Ay'ın yarısı aydınlık, yarısı karanlık bu gece. Üzgünüm, düzgün bir fotoğrafım yok. Elimde olan fotoğrafı paylaşıp paylaşmamak konusunda bile kararsızım. Yazımın sonunda muhtemelen paylaşmamakta karar kılacağım. Hem zaten bir fotoğrafa da ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta Ay'ın kraterleri üzerine bilimsel bir makale yazıp ''hadi bakın bakın şu falanca noktasına bakın,'' diye okurlarımı yönlendirmeyeceğim. Ama... Bakın bakın sevgili okur, her gece ay gökte. Eğer bu yazıma birkaç gün içinde rastgelebilmişsen, sen de Ay'ı tam da benim bu gece gördüğüm şekliyle görebilirsin!
Fotoğraf konusuna değinmemin elbette bir sebebi var. Elimde uygun ekipman olmadığından hemen telefonumun kamerasına yöneldim haliyle. Ancak o animelerden fırlamış Ay, telefonumun kamerasında tost makinesinden fırlamış gibi çıkıverdi. Bu tabi biraz heves kırıcı bir andı benim için. Yine de bir arkadaşıma piksel piksel de olsa bir Ay fotoğrafı hediye ettim. ''Baksana, sanki evrenleri şaşırmış da, Göklerin Aykaranlığı veya onun gibi haşmetli duran bir isme sahip herhangi bir kurgusal evrende doğacağına yanlışlıkla bizim sıradan evrenimizde doğuvermiş ne fantastik bir Ay,'' yazmadım tabii ancak aklımdan geçen tam olarak buydu! Tabii piksel piksel çıkmış fotoğrafım pek inandırıcı görünmüyordu ama insan önce gözüyle görmeli. Güzel şeyleri mümkünse gözümüzle solumak bize yarar sağlayabilir. Hayata kısa bir ''vooaaa'' molası vermek diyebiliriz buna.
Ay'ı gördüğümde başım telefonuma gömülüydü. Hayır tabi ki, Ay'ı görmemden 0,5 saniye öncesi öyleydi. Sonra kafamı kaldırdım ve işte bahsettiğim o kısa vooaa an'ı. En çok neye voooaa'ladım biliyor musun? Ay'ın şekline. Sanırım bu sıralar Ay'dan en çok böyle yarısı aydınlık yarısı karanlıkken etkileniyorum. İşte, gerçek karizma budur. Yoksa her yanı ışıl ışıl bir dolunay olup ''bana bakın bana bakın'' demekte ne var... Yarı karanlık yarı aydınlık bu ay pek bir gizemli görünüyor. Karanlık yanını çözmeye çalışıyorum. ''Heeeyyy, sevgili Ay, orada ne var?'' Bu sanki arkasında hediye saklayan bir sevgiliyle konuşmak gibi. Acaba ne çıkaracak? Bir iki üç beş, gözümüzü yumalım. Ah dördü atladık...
Ay hiçbir sayıyı atlamıyor gibi. Eğlenceli bir oyun gibi yavaşça büyüyor ve ardından kocaman olup zirve noktasında alkışları topluyor, sonra küçülüyor ve ardından yok olup soluklanıyor. Birkaç günlüğüne hangi tatil beldesinde saklanıyor kim bilir?.. Geri geldiğinde mutlu görünüyor o ayrı. Belki onun da en sevdiği mevsim sonbahardır. Çünkü hava çoook güzel. En güzel havalardan.
Yılın en çok baharlarını seviyorum. Böyle kucaklayasım geliyor, asla bırakmayasım. Tabi öyle yapamıyorum, böylesi de daha iyi oluyor. Çünkü böylece, ona hunharca sarılamadığımdan, ben de soluklanıyorum ve ''ne güzel bir hava'' diyebilecek kadar aklım başımda oluyor. Ne güzel bir hava, ne güzel bir Ay... Ama bizi bu güzel havalar mahvetmesin hayır lütfen. İşe yok yere şiir bulaştırmayalım. Ben işe çocuk kitabı bulaştırsam olur mu? Olur sanırım.
Momo. Michael Ende'nin çok sevdiğim bir kitabı. Küçük büyük herkesler okusun istediğim, herkeslere bakın bakın işte bu güzel bir kitap duyurusunda bulunasımın geldiği kitaplardan. Momo küçük bir kız çocuğu. Ancak yaşına göre fazlasıyla bilge. Bilgeliği nereden mi geliyor? Yeteneğinden. Eşsiz bir yeteneğe sahip Momo. Yeteneğinin adı ''dinlemek.'' Çok iyi bir dinleyici olan bu küçük kızın etrafı hep kalabalık. Çünkü herkes dinlenmek istiyor. Momo'dan tavsiye isteyen çok. Momo pek konuşkan sayılmaz. Evet iyi bir dinleyici ama... Olsun! Yine de çok iyi tavsiyelerde bulunabiliyor. Nasıl mı? Bence... Momo'da da tıpkı yarısı karanlık yarısı aydınlık olan bu Ay'ın sihrinden var. İnsanlara kendilerini yansıtıyor. Böylece Momo'ya derdini anlatan insanlar aslında asıl tavsiyeyi Momo'dan değil, kendilerinden alıyorlar.
Bazen zihnimiz çok dolu olabiliyor değil mi? Ah! Biri beni duysun; belki, fantastik bir dünyadan gelen gizemli bir Ay ya da küçük bir çocuk, bana tavsiyeler versin! Hayır hayır hayır. Gizemli karakterler bile, görüyorsun ya, asla sana senin olmayan bir şeyi veremiyorlar. Erich Fromm'un Psikanaliz ve Zen Budizm isimli kitabında bu sorunsalla ilgili çok açık bir ifade geçiyor: ''...sana söyleyebileceklerim benimdir, asla senin olamaz.''
Peki o zaman... Benim olanı ben nerede bulacağım?!?!
Yarısı karanlık, yarısı aydınlık olan pek çok şey aslında ilham vericidir. Bir yerden sonra karanlık ve aydınlık, giz ve açıklık, iç içe geçer. Böylece aradığımız şeyler farklı biçimlerde bizim olur. Çünkü zaten bizimdir. Ay'ı ilham verici buluyorum. Özellikle de böyle yarısı aydınlıkta, yarısı karanlıkta gökte dikilirken. Ona baktığımda tam bir daire görüyorum; sadece bir yarısı uykuda, o kadar.
Sen günün hangi saatindesin bilmiyorum. Uykuya yakınsan, iyi uykular. Uyanmaya yakınsan, iyi aymalar.
Ama her zaman için hoşça kal.
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Sen de parla, parla küçük Ay!*
İlk cümlen doğrudan aklıma bir şarkı başlığını getirdi, bizim kuşak grubu çok sever ve söz ettiğim şarkıyı da... Muhtemelen duymuşsundur, biliyorsundur diye düşünmekle birlikte yine de yazmalıyım diye düşündüm:) The Dark Side Of The Moon-Pink Floyd.
YanıtlaSilVe ayrıca, yazın yine çok sevimli ve enfesti, okuru teslim almayı yine başardın:)
Pink Floyd ben de çok severim, efsanelerden ve zamansızlardan bence :) Teşekkür ederim öneriniz ve yorumunuz için :)
SilBu arada bir karışıklığa sebep olmim yazdığım albümün adıdır, içindeki şarkılara üst başlıktır yani:)
YanıtlaSilAnladım teşekkür ederim, bugün de gökyüzünü izlersem bu albümü dinlerim :)
Silsenin momo ya ihtiyacın yok ayolcum :)
YanıtlaSilAhahha, olsun yine de kendisiyle oturup sohbet etmek isterdim. O konuşmasa da olur :)) Ama belki de benim Momo'm bloğumdur, bilemedim :)
SilŞu an ne düşünmem gerektiğini bile bilemiyorum. Yazıyı okurken tek düşündüğüm ne etkileyici bir yazı olduğuydu. Bitirdim ve hala öyle düşünüyorum. Seninle aynı fikirde miyim değil miyim tam olarak emin değilim. Sözcüklere, cümlelere öyle takılı kaldım ki düşünmeyi unuttum sanırım. Seni okumayı özlediğimi fark ettim. Blog ziyaretlerine biraz daha vakit ayırmaya çalışmalıyım. Kalemine sağlık:) Bir de maşallah diyeyim de^^
YanıtlaSilYaaa teşekkür ederim mutlu oldumm <3 Ve hoş geldin :)
SilŞiir bulaştırsan da olurmuş. Orhan Veli severim ben :)
YanıtlaSilŞairler mutlu anlarında bile hüzünlü oluyorlar. Oysa çocuk kitapları mutsuz anlarda bile mutluluk nedeni veriyor bence. :)
Sil