Yazar: Barış Bıçakçı, Yayınevi: İletişim Yayınları |
Kitap beş kişilik bir ailenin yıllar boyunca yaşadıklarını ailenin ortanca çocuğunun gözünden anlatıyor. Kitabın içeriğinde aktarılan olaylara baktığımızda kitabın 1980'li yılların gergin atmosferinde başlayıp 90'lı ve hatta belki 2000'li yıllara kadar süren olayları kapsadığı görülüyor. Önce bir çocuğun kırılganlığıyla başlıyor anlatım. Bu çocuğun bir kardeşi oluyor. Annesi yalnız, baba ortalıkta görünmüyor. Her bölüm zaten kısacık ve bu kısa bölümlerin hepsinde anlatıcı da olan ana karakterin bir anısına ortak oluyoruz okurlar olarak. Soğuk, katı ve kuralcı bir baba; yalnız, yorgun ve arabulucu bir anne... Pek bir yetenekli, pek bir hayran olunası abi; yaramaz yumurcak erkek kardeş. Kuzenler, arkadaşlar, anneanne, babaanne... Ve anlatıcı. Bu ailenin ve anılarının arasında kendine bir yer arayan ortanca çocuk olan anlatıcı.
Kitabın basit bir dili ve olay örgüsü olsa da, yazar kilit noktalara değindiği için ana karakterin tüm kırgınlığı, hüznü, özlemi ve nostaljik mutluluğu bir okur olarak bana geçti. Bu kitabı yıllar önce okumuş, içeriğini unutmuştum. Hem kısa diye, hem de hatırlamak için bir kez daha okumak istedim. Çok da beklentiye girmeden, sakin bir şeyler okumak ve okurken dinlenmek için okunabilir diye düşünüyorum. En azından kitabın benim üstümdeki etkisi buydu.
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
''Uyuyalım,'' dedi ağabeyim, ''böylece saatler yokuş aşağı yuvarlanır...'' (Sayfa 26)
''Çalar saati kuruyordu. O saat hep yataklarının başucunda dururdu. Yuvarlaktı. Ortasında bir tavuk ve birkaç civciv resmi vardı. Tavuk saniyede bir başını indirip küçük birer nokta olarak çizilmiş yemleri yiyordu.'' (Sayfa 26)
''Gizemli şeyleri oldum olası severim.'' (Sayfa 30)
''İnandırıcı olmak için önce senin inanman gerekir.'' (Sayfa 31)
''...ve bana, bu dünyada ne olduysa ben yokken olmuş gibi geliyordu.'' (Sayfa 31)
''Sana anlatamadıktan sonra gördüklerim neye yarar!'' (Sayfa 36)
''Aslında babam da başka pek çok insan gibi uzağındakilere ve yeni tanıştığı insanlara anlayışlı, iyi davranıyor, yakınlarından bunu esirgiyordu.'' (Sayfa 88)
''Sonsuza kadar uzatılabilen bir doğru parçası gibi, biz de sonsuza kadar hatırlayacak gibiydik!'' (Sayfa 97)
''...çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi.'' (Sayfa 97)
Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.
Yazarı hiç okumadım, merak ediyorum. Kitapları hayatın içinden konuları içeriyor sanırım. Teşekkürler. :)
YanıtlaSilBen de sadece iki kitabını okudum ama ikisi de dediğin gibi hayatın içinden ve sakin kitaplardı. Anlatım basit olsa da, o dinginlik halini seviyorum. Önümüzdeki yılda bu yazarın başka kitaplarından da okumayı düşünüyorum. :)
Silokunmasa da olur yani pekuuu :)
YanıtlaSilHiçbir kitap için (çok zorunda kalmadıkça) öyle bir şey demem ve bu kitabı okumak da hoştu ama çok da aman aman okunacak bir özelliği yoktu evet. Yazarın bir önceki yorumladığım kitabı daha iyi. Bunun dili de çok basitti bence.
Sil'Aslında babam da başka pek çok insan gibi uzağındakilere ve yeni tanıştığı insanlara anlayışlı, iyi davranıyor, yakınlarından bunu esirgiyordu.'' (Sayfa 88) Çok doğru tespit. Türk milleti olarak hep böyleyiz. Bir de kitap yazılarının sonunda “Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir. “ devamlı bu notu koyuyorsun?
YanıtlaSilMalesef bizim ülkede duyguyu gösterme veya duyguyu doğru gösterme sorunu çok var.
SilReklam olayı ınstagramda epey konuşulmuştu. Günümüzde markalarla işbirliği yapan çok fazla ınfluencer olduğu için (kitlelerinin küçük veya büyük olmasından bağımsız olarak) onlar doğal olarak reklam ve işbirliği içinde olduklarını belirtmeliler. Öte yandan benim gibi hobi niyetine kendi edindiği veya satın aldığı kitapları yorumlayanlar, her ne kadar yayınevi adı görünse de, herhangi bir işbirliğinde bulunmuyorlar. Yani ben bütün kitaplarımı ya kendim satın alıyor, ya da kütüphaneden ödünç alıyorum. Bu nedenle de bu gönderilerimin sadece öneri olduğunu, işbirliği olmadığını, kazanç elde etmediğimi bilgi notu olarak neme lazım diyerekten ekliyorum. :) Kaldı ki okurum bile yok... ama tabi o ayrı konu.