara çekilmişim gibi hissettim.''
Genç adam başını aşağı yukarı sallamakla yetindi.
''Ne! Saçmaladığımı mı düşünüyorsun?''
''Hayır canım ne münasebet. Sadece... Biri karşına geçip paralel evrenler ve cadılık deyince insan ne dese bilemiyor...''
Bezelyecik kimse fark etmeden usulca yerinden kalkmış, üstüne bir de gerinmiş ve yavaş yavaş genç adama sokulmuştu.
''Bezelyecik...'' dedi genç kadın hayal kırıklığı dolu bir sesle. Alt dudağını büzmüş, elini dramatik bir şekilde kalbine koymuştu. ''Kırıldı...'' diye fısıldadı. Dudakları daha da aşağı sarkmıştı. Adeta kocaman bir somurtkan yüzdü şimdi. ''Bugün bana hiç sarılmamıştın,'' diye devam etti, ''oysa... oysa şimdi ona sırnaşıyorsun... İncindim.'' Bezelyecik genç kadına yandan bakışlar atarak genç adama daha da sokuldu. Genç adam Bezelyecik'in tüylerini usulca okşuyordu.
''O kadar iki büklüm oturuyorsun ki, Bezelyecik nereye uzanacağım bu sıkışıklıkta diye düşünüp benim yanıma geldi işte,'' dedi genç adam. ''Hem şaşkınım... Bulutları bile görmüyorsun. Oysa şimdiye koluma yapışman ve 'Ozaan baksanaağğğ' diye son dakika haberleri geçmen gerekiyordu.'' Genç adam ve Bezelyecik çattıkları kaşlarının ardına genç kadını hapsetmiş, her bir hareketini inceliyorlardı.
''Evet,'' dedi dalgınca genç kadın, ''bulutlar bugün de güzel...''
''Sen de öyle,'' dedi genç adam genç kadını izlerken. ''Çok güzelsin, bu somurtuk ifadenle bile. Ama ben seni özledim Aslı. Gülümsemeni özledim, ellerini kollarını sallayarak bir şeyler anlatmanı ve sesini olabilecek en tiz tonda kullandığın hararetli tartışmalarını...''
Genç kadın genç adamın koluna vurarak pofladı. ''Övdün mü gömdün mü belli değil...''
''Ama maşallah elin hala ağır...''
Sonra yüzlerine hafifçe birer gülümseme yayıldı. Bezelyecik'in görevi başarılı olmuştu.
''Bazen çığlık atmak istiyorum,'' dedi genç kadın. Sesi öyle sakin, yüzü öyle ifadesiz görünüyordu ki, genç adam başlangıçta genç kadının ne söylediğini anlamadı. ''Ama,'' dedi sonra derin bir nefes alıp ''Şimdi geçti.''
Genç adam ne demeliydi; genç kadını teselli mi etmeliydi, cesaret mi vermeli? Böyle bir ses tonu ve bu kelimeler birbirine öyle zıt görünüyordu ki, genç adamın endişesi bile gecikmeli olarak zihnine hücum etti. ''Nasılsın,'' diyebildi en sonunda. Bu soru ona çok orta yerde kalmış, iğreti ve gereksiz göründü ama genç kadına hiç öyle gelmemişti. Önce cevap, sonra soru gelmişti ancak ikisi de en başından beri ortadaydı. Tüm sorular ve cevaplar. İkili konuşmadan da oradalardı. Sadece şimdi dillendirmişlerdi, tersten de olsa.
''Bunu merak ediyordum ben de, bu sorunun yanıtını.''
''Peki cevabı aldın mı?''
''Evet. Bana kaçıyorsun dedi.''
''Kim?''
''Tarota bakan kişi, kim olacak?''
''Peki kimden kaçıyormuşsun?'' Genç adam alabildiği tüm yanıtları alabilmek için hiç duraksamadı. Normalde olsa genç kadın bin dereden su getirir de dosdoğru hiçbir sorusunu yanıtlamazdı. Bu sefer de farklı olmayacaktı.
''İlginç bir deneyimdi. Ne desem bilemiyorum. Sanki içimi okumuş gibi hissettim...''
''Peki,'' dedi genç adam. Pes etmeye hiç mi hiç niyeti yoktu. ''Hangi sorunun yanıtını alamadın?''
''Bulutlar...'' dedi genç kadın, ''rüzgar sayesinde mi hareket ediyorlar Ozan? Işık sayesinde mi bu kadar güzeller? Peki ya kendileri? Salt bulut olarak, ışıksız ve rüzgarsız, nasıllardır? Onları öyle düşünemiyorum... Sen düşünebiliyor musun? Bulutları nasıl görüyorsun?''
''Bulutlar...'' dedi genç adam, genç kadınınki gibi düşünceli bir tonda, ''onları izlerken ışığı ve rüzgarı düşünmüyoruz, en azından başlangıçta. Sadece onları görüyoruz değil mi? 'Aaaa ne güzel bulutlar' diyoruz. Sonra belki yanımızdakine göstermek istiyoruz, değil mi?''
''Miyavvvv.''
''Evet, Bezelyecik'e katılıyorum. İstiyoruz.''
''O halde,'' dedi genç adam, ''bulutlar zaten tek başlarına da varlar ve kendilerine ait, bulut olmalarından gelen, bir tanımları var Aslı.''
''Eeee?''
''Aslı...'' genç adam derin bir nefes alıp genç kadının gözlerinin içine baktı ''bulutlara bak. Sana benziyorlar.''
''Bu, iltifat mı?''
''Hayır, falcı veya 'tarot okuyucusu' değilim ama seni görüyorum ve bulutları da. İkiniz de aynı görünüyorsunuz.''
''Miyavvv''
''Bulutlar parça pinçik, düzensiz ve karanlık görünüyorlar.''
''Aynı zamanda morumsu tarafları da var sanki. Şurada başka renkler de görmüştüm...''
''Ozaaaannn!..'' Genç kadının gülümsemesi yüzüne bir anda dağılmıştı. Tıpkı bulutlar gibi.
''Her yana hareket etmek istiyorlar. Belki de fazla meraklılar. Her şeyi keşfetmek istiyorlar. Belki de... Bu nedenle, ilerledikçe bazen kararıyorlar. Yine de güzel görünüyorlar. Sen hiç bulutlara çirkin der misin?''
''Aslında bazen çok gri olduklarında içimi karartıyorlar ve hemen geçip gitsinler, güneşe yol açsınlar istiyorum...''
''Yine de onları sevmediğini mi düşünüyorsun?''
Genç kadın suskundu. ''Sanırım hayır,'' dedi en sonunda. Şimdi o da genç adamın gözlerinin içine bakıyordu. ''Bulutları seviyorum...'' O anda genç kadın kalbini hissetti. Kalbinin ne denli sakin olduğunu. ''Seni de,'' dedi sonra, ''çok seviyorum Ozan. Sen benim...''
''İyi ki biri'msin,'' ikili aynı anda söylemişti bunu.
''Miyavvv.''
Bezelyecik de onları onayladı.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Bu çiftin doğal hallerini ve birbirlerini böyle kabullenmiş olmalarını seviyorum. :) Kalemine sağlık, çok gerçekçi yazıyorsun, karakterlerin hal ve hareketlerinden diyaloglara kadar. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Normalde Kelime Oyunu ile birlikte bu bölümleri yazıyordum ama artık o hafta etkinlik olmasa bile daha sık bu kurguyu yazmak istiyorum. Yazarken rahatladığımı fark ettim.
Siliyiki birimsin :) çok tatlı :) bence bu kız julia garner olsun :) oğlan da taner ölmez :)
YanıtlaSilAhahha, cast seçimini sevdim :)
Silheyooooo :)
Sil:))
SilBezelyecik ismi sempatikmiş. Muhabbetin arasına girip miyavvvlaması da çok iyiydi :)
YanıtlaSilİleride kedim veya köpeğim olursa adını Bezelye koyacağım. Kedimizin adı aslında baya önceki bir bölümde Mandalina'ydı. :) Ama Bezelye ismi kulağa daha oturuyor diye karakterime de onun ismini ekledim ve sonuna bir cik kondurdum. Beğenmenize sevindim, teşekkür ederim. :)
Sil