''Şirket yönetimlerinde iş gücünde erkekler çoğunlukta. Bu iş pozisyonlarının belirli bir yüzdesi kadın iş gücüne ayrılmalı mıdır?''
Bu haftanın konu başlığını dün şöyle bir okuyup geçmiştim ve açıkçası bir yazı yazmak aklımda şu dakikaya kadar yoktu. Sevgili Deeptone'nun şu yazısına aşağıda sizlerle de paylaştığım uzun yorumu yazınca dedim ben bunu bir yazı olarak yayınlayayım. Hazır uzun denebilecek bir yorum yazmışken hem etkinliğe katılım artar, hem de düşüncelerimi kendi güncemde arşivde tutarım da gelecekte fikrim değişir mi gelişir mi vs diye bakarım şeklinde düşündüm.
Yazımı okumaya geçmeden evvel az evvel linkini verdiğim Deep'in yazısını okumanızı öneriyorum. Onun yazısına cevap niteliğinde bir yazı yazdım çünkü. Ama onun yazısındaki hangi noktaları değerlendirdiğimden kısaca bahsedersem de... Deeptone yazısında kadın ve erkeklere üst pozisyonlarda çalışmaları için eşit haklar verilmesini savunmuştu. Bunu da sayı şartı yoluyla gerçekleştirebileceğimiz önerisinde bulunmuştu. Yani bugün üst düzey pozisyonlarda daha çok erkeklerin hakim olduğu bir sistemde yaşadığımız ve bunu dengelemek için kadın ve erkeklerin yükselmelerini destekleyecek ne gibi şartların olabileceğini irdelemiş ve sayı eşitliğine dair bir kuralın koyulması gerektiğini ifade etmişti. İşte ben de onun bu düşüncesinden hareketle bir yorum yazdım ve o yorum aşağıda.
Yazında benim de katıldığım ve katılmadığım yönler var. Öncelikle işini iyi yapmak ile cinsiyetin (yapılan araştırma varsa bile bakmadım ama) ''bence'' hiçbir alakası yok. Ama eşit düzeyde dağılım sergilenme şartı -her konuda olduğu gibi ancak ''şart'' olduğu için- insanların uyabileceği bir durumu oluşturabilir ve bir tık eşitliğin sağlanmasında yararlı olabilir. Kadınlara dair malesef olumsuz ve olumlu gibi görünen ama olumsuz olan (mesela Kadınlar Ülkesi kitabında (yorumum şurada) bu dediğim net ve uygulamalı geçiyor :) yargılar var. Ya kadınların gücü (ve malesef aklı) yetmez düşüncesi, ya da örtülü bir şekilde bu düşünceye hizmet eden ''kadınlar narindir'' saçmalığı savunuluyor. Bu düşünce en olmadık kişilerin bile bilinçaltında (yetiştirilme şekli ve medyanın gerek bangır bangır gerek sublim sublim subliminal mesajlarıyla) yerleşiyor.
Özetle, evet işinde gerçekten başarılı, disiplinli ve hak eden kadınlar için böyle bir şart iyi olabilir. Ama bunun dışında ''adam'' kayırma (kadınlardan da işini çok iyi yapmayanlar var, çünkü insanlar ve erkeklerden de işini çok iyi yapan var, çünkü insanlar) yoluyla başa geçirme olmamalı. Yani bu şartın yerine başka destekleyici şartlar da olmalı ve uyulmalı. Hak edene hakkı ne zaman tam verilmiş veya verilir bilmem ama biz yine de doğruyu savunalım.
Siz ne düşünüyorsunuz?
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Bunu bir gericilik olarak adlandırmayın lütfen. Keza benim odaklandığım her şeyin doğal sürecinde gelişmesi gerekliliği. Pozitif ayrımcılık , ne yazık ki suistimal ediliyor ve kolaycılık olarak kullanılıyor. Hazıra konmak gibi. Oysaki biz erkeklerin belirli sayıda kontenjan ayırması yerine kadınların bir mücadele sonucu bu kontenjanı elde etmesi daha anlamlı ve kalıcı olur. Tarihi süreç ile kadınlar nihayetinde elbet eşitleyecek durumu. Buna da ayrıca inanıyorum.
YanıtlaSilEvet size katılıyorum. Zaten bence bu tip durumlar direkt olarak ''kadın güçsüz'' algısını bile güçlendiriyor. Evet günümüzde erkeklere öncelik veriliyor ve bunu belli kurallara bağlı dengelemek başlangıçta mantıklı görünüyor ama yine de bunu sayı gibi bir faktöre bağlayarak eşitliği sağlamak yerine niteliğe dayalı şart ve kurallar getirilirse hem eşitlik sağlanır, hem de eşitliğin yanı sıra adil bir işleyiş olur. Ayrıca dediğiniz doğal işleyiş gerçekleşir (diye düşünüyorum).
SilNicelik mi yoksa nitelik mi ? Sorusunun cevabı hiçbir alanda doğru verilmemiş. Bu konuda da gel gelelim bir farkındalık olsun. Kadının varlığı, bir toplumun vazgeçilmez unsuru. Kadın güçlü ise kadın eğitimli ise toplum güçlü ve eğitimli olur. Kadının etkisi böyle iken, bizde şu olanlar bitenler, iki kontenjan verilerek kadın haklarının savunulduğu sanılması üzücü.
SilDemek istediğinizi anlıyorum ve büyük oranda katılıyorum ama bir de eşit şartlarda olmama durumu var kadın ile erkek arasında. Bir kadının omzunda hep daha fazla iş yükü vardır. Toplumsal düşünce ve önyargıları bile geçtim, gayet de fiziksel olarak da çok iş yüküne sahiptir kadın. Tabii bunda toplumsal rollerin de etkisi büyük ama oraya girersem çıkamam. :) Mesela bir kadın evde ev işinin büyük bir kısmını yapar (şanslıysa eşi de yardımcı olur), çocuğu varsa onun bakımını büyük oranda kadın üstlenir (şanslıysa baba da 'yardım eder' :)... Sonra kadın işte de çalışır. Ama bu noktada da çevrenin ve iş yerindeki dinamiklerin durumu ve bakış açısı devreye girer. Böyle uzar gider. Yani kadının sorumluluğu hep daha fazladır bundan bahsediyorum. Buna rağmen ona eşit haklar verilmeyebilir. Bu noktada Deeptone'nun fikirlerine katılıyorum. Pozitif ayrımcılık, denge ve adalet ön koşuluyla, eşitlik için bence de gereklidir. Ama öte yandan, tüm adam kayırmalardan gerçekten arınmış bir ütopya düşleyelim, böyle bir yerde tabii ki nitelik önceliklidir. Bu da kendi içinde alt başlıklarla belirlenebilir.
Silhımmm yaniii destekleyici şartlarla sağlamlaştırılmış bir yüzde şartı getirilsin :)
YanıtlaSilEvet :) Yani evet yüzde şartı ve nicelik olarak artış güzel bir fikir olabilir ama yetersiz ve yine farklı bir şekilde eşitsizliğe neden oluyor. Oysa önemli olan en başta nitelik olmalı ve bu korunmalı diye düşünüyorum.
SilMerhabalaar.
YanıtlaSilCinsiyet farkı gözetilmeden iş ve görev bölümünde liyakatın esas alınması yeterli.
Selam ve saygılar.
Selamlar. Evet, size katılıyorum. Aslında söylediklerimin özeti bu diyebilirim.
Sil