14 Eylül 2023 Perşembe

Güzel Yaşam Kılavuzu - Antik Stoacı Sevinç Sanatı (William B. Irvine) | Kitap Yorumu

Yazar: William B. Irvine, Çevirmen: K. Orkun Çatık,
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Kitapta antik Yunan ve Roma uygarlıklarında etkisini göstermiş felsefi bir düşünce biçimi olan stoacılık anlatılmakta. Yazar dört kısma ayırdığı kitabının ilk bölümünde stoacılığın doğuşu ve serpilmesiyle ilgili bilgilere yer vermiş. Aynı zamanda bu ilk bölümde, Yunan ve Roma stoacıları arasındaki farkı görüyoruz. Yunanlı stoacılar için ''stoacı olmanın'' asli amacı erdeme ulaşmaktır. Ancak Romalı stoacılar için bu erdeme ulaşmanın bir diğer getirisi de ''dinginliğe ulaşmak''tır. Peki neden Romalı stoacılar bu bonus paketi felsefelerinin amaçlarının içerisine eklemiştir? Bu noktada elimizde kitabın yazarı olan William B. İrvine'nin çıkarımları var. Yazar bu çıkarımların günümüz insanının da Roma stoacılığındaki bu ''dinginliğe ulaşma'' halinin cezbediciliğine daha çok kapılıp stoacı felsefeye ilgi duymasında etkili olacağını düşünüyor. 

Erdemli olmak pek çok insan için havada kalan ve bir düşünce sistemini disiplinli olarak uygulayıp benimsemek için yeterli gelmeyen bir neden ne yazık ki. Günümüzde birine ''stoacı olursan erdemli bir yaşam sürersin'' dersek, kaç kişi söyleyeceklerimize gerçek manada ilgi duyardı? Bilinmez... Romalıların da bu nedenle stoacılıkta öne çıkardıkları asıl amacın dinginliğe ulaşmak olduğu düşünülüyor. Peki nedir bu ''dinginliğe ulaşmak?'' Aslında erdemli bir yaşam sürmek ile dingin bir yaşam sürmek birbirleriyle döngüsel olan durumlar diye açıklanıyor kitapta. Dingin olmak aynı zamanda erdemli olmak için de yardımcı bir hal diyebiliriz. İnsan dingin değilse; kaygılıdır, öfkelidir, mutsuzdur, kısacası aklı bulanıktır ve eylemlerine aklı değil, anlık ruh durumu yön verir. Örneğin saldırgan olur gibi. Ancak kişi dinginliğe ulaşmayı kendine amaç edinir ve eylemlerini anlık ruh durumlarıyla değil de ''aklıyla'' yönlendirirse, erdemli bir yaşam sürmek için de adımlar atmış olur ve böylece erdemli bir insan olma amacına da ulaşır. Çünkü eylemde bulunmadan evvel o eylemin nedenlerini, sonuçlarını, kendisine ve çevresine verebileceklerini, geçici mi yoksa kalıcı mı olduğunu, gerçekten isteyip istemediğini, istiyorsa onu neden istediğini vs gibi durumları düşünür. Yani aslında burada dinginlik ve erdemlilik derken ruhani soyut bir durumu değil, aklı kullanmayı ve gerçekçi olmayı kastediyoruz. Zaten stoacılığın ana prensibi de bu: Aklını doğru kararlar almak için kullanmak ve böylece dinginliğe ulaşmış erdemli bir birey olmak.


İlk bölümde stoacılık nedir, nerede nasıl doğmuştur bunları öğrendikten sonra kitabın ikinci bölümünden itibaren artık stoacılığı nasıl uygulayabiliriz yavaş yavaş bunları öğreniyoruz. Malesef ki antik stoacı filozofların pek azının stoacılığı ele aldıkları eserler günümüze ulaşabilmiş. Yazarın söylediğine göre bunlar da derli toplu değilmiş. Tabii bunu teyit etmek için kapsamlı bir araştırma yapmak da gerek, ki yazar da kitabın sonunda stoacılıkla ilgili kaynak önerisinde bulunuyor. Neyse efenim, kaynakların dağınık ve az olması nedeniyle yazar bu kitabında kendi öğrendiklerini derleme ve tabii bunu yaparken kendi görüşlerini de aktarma yoluna gitmiş.

Kitabın ikinci bölümünde stoacı psikoloji tekniklerini okuyoruz. Bunlar arasında olumsuzu canlandırma, kontrol ikilemi, kadercilik, nefsinden feragat etme, meditasyon yer alıyor. Şimdi bunlar nedir, ne değildir, nasıl yapılır uzun uzun anlatmayacağım. Merak edenler kitaba bakabilir. Burada söyleyeceğim bir diğer şey, aslında anlayacağımız üzere antik dönemdeki bu stoacı filozofların bir nevi psikolog da oldukları. Kullandıkları teknikler tabi ki kendi düşünceleriyle geliştirdikleri teknikler ve bunun ne kadar bilimsel olduğu tartışılır. Ancak bu kısımları okuduğumuzda günümüzdeki psikolojik tekniklerle de bazı durumların uyuştuğunu ve hatta stoacılık ne bunu bilmeden bile sıradan bir insanın bunları kendi başına uygulayıp yarar alabildiğini fark ediyoruz. İşte, bu kitapta bunu belli bir sisteme oturtarak bilinçli olarak yapmamız öneriliyor.

Kitabın üçüncü bölümünde stoacı öğütlere yer verilmiş. Bunlar Ödevler, Toplumsal İlişkiler, Hakaretler, Keder, Öfke, Kişisel Değerler, Sürgün, Yaşlılık, Ölmek, Stoacı Olmak başlıkları altında incelenmiş.

Kitabın dördüncü ve son bölümünde ise günümüz dünyasındaki stoacılık ele alınmış ve bunu nasıl revize edip diriltebiliriz buna değinilmiş. Bu bölümün en sonunda da, dediğim gibi, stoacılıkla ilgili kaynak önerilerine yer verilmiş.


Bu kitabı bana baya evvel bir arkadaşım ödünç vermişti. Bu arada kitapları ödünç alıp yok edenlerden değilim yanlış olmasın. Ancak kitaba bir türlü kafamı veremiyordum. Kitabın dili oldukça akıcı ve anlaşılır aslında. Bilimsel veya teknik bir metin gibi kaleme alınmamış. Kitabı okurken sanki yazar benimle sohbet ediyormuş gibi hissettim. Ancak yine de kitabı bir türlü okuyamıyordum işte. Ağustos ayının ortalarında kitaba bir kez daha başladım çünkü artık ödünç aldığım arkadaşıma teslim etmem lazımdı bir zahmet. Bu sefer kitap aktı gitti. 

Kitaba başlarken zaten kitabı beğeneceğimi hissetmiştim. Bu kitabı bana veren arkadaşım kitabı okuduğu sıralarda benim tam bir stoacı olduğumu bana söylemişti. :) Stoacılar belki başta karamsar gibi görünebilirler; ancak sadece gerçeği dile getiriyorlar. Kendimi kandırmayı sevmem. Bu nedenle de çoğu durumda kendimi kandıracağım eylemleri hemen anlıyorum. Bir şeyi yaparken o şeyin akla uygunluğuna, bireysel ve toplumsal yararına da önem veririm. Her ne kadar bağ koparma konusunda kendi içimde savaşlar versem de, yapmam gereken şeyleri yaparım. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığının hep bilincindeyimdir. Yani özetle, evet, stoacılığın ne olduğunu bilmeden bile ben bir stoacıydım. Bu nedenle de kitaba karşı ek bir merakım vardı. 

Bu arada yazımın taaa en başında da söylediğim gibi bu ne bir din, ne de bir inanç sistemi. Yalnızca felsefi bir düşünce. Her ne kadar kitabın yazarı, stoacı düşünce biçimine insan toplamaya çok hevesli gibi görünüyor olsa da, ben özellikle de hızla değişen ve bolca çeşitlilik barındıran günümüzde kendimizi ''doğrusu budur'' diyerek tek bir düşünce sistemine bağlamamızın çok da doğru olduğunu düşünmüyorum. Kendimize illa ''ben buyum'' diye bir ad vermek zorunda da değiliz. Kaldı ki bence her insan öyle ya da böyle biraz stoacı, biraz hedonist, biraz da kiniktir. (Tamam kinik (çilecilik) bulmak çok da kolay olmayabilir...) Yani bir felsefi görüşün veya direkt herhangi bir görüşün, olduğu gibi tümüyle benimsenmesi gerektiğini düşünmüyorum. Kaldı ki bunun doğru bir yaklaşım olduğunu da düşünmüyorum. O görüşün bize uygun tarafları varsa, o kısımları hayatımızda uygulayabiliriz. Diğer yandan, insan değişen dönüşen bir varlık. Şu anki benliğimize uygun gelen bir şey, beş yıl sonra gelmeyebilir. Bu yüzden ''ben Stoacıyım!'' demenin veya dememenin marifet olmadığını; asli olanın, olabildiğince iyi hissettiğimiz bir yaşam sürmemiz için bize neyin uygun olduğunu bulmamız olduğunu düşünüyorum. Kitabın sonunda yazar da benim bu görüşümü destekleyici ifadeler yazmış. Yani bize en uygun olan başka bir felsefeyi de hayat felsefemiz yapabileceğimize değinmiş. Ancak ben genel olarak, direkt bir felsefeyi komple odak noktamız yapmamız gerektiğini düşünmüyorum. 


Özetle, benim ilgiyle okuduğum bir kitap oldu. Stoacı pratiklerin yaşamımızı gerçekten de kolaylaştırabileceğini düşünüyorum. Bunları dediğim gibi ''bu budur'' diye direkt benimsemek zorunda da değiliz ama ihtiyaç duyduklarımızı derleyip kendi felsefemizi oluşturabiliriz. Zaten antik çağlarda felsefe okulları da böyle kuruluyormuş çoğu zaman. Filozoflar başka felsefe okullarındaki kafalarına yatan kısımları derleyip yeni bir felsefi görüş oluşturuyorlarmış. Hatta stoacılık bile böyle oluşan bir düşünce biçimi. Melez bir felsefi sistem yani. Bizler de sadece hayat felsefemizi oluşturmak için de değil, yaşamda herhangi bir konudaki duruşumuzu belirlemek için ortaya koyduğumuz koşullarda da böyle melez sistemler geliştirebiliriz. Bizi engelleyen yok. Zaten düşünceler de böyle büyüyüp gelişirler diye düşünüyorum. Kitapta stoacılığa dair bilgi edinmemin yanı sıra, stoacı filozoflara dair de ilginç bilgiler öğrendim. Sadece bunları okumak bile güzeldi benim için. Sanki ben yazarla sohbet ederken o filozofların hayaleti de bir selam verip gittiler gibi hissettim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

Romalı hatip, siyasetçi ve filozof Cicero'nun da dediği gibi Sokrates, "felsefeyi göklerdeki yerinden aşağı çekip insanların kurduğu şehirlere indirmiş, evlere sokmuş ve hatta felsefeyi insanlara hayat, ahlak, iyi ve kötü olan üzerine sorular sormaya mecbur bırakmıştır." (Sayfa 19)


''Stoacı dinginlik daha çok, keder, öfke ve endişe gibi olumsuz duyguların yokluğu ve neşe gibi olumlu duyguların varlığı ile tanımlanan, psikolojik bir durumdur.'' (Sayfa 38)


"Talihin sunduğu armağanlardan faydalanmak ama onlara köle olmamak" konusuna dikkat etmemiz gerekir. (Sayfa 77)


''Marcus Aurelius'a göre güzel yaşamanın yolu, değeri gerçekten değerli olana vermekten, değerden yoksun olana karşı da kayıtsız kalmaktan geçer. Şeylere değer biçmek elimizde olduğuna göre, diye devam eder Marcus, güzel yaşamak da elimizdedir. Genel anlamda Marcus'a göre, pek çok acıdan, keder ve endişeden (şeylerin değerini doğru biçerek) doğru kanaatleri edinmek suretiyle kaçınabilir, stoacıların ulaşmaya çalıştığı dinginliğe de bu sayede kavuşabiliriz.'' (Sayfa 86)


''...şikâyet etmeyi bırakmak, nazik ve dürüst olmak, hitabında ve tavırlarında ılımlı olmak ve "kendini bilerek" hareket etmek de yine elimizde olan şeylerdir. Marcus Aurelius, bu niteliklerin (karar vermemiz halinde) hemen şu an bizim niteliklerimiz olabileceğini ifade eder.'' (Sayfa 86)


''Hiçbir şey, manasızca yapılmaya değmez.'' (Sayfa 87 - Marcus Aurelius)


''Genel itibariyle bir şeyi elde etmek için sıkı çalışırız çünkü o şey olmazsa perişan olacağımızı sanırız. Problem şudur: Bazı şeyler olmadan da gayet güzel yaşayıp gidebiliriz fakat onlarsız yaşamayı denemediğimiz sürece bunların neler olduğunu bilemeyiz.'' (Sayfa 103)


''Seneca, karşısındaki ne kadar kötü durumdaysa yapıcı eleştiriye o denli kapalı olacağını not düşer.'' (Sayfa 112)


''Marcus Aurelius da her yaptığımızı incelememizi, o şeyi yapma nedenlerimizi belirlememizi ve her ne yapıyorsak onunla varmak istediğimiz sonucun bizim için taşıdığı değeri düşünmemizi tavsiye eder. Bizi harekete geçirenin aklımız mı yoksa başka bir şey mi olduğunu sürekli sorgulamamız lazımdır. Akılla hareket etmediğimizi tespit edersek hareketlerimizi yönetenin ne olduğunu sormamız gerekir. Bir çocuğun ruhu mu? Bir zorbanın ruhu?'' (Sayfa 113)


''Sonuç olarak, cahilin cahillik etmesi karşısında hayrete ya da şaşkınlığa kapılıyorsak, suçu başkasında değil kendimizde aramalıyız: Bunun olacağını zaten beklemeliydik.'' (Sayfa 130 - Marcus Aurelius)


''Öfkelenmek, değerli vaktin boşa harcanmasıdır.'' (Sayfa 151 - Seneca)


''...başkalarını memnun etmeyi hedeflersek kendimizi mutlu etme özgürlüğünden mahrum kalırız. Yani, der Epiktetos, kendimizi köle etmiş oluruz.'' (Sayfa 158)


Seneca, "insan kendini perişan olduğuna ikna ettiğinden dolayı perişandır," der. Bu yüzden şu öneride bulunur: "Eski acılarınıza yakınmakla ve şu nağmelerle artık işiniz kalmasın: 'Benim çektiğimi kimseler çekmemiştir. Ne çilelere, ne kötülüklere katlandım ben!' Hem zaten "sırf bir zamanlar mutsuzdun diye mutsuz olmanın ne anlamı var?" (Sayfa 212)




12 yorum:

  1. İlginç bir kitapmış. İnsan dinginse ve kaygılarından uzaksa tabi ki daha huzurlu olur. Günümüzde zor biraz, başkalarıyla yaşıyorsak dingin kalmak mümkün değil, yalnız olunca daha mümkün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet başkalarıyla bir aradayken dinginliği yakalamak gerçekten zor. Ne zaman o hisse erişebilsem bir bakıyorum ki o his bir anda kuş gibi uçup gitmiş ve ben yine bir şeylere sinir olmuşum. :) Bunun dışında aklı merkeze alan bir felsefe olmasını sevdim. Hayata böyle bakmak çok daha iyi.

      Sil
  2. Bu tip kitapları pek okuyamıyorum, kitaptan öğrenip uygulama bölümü ise daha da zor. Ben bu sefer pas geçiyorum. Keyifli okumalar, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet uygulama kısmında ben de başarısız olabiliyorum. :( Çünkü çok fazla liste halinde öğreti veriyorlar ve yazımda da dediğim gibi daha en başta ben kalıp gibi o bilgiyi alıp kullanmak istemiyorum. Bu da işi daha da zorlaştırıyor ve boş veriyorum. :)
      Yorumunuz için teşekkür ederim :)

      Sil
  3. hımm okumadım sevdim okuyabilirim staocı da oluruz yaniii gerekirseee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence okursan sevebilirsin, ilginçti ve senin ilgini çekebilir diye düşünüyorum :)

      Sil
  4. Bu tür kitapları okumak zordur ama ben severim, felsefe sevdiğim için ilgimi çeker:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç olması ayrı, bir de teknik bir dili yok. Kolayca anlaşılabileceğini düşünüyorum. Okursanız iyi okumalar dilerim. :)

      Sil
  5. Tam bir stoacı mısın şimdi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önceden yarımdım, şimdi çeyrek oldum. Ekonomi beni de etkiledi :) Espriler espriler.

      Sil
  6. Ben biraz düşüneyim, ilk bakışta beni çok çekmedi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani evet, konuya ilgi duymadan okunursa bitmeyebilir kitap. Bu tip kitaplarda konunun ilgi çekmesi gerekiyor.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.