16 Ekim 2024 Çarşamba

Naomi: Bir Aptalın Aşkı (Cuniçiro Tanizaki) | Kitap Yorumu

Yazar: Cuniçiro Tanizaki, Çevirmen: Barış Bayıksel,
Yayınevi: İthaki Yayınları

Kitabı anlatmaya nereden başlayacağımı eviriyorum, çeviriyorum ama bir türlü bulamıyorum. Direkt konusunu anlatıp kurtulmalı mıyım, yoksa hislerimden mi bahsetmeliyim?.. Hayır hayır, ikisi de değil. En iyisi sana, kitabı ilk gördüğüm anı anlatayım.

Kitabı fazla sessiz ve -bu nedenle- gergin bir kütüphanenin rafları arasında gözlerimi gezdirirken gördüm. İnsanlar ders çalıştığı için fazla köşelere ilerlemek istemiyor, hem kalbime hem aklıma yatacak bir kitabı seçip oradan ayrılmak istiyordum. Uzak Doğu Edebiyatı'na ait kitapların olduğu rafta gözlerimi parlatan bazı kitaplarla karşılaştım. Naomi ise ismiyle beni kendine çekti. Konusunu hiç okumadım bile. Kendisini raftan çekip aldım ve ona ancak eve gelip de yatağıma kurulduğum anda gerçek bir bakış attım.

Naomi on beş yaşında genç bir kız. Henüz çocuk yaşta olan bu kızı gören 28 yaşındaki Coci (biliyorum yaşları yan yana görmek rahatsız edici), onun ilk önce isminden etkileniyor. Naomi... Ne kadar da Batılı ismine benziyor, Coci'ye göre. Naomi'nin kendisi de tam bir Japon'dan ziyade melezlere özgü fiziksel özelliklere sahip. Avrupai görünümlü bu genç kızı görmek için Coci sık sık Naomi'nin çalıştığı kafeye gidiyor. Niyetini belli etmeden evvel onunla arkadaş olmaya çalışıyor, onun gözünü boyuyor. Sonra da Naomi'ye bir teklifte bulunuyor: Evimde hizmetçi olarak çalış, ben de sana Batılı bir hanımın alacağı eğitimleri sunayım.

Coci Batı özentisi, birey olarak gelişmemiş ve aşağılık kompleksine sahip bir adam. Henüz kişiliği ve görüşleri oluşmamış genç bir kız olan Naomi'de gördüğü ışığı kendi istediği şekilde şekillendirip yanında çalım atarak gezebileceği bir eş eğitme niyetinde. Bu niyet doğrultusunda Naomi'ye İngilizce, piyano, dans gibi dersler aldırıyor, farklı tarzlarda bir sürü giysi satın alıp onunla sık sık etkinliklere gidiyor. Gel zaman git zaman Naomi yavaş yavaş büyüyor ve içindeki ışık, Coci'nin kontrol edemeyeceği şekillerde kendini gösteriyor. Coci kendi elleriyle narsist, vurdumduymaz, görgüsüz bir kişiliğin oluşmasına öncülük ediyor.

Kitap daha ilk sayfasından sinirimi bozmuştu. Coci'ye karşı o kadar bilendim, o kadar sinir oldum ki kendisini yorumlarımla yerden yere vurabilmek için kitabı okumaya devam ettim. Daha ilk sayfalardan itibaren sinir bozucu bir adamdı. Benim bu sinirimdeki en büyük etken Coci'ninki gibi görüşlere sahip insanların günümüzde bile hala olması muhtemelen. Arada Ekşi'de gezinirdim ve orada bu tip başlıklar gördüğüm bile olurdu. Yani adamlar bunları düşünüyorlar, utanmıyorlar ifade ediyorlar, utanmıyorlar bunun üzerine sayfalar yazıyorlar. Pes! ''Cahil eş alıp istediğin gibi eğitmek...'' Sen önce kendini eğit su katılm...

Neyse, sakinim. Bu nedenle Coci gibi tiplerin ettiğini bulma hikayelerini görmeye bayılırım. Bu kitapta ava giderken avlanan birisinin öyküsünü okuyoruz diyebiliriz. Naomi de her ne kadar en az Coci gibi sinir bozucu bir tip olsa da, kendisinde hayran olunası yanlar da yok değildi. Böyle bir çevreye de böyle burun sürtücü bir kadın gerekliydi. Öte yandan Naomi, yalnızca genç bir kızdı kitabın başında. Hatta çocuk yaşta bir kız. Kötü şartlarda yaşadığından evinden kaçmak için Coci'ye tutundu. Belki onu olumlu etkileyecek kişiler ve olaylarla karşılaşabilseydi kişiliği de farklı şekillenebilirdi. Ona yalnızca yontulacak bir eşya gözüyle bakan bir adamın elinde kontrolden çıkmış büyülü bir nesneye dönüştü. Kitabın sonunda artık genç bir kadın olan Naomi, toksik özelliklere sahip olmakla birlikte, femme fatale'in kalıp bulmuş haliydi. Ohhhh canıma değsin.

Sadece Coci de değil tabii, kitaptaki bütün erkek karakterler toksikti. Naomi de toksikti o ayrı ama dedim ya, böyle karakterlere böyle yanıt... Kendi erkekliklerini bir kadına hükmetme ile göstermeye çalışan, ona hükmedemeyince de o kadına kulp takan; yüzüne gülüp eğlendiği kadının ardından kendi küçük onurlarını kurtarmak için lakaplar uyduran vs gibi karaktersizce eylemlerde bulunan tüm bu ''erkek'' karakterler, etme bulma dünyasından Naomi bacımız aracılığıyla bir güzel nasibini aldı.

Kitap aynı zamanda Nabokov'un Lolita'sı ile karşılaştırılıyormuş. Açıkçası Lolita benim okumaktan en çok kaçtığım eserlerden biri. Hatta konusu aklıma gelince bile bir mide bulantısıdır başlıyor. Kitabı bir gün sinir krizi ataklarını göze alıp okumaya karar verirsem de fazlasıyla rahatsız olacağımı düşünüyorum. Bu nedenle bu kitaba da mesafeli başlamıştım. Hatta en başlarda bıraksam mı diye bile düşündüm ama yukarıda da bahsettiğim üzere Coci karakterine o kadar sinir oldum ki kitaba devam etmeyi seçtim. Bu da ilk kez başıma geldi vallahi. Sinir olduğum için kitaba devam etmem... Her neyse efenim, kitabı okuyup bitirdiğim için memnunum. Akıcı, sürükleyici ve zamanla içimin yağlarını eriten bir kitap oldu. Son olarak Coci gibi tiplere dikkat edelim diyor ve kapanışı yapıyorum.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

"Şöyle ufağından da olsa bir ev alsam, odalarını döşesem, çiçekler diksem, güzel güneş alan verandasından minik kuşlar için bir kulübe sarkıtsam, mutfak işleriyle, evin silinip süpürülmesi için de bir hizmetçi tutsam nasıl olur? Eğer Naomi de gelmeyi kabul ederse hem hizmetçilik görevini üstlenir hem de kulübenin kuşu olur," diye de aklımdan geçiriyordum. (Sayfa 9)


Zaten "erkek gibi davranan" Naomi'nin keyfi denizi görünce yerine gelmiş, trendeki mahzunluğundan eser kalmamıştı. (Sayfa 31)


"Tabii ya, çalış çalış. Yakında piyano da alacağım sana. Böylece Batılıların karşısına dimdik çıkabilecek bir 'leydi' ol. Sen istersen olursun." Bu "Batılılar karşısında", "Batılılar gibi" sözlerini sık sık kullanıyordum. Naomi'nin de bundan hoşlandığı kesindi. "Nasıl? Şöyle yapınca yüzüm aynı Batılılara benzemiyor mu?" gibi şeyler söyleyerek ayna önünde farklı farklı yüz ifadeleri deniyordu. (Sayfa 42)


O sıralar kalbimde birbiriyle tezat içindeki iki duygu, hayal kırıklığı ve sevgi, bir gün birinin bir gün öbürünün öne geçtiği bir mücadele içindeydiler. (Sayfa 56)


Ne yani? Dans dedikleri bu muydu? Uğrunda anneme yalan söyleyip karımla kavga ettiğim; o kadar gülüp ağlamanın sonunda katıldığım dans partisi bu denli aptalca bir şey miydi? Tüm o tipler, gösteriş budalası, yağcı, kibirli, yapmacık bir güruh değilse neydi? O zaman ben ne demeye oraya gitmiştim? Naomi'yi o tiplere gösterip hava atmaya mı? Eğer öyleyse benimki de kibrin ta kendisiydi. Ya o çok övündüğüm hazinem? (Sayfa 116)


Bazı hisler çabalamakla düzelmez bana sorarsan. (Sayfa 186)


Kısacası Naomi yerle gök arasındaki her yeri dolduran, beni sarıp sarmalayan, bana acı çektiren, acıdan inleyişimi duyup, gülerek izleyen kötü bir ruh gibiydi. (Sayfa 251)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.