13 Ekim 2024 Pazar

Lanetli Tavşan (Bora Chung) | Kitap Yorumu

Yazar: Bora Chung, Çevirmen: Sevda Kul,
Yayınevi: İthaki Yayınları

Kitap on öyküden oluşuyor. Bu öyküleri tek bir sıfat ile tanımlayacak olsaydım, rahatsız edici derdim. Öykülerin genelinde okurunu huzursuz eden, yer yer geren ve hatta -kendi duygu durumumu belirtirsem- kimi zaman iğrendiren bir atmosfer ve olay akışı hakim. Tüm bunlar kitabın genel olarak yansıttığı etki olduğundan dolayı aslında belki de bunu başarılı bir durum olarak değerlendirmeliyim. Çünkü kitaptan gerçekten etkilendim.

Bora Chung'tan ilk kez bir eser okudum. Kendisi Güney Koreli bir yazar. Rusça ve Doğu Avrupa üzerine yüksek lisans, Slav Edebiyatı üzerine ise doktora yapmış. Bunu belirtiyorum çünkü hem bu eğitim durumu beni etkiledi, hem de yazar öykülerinde karakterlerinin özelliklerini belirtirken kendisine ait olan bu özellikleri de ifade ediyordu. Bu durum da benim; acaba yazar bu karakteri yaratırken kendisinden veya çevresinden mi ilham aldı, yoksa direkt olarak bu karakter yazarın kendisi mi sorularını sormama neden oldu. Ayrıca Uzak Doğu kültüründe yetişmiş birinin Batı kültürüyle alakalı eğitim alması, yazarın dünya görüşünü, olayları sorgulama ve açıklama şeklini merak etmemi sağladı.

Kitabın sonsözünde yazar, öykülerini yazarken ilham aldığı durumlardan bahsetmiş. Açıkça söylemek gerekirse sonsözü okuyana kadar kitaptan öyle çok da aman aman etkilenmemiştim. Bunun nedenini de sonsözde ifade edilenlere değindikten sonra açıklayacağım. Kitabın sonsözünde yazar, kitabı basan yayıncısının kitap hakkındaki görüşleriyle ilgili ''bugünkü gibi bir çağda haksızlığa uğrayan güçsüz insan(lar)ın intikam hikayelerini beğendiğinden bu öykü derlemesini yayınlamaya karar verdi'' şeklinde bir anlatımda bulunuyor. Sonra da, yayıncısının bu görüşünün onu şaşırttığını çünkü aslında bu öyküleri bu motivasyon ve amaçla yazmadığını söylüyor. Açıkçası yazarın bu ifadesi de beni şaşırttı diyebilirim. Çünkü öyküleri okuduktan sonra ben de tıpkı yayıncısı gibi düşünmüştüm.

Yazar ise öykülerini kaleme alırkenki düşüncelerini şu şekilde ifade ediyor; ona göre öykülerindeki tüm karakterler yalnızdır ve bu yalnız karakterler -tıpkı yayıncısının da söylediği gibi- acımasız ve kasvetli bir dünyanın içinde intikamlarını ve haklarını alsınlar veya almasınlar, adalet yerini bulsun veya bulmasın, yalnız kalmaya devam ederler. Peki tüm bu kasvet ve yalnızlık teması okura ne mesaj vermeli? Yalnız değilsin!

Herkes bir şekilde bazı sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Bu ister kitaptaki gibi korku, fantezi veya bilimkurgu temalı olsun, isterse de bizim sıradan dünyamızdaki gibi ''sıradan'' bencillikler; aslında kimse yalnız değil. Herkesin sorunları var; tek başına hissetsek bile, yalnız değiliz. Bu, rahatlatıcı mı olmalı tartışılır ancak yazarın ifade ettiği bu düşünce yapısıyla öyküleri tekrar düşündüğümde, öykülerden etkilenme oranımın arttığını fark ettim.

Kitapta kullanılan dil sade olsa da, dediğim gibi kurgular rahatsız edici ve vurgulanan düşünceler çarpıcıydı. Yer yer kimi öykülerin fazla uzatıldığını ve her ne kadar merak unsurunu korusa da, vermek istediği mesajın dağıldığını düşünsem de (Kapan ve Yara İzleri öykülerini buna örnek verebilirim - ve bu tamamiyle benim kendi görüşüm), öykülerin olay akışı sürükleyici, anlatımı akıcıydı. Kitabı çok kısa bir süreçte de okudum bitirdim zaten. Elimden bırakamadım bile diyebilirim hatta. 

Kitapta en beğendiğim öyküler ise; her ne kadar fazlasıyla mide bulandırıcı bulsam da Kafa, tam bir korku filmi tadında olan Soğuk Parmaklar, sorgulatan bir bilimkurgu olan Elveda Sevgilim, masal sevgimden dolayı daha en başta benden geçer not almayı başaran Rüzgarın ve Kumların Hükümdarı, her şeyin tadında olması ve yazarın ifade ettiği ''yalnız değilsin'' ana fikri ile birebir örtüştüğünü düşünmem nedeniyle Vuslat öyküleri oldu. Kitaba adını veren ve ilk öykü olan Lanetli Tavşan, her ne kadar dikkate değer ve karanlık bir öykü olsa da benim için ortalamanın ötesine geçemedi. Aynı şekilde Bedenleşme, Evim Güzel Evim öyküleri de akıcı ve ilginçti ancak ortalama buldum diyebilirim. Kapan ve Yara İzleri öyküleri ise benim için çok fazla rahatsız edici ve kabul edilemez durumlarla örülü bir akışa sahipti. Ayrıca yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi fazla uzatıldıklarını ve bu nedenle de kurguların dağıldığını düşünüyorum.

Kitaba bayıldım diyemesem de böyle farklı içerikli kitapları okuduğumda tatmin olmuş hissediyorum. İlgisini çekenlere de kitabı önerebilirim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Lanetli eşyaları kişisel kullanım amaçlı yapmak yasaktır. Aile mesleğimizi devralanlar kendi yaptığı lanetli eşyaları kullanamaz. Yazılı olmayan bu kuralların elbette bir sebebi vardı. Bir Japon atasözü der ki, "Birine lanet etmeden önce iki mezar kaz." Yani başkalarını lanetlerseniz sonunda mezara giren diğer kişi siz olursunuz.'' (Sayfa 24 - Lanetli Tavşan)


''Hatırında kocaman, sıcacık bir elin kendi elini sarması, huzur veren tanıdık bir yüz vardı, neşeli ve mutlu gibiydi... Yüzük onun için böyle bir şeydi. Değerli ve önemli bir şey.'' (Sayfa 47 - Soğuk Parmaklar)


''Söylediklerinin hiçbir gerçekliği olmasa da kadın sırtındaki sıcak elin yaralı yüreğini okşadığını hissetti.'' (Sayfa 75 - Bedenleşme)


''Kendini gülümseyebilmek için zorlasa da gözyaşları hiç durmadan akmaya devam ediyordu.'' (Sayfa 180 - Evim Güzel Evim)


"İnsan olarak yaşamak istiyorum," diye cevapladı sonunda. "Kendim gibi biriyle tanışmak, sevmek ve sevilmek, çocuk sahibi olmak istiyorum. Çocuklarımın büyüdüğünü, kendi eşlerini bulduklarını, torunlarımı yetiştirdiklerini görmek istiyorum. Böyle bir hayat hayalimdeki." 

"Böyle bir hayatın sonunda ölüm vardır," dedi Rüzgârın ve Kumların Hükümdarı. 

Prenses başını yukarı aşağı salladı. "Biliyorum ama ölüm gelene kadar yaşanacak bir ömür de var." (Sayfa 204 - Rüzgârın ve Kumların Hükümdarı)


''Benim için bir dakika öncesi şimdiden, şimdi ise gelecekten daha iyiydi. Belki de ileride bu günleri hatırladığımda, kaygısızca oturmuş ağır ağır batan güneşi izlediğim zamanları özleyeceğimi düşünür ve anın tadını sonuna kadar çıkarmaya çalışırdım.'' (Sayfa 211 - Vuslat)


''...anlamak ve affetmek birbirinden tamamen farklı meselelerdir.'' (Sayfa 221 - Vuslat)




12 yorum:

  1. Kitabı çok görüyorum ve herkes farklı yorumlarda bulunduğu için alıp okuyasım gelmedi hiç. Bir de artık ithakiden kitap almıyorum. Yazarın öyküleriyle ilgili açıklaması ilginçmiş. Tanıtım için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet benim de karşıma çok çıkan, reklamı da çok dönen bir kitap. Ben kütüphanede buldum ve bulur bulmaz aldım. Kitap fiyatları çok pahalı açıkçası ve kendim alayım da okuyayım desem daha birkaç yıla zor okurdum. :) En azından merakım geçti. Yani çok tekrar ettim ama kitabın üstümde bıraktığı baskın etki bu diye söylüyorum, rahatsız edici bir kitaptı. Birilerine mutlaka okuyun diyebileceğim bir kitap değil. Yine de farklı bir şeyler okumak için güzel olabilir. Ve rica ederim. :)

      Sil
  2. Biliyorum ama ölüm gelene kadar yaşanacak bir ömür de var." Güzel cevap olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu alıntıyı ben de sevmiştim. Öyküsü de güzeldi. :)

      Sil
  3. Ben daha ponçik şeyler isterim galiba ya 🤡 ve Kore edebiyatı bilemedim.
    "Biliyorum ama ölüm gelene kadar yaşanacak bir ömür de var." Alıntısi çok güzeldi. Yaşama dair pozitif şeyler daha çok hoşuma gidiyor. Yalnız olmadığımızı karanlık temalarla anlatmak hmmmmmmm
    Şu capon atasözü kitaptan daha çok hoşuma gitmiş olabilir. Caponya beni gönüllü kölesi yapmadiysa tabi ahaha
    Ilginç bir kitap, seveni çok olur bunun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kore Edebiyatı'ndan ben de tek tük okudum. Bir elin parmağı kadar bile yoktur. O yüzden genelleme yapamayacağım ama bu Uzak Doğu Edebiyatı'nın genelinde bir soğuk atmosfer oluyor. Galiba kültürleriyle de alakalı; dil kullanımına, yazarın olayları ele alış şekline yansıyor.

      Bu kitabı okuduğum için memnunum aslında. Orda burda çok gördüğüm ve beğenilen bir kitaptı. Bir de kitaba rahatsız olacağımı bilerek başladım. Yani gerilim-korku tarzı bir şeyler zaten bekliyordum ama beklediğimden farklı bir rahatsızlık hissi karşıladı beni. Aslında bunu da olumsuz olarak değerlendirmedim. Çünkü zaten kitabı da farklı bir şeyler okuyayım diye okumuştum ve bana beklediğimi vermiş oldu. Bir hayli farklıydı diyebilirim. :)

      Öte yandan ben de daha umut dolu kurgular okumayı tercih ediyorum. Böyle kitaplar iz bırakıyor bende. Bu öyküleri mesela bir daha okumam artık ve zamanla unuturum. Çünkü karakterlerle de bağ kuramadım. Bağ kurdum diyebileceğim tek öykü alıntıladığın kısmın geçtiği öyküydü. Ana karakter prensese ve yaşadıklarına ısındım. O alıntının geçtiği kısım da çok hoştu. Hatta o öyküyü zihnimde baştan sona anime gibi canlandırmıştım. :)

      Ve Japonyaaa <3 Oranın yeri bende de ayrı. Uzak Doğu Edebiyatı diye de genelledim üstte ama onların edebiyatını seviyorum. En çok Caponlardan okudum :), hatta şimdi de bir Japon yazardan okuyorum.

      Sil
    2. Bi şi diycem ben Japon edebiyati da sevmiyorum galiba 💀😂dediğin gibi soğuk atmosfer. Rusya misal, samimiyet kaynaklı kardeş öpüşmesi bile var. Bir sıcaklık var. Karakter acı çekerken biri gelip bizim yerimize sarılıyor misal. Kendini ifade ediyor hissediyor ama japonya buz gibi bu açıdan. Ve olay yok. O yüzden bir tek Akutagawa sevmiştim okuduğum 3 yazar arasından.
      Umut, hayat, aydınlık güzel şey 🌸
      Beklentilerinin karşılanmasına sevindim oleey

      Sil
    3. Ahahahha, olur öyle :) Rusya daha bize yakın haklısın. Ama onlar da maşallah tuğla gibi yazmış :) Bu yıl bitmeden bitirmek istediğim meşhur bir klasik var ama galiba yazın göbeğinde başladığımdan akmamıştı, ara verdim. Şimdi okumak için tam sırası gibi (Suç ve Ceza - evet daha evvel okumadım...). Şimdi de biraz meşgulüm aslında ama kitap okuyarak aklımı dağıtıyorum. Suç ve Ceza fazla dağıtır beni sanki neyse. :)

      Japonya ise soğuk evet ama o atmosferi de seviyorum ben ya. Hani karakterleri sevmesem, aşırı aşırı aşırı durumlar üstünden kurgu ilerlese vs bile olsa farklı bir havası var bence. Bir de değişik olduğundan kitap akıyor. Tabi bir Rus edb. her açıdan dolu dolu da, kuzeyle güney kadar farklı iki kültür. Edebiyat ise tam da bu noktada iyi ki var değil mi? Mesela Japonya'nın bilmem kaç yılından hoooppp Rusya'nın bilmem kaç yılına anında ışınlıyor seni. :)

      Akutagava'dan hiç okumadım ama okuyayım bir ara. Rasomon'nun filmini de görmüştüm. Önce okuyup sonra izlerim. İnşallah olabilecek en yakında. :)

      Evet, aydınlık hisler ve onlara sebep olan şeyler hep hayatımızda olsun. <3

      Sil
  4. Kitabı ve yazarı bilmiyorum ama merak ettim. Ben de farklı şeyleri okumayı seviyorum. Sevmeyebilirim ama bir bakmak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle kitaplarda beklentisiz başlamak en iyisi oluyor :)

      Sil
  5. Çok detaylı ve özenli bir kitap analizi yapmışsınız emeğinize sağlık ilgiyle okudum diyebilirim..Kitaptan çok azanilizi güzel ve anlamlı buldum 🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, yorumunuz beni gerçekten mutlu etti :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.