Yazar: Min Jin Lee, Çevirmen: Kübra Tekneci, Yayınevi: Epsilon Yayınevi |
Etkilendiğin bir kitabı bitirdikten sonra boş boş duvarı izlemenin verdiği keyif de bir başka. Böyle hissetmeyeli hatırı sayılır bir zaman olmuştu. Kitabı seveceğimi daha ilk bölümünü okuduğum an anlamıştım. Uzun soluklu bir öykü beni bekliyordu. Nihayet! Şöyle dolu dolu, etrafımı saracak bir kitap... Sanırım en çok da bu beni heyecanlandırmıştı. Bu, sahiden de uzun soluklu bir öyküydü. Neredeyse bir asra yayılan, dört neslin öyküsü... Kitap; Gohyang\ Memleket (1910-1933), Vatan (1939-1962) ve Paçinko (1967-1989) olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
''Tarih bizi hayal kırıklığına uğrattı ama önemi yok,'' cümlesiyle başlıyor kitap. İlk bölümde Japonya'nın Kore'yi kendi topraklarına katmasıyla gerçekleşen değişimleri görüyoruz. Ekonomi gittikçe çöküyor, asayiş bozuluyor ve Kore halkı kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamaya başlıyorlar. Ülkedeki iç karışıklıklar ve kötü ekonomi nedeniyle o dönemde mantığa dayalı denilebilecek evlilikler yapılıyor. Yangjin ile Hoonie'nin evlilikleri de böyle oluyor. Yangjin, düşükle sonuçlanan pek çok hamileliğin ardından kızı Sunja'yı kucağına alıyor.
Zaman içinde ülkenin durumu daha da kötüleşiyor. Bu sırada Hoonie vefat ediyor ve Yangjin ile Sunja aile pansiyonunu işleterek geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Sunja bir gün, daha ilk görüşte etkilendiği Hansu ile karşılaşıyor. Zengin olduğu her halinden belli olan bu yabancı da Sunja'nın peşini bırakmıyor. O yıllarda Koreliler kendi ülkelerinde bile Japonlar tarafından aşağılanıyorlar. Genç kadınlar fakirlik nedeniyle bedenlerini satıyor, çocuklar yeterince beslenemiyor, Kore'de yaşayan Japonlar Korelilere saldırabiliyorlar. Hansu'nun Sunja'yı taciz eden bir grup Japon gence haddini bildirmesiyle Hansu ile Sunja'nın ''dostluğu'' başlıyor. Bu dostluk ikiliye bir bebek haberi getiriyor.
Hansu'nun evli ve üç çocuklu bir adam olduğunu öğrenen Sunja, evlenmeden hamile kalan bir kadın olmak ile evli bir adamın metresi olmak arasından bir seçim yapıyor. Onun hamileliğini bir tek annesi biliyor. Bir de pansiyonlarında kalan genç, nazik ve hasta rahip Isak. Isak Sunja ile evlenmek istiyor. Onun bebeğine baba olmayı teklif ediyor. Böylece Sunja ile Isak Kore'den Japonya'ya taşınıyorlar. O yıllarda bir Koreli için Japonya'da yaşam en az Kore'deki kadar zor. Hatta daha bile zor. Fakirlik, dışlanma, yabancılık... Dilini bile bilmediği bu yerde yeni doğmuş bebeğiyle zor günler geçiriyor Sunja ve ailesi. Yıllar geçiyor, zaman ve mekanlar değişiyor, hatta kişiler bile değişiyor ama gurbette yaşamak ve yaşama tutunmak zorunda kalmak, geçmiyor.
Kitaba da ismini veren paçinko, bir çeşit şans oyunu. Şansa dayanan her oyunda olduğu gibi, kaybedeni çok kazananı az. Yine de pek çok kişinin küçümsediği bu kumar, pek çok müşteriye sahip. Talebi çok olduğu için büyüyen bir ticari alan. Kitaptaki karakterler kendilerini hep bu oyunla bağlantılı buluyorlar. Kah kazanıyor, kah kaybediyorlar. Yaşam ve onu yaşama şeklini belirlemek, karakterler için tıpkı bu oyun gibi bir kumar haline geliyor.
Kitabın sonsözünde yazar bu kurguyu 1989 yılında henüz bir üniversite öğrencisiyken kurguladığını ve onu yazabilmek için otuz yıl içinde taşıdığını ifade ediyor. Bu beni gerçekten çok etkileyen bir bilgi oldu. Yazar tarih bölümü mezunu. Bir dönem hukuk fakültesine girmiş ve bu alanda bir işte de çalışmış. Bu kitabı yazabilmek için ise hem yazarlık eğitimi almış, hem de Japonya'da yaşayan Koreliler ile pek çok görüşme yaparak yaşadıkları süreci, tarihi ve sorunları onlardan dinlemiş. Kitabın yazımı sancılı bir doğum gibi değil mi? Yazarın kurgusuna bu denli özenli yaklaşması kitaba olan saygımı arttırdı diyebilirim. Ama bunun dışında da kitap bana pek çok duyguyu art arda yaşatması ve elimden düşüremeyeceğim kadar merakta bırakması -ki kitap 576 sayfa!- nedeniyle kalbimi zaten kazanmıştı.
Kitap beni mahvetti diyebilirim. Bunu en son Yu Hua'nın Yaşamak isimli kitabını okuduğumda hissetmiştim. Kelebek etkisinin bir karakterden koca bir nesle yansıyışını okumanın verdiği çetrefilli ruh halini. Kitabın içerisinde pek çok karakter olsa da, hepsinin hikayesi ince ince işlenmişti. Kitaba dair en çok keyif aldığım şey de aslında buydu. Her karakterin bir öyküsü vardı ve öyküsü olan bir karakter benim için üç boyutlu hale gelir. Çünkü bu sayede onun duygularını, düşüncelerini görebilir ve onunla empati yapabilirsin. Kitabı okurken bir kez ağladım, bir kez gözlerim doldu ve bir kez de yaşadığım şokla birlikte bir karaktere acayip sinirlendim.
Bu kitabı bu kadar beğenmeyi ise beklemiyordum. Gerçekten, şaşkınım. Kitabı yorumlarını dinlemeyi sevdiğim kitap içerikleri üreten bir youtuber'ın (Melikşah Altuntaş) önerisiyle listeme eklemiş ve kütüphanede bulunca kendisine yapışmıştım. Ödüllü bir kitap olması da, normalde asla adetim olmasa bile, ilgimi çekmişti kabul. Ama dediğim gibi, kendisini bu kadar sevmeyi beklemiyordum. Bazı kitaplardan etkileniriz, bazı kitapları ise severiz. Bu kitapta ikisini de buldum diyebilirim. Getirebileceğim tek olumsuz eleştiri ise kitabın anlatımında gördüğüm ve çeviriden mi yoksa yazarın üslubundan mı kaynaklandığını bilmemekle birlikte bana yer yer Kore draması izliyormuşum hissi veren cümlelerdi. Bir olayı net olarak anlamamız için biz okurlara açık bir anlatım yapılmalı, evet buna katılıyorum, ancak kitaptaki bazı cümleler fazla geriye veya ileriye dönük açıklamalarla doluydu. Bu cümlelerin sayısı fazla olduğu için de yer yer dikkatim dağıldı diyebilirim.
Savaş yıllarında yaşananlar ise bana tarihin ne denli subjektif aktarılabilen bir şey olduğunu gösterdi. Bunu Isabel Allende'nin Japon Sevgili isimli kitabını okurken de yaşamıştım (kitabı da şurada yorumlamıştım). O kitapta 2. Dünya Savaşı sırasında ABD'de yaşayan Japonlar'a yapılan ayrıştırmayı ve Japonlar'ın esir kampında yaşadıklarına dair olayları okumuştum. Bu kitapta ise Japonya'nın Korelilere uyguladığı politikaları okudum. Bu olaylar aktarılırken farklı kuşaklardan, farklı şekillerde yetişmiş karakterlerin olaylara farklı yaklaşımlarla bakmalarını ise anlamlı ve gerçekçi buluyorum. Değişmeyen tek şey masumların yaşadığı belirsizlik, çaresizlik ve umut hisleriydi. Kitabın yazarı olan Min Jin Lee'nin olayları bu denli çeşitli açıdan derli toplu ele alabilmesi ise bana yazarın araştırmacı ve tarih alanında eğitim almış özelliklerini gösteriyor.
Kitabı ben beğendim ve 'sevdim' gördüğünüz gibi. Kitabın bir de aynı isimli bir dizi uyarlaması bulunuyor. Kendisini bir ara izlemek istiyorum. Oyuncular arasında Lee Min-ho'yu görmek, üstelik orta yaşlı bir karakter olan Koh Hansu'yu canlandırdığını öğrenmek, bana birkaç tık tuhaf gelse de (ah zaman...) diziye dair merakımı arttırdı diyebilirim. Ama sizce de tuhaf değil mi? Lee Min-ho da mı yaşlanmış arkadaş, vay bee...
Hoşça ve kitaplarla kalın.
ALINTILAR
"Ev bir isim, bir sözcüktür ve oldukça güçlüdür; bir büyücünün ağzından çıkan ya da etkili bir ruh çağırma seansında, bir ruhun yanıt verdiği kelimelerden bile daha güçlüdür." - Charles Dickens
Birini seversen, onun üzüntüsünü paylaşmana engel olamazsın. (Sayfa 85)
Ona kendim sormak, yüreğinde hissettiklerini sormak istiyorum. Günün birinde beni sevip sevemeyeceğini bilmek istiyorum. (Sayfa 97)
Tanrı sevgisinin cezalandırılma korkusundan değil, kendiliğinden gelmesi gerektiğine inanıyordu. (Sayfa 105)
Dinle, insanlar senden hoşlanmazlarsa, bu her zaman senin suçun değildir. (Sayfa 297)
Her şeyi öğren. Zihnini bilgiyle doldur ve bu, kimsenin senden alamayacağı tek güçtür. (Sayfa 333)
Her şeyi okuyan sensin. Bu korkunç, bunu yapabildiğin için sana neredeyse kızıyorum. Ama hayranlık da duyuyorum. Fakat okuduğun her şeyi seviyorsan seni ciddiye alamam. Belki de o kitaplar üzerine yeterince düşünmedin. (Sayfa 336)
Kilisedeki papaz düşüncesizce söylenen sözlerin günah olabileceğine dair uyarmıştı; Sunja az konuşmanın her zaman daha iyi olduğunu düşündü. (Sayfa 407)
Yumi onun sevgilisiydi ama her şeyden çok onun akıllı arkadaşıydı. Onun yerini asla dolduramazdı. Ona bunu söylemeyerek büyük bir haksızlık yaptığını düşünüyordu. (Sayfa 410)
Kabuğunu değiştiren yılan yine de bir yılandır. (Sayfa 466)
Bir dilek tutuyorum. Bazen her şey böyle başlar. (Sayfa 532)
Asıl özlediği Hansu değildi, Isak bile değildi. Rüyalarında tekrar tekrar gördüğü şey gençliği, hayatının başlangıcı ve hayalleriydi; bu şekilde bir kadın olmuştu. (Sayfa 567)
hımm peki okunmalı evet :) japonlar eskiden koreyi işgal etmiş yani, uzakdoğu tarihini dizilerden romanlardan okuyoruz :) demi yaa tarihi herkes kendine göre anlatabilir :) paçinko ne güzel bir isim ayrıca :) allende de müthişli yazar :) lee min ho da insanmış :)
YanıtlaSilEvet bence de ismi çarpıcı. İçerikle de uyumlu. Hem gerçek anlamıyla yani oyun anlamıyla kullanılmış, hem de yaşamı kumara benzetmek için kullanmış yazar. Bu ikili manayı da çok sevdim. İçeriği de dolu dolu bir kitaptı. Bir de havada kalan karakter yoktu bunu sevdim. Hoşuma gitmeyen şeyler olsa bile her şey mantıklı sonuçlara bağlanıyordu. Kitabı dizi izliyormuşçasına okudum diyebilirim. Anlatımı (''bence'') çok vaoov olmasa da kurgu sağlam olduğundan başarılı diyebileceğim bir kitap. Lee Min Ho'yu bence dizide ajusshi diye yutturmuşlar ama yemeyeceğim nayıırrr :)
SilKitabından önce dizisini izlediğim paçinko, kitabı da kısmetse okuyacağım.
YanıtlaSilDiziyi izlemedim ve bu nedenle erken konuşacağım ama kitap çok doluydu yani çok olay vardı. 2 sezonda bitirebildiklerini sanmıyorum. O yüzden kitapta da size sürpriz olacak yerler olabilir. :)
SilKapağı çok güzel. Konusunu bilmiyordum, yoğun içerikli bir kitap demek ki. Tarihe ışık tutması ve bilgi vermesi açısından da okumaya değer görünüyor. Savaşlar yüzünden çekmeyen kalmadı sanırım. Lee Min Ho'yu izleyim o zaman. Çoğu dizisini izlemişimdir. :)
YanıtlaSilEvet kapağını ben de çok beğendim :) İçerikle de uyumlu diyebilirim. Hatta yazımda paylaştığım son alıntı direkt kapağı yansıtıyor. Koreliler ile Japonlar arasında yaşananlardan bu kitap ile haberim oldu. Şaşırdım da açıkçası. Lee Min Ho'ya da şaşırdım çünkü daha son dizilerinde bile çok gençti, ne ara acuşhi rolünde oynar olmuş :) Diziyi de merak ediyorum.
SilDiziden haberdarım, spoiler de biraz yedim ama izlemedim. Kitaptan uyarlama olması ilginçmiş, bilmiyordum.
YanıtlaSil"Tarih bizi hayal kırıklığına uğrattı ama önemi yok". çok yoğun bir his ve perspektif veriyor, sevdim
Diziyi henüz izlemedim ama kitabı çok beğendim. Beğendiğim kitaplar okudum son dönemde de ama uzun zamandır şöyle etkilendiğim bir kitap okumamıştım. İyi hissettirdi.
SilAsıl özlediği Hansu değildi, Isak bile değildi. Rüyalarında tekrar tekrar gördüğü şey gençliği, hayatının başlangıcı ve hayalleriydi; bu şekilde bir kadın olmuştu. (Sayfa 567) Yaşayamadığı hayatı. İşte bu çok koyar insana.
YanıtlaSilEvet haklısınız. Ama bence Sunja, ne kadar zorlansa da, sevdiği bir hayat yaşadı. Hatta bunu kitapta kendisi de ifade ediyor. Hansu olmasaydı ne ilk çocuğuna sahip olurdu, ne de Isak ile tanışırdı. Çok sevdiği ve ona yoldaş olan bazı insanlarla tanışamazdı ve sahip olduğu kocaman aile bu şekilde var olamazdı. Ama tabi kendi seçimleri dışında gerçekleşen dünyanın durumu ve yaşamı boyunca çektiği zorluklar onun hatası değildi. Ülke politikaları ve halkın Korelilere karşı davranışı, yoksulluk... bunlar ona erken yaşlanacağı zor bir yaşam verdi. Ben bu alıntıya olumsuz bakmıyorum aslında. Aksine, yaşlı bir kadının genç bir kadınkenki toy haline bakışını görüyorum. Benim içimi asıl sızlatan bu. Çünkü zamanla, belki de dünyada geçen süremiz arttıkça, bulutlardan yeryüzüne ineriz.
SilSelam,
YanıtlaSilDizisi izlemeye değer. Ancak kitabın aynısını görmeyi umanların biraz hayal kırıklığına uğrayabileceğini düşünüyorum.
Gerçi, hangi dizi/film kitabının aynısı olmuş ki?
Dizide oyunculuklar muhteşem ama benim için öne çıkan genç Sun-ja'yı oynayan Kim Min-ha. Kesinlikle inanılmaz bir oyuncu.
Diziye dair hiçbir bilgim yok ama kitabın birebir yansıtılmadığını zaten tahmin ediyorum. Yine de merak ettiğim bir uyarlama. Bir ara mutlaka izleyeceğim. Sunja kurgunun akışı için çok önemli (belki de en önemlisi?) bir karakter. Bu nedenle oyuncunun performansının başarılı olmasına sevindim. :)
Silİlkay diziyi izleyince bir karşılaştırma yapsan bize okusak mı yoksa izlesek mi diye. :)
YanıtlaSilYazarım yazarım :) Ama yukarıda da yazdım iki sezona her şeyin sığmış olması im-kan-sız. Kitap neredeyse 100 yıllık bir zamanı ve dört neslin yaşadıklarını kapsıyor. Bir noktada karakterler yaşlanıyor ve torunlarının hikayesini bile okuyoruz. Yani bunların ne kadarı işlenmiştir bilemiyorum. Yine de diziyi seveceğime inanmış durumdayım :) Ama kitabı her koşulda öneririm. Anlatımda anlam veremediğim bir kopma vardı ama genel olarak sürükleyici bir kurgu olduğundan ilgiyle okudum. Bu arada yorumunuzu gördüğüme sevindim. Özlenmiştiniz. :)
Sil