10 Mayıs 2024 Cuma

Sarılmak.


Chungking Express (1994) isimli çok sevdiğim bir film var. Oradaki bir karakterin sevimli bulduğum bir de repliği vardı: ''Koşunca vücut sıvı kaybeder böylece ağlayacak gözyaşı kalmaz,'' diye. Ne zaman ağlayacağım gelse bunu uygularım, yine de bazen bazı durumlarda gözyaşları bir yerlerden kendine yol bulur. 

Böyle bir gündü. Kendime ilk kez sarıldığımda üzgündüm. Neden bu kadar geç kalmıştım bilmiyorum. Bir sonbahar günüydü sanırım ama öte yandan hava soğuk da değildi. Tam gökyüzünü izleyip hayal kurmalık bir gündü. Ancak ben bunun yerine perdeleri kapatıp ağlamayı seçmiştim. Bazen ağlamalıyız, bundan bahsetmiyorum. Çünkü bazen, gökyüzünün çok güzel olduğunu fark etsek, hatta bunun da ötesinde bilsek bile, onu izlemeyi tercih etmeyebiliriz. Benim için de durum böyleydi. Ne biriyle konuşmak, ne de birine sarılmak istiyordum. Yine de içimdeki bir yan, küçük ama belki de azımsanmayacak kadar büyük olan bir yan, birinin bana sarılmasını da istiyordu. 

Neden o kadar üzgündüm bilmiyorum. Belki de kimseye sarılmak istemediğimi düşündüğüm içindir. Çok ağlamıştım, gerçekten çok fazla. Sonra bir noktada durmuştu. Artık güneş uzaktaydı, gökyüzündense bihaberdim; çünkü yorgundum. Böyle durumlarda en iyisi uyumaktır. Tabii sonra uyandığınızda Çinli birine dönme ihtimaliniz de olasıdır ancak öte yandan, uyumak iyidir. Hatta uyuyup uyanınca insan şaşırır. Ne vardı da o kadar ağlamıştım acaba, diye. Uyuyunca beynimize format atılıyor sanırım, ilginç bir hal. Ancak ben uyumayı seçmemiştim. Sanırım kendime çıkarabileceğim her zorluğu bile isteye çıkarıyordum. Ve kendime sarıldım.

Bir mutlu son bekliyorsan, üzgünüm. Çeptır 3'te bir şeyler düzeliyor ama bu ikinci bölümde daha da kötü olmuştu. Daha da çok ağlamaya başladım. Şimdi yazarken buna gülmem de tuhaf ama komik de kabul edelim. O an kendimi uzaktan izleseydim sanırım kendi halime gülerdim. Ama iyi ki izleyememişim, yaşasın fizik kuralları?- bu sayede kendime sarılabildim.

Şimdi arada kendime sarılırım. O olaydan sonra başkalarına sarılma konusunda da aşama kaydetmiştim. Hatta arkadaşlarıma bile arada sarılırdım ahahah. Sistemim dokunmatik olmuştu. Tabi sonra o da geçti. Sanırım bu yeni yazılımı bünyemin test etmesi gerekiyordu. Hayatımda böyle geçiş dönemleri yaşadım. Bir dönem tamamen renkli biri olmuştum. En azından kendimce. Biliyorsun, mutlu olduğum bir sürü şey bulmuştum. Aslında bu, mutluluk değildi; bunu ikimiz de biliyoruz. Bu, bendim. Aktive ettiğim bir özelliğim. Bunu en son bu olaydan da öncesinde, henüz bir çocukken, liseye giderken, yaşamıştım. Bir arkadaş grubum vardı. İçlerinden biriyle daha yakındık. Bu çok eskide kaldı tabi, henüz çocuktuk dedim ya. Yine de o, benim için çok değerliydi. Bence ben de, en azından o zaman, onun için değerliydim. Gerçi şu anda beni pek hatırladığını bile düşünmüyorum. Birlikte uzun bir süre geçirmedik ama geçirdiğimiz tüm zamanlarda onun beni anladığını düşünmüştüm. Sonra arkadaşlığımız saçma bir şekilde bitmişti. Neden bittiğini bugün bile bilmiyorum ahahah. Yine de, büyük bir boşluğa düştüğümü hatırlıyorum. Sanki aforoz edilmiştim. :) Arka plandaysa, bana pek de iyi hissettirmeyen başka başka o yaşlarımın sorunları vardı. Gerçekten çok kötü hissetmiştim. Çünkü birine sarılmayı çok istiyordum.

Nasıl oldu hatırlamıyorum. Ama onun yanına gittim. O sıralar onuncu sınıftaydık. O başka sınıftaydı ve bir önceki yıl da çok yakın sayılmazdık. Yine de onunla konuştum. Normalde asla konuşmayı ilk başlatan ben olmazdım. Hatta, bunu övünecek bir şey gibi söylemiyorum ama (ki aslında muhtemelen tam tersi *-*), hiçbir arkadaşımla ilk kez ben konuşmamışımdır (üniversiteye kadar :). Yine de onunla konuştum. O da benimle konuşmuştu. Sonra da içimdeki cırcır böcekleri canlanmıştı ve bir daha hiç susmamıştı (arada verdiği nefes molaları hariç :). O, yıllar boyunca en yakın arkadaşım oldu. Hatta bunun da ötesi. Bunu anladı mı bilmiyorum; bunu ona söylemiş, kendimce göstermeye çalışmış olsam da. Sanırım ne yaparsam yapayım hislerimi tam olarak gösteremiyorum. Neden böyleyim acaba? Bilmiyorum. Tamam biliyorum. Ama bilmi- :) Aslında bununla da ilgilenmiyorum. Bazı insanlar öyledir, bazısı böyle. Ben de böyleyim. Şimdilik.

Bazen, bazı anlarda, birine sarılmayı istemeyebiliriz. Bazen, bazı anlarda ise, birine sarılmayı isteyebiliriz. İşte! Yani bence... Tam da böyle anlarda birilerine sarılmalıyız. Ben mesela artık çok fazla ağlamadığımda veya üzgün olmadığımda, hatta bayram seyran olmadığında bile :), kendime sarılırım. Aynı şekilde, o an sarılabileceğim, sevdiğim birine de. Tabii bazen bu sonuncusu tuhaf karşılanabilir, ama neyse. Acaba neden böyle? Belki de sarılan biri gibi görünmüyorumdur. Bu da ne demekse. Neyse! Bedenimiz, ruhumuzla ve ruhumuz, bedenimizle bağlantılıdır. Ve ikisi, birbirine de, başkalarına da sarılabilir. 

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.


Lisem. :)



6 yorum:

  1. senin lise arkadaşlarını artık ben bile hatırlıyoruuum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok bunları hatırlayamazsın çünkü anlatmadım hiç :) Yani zaten bazı şeyler çok da iyi hissettirmediği için (komik momik gibi anlattım ama o zaman travma olmuştu bende yani -,-) henüz üzerinden çok zaman geçmeden anlatmamışımdır. Anlattıklarım, arkadaşlarımdı. Yanlarında güldüklerim falan. :)

      Sil
  2. Ne güzel yazmışsın, kendimden bir şeyler buldum yazıda. Çok üzgün olunca uyumayı seçenlerdenim ben de. O dönem geçti neyse ki yanımda sevdiklerimle mutluyum. :)
    Ben de insanlarla en başta mesafeli oluyorum, herkesle konuşmam ama yakın hissettiğim kişilerle de çok konuşurum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uyku gerçekten iyi bir ilaç ve uyanınca eğer sorun kafamda büyüttüğüm bir şeyse küçülmüş oluyor biraz :) Ben de öyleyim. Dışarıdan soğuk durduğumu çok kez duydum. Aslında bunu bazen bilerek, bazen elimde olmadan yapıyordum. Herkesle yakın olmam ama yakın olduklarımlayken de, diyorum ya, cırcır böceğine dönüşüyorum :) Zaten herkesle yüz göz olunmasını da sevmem.

      Sil
  3. Hala görüşüyor musun o arkadaşınla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yıla kadar evet görüşüyorduk. Ama sonra artık iletişim kuramadığımızı fark ettik, sanırım büyüdük veya hala büyümeye çalışıyoruz bilmiyorum. Görüşmeyi kestik ama küsmedik. Hatta vedayla biten ilk arkadaşlığım buydu. :) O benim kız kardeşimdi. Belki bir gün yine görüşmeye başlarız bilmiyorum, belki sadece bu döneme has bir şeydir. Onunla artık konuşmayı kestiğimizde en çok da ileride onun çocuklarının teyzesi olma hakkım elimden alındığı için üzülmüş, hatta ağlamıştım. Böyle de tuhaf biriyim. :) Belki ileride de konuşmayız veya ne saçma davrandık onca yıl niye kayboldu ki deriz :( ama ne olursa olsun o benim kız kardeşim ve hep öyle kalacak. Artık konuşmasak bile.

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.