Yönetmen: Isao Takahata
Senarist: Isao Takahata
Yapımı: 1991 - Japonya
Çocukluk pek çoğumuzun kalbindeki bir bahçe. Ne zaman kendimizi çıkmazda hissetsek; belki ne zaman bir yere saklanmak istesek, bir yere kaçmayı düşlesek en sonunda vardığımız gizli köşe. Bu filmde de ana karakterimiz Taeko'nun (Miki Imai) çocukluğu ile 27 yaşında olduğu bugününde yaşadıklarını eş zamanlı olarak izliyoruz.
Geçmişten bir anı karşılıyor önce bizi. Bir karne gününün ardından dört küçük kız öğrenci kendi arasında konuşuyor. Üçü tatilde neler yapacaklarından bahsederken, Taeko sessiz. Çünkü onun ailesi bir yere gitmeyecek, biliyor. Çocuk masumiyetiyle boynu biraz bükük, yine de ısrarcı. Eve koşup annesine tatile gitmek için lütfenlerini sıralıyor. ''Lütfen anne kırlara gidelim...'' Evin büyükannesi Taeko'nun bu haline sessiz kalmayarak ev halkına kaplıcalara gitmeyi öneriyor. Orada bir sürü hamam var, çok seveceksin deniyor küçük Taeko'ya da. Gerçekten de gittikleri yerde hamamdan bol bir şey bulamıyor Taeko. O hamam senin, bu hamam benim koşup oynuyor; ta ki sıcaktan bayılıncaya kadar.
Yetişkin Taeko bu anıyı yüreğinde taşıyarak işten izin alıyor ve kırlara tatile gidiyor. Orada çiftlik işleriyle uğraşırken on yaşındaki hali de hep kalbinde çarpıyor. Bizler de film boyunca yetişkin Taeko'nun anıları aracılığıyla küçüklüğünden bugününe taşıdığı duyguları izliyoruz.
Kaynak: Pinterest |
Film yavaş bir tempoda akıyor. Hikayesi de basit ancak klişe olduğunu düşünmüyorum. Filmde bak sen şu işe tarzı mucizevi tesadüfler, zorlama mutluluklar, baygın hüzünler yok. Böyle basit ama duru hikayeleri seviyorum. Böyle kurgular beni de bir parçası yapıyor gibi hissediyorum. Filmi izlemek bana kendimi sanki tıpkı Taeko'nun gittiği gibi kırsal bir yerde bir dere kenarında yeşilliklerin arasında uzanmışım da gözlerim kapalı dış dünyadan kulağıma dolan sesleri hayalle gerçek arasında gidip gelerek dinliyormuşum gibi hissettirdi.
Bloğumun daimi okuyucuları filmi çok sevdiğimi elbette tahmin etmişlerdir diye düşünüyorum. Sanırım en çok da içinde kendi hislerimden bir şeyler görebildiğim kurguları seviyorum. Bu filmde de Taeko'nun hislerinde kendi hislerimden parçalar buldum. Ne zaman bir şeylerin yolunda gitmediğini, en basitinden içime sinmediğini, hissetsem beni de geçmişteki hallerim karşılar. Kah bana tamamlanmamış durumları hatırlatır, kah akıl verir. Hayatımda bana en çok yol gösteren kişi de bu anılarımdaki kendim olmuşumdur hep.
''İstesek de istemesek de bir kelebek uçmadan önce tırtıl olarak yaşamak zorundadır. Belki de o günleri, tırtıl dönemimden geçtiğim için hatırlıyorumdur.''
Küçük Taeko çok sevimli, akıllı ve biraz da hüzünlüydü. İlk aşk, çocukluk arkadaşlıkları, aile ilişkileri, diğerlerinden farklı şeylere ilgi duymak, yalnız hissetmek, seveceğin bir şeyleri aramak, doğru olduğunu düşündüğün şeyi diğerlerine karşı savunmak... Hepimizin çocukken kalbi kırılmış, dudaklarımız aşağı doğru bükülmüştür. Belki gözyaşlarını tutmanın verdiği gururla karışık acı his yüzümüzü yakmıştır. Hepimizin yanakları al al olmuş, kalbi tatlı bir heyecanla küt küt atmıştır. Ayaklarımız ilk kalp çarpıntısıyla havalanmış, belki hatta kanatlanıp uçmuşuzdur. Hepimiz bazen sadece bir ''tebrik ederim'' cümlesini duymayı ummuşuzdur. Hepimiz bir şeylere heves etmiş ama o şey için istediğimiz izne karşılık verilen net bir ''hayır''a toslamışızdır. Bu filmde herkesin kendinden bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum.
Çocukluk zor ve güzel bir dönem. Ancak her ne olursa olsun insanın içinde neşeyle karışık bir hüzün olarak nefes alıp vermeye yıllarca devam edebiliyor. Bu filmde de bu hissi çok net hissettim ve filme dair en sevdiğim durum da bu oldu. Taeko'nun korkularını, hüzünlerini ve sevinçlerini Toshio ile şeffafça paylaştığı sahneleri de aynı şekilde çok sevdim. Filmin çizimlerinin ve müzik seçiminin muhteşem olduğunu da eklemeliyim. Her detay düşünülerek her sahne özenle çizilmişti. Zaten yönetmen koltuğunda Isao Takahata var, lütfen.
Basit bir konuyla etkileyici bir tat bırakan bir film. İzleyiniz efenim.
Only Yesterday OST dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Güzel bir animeye benziyor. Fırsat olunca izleyim ben de. Karakteri merak ettim, seveceğime eminim. :)
YanıtlaSilÇok tatlı ve anlamlıydı bence. İzlersen sen de seversin umarım. :)
SilYorumun o kadar güzel ki ben de kendimi o kırlarda huzuru kucaklarken hissettim. Mutlaka izleyeceğim.
YanıtlaSilÇok şanslıyım ki çocukluğum hep güzel, hep özlenen anılarla dolu...
Böyle düşünmenize ve hissetmenize çok sevindim. Filmi izlerseniz iyi seyirler dilerim. :)
SilFilmi biliyorum hatta başlamıştım ama yarım bırakmışım. Ağır tempolu ilerliyordu ancak konusu çok hoşuma gitmişti. Burada görünce yeniden izleme isteği oluştu içimde. :)
YanıtlaSilYer verdiğin alıntıyı da çok sevdim.
Karakterin çocukluğu bence hep eğlenceliydi ama özellikle de filmin ilk yarısında yetişkinlik zamanlarındaki sahneleri ben de yavaş ve olaysız bulmuştum. Yine de bütün olarak anlamlı ve hoş bir filmdi bence.
SilBen de çok sevdim. :)
yazını okuyunca izlememek mümkün değil gibi. niyeyse izlersem çok sevecekmişim gibi geldi, not aldım:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, izlerseniz umarım siz de seversiniz :)
SilGüzel bir filme benziyor...
YanıtlaSilBence öyleydi :)
Silbenim de en sevdiklerimden bu ve bu takahata nasıl böyle güzel şeyler hayal edebiliyo yaa :)
YanıtlaSilStudio Ghibli filmleri bu dünyaya verilmiş hediyeler bence. Ama her yönetmenin de kendine has bir tarzı var. Konu bulmak bir yana, o konuyu ele alma şekilleri, çizme şekilleri de çok farklı. Takahata daha içten bir yerden konular seçiyor (Miyazaki de öyle tabi ama onun tarzı daha farklı). Mesela bu filmde çocukluk teması üzerinden aslında büyüsek bile içimizde yaşayan ukde, hüzün ve sevinçleri anlatmış. Mesela en basitinden ana karakterin o çok istediği kır tatiline büyüyünce kendi başına gitmesi gibi. Sonra çocukken ilk aşkıyla olan sahnesinde uçması gibi :) Takahata'dan daha evvel Kaguya ve Ateşböceklerinin Mezarı'nı izlemiştim. İkisi de, hatta bu filmle üçü de, mükemmeldi.
SilBu arada belki röportajları varsa falan orada söylemişlerdir ama bence tüm bu filmleri ancak kalbiyle bağını koparmamış kişiler yapabilir. Sadece şu tek film bile insanı en başta kendiyle ilgili sorgulatıyor. Bence yönetmen de önce kendinden, belki sonra çevresindeki gözlemlerinden yola çıkmış olabilir. Çünkü hepimiz aslında benzer süreçlerden geçeriz. Bu filmdeki küçük kızın ve ardından yetişkin halinin duygu dünyası aslında izleyicilerin de kendi yaşamlarında hissettikleri hislere dokunuyor. Bence bizleri etkileme sebebi tam olarak bu. Bu sayede bağ kurabiliyoruz.
Umarım siz de seversiniz, benim favorilerim arasına girdi :)
YanıtlaSilay güzelmiş bu anime.. dediğin gibi kendi anılarımız hislerimiz bugünümüze etki ediyor benim de çok etkiler :)
YanıtlaSilEvet anime güzeldi. Kendimden parçalar bulabildiğim için de özel bir yere sahip oldu bende. :)
SilSeni güzel etkilediği bu yazıda tatlı tatlı kendini hissettiriyor. Belki ben de artık bir anime izlemeliyim. Ben de zorlama hikayeler yerine doğal ama bir şekilde içine çeken filmleri severim, izlemeyi düşünüyorum, teşekkürler :)
YanıtlaSilNe demek rica ederimm :)
Sil