11 Şubat 2024 Pazar

Yeryüzü Güncesi #7 | Kelime Oyunu 123


''En sonunda, çoğu zaman, doğrusu budur dediğim şeyler üzerinde düşünürken buluyorum kendimi.''

''Ve... Doğrunun başka bir şey olduğunu mu görüyorsun?''

''Hayır... Doğrusu gerçekten de 'bu!' dediğim şey çıkıyor.''

Genç kadın kahkahalar atarak bacaklarına sırnaşan kediyi kucağına aldı ve genç adamın şaşkın bakışları karşısında okşamaya başladı. ''Ah benim bu haklılığım ne olacak, değil mi Bezelyecik?'' Kedi, genç kadını onaylarcasına mırladı. Genç kadının okşadığı tüyleri kabarmış, gözleri kısık iki çizgi halini almıştı. Genç kadın, kediyi okşarken diğer yandan genç adama yandan bakışlar atıyordu. Genç adam sessizdi ancak çok geçmedi ki dudaklarına önce cılız, sonra gittikçe genişleyen bir gülümseme yayıldı. 

Güneş, Bezelyecik'in sarı turuncu tüylerinde ışıldıyordu. ''Peki sen ne düşünüyorsun,'' diye sordu genç kadın. 

''Bezelyecik mi, ben mi?'' dedi genç adam. Bakışları hala ikilinin üstündeydi.

''Hımmm, görünen o ki Bezelyecik de benimle aynı fikirde. Biz ikimiz...''

''Hep haklısınız.''

''Ben her zaman değilim tabii. Ama Bezelyecik...''

''Miyaavvv.''

''Haklı,'' dedi genç adam. Şimdi öne doğru eğilmiş, genç kadınla birlikte Bezelyecik'in yumuşak tüylerinin üstünde parmaklarını gezdiriyordu.

''Çok yumuşak, değil mi?'' dedi genç kadın. Tüm dikkati Bezelyecik'teydi.

''Öyle,'' dedi genç adam. Hala gülümsüyordu. Genç kadın, başını hafifçe kaldırarak bu gülümsemeyi inceledi. ''Bazı şeyler insanı farkına varamadan gülümsetiyor,'' dedi. Sesi öyle kısık çıkmıştı ki, kendisi bile bu cümleyi belli belirsiz işitti. Düşünceleri zihninden geçer geçmez kelimelere dökülmüştü sanki. Genç adam bakışlarını kediden ayırıp genç kadına çevirdi.

''Güneş her yerde,'' dedi genç kadın daha yüksek bir sesle. Boğazını temizledi ve bir elini gökyüzüne kaldırarak parmaklarının arasına dolan güneşi izledi. ''Bugünlerde hava...'' dedi sonra, ''sanki bahar gibi, değil mi? Baharı özlemiştim.''

''Ilık tabii ama yine de dikkat etmeli.''

''Sıkı giyinmeli değil mi?'' Genç kadın dudağını ısırarak genç adama baktı. 

''Evet yoksa üşütürsün... Aslı!'' Genç kadın bastırdığı kahkahasını bırakınca geriye doğru düştü. Bezelyecik gerinerek genç kadının kucağından atladı ve ikiliye onaylamayan bakışlar atarak genç kadının yünden çantasının üstüne uzandı. 

''Hep böyle yapıyor kerata,'' dedi sonra genç kadın. Kaykılarak oturuyordu şimdi. 

''Evet,'' dedi genç adam, ''hep böyle yapıyor kerata...'' Başını sallayarak kıstığı gözleriyle genç kadını izliyordu. Genç kadın oralı olmadan gözlerini kapattı. ''Ne zamandır seni dinlemiyorum Ozan,'' dedi sonra. 

''Yanımda müzik aleti yok.''

''Taşımak zor gelir tabii. Sonuçta başka başka işlerle uğraşıyoruz. Erken kalkıyoruz ve yarış başlıyor.''

''Tabii sen...''

''Ne var biraz aylaklık ettiysem...''

''Bir şey yok ama... Ben de seni dinlemiyorum Aslı, uzun süredir.''

''Ben de dinlemiyorum,'' diye mırıldandı genç kadın, ''uzun süredir.'' Sonra sesini yükseltti. ''Günün sonunda tokat gibi çarpar değil mi, dinlemediğimiz tüm sesler?''

''Çarpıyorsa şanslısın,'' dedi genç adam, ''ve etrafındakiler de.''

''Bu sıralar dinlemeye başlıyorum.'' Genç kadının gözleri kapalıydı. Gözleri kapalıyken daha rahat konuştuğunu fark etmişti. Genç adamın onu inceleyen bakışlarını görmediğinde cümleleri daha netti. Bu netliğine kendisi bile şaşırdı. 

''Kimi?'' dedi genç adam. O da hafifçe kaykılmıştı. Genç kadının saçlarında dolanan güneşi izliyordu.

''Gözlerini kapattığında,'' dedi genç kadın gözlerini aniden kocaman açarak, ''sanki zamandan bağımsızmış gibi oluyorsun. Acaba...'' dedi genç adamın onu izleyen yüzüne bakıp ''bunun nedeni gözlerimi kapatmam mı yoksa...''

''Kelimelerini açman mı?'' diye tamamladı genç adam.

''Ah... Evet!'' Genç kadın düşünceliydi. Yerinden doğrularak genç adamı hızlıca süzdü. ''Beni duydun mu?'' Genç adam, genç kadının saçlarının arasından parmaklarını geçirdi, bir süre ellerinde hissettiği güneşi inceledi ve ardından avucunu açarak bir yün parçasını genç kadına gösterdi. ''Evet; ama bu nedir Aslı?''

''Ah o mu? Sürprayyyzzz!''

''Ne?''

Genç kadın, çantasının üstünde huzurla uzanan Bezelyecik'i kucağına aldı ve yavaşça pışpışladı. Ancak bu gönül alma hamlesi pek de etkili olmamış gibiydi. Bezelyecik sırtını kamburlaştırdı ve uzun uzun gerindi. ''Üzgünüm Bezelyecik,'' diye mırıldandı genç kadın. Diğer yandan kendini affettirmek istercesine kediyi pışpışlamayı sürdürüyordu. Bezelyecik birkaç miyavlamadan sonra genç kadının kucağında dertop olarak gözlerini bir kez daha kapattı. 

Genç kadın derin bir nefes alarak genç adama döndü. ''İyi ki kızmadı,'' dedi sonra.

''Neden rahatını bozdun ki hayvanın?'' 

''Bu yüzden...'' Genç kadın çantasına elini sokup foşur fuşur sesler çıkarmaya başladı. ''Meraklandın değil mi?'' dedi sonra da. Dudakları yüzünün yarısına yayılmıştı. 

''Meraklandım,'' dedi genç adam sabırsız bir sesle. Gözlerini kocaman açmasa, bu abartılı ses gerçek bir merak bile sanılabilirdi. Ancak tabii, genç kadın istediği cevabı almıştı.

''Peki o zaman...'' Genç kadın çantasından çıkardığı hediye paketini genç adama uzattı. Ancak paketin bir ucu çoktan yırtılmıştı. ''Çok foşurdattım o yüzden sanırım...'' dedi sonra üzgün bir sesle. Genç adam kahkahasını tutamayarak atkıyı yırtılmış hediye paketinden çıkardı. ''Ben ördüm ha, yanlış anlaşılma olmasın lütfen...'' Sonra da atkıyı genç adamın boynuna doladı. ''Hatta buraya gelmeden evvel de...''

Genç adamın gülümsemesi sakinleşse de, izleri hala dudaklarındaydı. Bu izler bu kadar yakınındayken genç kadının kalbi ateşte yanıyormuşçasına sesler çıkarmaya başladı. ''Ateş'' dedi sonra genç kadın, ''nasıl ses çıkarır? Cızır cızır... cozur cozur?..'' Bunu belli belirsiz söylemişti ama genç adam onu yine duydu. Genç kadının hala atkının üzerinde olan bir elini avuçlarının arasına aldı ve göğsüne götürerek ''bunun gibi sanırım,'' dedi.

Genç kadın sanki hediyeyi kendisi almış gibi hissetmişti. Kalbinde hissettiği ateş, yüzündeydi. ''Doğum günün kutlu olsun, Ozan.''

Genç kadın, genç adam ve Bezelyecik güneşte ışıldayan kocaman bir yumak olmuşlardı şimdi.

- bölüm sonu-


Bir Kelime Oyunu etkinliğinden daha herkese merhaba. Bu haftanın kelimeleri; ateş, şaşkın, cılız, tokat ve zihin idi. Bu etkinlikte beş kelime veriyor ve içinde o kelimelerin geçtiği yazılar yazıyoruz. 

Umarım iyi okumalar olmuştur.

Hoşça kalın.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.




8 yorum:

  1. İyi okumalar oldu elbette, enfesti ve senin iyi bir yazar olacağın iddiam biraz daha pekişti:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Aslında bu bölümü ittire kaktıra yazdığım itirafını yapsam... Yazmaya yazmaya paslanmışım. Ancak cesaret verici yorumunuz gülümsetti.

      Sil
  2. Aslı ve Ozan'ı özlemişiz. İkisi arasındaki dingin diyaloğu seviyorum, doğal ve tatlılar. Kalemine sağlık. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Ben de onları ve onları yazmayı seviyorum :)

      Sil
  3. perilerin kuyruğu var mı masalları var da yani :) meleklerin kanatları var tabii :) kelime oyununu yazcağını düşünmüştüm zaten bekliyordum yani :) bu öyküyü okumaya başladığımda dedim ki bir romantik komedi öyküsü geliyor galiba :) 14 şubat yakın ya :) çok sevdiğim leap year filmi gibi yani :) güzeldi yanii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlı romantik filmlerin etkisini veriyorsa çok sevinirim. Çünkü aslında bu kurguyla ilgili amacım buydu. Tatlı bir aşk öyküsü yazmak. İçinde sadece güzel ve doğal şeylerin olduğu.
      Aslında bir 14 Şubat bölümü de yazabilirdim. Ama dün akşamki hislerim beni buraya çekti. Hem, bu kurguyu ilk yazdığım zamanda şubat ayında Ozan'ın doğum gününü kutladıkları bir bölüm yazmıştım. Sonra da eğer şubat ayında bu öyküyü yazmaya devam ediyorsam hep Ozan'ın doğum gününü kutladık. :)
      Yorumun için teşekkür ederim <3

      Sil
  4. Çok güzel yazı olmuş, Bezelyecik'i de sevesim geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi benim de sevesim geldi ^-^ Teşekkür ederim yorumunuz için, beğenmenize sevindim :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.