20 Ocak 2024 Cumartesi

Uzun Hikâye (Mustafa Kutlu) | Kitap Yorumu

Yazar: Mustafa Kutlu, Yayınevi: Dergâh Yayınları

Uzun Hikaye, sahiden de adı gibi, nesillere aktarılan bir hayat hikayesi. Pelvan Sülüman ile torunu Ali, Bulgaristan sınırından kaçak bir şekilde ana yurtlarına göç ederler. Elde avuçta bir şey yoktur; akrabaları ahbapları zaten geride kalmıştır. Ali'nin babası ölmüştür, annesinden ise bir daha hayatı boyunca haber alamaz. Artık arada kocaman bir sınır vardır. Bundan sonrasında Ali ve dedesi kendilerine iyi kötü bir düzen kurarlar. Pehlivan Süleyman güçlü kuvvetli bir adamdır. Elinden her iş gelmez ama tuttuğu işi koparır. Dede torun kendilerine küçük bir bahçe kurar, hayvancılıkla geçimlerini sürdürürler. Ali zaten zehir gibidir, okuluna gider. Ancak bir gün rüzgar tersine döner ve bu da yetmezmiş gibi fırtınaya çevirir. Pehlivan Süleyman aniden ölür. Ali, bu yeni yaşamında kimsesiz kalmıştır.

Ali'nin yaşamı oradan oraya göç etmekle geçer. Kendine sabit bir hayat kuramaz, bir yere demir atamaz. Ta ki güzeller güzeli Münire'ye aşık oluncaya kadar. Ali'nin demir attığı tek yer Münire'nin aşkı olur. Bu sefer iki aşık oradan oraya göç edip dururlar. Çok geçmeden aralarına bir oğlan çocuğu da katılır. Hikayemizin anlatıcısı, Ali'nin oğlu. Merkeze baba oğul alınarak bu ailenin yıllara yayılan hikayesini kitap boyunca okuyoruz.


En son ne zaman şöyle içime işleyen bir şeyler okudum hatırlamıyorum. Sevdiğim, üzerine düşündüğüm ve sana uzun uzun anlattığım kitaplar okudum evet, iyi kitaplar da okudum evet; ama hani bazı kitaplar vardır ya, bizi can evimizden vurur, sanki sobanın karşısına geçmiş de ısınıyormuşuz gibi nostaljik bir hisle kalbimizi ısıtır... İşte! Bu kitap bana tam olarak böyle hissettirdi. Bir de üstüne sanki o ısınan kalbimin üstünde kestaneler kızardı, okumaya öyle doyamadım kitabı.

Mustafa Kutlu, kitaplarını uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı. Bu kitabı geçtiğimiz günlerde kardeşimin elinde görmüş, göz dikmiştim. Şimdi kendi kitaplarımdan ve genel olarak her şeyden sıkılmış ama bir şeyler okumanın içimi ferahlatacağını bildiğim bir hisle kardeşimin kitaplarının olduğu rafları karıştırdım. Bu kitap bana adeta gülümsedi. Kitabın kapağında bile yeşilçam filmlerinin etkisi vardı. Bilirsin işte, yeşilçam filmlerini herkes sever; o hesap... Kitabı bu kadar beğeneceğimi başlangıçta tahmin etmemiştim tabi. Ama sonra, bu yalın anlatımlı hayat hikayesi etrafımı sardı. Zaten incecik bir kitap, bitmeden bırakmak istemedim. Kendimi sanki, bir köşeye oturmuşum da yaşananları bu aile ferdinin ağzından dinliyormuşum gibi hissettim. 

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.'' (Sayfa 12)


''Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende. Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum. Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tren rayları, vagonlar, kurum vs.'' (Sayfa 18)


''Dünyada ne adamlar var, yüzü insan, içi odun.'' (Sayfa 19)


''Hayat kitapla güzel.'' (Sayfa 64)


''Minyatürlerde yer alan manzaralar ile divan edebiyatı mazmunları arasında bir bağlantı var. Her unsur bir nevi tasavvufi sembol. Gül sevgiliyi, bülbül âşığı, lâle şarap kadehini, servi doğruluğu temsil ediyor.'' (Sayfa 67)


''Turna katarları gurbetteki sevgiliye selam götürüyor. Karlı dağlar aradaki engeldir. Bacasından dumanlar yükselen beyaz badanalı kırmızı kiremitli kulübe kartpostal duyarlığının mutluluk simgesidir. Köprü sevgilileri kavuşturur; iri gövdeli, serin gölgeli ulu ağaçlar güvenliği temsil eder.'' (Sayfa 67)


''Yahu nedir, başkasının derdi gelip gelip bana çarpıyor.'' (Sayfa 72)


''Ama solunan hava, yüzülen su, oturup-kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir.'' (Sayfa 88)


- Nereye gideceksin? 

- Bilmiyorum. 

- İyi... Bilmemek en iyisi. 

- Oğlunu kolundan tutup meçhule mi fırlatıyorsun? 

Bir kaşını kaldırarak baktı, yüzünde o muzip gülümseme: 

- Şiir mi yazıyorsun sen? Bu ne ifade böyle? (Sayfa 109)


''Mızıkaya üfledim. 

Aa... Bayağı çalıyorum. 

Çalıyorum be...'' (Sayfa 114)



13 yorum:

  1. Mustafa Kutlu sevdiğim yazarlardan. Huzursuz Bacak kitabını okumuştum. Öneririm :) Bu kitabını okumak daha kısmet olmadı. Ha bir de Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı kitabını okumuştum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim öneriler için. Kütüphanede de bu yazarın kitaplarından görmüştüm. Oraya da bakınacağım. Bahsettiğiniz kitapları bulursam öncelikleyeceğim. :)

      Sil
  2. Kitabın kapağı bana da yeşilçamı anımsattı. :) Hayatın içinden kitapları okumayı seviyorum, değişik tat bırakıyor. Yazarı okumamıştım, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapta en sevdiğim şey, her şeyiyle bir bütün olması ve aslında kitabın anlatıcısını yansıtması. Kitabın anlatımı, olayların akışı, anlatıcının ailesini ve yaşadıklarını tanımlayış biçimi... Çok gerçek geldi bana. Bu nedenle de en çok bunu sevdim. İlgini çektiyse öneririm. :)

      Sil
  3. Beni de Tirende Bir Keman adlı kitabıyla vurmuştu, keyifle okumuştum. Pek naifti ve hoştu ama bir başka kitabını okuma ateşini hissetirmemişti bana, dolayısı ile tek kitapla kalmıştım. Buna rağmen bir yazma gönüllüsü olduğunu ve bunu yürekten yaptığını kabul ediyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka kitaplarını okuyunca yazara dair fikrimi daha net söyleyebilirim ama şu anlık sadece, yazdıkları ilgimi çekti yorumunu yapabilirim. Bakalım görelim. :)

      Sil
  4. Ben yazardan bir eser daha önce hiç okumadım ama ilgimi çekti. Karakterlerle aynı hislere bürünmeyi ben de çok severim okurken. Aklımda bulunsun. Tanıtım için teşekkürlerr:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yıl genel olarak yerli edebiyattan ve öykü türünden okumalar yapmak istiyordum. Bu yazarın kitaplarını da bayadır görüyorum ve okumak aklımdaydı. Şimdi fırsat bulabildim. :) Kitap roman türünde değil ama tek bir öyküden oluşuyor. Okuması kolay ama etkili bir anlatımı var bence. En azından bitirdiğimde bende hoş bir tat bırakmıştı. Ve rica ederim. :)

      Sil
  5. bu yazarı okumak istiyorum ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de öneriyorum, en azından bu kitabını. :)

      Sil
  6. Ben de Mustafa Kutlu nun Tirende Bir Keman kitabını okumuştum yıllar önce. Kştabı seçerken arka kapağında yazı olmaması etkilemişti beni. Üzücü bir hikayeydi anlatılan. Yazdığın alıntılar bile güzel bir kitap olduğunu anlatıyor. Ben de böyle kitapları çok seviyorum, her cümlesi ayrı anlamlı ama bir o kadar da sade, yormayan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok güzel ifade etmişsiniz. Anlamlı ama sade bir kitaptı bu da. En çok bu nedenle kitabı sevdim diyebilirim. Bazen bazı kitaplar hikayesini anlatmak için ya çok süsler etrafını, ya da olaylar çok bağırır biz şuna işaret ediyoruz diye. Bazense sade olması en güzel etkileme yöntemi oluyor. Karakterler hikayelerini okurların önüne seriyor bu kadar.
      Bir de bu kitapta yaşamadığım yıllara, daha doğrusu o yıllarda hissedilen duygulara, özlem duyduğumu hissettim biraz. Her şeyin bu kadar hızlı olduğu bir zaman diliminde kitaptaki bu gerçek duygular bana güzel geldi. En basitinden sevgi veya aşk, her neyse. Günümüzde en iyi ihtimalle bir şeyler arasında öncelik kazanmaya hak kazanıyor bu duygular. Ama dünya üzerinde bir yerlerde veya bir zamanlar, böyle olmadığını, değerli şeylerin önceliklenmeye bile ihtiyaç duymadan, kıyas kabul etmeden mertçe hissedildiğini bilmek güzeldi.
      Yorumunuz ve ziyaretiniz için teşekkür ederim. Yazarın bahsettiğiniz kitabına kütüphanede rastlarsam yakın süreçte okuyabilirim. :)

      Sil
  7. Evet filmi de varmış, belki bir ara izlerim. Teşekkür ederim bilgiler için de :)

    YanıtlaSil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.