Düşünüyorum da... Hayatımın tüm ''en'' anlarında yıldızlara ve bulutlara yer var. Hatta belki sana tuhaf gelecek ama onlar benim sessiz sırdaşlarım gibi olmuşlar. Mutlu gün ve gecelerime, mutsuz gün ve gecelerime, sıkıcı ve eğlendiğim gün ve gecelerime sessizce tanık olmuşlar. Sessiz olsalar da -pek tabii öylelerdi- onlara kimi zaman kalbimin çarpıntısını, kimi zaman zihnimin uğultusunu fısıldamak... bazen gözyaşlarımı, bazen gülümsememi göstermek... beni hep rahatlatmıştır.
Birinin yanında ağlamak zordur benim için. Kimi zaman buna ihtiyaç duyarız tabii. Birinin yanında ağlamaya ihtiyaç duyarız. Yıldızları izlerken ağlamak ise huzurlu bile olabilir. Sonuçta onlar da beni izler. Ben onlara onlar da bana bakarken, aslında, yüreğime bir ferahlık dolar. Müzik dinliyorsam kulaklığımı tam o anda çıkarırım. Çünkü böyle anlarda rüzgarın sesini dinlemek çok daha kıymetli gelir bana. Sonra bir bakarım, rüzgar gözyaşlarımı çoktan silmiş.
Birinin yanında gülmek bazen çok kolay, bazen çok zordur benim için. Ama yıldızları izlerken... Bu, doğallıkla gelişir. Kahkahalarla gülmeyi kastetmiyorum. Tabii onu yapan varsa da yargılamam... Ben açık fikirli birisiyim! Yine de sesli bir gülmenin değil de, sessiz bir tebessümün peşine takılırım yıldızları izlerken. Bunu yaptığımı yapana kadar anlamam bile. Hem, sadece yıldızlar için de değil. Geceyi dinlemek, geceyi izlemek ve aslında geceyle iletişim kurmak, benim için hep büyülü olmuştur. Gece her şey, evet en sıradan şeyler bile, çok ilginç ve bazen de fantastik görünür gözüme. Tıpkı bir roman sayfasının görüntülere dönüşmesi veya bir animasyonun etrafımı sarması gibi. Sokak lambaları, uzaktaki evler, sonra kediler... gezgin ayın her gün değişen yorgun görüntüsü, tek tük insan sesleri, yazsa cırcır böcekleri... Hepsi, hepsi beni sarıp sarmalar; ya da ben onları.
Bulutlar ise başka meseledir. Yıldızları kendime saklamak daha çok hoşuma gidiyor itiraf etmek gerekirse. Çünkü onlarla çok fazla şey paylaştım. Başka birini daha sırrımıza ortak etmek, o anlara çekmek büyünün bozulmasına neden olacak gibi geliyor. Biriyle birlikte yıldızları izlemek ciddi bir meseledir. Önceden, böylesinin beni mutlu ettiğini düşünüyordum. Oysa şimdi, tam da bu yazıyı yazarken, fikrimin değiştiğini görüyorum. Yıldızlarla baş başa kalmayı daha çok sevmeye başlamışım. Bulutları ise hem tek başıma, hem de biriyle birlikte izleyebilirim. Sanırım benim sevgi dilim bu. Biriyle birlikte yıldızları izlemek, biriyle birlikte bulutları izlemek. Tuhaf mı? Belki biraz. Ama bunu fark etmek hoşuma gitti. Çünkü sevdiğin biriyle sevdiğin bir şeyi paylaşmak, onun sana dokunmasına ve seni görmesine izin verdiğin andır aslında. Değil mi?
Bulutlar narin, uçucu ve neşelilerdir. Onları izlemek bana çocukluğumdaki bir hissi anımsatır. Umut gibi bir şey, ama yine de tam karşılığı bu değil. Ah! Böyle hisleri ne yazık ki kelimelere tercüme edemiyorum. Bu konuda çok zayıfım! Geçen gün otobüsteyken hep yeri izliyordum. İşte; caddeleri, insanları, dükkanları... neyse ne. Sonra ne oldu bilmiyorum, kafamı biraz kaldırdım. Gökyüzünde üç farklı renk gözüme çarptı: Beyaz, gri ve mavi.
Biliyor musun, küçükken mavi ve beyaz renklerini birbirine karıştırırdım. Nasıl deme, biliyorum böyle yazınca ilginç oldu ama bak kastettiğim şu... Tabi ki mavinin renk olarak mavi, beyazınsa beyaz olduğunu ayırt ediyordum ama sanki mavi kelimesi beyaz rengin varlığına, beyaz kelimesi ise mavi rengin varlığına daha çok yakışıyormuş gibi geliyordu bana ve bu nedenle de işte hep ikisini birbirine karıştırıp duruyordum. Bu durum benim için sağını solunu ayırt edememek gibi bir şeydi. Acaba ilk ne zaman bu gerçeği kabul edebilmiş ve mavi kelimesini maviye, beyaz kelimesini beyaza nihayet yakıştırabilmiştim? Ah çok merak ettim!
Her ne olursa olsun, mavi ve beyazın gökyüzündeki buluşmalarını izlemek kalbimi hep sakinleştirir. Sakinleşen kalbim, beynimi de oyununa alet eder ve ''hey ahbap...'' Bir dakika, kalbim neden Amerikan filmi dublajı yapmaya başladı? O zaman... ''Hey bıradırım...'' yok, ''biraderim...'' Nihayet! İşte, böyle der: ''Heyy biraderim, ortak, hu huuu... Baksana ne güzel bir gökyüzü, az izle açılırsın.'' Sonra işte mutlu olurum.
happily ever after. çünkü hiçbir şey sonsuza dek sürmez. neyse ki bulutlar ve yıldızlar yeniden ve yeniden hiç bıkmadan gökyüzündeki yerlerini alırlar da, mutluluğumuzu veya ona benzer hislerimizi hep tazeleme şansımız olur. neyse ki!
:)
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Not: Bu şarkı o anda çalıyordu. Çok hoş bir andı. Şarkıyı uzun zaman önce dinlemiştim, o gün bulutları izlerken kulaklarıma dolması iyi hissettirdi.
Maviyi çok severim, huzur ve mutluluk veriyor:)
YanıtlaSilBen de :)
SilŞarkıya da yazıya da bayıldım İlkay :) Yağmurlu gri bir güne ne çok yakıştı.
YanıtlaSilMavi iyidir yaa :D
YanıtlaSilÇay var mı? ama o kırmızı olsun :)