26 Aralık 2024 Perşembe

Bizim Büyük Çaresizliğimiz (Barış Bıçakçı) | Kitap Yorumu

Yazar: Barış Bıçakçı, Yayınevi: İletişim Yayınları

Bu kitap için iki yakın arkadaşın, iki dostun, öyküsü diyebiliriz. Aralarda bir yerde onların öykülerine tatlı bir esinti olarak bir hanım kızımız da dahil oluyor olmasına ancak, bu aslında Ender ile Çetin'in öyküsü.

Nihal, Çetin ile Ender'in çocukluk arkadaşları Fikret'in kız kardeşi. Anne babasının ölümünün ardından Nihal, tek başına kalıyor. Abisi Fikret'in Amerika'da kurulu düzeni var, abisinin oraya dönmesi gerekiyor. Nihal üniversiteyi bitirene kadar ona göz kulak olacak bir büyük gerekli. Bu büyükler kitabın da anlatıcısı olan Ender ile Çetin oluyor. Nihal gençliğinin verdiği tazelik ve yaşadıklarının verdiği buruklukla bizim ikilinin yaşamında parlıyor. Bazen günü aydınlatan bir güneş, bazen geceyi hüzünlendiren bir yıldız gibi.

Bu bir aşk hikayesi gibi görünüyor. Ama kimin kime veya neye aşkının hikayesi, zamanla bulanıklaşıyor. Çetin ile Ender orta yaşlı iki adam. Nihal ise daha yirmisinde. Üstelik Nihal onlar için kardeşleri gibi olmalı, hem yakın arkadaşlarının da kardeşi. Öte yandan Nihal, hayatlarının griliğindeki bu iki adam için bir hatırlatıcı. Gençliklerinin, çocukluklarının... Hatta birlikte yaşadıkları anılarının. Zamanı geriye alamazsın ama peki ya anıları? Onları geri alabilir misin? Onları tekrar yaşayabilir misin? Basbaya deneyimlemeyi kastediyorum? Ender de bunu kastediyor. Ender de Çetin de Nihal'i seviyor. Ben buna aşk demezdim ama zaten aşk nedir ki? Bu bile tartışmalı.

Ender de, Çetin de Nihal'i bir kır papatyasını izler gibi seviyor. Gün doğumunu ya da batımını izler, pazar kahvaltısının heyecanını izler, dünya kupasındaki gol sevincini izler gibi... Sadece izler gibi seviyor. Nihal'in toyluğunu, kalp kırıklıklarını, sevinçlerini ve bilmedikleri her şeyini izliyorlar sadece. Onda kendi gençliklerini ve umutlarını gördükleri içindir belki de. Çünkü bir yaşamı yeniden yaşayamazsın; ama belki başka biri aracılığıyla bu uçucu hissi izleyebilirsin. Belki de aşk da böyledir. İçindeki özlem ve umutlarını karşındaki kişide görmek, buna hayranlık duymak ve izlemek izlemek... Bu pencereden bakarsak evet, ikna oldum gibi gibi, bu biraz iğreti de dursa bir aşk hikayesi olabilir.

Bu kitabı liseyi bitirdiğim yıl okumuştum ilk kez. Altını çizdiğim satırları görünce birkaç tutam duygusallaştım. Şimdi üstüne bir o kadar, hatta daha bile fazla, satırın altını çizdim. Bir ara oturdum ağladım. Kitabı ilk kez okuduğumda ne düşünmüştüm hatırlamıyorum ama kitabın bende yeni bir şey keşfetmenin hoş tadını bıraktığını hatırlıyorum. O dönem benim için farklı ve güzel olan bir sürü kitap okumuştum. O kitapların tadı hala damağımda (üzerinden altı yıl geçmiş). Bu kitap da öyleydi işte, içeriğiyle değil ama kendine has ruhuyla bana dokunmuştu. O zaman anlamamıştım, şimdi anladım (gibi gibi). O zaman, kitabı ilk okuduğumda, çok bir şey düşünmemişimdir muhtemelen. Daha ne yaşamıştım ki? Hiç. Hoş, şimdi de çok deneyimsiz gibiyim. Ama kavrama yeteneğim güçlü (gibi gibi). Ondan olacak, bu seferki okumamda daha çok şey gördüm. Kitabın ön planında ve reklamında aşk olsa da, ben en çok dostluğu sevdim. Ender ve Çetin'in dostluğunu. Zaten onların çaresizliği Nihal de değildi; yaşamadıkları veya yaşarken anlayamadıkları hisleri alıp götüren zamandı.

Üniversiteye başladığımda en yakın arkadaşım, dostum, başka bir şehre gitmişti. Çok iyi bir üniversitede çok iyi bir bölümü kazanmıştı. Onun adına gerçekten çok mutlu olmuştum. O zaman üçlü bir arkadaş grubumuz vardı bizim de. İkimiz aynı şehirde kalmıştık, birimiz uzaklara uçacaktı. O gitmeden evvel üç kez son buluşmamızı yapmıştık. :) Her seferinde içimde bir burukluk... sanki kızla iletişimimiz kopacak, ondan bir daha haber alamayacağım. Ama korkuyorum. ''Bir daha eskisi gibi olabilir miyiz bilmiyorum günlük...'' Diğer arkadaşım benimle, bu teselli etse de... O giden de benim Çetin'im olmuş işte, o zaman da biliyordum şimdi de. 

Üniversitede hep onun gibisini aramıştım ben de (Ender gibi). Öyle bir arkadaş. Bilinçli yapmadım bunu, ihtiyacım olduğu için bilinçaltım yaptı. Üniversitede en yakın arkadaşım olan kişiyi o dostuma benzetmiştim (bir itiraf). Yine de aynı değildi. Üniversitedeki o arkadaşımın yanında hiç ağlamadım veya benim için gerçekten önemli olan bir şeyi onunla paylaşmadım (isabetli bir karardı :); ama dostum, aramızda kilometreler olsa da bir telefon ötemdeydi her zaman. Ona iki saat boyunca (abartı yapmadım, gerçekten iki saate varan telefon konuşmalarımız olmuştur) zırlamış, heyecanlarımı anlatmış, akıl almışımdır. Beni en çok rahatlatan anlar, onunla saatlerce yaptığımız konuşmalar, mesajlaşmalardı. Ne zaman arasam, orada olacağını bilmemdi. 

Böyle durumlarda insanın kendi özünden parçaları bu ikili ilişkilere verdiği için bağ kurduğunu düşünürdüm. Oysa şimdi görüyorum ki, aslında bir şey almak veya vermek değil bu; bu, senin anıların. Senin hayatın. En güzel anlarını, en buruk anlarını yaşaman; bazen birebir, bazen anlatarak. Bu yüzden dostluklar kıymetli. Hadi benim örneğimde yok ama, bence aşk da bu yüzden kıymetli. Ve bu yüzden, ben Ender, Çetin ve Nihal üçlüsünden bir aşk hikayesi çıkmadığını düşündüm ve düşünüyorum. Belki bir aşkın hayali denilebilir buna. Belki geçmiş aşkların hayali. Belki gelecek bir aşkın hayali; o kişiyle bile değil o hisle ilgili bir hayal. Bilmiyorum; burada ana karakter olan anlatıcı (ve kitabın yazarı) bir erkekti neticede. En duygusal ve şairane düşünen erkek bile bir kadın gibi düşünmez muhtemelen. Özellikle de aşk hakkında.

Bu, benim sevdiğim bir kitap. Ayrıca bu kitabın benim için özel bir yanı da var. Yıldızlı gecelere farklı bir şekilde bakmamı sağlamıştı.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Okuduğum kitaplar yüzünden duygudaşlık hastalığına yakalanmasaydım Çetin, ben de sana kızabilirdim.'' (Sayfa 16)


''Ona bakarken seni özlemiştim, hayatımın en uçarı, en kapısı penceresi açık dönemini özlemiştim.'' (Sayfa 22)


''Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum, hala öyle!'' (Sayfa 31)


''Sessizlik, üzerinde onu eksilten değil tamamlayan bir şey olarak duruyor.'' (Sayfa 33)


''Bende ve hatta başka kimsede olmayan bir şeye sahip olduğunu sezdiğim kadına hemen aşık olurum.'' (Sayfa 37)


''Ona bir şey vermek, ondan bir şey almak istemiştim. Tek ve küçük bir şey. Ah bunu anlatamam! Beni hala nasıl sarsıyor... İsteğin çocuksuluğu, basitliği... Bütün deneyimlerimi birden silivermesi... Galiba tam o zaman anlamıştım Nihal'e aşık olduğumu. Basit şeyler isteyince, basit şeylerden zevk almaya başlayınca, anlıyorum ki aşık olmuşum.'' (Sayfa 41)


''Kalemi eline alıp iki insanı birbirine götüren yolu bulmaya çalışan biri, tek bir çizgi çizmeyi beklerken karalamayı andıran bir resim çizer. İki insanı birbirine götüren sayısız yol vardır.'' (Sayfa 45)


''Birine aşık olunca, ömrün boyunca onu aramışsın da sonunda bulmuşsun gibi, geçmişini tekrar kurgularsın. Basit tesadüfler aşkın ilahi gücünün işaretleri olur çıkar.'' (Sayfa 46)


''Her şey gerçekten o kadar güzel miydi Ender, yoksa sen mi güzel anlatıyorsun?'' (Sayfa 48)


''İlişkiler için gerçekten bir sınır var mı? Varsa da ikinci sınıf sinema eleştirmenlerinin göremeyeceği bir sınır bu. İnsan severken basit sınıflandırmaların sınırlarını değil kendi sınırlarını görür, kendi sınırlarında dolaşır, kendi sınırlarına değer. Benim bildiğim tek sınır bu.'' (Sayfa 83)


''Kederden kederleniyorum!'' (Sayfa 104)


''Uzağımızdaki her şey biraz olağanüstüdür, olduğundan biraz daha fazladır.'' (Sayfa 105)


''Üstelik, edebiyatçıların, özellikle de şairlerin, güzellikle ilişkilerinin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Ya ona itaat etmek ya da hükmetmek istiyorlar. Güzellikle birlikte uslu uslu yaşayamıyorlar...'' (Sayfa 115)


''Yıldızlı bir gecede, gökyüzünün altında kendini acemi ve çaresiz hissedersen, bu, yıldızlara bakarak başka şeyler düşündüğün içindir. Yıldızlara bakarak yalnızca yıldızları düşünmek gerekir.'' (Sayfa 143)


''Yaşamak aslında birbirinden kopuk yaşantılar arasında bağlantılar kurmaktır.'' (Sayfa 162)


''Hayatı, büyük çaresizliğimizi, nihayet anladığımızı düşüneceğiz. İçimizde bilmediğimiz bir şeylere isyan etme isteği doğacak. Sonra yine bahar gelecek, yaz gelecek. Tekrar eden şeyler bizi tekrar tekrar sevindirecek.'' (Sayfa 167)



Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.