10 Eylül 2023 Pazar

Dancer in the Dark (Karanlıkta Dans) | Film Yorumu


Yönetmen: Lars von Trier

Senarist: Lars von Trier

Yapımı: 2000 


Sadece Björk'ü dinlemiş olduğum için bile bu filmi beğendim.

Bu kadar dermişim...

Hayır hayır, dur gitme;

Dahası var!


Kaynak: Pinterest

Selma Jezkova (Björk) ABD'de göçmen olarak yaşayan genç bir anne. Fabrikada çalışarak kazandığı parayla bir yandan geçinmeye çalışıyor, diğer yandan oğlunun ameliyatı için para biriktiriyor. Selma'nın genetik bir göz hastalığı var. Kendisi yavaş yavaş kör oluyor. Oğlunun da kendisiyle aynı kaderi paylaşmaması için dişiyle tırnağıyla elinden geldiğince çalışıp ameliyat parası biriktiriyor.

Selma'nın küçük dünyası aslında göründüğünden çok daha geniş. Müzikallere bayılıyor, hatta onun için dünya kocaman bir sahne. Sıkça düş dünyasına dalıyor ve kendisini bir müzikalin içinde buluyor Selma. Gerçek hayatta söylemediği şarkılarını, hayallerinde özgürce haykırıyor. Ancak bu müzikal sevdası sadece hayallerle de sınırlı değil onun için. Hep hayalini kurduğu sahnede yer almak için başrolü canlandıracağı bir müzikalin provalarına gidiyor.

Ancak bir gün, rüzgar tersten esiyor ve Selma biriktirmek için tüm hayatını adadığı oğlunun ameliyat parasını kaybediyor. Filmin ikinci yarısında Selma'nın komşusu tarafından iftiraya maruz kalmasının etrafında gelişen olayları izliyoruz.


Selma, çocuk yüreğine sahip bir kadın. Hatta filmi izlemeden evvel Björk'ün bu filmdeki fotoğraflarını gördüğümde filmin ana karakterinin bir çocuk olduğunu düşünmüştüm. Filmi izlerken bile ana karakterin onlu yaşlarda bir oğlunun bulunmasını garipsemiştim doğrusu. Çünkü Selma çok genç görünüyordu. Film aktıkça ve bu karakterin tepkilerini izledikçe bu gençlik büyüsünün nedenini anladım. Her ne kadar filmin daha konusunda bile bir annenin oğlu için yaptığı fedakarlıklar ön plana çıkarılsa da, aslında filmin üstünde durduğu ana nokta Selma'nın varlığıydı. Sadece tek bir karakter üzerinden film yapılmış evet. Ana karakter Selma. Hatta konu da Selma. Selma'nın yaşadıklarını izliyoruz; ancak bu karakterin etrafında gelişen tüm olaylar, aslında biz izleyenlerin Selma'yı anlayabilmesi için sadece birer araç.


Bu rolü Björk'ten başka birisinin canlandırabileceğini gerçekten düşünemiyorum. Başka birisi de bu rolü canlandırabilir miydi, evet. Kesinlikle evet, teknik anlamda değerlendirirsek başarılı da olabilirdi. Ancak ruhuyla bütünleşemezdi. Selma rolünü oynardı; Selma olamazdı. Bazı insanlar yeteneklerini kullanırken onları izleyenlere tüm evrenin varlığını gösteriyor sanki. Björk de benim için bu özel insanlardan birisi. O, şarkı söylemeye başladığında onu dinlememenin imkansız olduğunu düşünüyorum. İster ünlü bir yıldız olan Björk olsun, ister Selma; öyle derinlerden söylüyor ki şarkısını, sesinin tınısı sanki kalbimin damarlarını titretiyor. İçimdeki kara delikler dönüyor dönüyor dönüyor ve etraftaki gereksiz her şeyi yutarak beni o an'daki bu eşsiz sesi dinlemeye hazırlıyor. Üstelik bunların hepsi hemen aynı anda gerçekleşiyor. Gerçekten eşsiz bir yetenek.

Bu bakımdan bu filmin karakter odaklı bir film olduğunu ve bu karakteri Björk dışında birisinin bu kadar nokta atışı canlandıramayacağını düşünüyorum. 

Hele o son sahne. O sahne...

Spoiler yok.

İlgisini çekenlere filmi öneriyorum.

:)


Dancer In The Dark (Soundtrack) dinlemek için tıklayabilirsin.


Not: Bu filmi izledikten sonra balkona çıkıp şehrin ve yıldızların ışıkları eşliğinde Björk'ün çok sevdiğim bir performansını dinledim. Size de açık bir alanda -filmin müziklerine ek ve küçük bir tavsiye olarak- ''gözleriniz kapalı bir şekilde'' bu parçayı dinlemenizi tavsiye ederim. Dinlemek için tıklayabilirsin.




10 yorum:

  1. joga piki teşekkürler, iyi müziksiyen hıhıms :) film de iyi ivit. trier tartışmalı yönetmen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk Joga'yı dinlemiştim Björk'ten. Dinlediğimde öylece kalakaldığımı hatırlıyorum. Özgün birisi olduğu bir gerçek. Sadece müziği de değil, albüm kapakları vs de fazlasıyla özgün. Bunun bir sebebi de küçük yaşlardan beri müzikle iç içe olması muhtemelen. Bir de onu bir kez dinleyen biri ismini unutsa bile sonra bir daha dinlediğinde 'aaa ben bu sesi biliyorum' der. Kelimelere vurgu yapa yapa söylüyor şarkıları. Bir nevi imzası olmuş. Film de güzel. Yakında (umarım) bu yönetmenden bir filmin daha yorumu gelecek. :)

      Sil
  2. Çok ilgimi çekti. İnsanın dünyanın griliğine duvar ördüğü filmleri seviyorum. Çünkü gerçek hayatta çok fazla zorluk ve üzüntü var. Bu tür filmleri izleyince ilham alıyorum ve çabalayabilmek için kendimde güç buluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama bu film o filmlerden değil. :) Muhtemelen içini çok daha fazla karatır baştan uyarayım. Üzücü bir film.

      Sil
  3. Merak ettim. En kısa zamanda izleyeceğim. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. O kadar güzel yorum yazmışsın ki, izlesem mi dedirtti bana. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana kalırsa izleyin, ben beğendim. :) Ama farklı bir film ve farklı bir karakter bunu da aklınızda bulundurun izlerseniz. Yeri gelecek karaktere gıcık kapacaksınız. :) Sonra üzülmeniz de muhtemel. Ama yazımın en başında dediğim gibi, ben sadece Björk'ü dilediğim için bile filmi sevdim. İzlerseniz iyi seyirler dilerim.

      Sil
  5. Ameliyat parasının kaybolması iç burkucu. Hayali olan müzikalin peşinde koşması ise ilham verici.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle ama insanların bazıları kötü... Özellikle de buradaki ana karakter kadar herkesi kendin gibi bildiğinde. Üzücü bir filmdi.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.