Yazar: Cuniçiro Tanizaki, Çevirmen: Burcu Erol, Yayınevi: İthaki Yayınları |
Kitapta yazar Doğu ile Batı toplumlarının düşünme ve hayata bakış şekillerindeki farklılıkları merkeze alarak bir karşılaştırma yapmış. Japonya'da kendini gösteren Batı'dan gelmiş modernleşme hareketlerine karşın yazar, mimariden sanata, yemeklerden giyime kadar Japon toplumunda önemli bir yeri olan gölge kavramını öne çıkarmaktadır. Her bölüm kendi içerisinde benzerlik barındıran örnekleri irdelese de, kitabın genelinde bir ''gölgeye övgü'' söz konusu. Kitabın türü için deneme diyebiliriz. Yazar düşüncelerini ifade ederken aynı zamanda 1930'lu yılların Japonyasında güncel olarak gördüğü bir soruna dikkat çekmeye çalışmıştır.
Yazar ''Doğu'' derken Uzak Doğu ülkelerini, ''Batı'' derken Avrupa ve Amerika'yı ifade etmektedir. Bir milletin hayata bakış açısı o toplumdaki her alanı etkilemektedir. Doğu toplumları tarih boyunca hep mistik ve gizemli görülmüştür. Yazar bu gizemin sebebini de gölgelere dayandırmaktadır. Doğu bir şeyleri apaçık göstermek yerine, saklar. Bu gizin içinde pek çok unsur vardır. Gölgeleri oluşturan şey zamanın, belki de zamansızlığın, izleridir aslında. Doğu, bir nesneyi yaşar. Yaşamak için o nesneyi kullanmaz, kullandığı nesneyi yaşar. Bu nedenle izler önemlidir Doğu için. Batı ise böyle değildir. Batı, her şeyi parlatmak ister. Aydınlatmak, cilalamak, öne çıkarmak, ışıl ışıl ve ''arzulanabilir'' yapmak. Peki nedir arzulanabilir olmak? Aslında burada bir ikilik ortaya çıkar. Doğu için gölgenin içinden süzülen ışıktır arzu. Her yerin ışıkla aydınlandığı bir yerde ışığın kıymeti bilinmez. Oysa gölgelerin arasından süzülen ışık, insana huşu verir. Merak duygusunu canlandırır. Bu merakla birlikte o nesne, hem kendinin hem de onun etrafındaki diğer öznelerin öznesi konumuna ulaşır. Ana karakter olur; yaşanır, izlenir, duyulur, tadılır, sevilir... Batı ise hep bir sonrakinin peşindedir. Bu nedenle de bir kaşiftir.
Doğu toplumları yazara göre elindekiyle yetinir. Gölgeler arasında kalmak bir zorunluluk olsa bile bu zorunlukta sevecek yönler arar. Gölgelerdeki güzelliği ortaya koymaya çalışır. Oysa Batı bunun tam tersini yapar. Aydınlatılmamış tek bir gölge, tek bir giz kalmasın ister. Bunun tabi ki pek çok yararlı yönü bulunmaktadır. Pek çok teknolojik buluş, pek çok takip edilecek yenilik Batı'dan çıkar; Doğu da Batı'ya ayak uydurur. Diğer bir deyişle çoğu zaman Doğu, Batı'nın ayak izlerini takip etmiştir. Bu noktada yazar, Doğu toplumları da kendi gölgelerinden yansıyan ışıklarından kendi yolunu aydınlatabilseydi, kendi kültürünü ve özünü koruyarak çağa yön verebilirdi minvalinde bir eleştiri getirmektedir. Basit ev aletleri, dekorasyon malzemeleri, gündelik basit zevkler bile aslında kültürel yapının temeli olan gölgelerin içine sızmakta ve Batı yavaş yavaş kendi kültürünü Doğu'ya işlemektedir.
Kitaba başladığımda bu içerikte bir kitap okuyacağımı düşünmüyordum. Yazar eleştirisini ortaya koyarken yaratıcı bir yol izlemiş. Değişen toplum yapısında gözlemlediklerini metaforlar aracılığıyla ortaya koymuş. Bu da dümdüz eleştirilerin yer aldığı bir metne nazaran, çok daha dikkat çekici ve çarpıcı bir metnin ortaya çıkmasını sağlamış. Benim için farklı bir okuma deneyimiydi ve bunu sevdim.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
"Zarafet soğuktur." (Sayfa 16 - şair Saito Ryoku)
''Şayet dolma kalemi Japonlar veya Çinliler icat etseydi, ucunu kesinlikle kalem ucu gibi değil, fırça ucu gibi yaparlardı.'' (Sayfa 20)
''Bizim müziğimiz aslen mütevazı ve duygusal bir müzik olduğu için kaydedilince veya hoparlörde yüksek sesle çalınınca büyüsünün büyük bir kısmı kayboluyor. Konuşma sanatına gelince; kısık bir ses tonu, az sayıda kelime kullanımı ve -her şeyden önemlisi- duraklamalar bizim için önemliyken, gramofon ve radyolar bu duraklamaları bütünüyle öldürüyor. Böylece makinelere yaranmak adına kendi sanatımızı çarpıtıyoruz. Bu aletleri icat edenler Batılılar olduğu için kendi sanatlarına uygun yapmaları oldukça doğal. Bu yönden bizim gerçekten pek çok kayıp verdiğimiz söylenebilir.'' (Sayfa 23)
''Bizler parlayan şeyleri hiç sevmiyor değiliz. Yalnızca sığ ve berrak şeylerden ziyade derin ve gölgeli şeyleri tercih ediyoruz. İster doğal taş ister insan yapımı ürünler olsun, her halükarda bize zamanın pırıltısını hatırlatan o bulanık ışığı tercih ediyoruz.'' (Sayfa 26)
''Güzellik denen şey, hayatın halihazırda var olan gerçeklerinden doğar.'' (Sayfa 36)
''Güzelliğin objelerin kendisinde değil, objeler arasında türeyen gölgelerin şekillerinde, ışık ve karanlıkta olduğunu düşünürüz. Gece beliren parıltılar, pek tabii gecenin ortasında ışık saçarlar ama aynı parıltıların gündüz ışığının altında tutunabilecekleri gölgeleri olmaz.'' (Sayfa 53)
''Bana kalırsa biz Doğulular içinde bulunduğumuz hayatın koşullarından tatmin olmayı arzularız, elimizdekilerle hoşnut olmaya çalışırız. Bu nedenle de karanlıktan şikayet etmeyiz, onunla savaşmak yerine onu kabul ederiz. Işık azsa azdır. Odağımızı ışıktansa karanlığa çevirir, onun içindeki güzellikleri keşfederiz. Oysa girişken bir Batılı her daim daha iyisini talep eder, elindekiyle yetinmez.'' (Sayfa 55)
''Edebiyat denen evin saçaklarını derinleştirmek, duvarlarını karartmak, görünürde neyi varsa gölgelere itmek ve gereksiz ev içi süslemelerini söküp atmak istiyorum. Her ev böyle olsun da demiyorum, bir tane bile olsa yeter. Neye benzeyeceğini görmek için ışıkları kapatın.'' (Sayfa 69)
Yazarın haklı olduğu, haksız olduğu taraflar var. Doğudaki her şeye razı olma haline kalsaydık pek çok teknolojik gelişmeden, aydınlanma dan mahrum kalırdık. Batının gelişme hızı da dünyanın küresel ısınmasına neden oldu.arayı bulmak gerekiyor sanırım.
YanıtlaSilEvet kitapta taraflı bir yaklaşım var. Ama yazar burada ''yaşlıların geçmişe özlem duyması'' olayına vurgu yaparak (bunu kendisi kitapta bu şekilde yazmış) kendiyle de alttan alta eğlenmiş bence. Batı'daki gelişmeleri de göz ardı etmemiş ama keşke biz de direkt almak yerine kendimiz bir şeyler üretseydik düşüncesinde diye anladım ben. Günümüzde Japonya dev ülkelerden ama baktığımızda gerçekten de kültür olarak tek tipleşmeye gidiyor gibiyiz tüm dünyada.
SilDoğu-Batı meseleleri hep karıştırmıştır kafamı. Merak ettim kitabı, alıntılar için teşekkürler. Keyif verdi.
YanıtlaSilRica ederim, yorumunuz için ben teşekkür ederim. :)
SilBir ara bu kitabı almak istiyordum, sonra unutmuşum. Güzelmiş içeriği de, alıntıları sevdim. Kapak da uyumlu ve güzel olmuş. 😊
YanıtlaSilEvet ben de en başta kapağını beğenmiştim doğrusu. :) Bir de bu yazardan 2022'de Nazlı Kar isimli müthiş bir roman okumuştum. Tuğlamsıgillerden ama çok akıcı ve hala tadı damağımda olan bir kitaptı kendisi. Onu da öneririm. :)
Silhımm okuduğun kitaplar hep daha iyiye doğru gidiyooo teşekkürler bu kitap için :)
YanıtlaSilRica ederim :)
SilAslında kendi toplumunda gördüğü eksiklikleri eleştirmiş ama tabi bunu yaparken gölgeyi yani diğer bir deyişle Asya'nın kendine has değerlerini övmüş. Çoğu insan kendi milletini ön plana çıkarmaya yatkındır sanırım.
YanıtlaSilKardeşimin hediyesi, teşekkür ederim :)
Batılılar huzuru bulmak için Doğuya geliyorlar. Bizse Batıya koşuyoruz. Sonuç olarak iki taraf da huzuru bulamıyor.
YanıtlaSilBilemedim :) Ama sanırım tam olarak katılmıyorum. Toplumsal yapı huzuru etkiliyor bence. Kişisel özellik, durum ve şartlar da etkili tabi. Mekana bağlı değil bence huzur ama o mekanın sağladığı şartlara bağlı.
Silzamanında doğu batıdan öndeydi devir tersine döndü. bu tarz kitaplarda sıkılırım galiba diye düşünüyorum belki ön yargıdır bu ama okuyasım gelmiyor eleştiri veya tarihsel kitapları
YanıtlaSilYazar aslında Batı gibi bir şeylerin öncüsü olmadıkları için kendi toplumunu eleştiriyor ama öte yandan kendi kültürünü övüyor da. Farklı bir yaklaşımla yapıyor bunu. Sıkça mecazlar kullanmış. Bu yüzden ilginç bulduğum bir kitap oldu benim.
SilÖzellikle 55. sayfadaki alıntı hem doğru hem güzel..
YanıtlaSilEvet bence de. Zaten kitapta yerinde tespitler olduğunu düşünüyorum. Oysa neredeyse yüz yıl önce yazılmış.
Sil