28 Aralık 2023 Perşembe

Zamanı Durdurmanın Yolları (Matt Haig) | Kitap Yorumu

Yazar: Matt Haig, Çevirmen: Kıvanç Güney,
Yayınevi: Domingo Yayınevi.

Bazen kendimizi bir anımızın içinde buluruz. Bir anda gerçekleşen zamanda bir yolculuktur bu. O anı, yaşarken çok önemsiz gelen bir ana ait olabilir. Muhtemeldir ki, öyledir. O ana ait izler birer fotoğraf karesi gibi art arda zihnimizde birbiri ardına sıralanır ve biz bu karelerin sıraya girip etrafımızda dönmesini izleriz. O anı tekrar yaşayamasak da, o anın içinde olma hissini tekrar hissedebiliriz. Peki en fazla ne kadar geriye gidebiliriz? Belleğimiz ne kadar geriye gidebilecek kapasiteye sahiptir? Peki ya yolun sonu, şimdimize kadar yaşadığımız yıllar, düşününce aslında ne kadar da kısadır değil mi? 

Tom Hazard için durum farklı. Kendisi 40'lı yaşlarının başlarında görünen, olabildiğince sıradan bir tarih öğretmeni. Yaşlı köpeği Abraham dışında hayatında kimse yok. Yeni taşındığı Londra'da tanıdığı kimse yok. En azından içinde bulunduğu yüzyılda tanıdığı. Tom aslında 439 yaşında bir Alba. Albalar isimlerini albatros isimli bir kuş cinsinden alıyorlar. Çok eskiden albatrosların çok uzun yaşayan yaratıklar olduğu zannedilirmiş. Kendilerine Alba ismini veren bu insan topluluğu ise yaşlanmama hastalığına sahipler. Evet evet yaşlanmama, hastalığı? Ergenlikte belirtilerini göstermeye başlayan bu kurgusal hastalık, bir ömür boyu sürüyor ve kişinin çok yavaş yaşlanma belirtisi göstermesine neden oluyor. Yavaş derken kelimenin tam anlamıyla ''yavaş'' olmayı kastediyorum. 70'li yaşlarında gösteren bir Alba'nın aslında 900 yaşında çıkması bizi bu bakımdan şaşırtmamalı.


Bu insanlar çok yavaş yaşlansalar da ölümsüz değiller. Tarih boyunca pek çok ölüme sebep olmuş veba, kolera, çiçek vb. gibi hastalıklara bağışıklıkları bulunuyor; ancak bu insanlar da vurulma, düşme, darbe alma, hatta yaklaşık 1000'li yaşlarında yaşlılıktan ölme gibi sebeplerle ölebilirler. Bu insanların sayısı genele göre az olmakla birlikte, azımsanmayacak sayıda denilebilir. Batıl inançlar ve cadı avlarının bir hayli yaygın olduğu devirlerde yaşamış pek çok Alba bulunuyor. Bu batıl inançlar nedeniyle diğer insanlar tarafından cadı, büyücü, iblis, lanetli olarak görülen bu insanlar, yüzyıllar boyunca bir hayli tehlikede yaşıyorlar. Modern çağın gelmesi ise cadı avını bitirmiyor. Çeşitli deneyler, tımarhaneye kapatılma vb. gibi durumlar, modern çağın tehlikeleri. Bu nedenle de Albaları toplayıp bir çatı altında birleştiren bir kuruluş var. Bu kuruluşa girmek var, çıkmak yok. Her sekiz yılda bir Albalara bir hayat hediye eden bu kuruluş, ödeme olarak Albalardan bazı görevleri yerine getirmeleri istiyor.

Kitap boyunca Tom'un hayatının dönüm noktalarını yaşadığı Londra'ya yıllar sonra geri dönüşünü ve sıradan bir hayat kurmak isterken, kendini nasıl yeniden yaşamı hissetmeye başlarken bulduğunu okuyoruz. Yaşam, seçimleri de beraberinde getiriyor. Kendisi gibi bir Alba olan kızını yüzyıllardır arayan Tom, yıllar boyunca hizmet ettiği ve ona umut veren tek şey olan Alba topluluğu hakkında ilginç bilgiler öğreniyor. Bağ kuruyor, dürüst oluyor ve geçmişle şu anını bir araya getiriyor. Kitapta her bölümde zaman sıçramaları oluyor. Okurlar olarak Tom'un şimdisi ile yüzyıllar boyunca yaşadıklarını bir arada okuyoruz.

Bu yazarın kitaplarında kesinlikle büyülü bir şeyler var. Aslında en bilindik konuları, en sıradışı şekilde anlatıyor. Matt Haig'den okumayı en çok istediğim kitap Gece Yarısı Kütüphanesi'ydi. Ancak ilginçtir ki, bu kitap dışında iki kitabını okudum. Gece Yarısı Kütüphanesi'yle 2024'te buluşmayı umuyorum. Zamanı Durdurmanın Yolları yazardan okuduğum ikinci kitap oldu. Daha evvel yazarın İnsanlar isimli kitabını okumuş ve şurada da (tıklayabilirsin) yorumlamıştım. Yazarın kitabın Teşekkür başlıklı kısmında belirttiği gibi; İnsanlar, kısa insan yaşamlarımızı mekansal açıdan konumlandırmak ile ilgiliyken, Zamanı Durdurmanın Yolları zamanı merkeze alarak yaşamın doğasını inceliyor.

Aslına bakılırsa en azından kitabın başında, her iki kitabın ana karakteri için de sanki aynı kişilermiş gibi hissettim. Her iki karakter de topluluktan farklıydı, bir çeşit özel güçleri vardı, ikisinin de onlara arkadaşlık eden bir köpeği vardı ve en önemlisi her ikisi de hayatı keşfediyordu. Ancak tüm bu nedenler bir yana, benim bu şekilde hissetmemin asıl sebebinin, yazarın ana karakter olarak kendini konumlandırarak hikayesini yazmaya başlaması olduğunu düşünüyorum. Yazarın karakterlerini oluşturma ve hikayesini anlatma tekniği bu mudur tabi bilmiyorum ama benim bir okur olarak hissettiğim bu. 

Bir yerden sonra olaylar ilerledikçe ve biz okurlar da kitabın içine iyiden iyiye girdikçe o etki dağılıyor ancak temelde en azından okuduğum iki kitap için ortak bir yorum getirirsem, iki kitabın ana karakteri de bana aynı kişilermiş gibi hissettirecek kadar birbirlerine benziyorlardı. Aslında bu normalde sorun teşkil edebilecek ve en azından eleştiri alabilecek bir nokta. Ancak aynı zamanda kitabın anlatımı ve verdiği his için de olumlu bir durum oluşturuyor. O olumlu durum da: Samimiyet. Yazarın karakterinin ağzından hayata dair çıkarımlarını anlatmasını okumayı seviyorum. Aslında her insanın bildiği ama çoğunluğun hayatın akışında üzerinde durmadığı durumları bilimkurgu ve fantastik ögelerle harmanlayarak, tabii araya biraz felsefik bakış açısı da katarak, okuyucusuna çok net ve eğlenceli bir biçimde aktarabiliyor diye düşünüyorum.

Dili akıcı, olayların işleyişi sürükleyici olan bir kitaptı. Kitapta çok fazla zaman atlaması olması da aslında riskli bir durum. Bu tip zaman atlamalarında olaylar arasında bağlantıyı kurmak çok önemli. Yazar bunu kafaları karıştırmayacak ölçüde başarmış görünüyor. Öte yandan, Tom'un şimdisini yaşarken bir anda geçmişi anımsaması hali o kadar sık oluyordu ki, bu durum anlam bakımından kopma yaşatmasa da bence geçmiş-şimdi bütünlüğünü bozan bir durumdu. Elbette yazarın karakterin geçmişini, his ve düşüncelerini bir şekilde okuyucuna aktarması gerekli; ancak bu atlamalar bu kadar keskin geçişlerle değil de, daha iç içe geçmiş bir şekilde veya bir olayın tetiklemesi gibi nedenler gösterilerek gerçekleşse, bahsettiğim dağılma hissi olmayabilirdi diye düşünüyorum. Tom'un geçmişini okurken tarihte yer etmiş kişilerle geçirdiği zamanı, tüm o yıllar boyunca kazandığı becerileri (yaklaşık 30 farklı müzik aleti çalmak buna dahil...) kıskandım; evet kıskandım, itiraf ediyorum. 

Matt Haig, hayata bakış açısını sevdiğim bir yazar. Hatta kendisiyle tanışmayı ve sohbet etmeyi çok isterdim. Eh, bunu artık bir şekilde kitaplarını okuyarak yapıyorum. Edebiyatın büyülü gücü! Sana bir sürü karakter ve yazarla dolaylı yoldan da olsa sohbet etme imkanı tanıyor. Tabii gerçekten sohbet etmek de güzel olurdu... Her neyse. :) Bu kitabı genel olarak beğendim. Ancak ilk yarısında ortalama bulduğum, ikinci yarısı ve özellikle de son kısımlarında Tom karakterinin de 400 küsur yıllık hayatında nihayet psikolojik açıdan yetişkinlik çağına girebildiği yerlerde bir hayli duygulandım (ki burada karakteri taşlamıyorum, gerçekten de duygusal olaylar yaşandı ve empati hissim kabardı). Yazarın yazdıklarında büyülü bir hava var dememin sebebi de bu aslında. Bir kitabın teknik yönü iyidir kötüdür, tartışılır. Ama bir kitabın okuyucusuna verdiği his daha farklı bir durumdur. Yazarın en çok da bu ikinci durumda başarılı olduğunu düşünüyorum. En azından yazdıklarıyla beni yakalamayı başaran bir yazar diyebilirim.

Son dakika golüyle yılın favorilerini zorlayabilir, bilemedim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

"Kalbim çok üzgün." (Sayfa 27)


''Çapa görevi üstlenecek bir sevgi olmayınca, oradan oraya sürüklenir olmuştum.'' (Sayfa 33)


''Ama son zamanlarda, şimdi, duygularda hesapçılık yapılamayacağını hissetmeye başladım. Kendimizi acıdan korurken yepyeni, daha sinsi bir acı yaratabileceğimizi.'' (Sayfa 129)


''Onunla birlikteyken başka hiçbir şeyin önemi kalmıyordu ve sakinleşiyordum. Beni dengeliyordu. Bir tek ona bakmak bile bana huzur veriyordu ve herhalde bu yüzden uzun uzun, gözlerimde aşırı bir yoğunlukla onu izliyordum. Artık kimse kimseye öyle bakmıyor.'' (Sayfa 135)


''Şu anda yaptığın hiçbir şey buhar olup uçmaz. Gelip seni bulur.'' (Sayfa 149)


''Hem sahnede hem de sahne dışında, dünyayı yansıtmaktan çok, içine çekermiş gibi bir dinginlik.'' (Sayfa 156)


''Kendimi yalnız hissediyordum. İçimdeki yalnızlığı maskelemek için insan içinde olmaya ihtiyacım vardı.'' (Sayfa 173)


"Scotty ve ben yaşlanmayı düşünmüyoruz, değil mi?" 

"Yapmayı düşündüğümüz şey," diye ekledi Scott abartılı bir ciddiyetle, "bir çocukluktan diğerine atlamak." (Sayfa 175)


''Tarihin bize verdiği ders, cehaletin ve boş inançların hemen herkeste her an ortaya çıkabileceğidir. Düşüncelerde bir şüphe olarak ortaya çıkan, çabucak eyleme dönüşebilir.'' (Sayfa 213)


''Bir canavar mucize de görse canavar gördüğünü sanır.'' (Sayfa 220)


''Koltuklarımın kabardığını hissediyorum. İşte bu. Öğretmen olmayı istememin nedeni tam da buydu. Ne kadar küçük olursa olsun dünyada iyiye doğru bir değişim yaratabileceğimi bilmek.'' (Sayfa 225)


''Boşluğun avantajları da vardır. Boşlukların içinde hareket edebilirsiniz.'' (Sayfa 231)


''İlk görüşte aşk diye bir şey var mıdır, yok mudur, bilmem ama bir anda aşk diye bir şey mümkün.'' (Sayfa 237)


''Gülüyor. Sevdiğiniz birini güldürmenin dünyadaki en basit, en saf hazlardan biri olduğunu fark ediyorum.'' (Sayfa 242)


''Istırap çekmekten korkan kişi zaten korktuğu şeyden muzdariptir.'' (Sayfa 302 - Montaigne)


''Birini, özellikle de hiç ummadığım birini ne zaman kitap okurken görsem uygarlığın biraz daha güvende olduğunu hissederim.'' (Sayfa 213)


''Montaigne hayatın amacının insanın kendini kendine adaması olduğunu söylemiş. Ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Okuyorum, resim yapıyorum, piyano çalıyorum. Dokuz yüz yaşındaki adamları vuruyorum.'' (Sayfa 312)


''Kendimi bir şeye başlar gibi hissediyorum. Sevmeye, incinmeye, risk alıp yaşamaya hazır hissediyorum.'' (Sayfa 315)


"Artık yalıtılmış değilsin; ama kaynak olup akabilmek için önce hayata dokunman gerekir bence." (Sayfa 317 - Fitzgerald)


''Her şey güzel olacak. Olmasa da bir şeyler olacak işte. Korkacak bir şey yok.'' (Sayfa 318)




13 yorum:

  1. ilk paragrafta söylediklerini hepimiz zaman zaman yaşarız herhalde :) bu yazar ivit temel konuları basit konuları çekici hale getiriyor sanki ondan iyi gibi :) bu yazarın bence bir yazma formülü var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hem basit konular seçiyor, hem de aslında bence yazdıklarında başlangıç noktası aynı. Tabi iki kitapla genellemem doğru değil ama iki kitabında da ana karakter dümdüz kendini anlatmaya başlıyor. Bu arada yazarın güçlü bir hayal gücü olduğunu ve film izlemeyi seven biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü yazdıkları film gibi. Sadece konu olarak değil, anlatımı sanki bir filmi izliyormuşum gibi etki bırakıyor üstümde. Bu da tabi kitapları akıcı yapıyor. Aynı zamanda yazarın hayata bakış açısı benimkiyle çok örtüşüyor. Böyle bir yazarın kitaplarıyla tanıştığım için mutluyum. Karakterleri sanki tanıdığım insanlarmış gibi hissediyorum. :)

      Sil
  2. Matt Haig kitaplarını biliyorum ama nedense hiç okuma hissi oluşturmadı bende ama bu romanın konusu güzelmiş:) daha önce benzer konulu kitaplar okumuştum mesela Ken Grimwood'un Zaman Çarkı : bunda da kadın 300 yıldır yaşıyordu. Bu konuları seviyorum Haig'in bu kitabı da aklımda bulunsun. Keyifli okumalar, elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğum iki kitabının konusu da yaratıcıydı bence. Aslında temelde hayatı her şekliyle kabul etmemizi ve yaşamaktan korkmamızı anlatıyor. Ama tabi bunu yaparken işin içine fantastik olaylar katıyor. :) Bahsettiğiniz kitaba bakacağım. Öneriniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. :)

      Sil
  3. Konusu güzelmiş. İsme ve kapağa bakınca kişisel gelişim kitabı gibi duruyor. Yazarı hiç okumadım, merak ediyorum. Güzel anlatmışsın. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arka planda o kişisel gelişim havası var tabi, okuduğum diğer kitabında da vardı :), ama fantastik bir kurgu. Kendini okutturan ve anlamlı çıkarımlar da yapabildiğim bir kitaptı. Konusu ilgini çektiyse öneririm. :)

      Sil
  4. Mart Haig kitaplarıyla henüz tanismadim ama ilginç geldi konusu bana..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazar genelde bu tarz fantastik ama hayattan da kopmayan kurgular yazıyor anladığım kadarıyla.

      Sil
  5. Mat haig benimde çok sevdiğim bir yazar ve inanır mısın bende insanların başkarakteri ile bu karakteri çok özleştirmiştim nedense. hatta yazarın kurgu dışı kitaplarını okuyunca bu iki kitaptaki ana kahraman yazarın kendisi gibi hissetim. bir garip duyguydu. güzel bir yazar hevesle kitabını beklediğim ne yazsa havada kapacağım biri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar'ın Sonsöz'ünde yazar kendi yaşadığı depresyon sürecinde İnsanlar'ın kurgusunun aklına düştüğünden ve insanları anlamayan bir karakter oluştururken kendinden ilham aldığından bahsetmişti. Bir de her iki kitapta da bizzat ana karakterin kendisi konuştuğundan ve hemen hemen benzer dünya görüşlerini yansıttıklarından dolayı ben de yazarın karakterleri aracılığıyla konuştuğu yargısına varmıştım. Bu yargımda emin gibiyim de ama yalnız olmadığımı okumak da güzel oldu. :)
      Ben de sanırım bu yazar ne yazsa artık okurum. :)

      Sil
  6. Ben de Gece Yarısı Kütüphanesi'ni çok merak ediyorum :) Okuduğum diğer iki kitabı güzeldi, o da güzeldir diye düşünüyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  7. Yazarı, Gece Yarısı Kütüphanesi ile tanıyorum. Henüz kitaplarını okumamış olsam da bu kitabının konusu çok ilgimi çekti. Kitap anlatımını okuyunca aklıma izlediğim bir film geldi: Tuck Everlasting.
    Orada da bazı karakterler ölümsüzdü. Hüzünlü olsa da ilgi çekici bir konusu vardı. İzlemeni tavsiye ederim. :)
    Bu kitabını da listeme alıyorum, teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlemediğim bir film ama merak ettim. Bu konu ilgi çekici geliyor bana. Bir ara mutlaka izleyeceğim, önerin için teşekkür ederim. :) (Bu arada film 2002 yapımı, türü romantik\ çocuk ve afişi masalsı duruyor değil mi? :)
      Rica ederim. Umarım sen de beğenirsin. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.