Kitap: İyilik ve Kötülük Okulu - Soman Chainani (Doğan Çocuk) |
Herkese merhaba. Bu yazımda eylül ayı etkinliğinin son on sorusunu yanıtlayacağım. Yüreğimin İklimi bloğunda yer alan tüm soruların toplu halde bulunduğu yazıya şuraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. O halde başlayalım.
21-Şu an okuduğun kitaptan, dinlediğin şarkıdan, izlediğin filmden bir replik paylaşır mısın?
Tamam, siz isteyin yeter ki.
Kitap:
''Beklenti tuhaf bir şeydir.'' (İnsanlar, Matt Haig - Sayfa 51)
Film:
+ Geleceğimi büyük bir tren istasyonunun bekleme salonunda görüyorum. Dışarıdaki kalabalık insan topluluğu, beni görmeksizin geçip gidiyor. Hepsinin acelesi var, trenlere ve taksilere biniyorlar. Onların gidecek bir yerleri, buluşacakları birileri var. Ben öylece orada oturuyorum.
- Neyi bekliyorsun Adele?
+ Bana bir şeyler olmasını bekliyorum.
La Fille Sur Le Pont\ Köprüdeki Kız (Patrice Leconte, 1999)
İşte, filmi şurada da yorumlamıştım.
Şarkı:
Tame Impala - Lost in Yesterday çevirisi için tıklayabilirsin.
Klibini izlemek için tıklayabilirsin.
22-Fobin var mı?
Böcek. :(
Küçükken anneannemlerde kalıyordum ve onların bir dönem böyle bir sorunu vardı. Gece kalktığımda böcekle karşılaşmak hoş değildi ve o zaman birini de uyandıramazdım. O yüzden sessizce yatağıma koşmak dışında yapacağım bir şey kalmıyordu geriye. Ama bu bende gerçekten travma yarattı, çünkü evde büyük veya küçük hiç fark etmez böcek görmeye bugünümde hiç tahammülüm yok. Ama altını çiziyorum, evde. Böceklere sempatim tabi ki yok ama doğa onun evi, benim evim de benim evim. Herkes yerini bilecek! Tamam...
23- Yarın kendini daha iyi hissetmek için bugün ne yapabilirsin?
Plan. :) Bugün plan yapıp yarın ona sadık kalırsam, yarın günün sonunda daha iyi hissedebilirim. O halde yapayım.
24- Nelere şükrediyorsun?
Her şeye. Barındığım, beslendiğim ve daha başka temel ihtiyacımı rahatça karşılayabildiğim her şeye. Sonra, güzel bulduğum her şeye. Gökyüzüne, yeryüzüne. Varoluşa ve varlıklara. Bunları görebilmeme, duyabilmeme, hissedebilmeme. Kulağa fazla minnettar mı geldi? Hayır değil. Susuz veya elektriksiz, evsiz veya besinsiz, maddi dünyaya veya manevi boyutun güzelliklerini algılamaya kör sağır kalalım bakalım, nasıl yoksunluk çekeriz. İşin ilginç yanı, ben küçüklüğümden beri böyle şükrederdim, teşekkür ederdim.
Hem size spritüel bir bilgi vereyim, neye inanırsanız veya inanmazsanız inanın, işte, teşekkür etmek iyidir. Bolluk getirir. Aynı zamanda psikolojik bir deneyim de ekleyeyim. Teşekkür ettikçe, teşekkür edecek daha çok şey bulursunuz.
Bunun dışında büyüdükçe şükrettiklerimin yanına bir şey daha eklendi. Sahip olduğum en temel şey: Varlığım için de teşekkür ederim ben.
Hadi dene, sen de teşekkür et.
Hepimiz varoluşun bir parçasıyız. Varoluşta biçim bulmuş varlıklarız. O yüzden varoluşa şükretmeli ve teşekkür etmeliyiz diye düşünüyorum. Ki bir beklentimiz olmadan da şükretmeliyiz. Bu benim için çok doğal bir şey. Neden illa şuna sahip olursam minnettar olurum diye düşünürüz ki zaten? Bunu oldum olası anlayamamışımdır. Evet, o zaman da yine minnettar oluruz, olalım. Ama her şekilde minnettar bir kalbe sahip olabiliriz zaten. Çünkü zaten, sahibiz. Bir kalbe ve o kalbi çarptırabilecek bir sürü şeye. Neden bunun için, diğer istediği her şeyi deneyimlemesine olanak veren en en en temel şey için, teşekkür etmekle işe başlamaz ki insan en başta. Neyse, yani, bunu anlayamam. O yüzden lafı uzatmış bulundum. Bence şükür ve teşekkür (ki ikisi aynı kökten geliyordu sanırım emin değilim) çok önemli şeyler.
Eski bloğumda yazdığım Mutluluk Yazıları başlıklı yazı dizimde bir keresinde şöyle yazmıştım: ''Mutluluk teşekkür etmek gibi bir şeymiş.''
Şükrettiğimde daha iyi hissediyorum. Bu yüzden bana kendimi güzel hissettiren her şey için şükredebilirim. Peki güzel... güzel tanımımın kapsamı nedir?
Bazen kötü bir olay yaşadığımda, sonunda acı çeksem bile, benliğim daha genişlemiş hissederim. Daha sakin, daha duru hissederim. Bu da bana kendimi güzel hissettirir mesela. Bu nedenle bazen bir zamanlar çok istediğim bir şey olmadığında da teşekkür ederim. Bir zamanlar içim çıkarak ağlamış ve anlamış olduğum için bile teşekkür edebilirim. Elbette içim çıkarak ağlamak istemezdim ama bir kere ağladım ve elimde bir şeyler var artık. Algım genişledi; bu nedenle kös köslemeyi bırakıp öğrendiklerim için teşekkür edebilirim değil mi? Korunduğum için teşekkür edebilirim. Tek başına olsam da, yalnız hissetmediğim için teşekkür edebilirim. Gökyüzü bu kadar mavi veya bu kadar yıldızlıyken, teşekkür edebilirim. Tüm bu şeylerin bana hissettirdikleri için teşekkür edebilirim. İşte, benim güzel tanımım bu. Duru hissetmek. Hatta bana bazen şöyle gelir; sonsuzluk, diye düşünürüm, belki de sadece varoluşa minnettar kaldığımız o anlarda gizlidir.
25- Seni yüksek sesle ne güldürür?
Hiç bilmiyorum. Sağım solum belli olmaz benim. :)
26- Canın yansa bile doğruyu söyler misin?
Yani bu soruyu tam anlayamadım. Kime doğru söyler miyim? Başkasına mı, kendime mi? Başkasına doğruyu söyleyeceksem niye benim canım yanıyor? Her neysem efenim. Anladığım kadarıyla bir yorum getirerek cevaplamaya çalışayım dilimin döndüğünce. Ah pardon, klavyemin döndüğünce.
Kendime karşı zaten istesem de yalan söyleyemiyorum. O eşiği malesef ki geçeli oldu bir süre. Kaldı ki gerçek bugün ağlatır, yalan yarın veya yarından da yakında mantığına sahibim. Canım yanacaksa şimdi yansın, geçsin. Sonra uğraşamam. :) O yüzden kendime karşı dürüstüm, ne olursa olsun.
Başkasına karşı tamamen dürüstüm diyemem. Yalancıyım da diyemem. Ama bazen yalan söylemesem de, hiçbir şey söylememe yoluna gidiyorum. Sanırım, doğruyu söylemediğim için bu sessizliğim de biraz yalandan hallice oluyor. Bilemedim.
27- Uyuyamadığın zaman ne düşünürsün?
Tarot videosu izliyorum. :) Ama hayır gülme veya yuhalama lütfen. Tarot becerimi geliştirdi bu alışkanlığım. Yoksa ne yapayım yani? Boş boş düşünmekten iyidir.
28- Utanç verici bir anda arkadaşına nasıl yardım edersin?
Aklıma spesifik bir örnek gelse net yanıt verebilirim sanırım ama şu an için ben de yuvarlak hesap ortaya bir şeyler söyleyeceğim. Bu utanç verici olay muhtemelen minicik bir şeydir. Başkaları için dev gibi gelen ama aslında minicik olan utanç verici olayları ''başkaları yaşadığı takdirde'' hiç öyle bir şey yaşanmamış gibi yapıyorum. Arkadaşımın başına gelse yine aynı taktiği kullanır ve etrafa bu olay çok doğal bir şeymiş gibi pazarlarım. Kimse de bir şey diyemez. Dedi mi? En olmadı ölümcül bakışımı atarım. Yine kimse bir şey diyemez.
29- Hayattan en son neyi öğrendin?
Bilmiyorum, her gün bir şey keşfediyorum. Ben olmak çok zor... En sonuncu neydi acaba? Hımmm, çok da şey etmemek lazım ve canım kendim durumlarını içselleştirmeye yaklaştım galiba. Bunu herkes lafta güzelce söyler de, gerçekten algılar mı şüpheli. Ben öyleyimdir mesela. Başkasına bilge, kendime kör sağır dilsiz. Amma yeter. O yüzden de, hayatta benden daha önemli bir şey yok. Bir şey olacağı da yok. Ben varım ve en büyük şey bu. Başkalarının davranışları ve düşünce yapısı başkalarını ilgilendirir. Bunu sadece özel hayatım özelinde de söylemiyorum. Bazen toplumdaki bazı anlayışlar beni yıpratacak ölçüde etkiliyor. Bu nedenle sadece kendi çabamla düzelmeyecek olayları kafama takmamaya niyet ettim. Bencilce mi geldi? Hayır. Ben sadece ben'cil yaklaşacağım. Yoksa höt zötle, ayrışmayla, karşıdaki kişilerin anlayamayacağı anlayışlı ve sabırlı bir dille veya anlayacağı öfkeli tutumlarla bir yere varmak zor değil, malesef imkansız. Her şeyi de dert edemeyiz kendimize. Üzgünüm ama gerçek bu. İşte acı ama gerçek bir şeyi söyledim (bakınız 26. soru).
Özel hayatım için zaten bu algılayışım dibine kadar geçerli. Dönelim 21. soruda yazdığım alıntıya. Ne diyordu Matt Haig'in İnsanlar'ında: ''Beklenti tuhaf bir şeydir.'' O nedenle ne yapmalıyız? Sadece kendimizden bir şeyler beklemeli veya sadece kendimize yönelik beklentilere yüzde yüz güvenmeliyiz. Yüzde yüz detayı da önemli bence. Araya küsuratlı rakam karışınca aklımız bulanabiliyor ve başkalarının çok da ihtiyacımız olmayan düşüncelerini kendi düşüncelerimiz sanabiliyoruz. Bu nedenle kendimize yüzde yüz güveneceğimiz şekilde kendimizi eğitmemizin kendi yararımıza olacağına inanıyorum.
Öğrendiğim en en en son şey ise drama yapmaya veya bir şeyleri romantize etmeye gerek olmadığı. Gerek olmayan şeyler üzerinde durmak yerine, başrolünde bizim olduğumuz şeylerin üzerinde durmak da muhtemelen yararımıza olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuyu uygulama aşamasında başarıya götürürsem yine üç beş kelam ederim diyerek burada... -kestik-
30- En son dinlediğin podcast nedir?
Podcast dinleme alışkanlığım yok. Öneri alabilirim.
Eveeett. Böylece etkinliği tamamlamış bulunuyorum. Yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkürler.
Hoşça kalın.
:)
Eylül 2023 Challenge (varan 1) okumak için tıklayabilirsin.
Eylül 2023 Challenge (varan 2) okumak için tıklayabilirsin.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
Plan yapıp da plana uyumazsam işte o zaman moralim bozuluyor :)
YanıtlaSilBen plan yapacağım zaman kendime çok yükleniyorum sanırım. Bir güne üç aylık plan yazıyorum, abarttım tamam. :) Ama yani, plan işini de abartıyorum. Sonra dediğiniz gibi yarısını yapamamış oluyorum ve plan yapmayı bırakıyorum. Oysa uygulanabilir planlarla başlayıp kademeli olarak artış yapmak daha gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef olacaktır kişi için.
SilYanıtların bütünü güzeldi, okur için keyifli bir okuma oldu yine... 29. sorunun son paragrafı muhteşem. Ve sana çok yakışıyor. Başardın aslında, önündeki yol uzun, bu farkındalık sen yürümesen, bazen takılıp düşsen de... her seferinde elinden tutup götürür seni:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Madem buradayız ve tek yol ne şekilde olursa olsun ileri, o halde ilerlerken görebildiğim kadar çok güzel şey görmeyi seçiyorum ben. Yoksa insan önüne baka baka da yürüyebilir yani. Ama mantıksız olur bu muhtemelen. Yaşamak adil bir eylem değil ama yaşam güzel. O halde yaşamak olayını da elimizden geldiğince keyif verici hale getirebiliriz. Kimse için bile değil, en başta kendimiz için. Çünkü insanın kendini geliştirebildiği oranda başkalarına da yarar sağlayabileceğini, bunu amaç edinmese bile, düşünüyorum.
SilEvde böcekten rahatsız olmayan yoktur diye düşünüyorum. Ben özellikle kakalaktan nefret ederim.
YanıtlaSilEvet bence de rahatsız olmayan yoktur... Herhalde??
SilBöcükler ortak fobimiz, annelerde bu fobi yok ama, onu gözlemledim :)
YanıtlaSilEvet gerçekten öyle. Anneler pek çekinmiyor böcüklerden. :) Ama ben genelde babaaa diye çığırırım. :)
SilÇok teşekkür ederim katılımın için. Beklentisiz yaşamak bence de NO PROBLEM demek:)))
YanıtlaSilTarot kartlatrı o kadar çok ki, işin içine bende girmek istiyorum ama konuyu detaylı bilmiyorum. Bu konuda detaylı bir yazı beklerim senden varsa da yazın link verirsen okurum.
Teşekkür benimde çok kullandığım bir olay, sağol, teşekkür ederim, hayırlı işler dilimden dökülen kelimelerdir.
Ne demek rica ederim. Gerçekten keyif aldığım bir etkinlikti, çok sevdim. Etkinliği düzenlediğiniz için ben de size teşekkür ediyorum. :)
SilEvet bence de beklentiden ziyade amaç sahibi olmak lazım. Beklenti olunca başkalarına bağlı kalıyorsun.
Tarotu ben çok fazla dağınık dağınık oradan buradan öğrendim. Üç dört yıldır çok ilgimi çekiyordu ama anca geçtiğimiz yaz kendime ilk kez klasik tarot destesini aldım. Böylece de pratikler yapmaya başladım. Destelerin içinde de küçük bir kitapçık çıkıyor. Hangi kart ne anlama geliyor yüzeysel tanımlaması var ama dediğim gibi sadece yüzeysel bilgi bu. İnternette de genelde yüzeysel bilgi var. Ama tarot biraz da sembol okumaya giriyor. Tabi yorumcu da önemli. Hatta yorumcu en önemli şey. Mesela başkasına bakarken de bence tarot bakılan kişi değil, direkt tarotu bakan kişi kart seçmeli. Hem kartlar da kirlenmez. :) Bir de bu konuları araştırmak ve ilgili olmak lazım. Çünkü detayları ve felsefesi güzel. Kartların hepsinin derin anlamları var. Sembolleri incelerken ben kendim de yeni şeyler keşfediyorum. Bu konuda genel bir yazı yazar mıyım emin değilim ama belki bir ara yazabilirim. Yine de söz vermeyim.
Bu arada tarot falı deyince alt enerjiler vs aklınıza gelmesin. Bunu yapan vardır belki ama bu öyle bir şey değil. En azından ben sadece sembollere ve enerjiye odaklanıyorum. Enerji olayı da var bu arada gerçekten. Bunu kartlar elinizdeyken hissediyorsunuz. Mesela bir kart düşmek istiyorsa mutlaka ama mutlaka düşer. Bir de sadece sizinle ilişkili konulara bakmak mühim bence. Falanca kişilere bakınca tarotu okuyan kişinin enerjisi düşüyor, meditasyon vs ile dengelemek lazım. Ben başkalarına bakınca yorgun oluyordum. Bunu meslek olarak yapanlar (ki dediğim gibi aklınıza direkt ''falcılar'' gelmesin, gerçekten iyi okuyucular var) nasıl dengeleniyor bilemiyorum. Bunun dışında kartların felsefesini seviyorum ve benim de spritüel konulara yatkınlığım olduğunu düşünüyorum.
Elimde şu an manga tarot ve klasik tarot olmak üzere iki deste var. Çok güzel bir sürü başka desteler de var. Gerçekten tasarım işi olan bir sürü güzel çizimli desteler var, internetten bakabilirsiniz. Kartlar aynı tabi ama sembolizma farklı ve semboller değişince hikaye de çeşitleniyor. Ama başlangıç için klasik desteyi öneririm. Ana mantığı anlamak açısından.
Teşekkür etmek bence mühim bir şey. En başta nezaket açısından. :) Ama bazı insanlar sık kullanmazlar... Biz kullanalım. :)
Teşekkür ederim açıklama için
SilNet önerilerde bulunamadım ama rica ederim.
SilChallenge ya da mim okumayalı epey olmuş. Cevaplarını okurken özlediğimi fark ettim. Arada böyle etkinlikler yapmalı :))
YanıtlaSilEvet değil mi, ben de çok seviyorum böyle ortak ve sorulu etkinlikleri :) Eğlenceli oluyor. Sohbet ediyormuşum gibi hissediyorum. Ve evet, bence de keşke daha sık olsa :)
SilÇelıncı ilk tamamlayan kişi olduğun için seni tebrik ediyorum canım. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Ben de sizi ve diğer katılımcıları tebrik ederim. Uzun ve güzel bir etkinlikti :)
Silvarlığına biz deee teşekkür ediyoruuuz :)
YanıtlaSilAhahah, çok tatlısın teşekkür ederim <3
Sil