3 Kasım 2023 Cuma

Yeryüzü Güncesi #6 | Kelime Oyunu 121


''Çok bekletmedim değil mi?''

''Yok canım,'' dedi genç kadın oturduğu yerde gerinerek, ''sadece biraz kök saldım ve işte şimdi de, hopbala, dal veriyorum. Hayatıma bitki olarak devam edeceğim.'' 

Genç kadın yerinden zıplayarak genç adamın boynuna sıkıca sarılmıştı.

''Sarmaşık olarak mı?''

''Evet!'' Genç kadın kollarını daha da sıkıca doladı. ''Sadece seni özledim Ozan,'' dedi sonra da.

Genç adam genç kadının aşağı kıvrılmış dudaklarına bakarak gülümsedi. ''Ben de seni özledim Aslı,'' dedi ''çok.'' Genç kadının gözleri ışıldadı. Başka bir şey söylemeden hızla arkasını döndü ve etrafında döne hoplaya yürümeye başladı. Genç adam da hemen yanında ona ayak uydurmaya çalışarak yürüyordu. Şimdi ikisinin de dudakları güneşe dönüktü. 

Bir an sonra genç kadın, ''bugünün anlam ve önemine dayanarak seni affediyorum!'' dedi geri geri yürürken. 

''Aaaa sahi... Bugün... Ya bugün evet... Bugün ne olmuştu ki?''

''Ozan!''

''Ah pardon... Hatırladım!''

''Hele bi' unutsaydın!'' Genç kadın yumruklarını sıkmış, genç adama tehditkar bakışlar atıyordu.

''Bugün Dünya Kediler Günü'ydü!''

''Hayır Ozan! Dünya Kediler Günü'nü taaaa doğum gününde kutladık ya.''

''Evet evet hatırladım! Pastamı Bezelyecik ile birlikte üflemiştik.''

''Tamam!'' dedi genç kadın heyecanla, hiçbir şey duymamış gibi. Bir yandan da kollarını iki yana açmış yanından geçtikleri ağaçlara dokunuyordu. ''Şimdi şaka bitti. Bugün ne olmuştu söyle bakalım.''

''Aklıma taaa lisedeki tarih hocam geldi,'' dedi genç adam uzaklara bakarak. ''O da böyle bakalım lım lım der ama sorguya çekerdi.''

''Ozan! Saklanabilirsin ama cevap vermekten kaçamazsın. Ben kül yutmam!''

''Dünya Supangle Günü!''

''Cık cık cık.''

''Kurabiye?''

''Aç mısın?''

''Bal kapağı?''

''Ozan!''

''Ah pardon o Cadılar Bayramı süsüymüş,'' dedi genç adam. Sonra da genç kadını süsün asılı olduğu kafeye yönlendirdi. ''Galiba canım tatlı çekti. Oturalım mı?''

''Ona ne şüphe...'' dedi genç kadın iç çekerek.

''Anlamadım?''

''Oturalım, diyorum.'' dedi genç kadın kelimeleri vurgulayarak. Aşağı dönük dudakları yeniden yüzüne yerleşmişti. Genç adam gülmemek için dudaklarını ısırdı.

''Ama burası güzel bir yer,'' dedi sonra genç kadın.

''Ama?''

Genç kadın genç adama aldırmadan devam etti. Rol yaptığını biliyorum, diye geçirdi içinden. Yani umarım rol yapıyorsundur. Roldür rol. Roldür, değil mi? 

''Rol!''

''Ne rolü Aslı?''

''Yani gooolll!''

''Aslı'' dedi genç adam gülerek ''iyi misin?''

''İyiyim ya, burası böyle Antik Roma meydanlarına benzemiyor mu?'' dedi ilerideki meydanı göstererek. ''Buradaki binalar hep tarihi baksana. Tarihi yapıları çok severim. Böyle taştan binaları. Fotoğraflaması keyifli oluyor.''

''Öyle gerçekten. Hoş binalar var ve şurası da hoş bir açıklıkmış da...''

''Ne yesek, acaba?''

''Bunun golümüzle, yani konumuzla, ne ilgisi var... Acaba?''

''Pardon! Menüyü alabilir miyiz?'' dedi genç kadın elini havaya kaldırarak.

''Tabi efendim,'' diyen garson ortadan kayboldu.

''Yani Ozancığım, böyle maçları, müsabakaları, etkinlikleri, böyle antik özellikler gösteren meydanlarda izlesek ne güzel olmaz mıydı?''

''Futbolu mu?''

''Gladyatörler de antik tiyatrolarda dövüşüyorlardı.''

''Evet Aslı...''

''Tamam! Şaka bitti. Haydi söyle bakalım bugünün anlamını?''

''Dünya Gladyatör Dövüşleri Günü!''

''Umutsuz vakasın...''

''Birazdan geliyorum'' diyen genç adam da tıpkı garson gibi anında ortadan kayboldu.

''Bugün ne kadar da gizemli...'' dedi genç kadın kendi kendine. Bir yandan da kıstığı gözleriyle ortadan kaybolan garsonu arıyordu. ''Herkes...''

Genç kadın oturduğu yerden dışarıyı izlemeye başladı. Yapraklar nihayet sararmıştı. Ama yeryüzü yerine hala gökyüzünü kucaklıyorlar, diye düşündü. Masmavi gökyüzünü görünce genç kadın havanın sıcaklığını anımsamış gibi ceketini çıkarmaya karar verdi. Ceketini sandalyesine asıp önüne döndüğü anda karşısında genç adamı buldu.

''Ozan! Korkuttun beni...'' Parmağıyla dişine dokunup kafasını havaya kaldırdı. ''Bugün,'' dedi sonra kafası hala kalkık bir şekilde gökyüzünü izlerken ''hava çok güzel değil mi?''

''Evet,'' dedi genç adam genç kadını izlerken, ''çok güzel, hep güzel...'' Gözleri ışıl ışıldı. Sanki kalbinin çarpıntısı gözlerine yansımış gibiydi. Sanki ruhu, diye düşündü sonra da, bana gösterdiği her güzel şeye yansıyor gibi. 

''Değil mi?'' dedi genç kadın. ''Bu sıralar hava hep çok güzel.'' Sonra da bakışlarını genç adama çevirdi ve ''aman maşallah maşalllaahhh'' dedi. 

Garson elindeki menüyü ikilinin önüne bıraktı. ''Buyurun efendim.'' 

Garsona ''teşekkürler,'' diyen genç kadın genç adama doğru eğilerek ''de, bir menü için fazla kalın değil mi sence de?'' diye fısıldadı.

''Öyle gibi değil mi? İçini açalım bakalım ne varmış?''

''Bakalım lım lım, lım! Ozan!''

''Aslı!''

''Bu, ilk baskısı! Ve imzalı! Ve notlu ve! Ozan!'' Yerinde hoplayıp duran genç kadın aniden ayağa kalkarak genç adama sıkıca sarıldı. ''Bu günü unutmadığını biliyordum! Çok teşekkür ederim! Çok teşekkür ederim! Çok...''

''Ben de seni çok seviyorum Aslı.'' diyen genç adam genç kadını hafif ama sıkıca sararak kollarında tutuyordu. ''Sadece minik bir hediye işte. O yüzden bari sürpriz olsun diye düşündüm.''

''Minik mi? Minik mi?''

''Ama mutlusun, buna sevindim.''

''Bu, hayatımda aldığım en güzel hediyelerden birisi.'' dedi genç kadın gözleri dolu dolu. ''Çünkü hatırlamışsın. Çünkü yıllar boyunca hiç unutmamışsın...''

Genç adam yalnızca gülümsemekle yetindi. Gülümsemesi, diye düşündü genç kadın, tıpkı masum bir çocuk gibi.

Genç adam ve genç kadın güzel bir kasım gününde kaderin ağlarını örmesi sonucu tanıştıklarında, genç adam oldukça asabi, genç kadın oldukça enerjikti. İkili birbirlerinden ayrıldıklarında ise durum tersine dönmüştü. Genç adam bu bir türlü susmayan sinir bozucu kıza sinir olduğunu sanırken yüzüne yerleşmiş olan gülümsemeyi fark etmişti. Genç kadın ise o günün muhteşem geçeceğini defalarca olumlamış ve karşılaştığı türlü aksiliklere rağmen umudunu korumuşken, bu kaba ve somurtuk kişiye sinir olmuştu. Onları bir araya getiren trafikti. Evlilik teklifi merasimi için tüm trafiği durduran bir çifti izlerken ikili yan yana gelmişti. 

''Ne sinir bozucu!'' demişti genç adam iç çekerek. ''Sadece sorumsuzluk başka hiçbir şey değil!''

Genç kadınsa yüzünde gülümsemesiyle parmak uçlarına yükselmiş genç çifti izlemeye çalışıyordu. ''Yine de bir anı... Bugünü hep hatırlayacaklar.''

''Eninde sonunda bitecek bir şey için niye bu kadar tantana yaparlar anlamam.''

''Neden bitsin ki? İleride çocuklarına bile anlatabilirler bu an'ı.''

''Evet tabi, sonra da tektaşın ne kadar küçük olduğunu, masrafın ne kadar büyük olduğunu birbirlerine sayıp dökerler bir kavgalarında.''

''Ya neden kavga etsinler hasta mısınız?''

''Sadece gerçekçiyim.''

''Yaaa, şiir okuyor adam...''

''Kim?''

''Damat.'' Genç kadın kocaman gülümsüyordu. Şimdi yerinde hoplamaya da başlamıştı. Hiçbir şeyi kaçırmak istemiyor gibi görünüyordu.

''Gereksiz şov bence.''

''Ne duygusuzsun!''

Genç adam ilk kez genç kadına bakmıştı. ''Pardon?''

''Boş versene...''

''Yani diyorum ki, illa trafiğin ortasında mı şiir okumalıydı?''

''Yani evet orası öyle ama...''

''Bak işte haklıyım. Bunlar gereksiz şeyler. İki yıla her şey unutulacak. Şiir de, duran trafik de. Gidecekleri yere geç kalanlar zaten çoktan unutuldu da... Neyse artık.''

''Ama o hisler unutulmayacak. Şu dizeleri biri size söylese eminim umursamazsınız ama size söyleyen kişiyi umursadığınızda dizeleri hatırlamak bile değil, hisleri hatırlamak önemli olur. Hem bazı şiirler en unutkan insanların bile içine işler.''

''Şiir seviyor gibisiniz,'' dedi genç adam ilk kez ilgilenmiş bir şekilde.

''Bazılarını diyelim.''

''Yazmayı mı, okumayı mı? Yoksa birinden dinlemeyi mi? Yani romantik hayaller kurmak için falan.''

Genç kadın genç adamın dokundurmasını umursamadan omuz silkti. ''Kitapları karıştırırken güzel şiirlerle karşılaşmayı. En çok bunu severim. Onları sadece okumayı değil, ansızın karşılaşmayı. Hem bu şiirin yer aldığı kitabın baskısı bile bulunmuyor artık.''

''Öyle mi? O zaman internetten okursunuz, kitaptan okumak niye bu kadar önemli ki?''

''Çünkü işin numarası orada, çaktın!''

''Gereksiz bence.''

''Odun...''

''Efendim?''

''Yok bir şey. İyi günler.''

''Nasıl iyi olacaksa gün artık. Geç kaldım.''

''Sağ olun, bana da iyi günler... Nasıl olacaksa artık!?!''

Sonraki günler ikili pek çok kez daha karşılaşsa da birbirlerine karşı olan hisleri uzun süre aynı kaldı. Sinir bozucu bir merak. Şimdiyse aradan geçen yıllardan sonra ikili birbirlerine sıkıca sarılmıştı ve genç adam genç kadına şiir okuyordu.



Bu haftanın kelimeleri; antik, minik, sarmaşık, evlilik, ruh idi. Kelime Oyunu etkinliği ile beş kelime seçiyor ve içerisinde bu kelimelerin geçtiği öykü, şiir, deneme vb. türlerde yazılar yazıyoruz. Siz de kelime verebilir, siz de yazılar yazabilirsiniz. Kelime vermek ve sevgili Deeptone'un yazısını okumak için şuraya tıklayabilirsiniz.

Bu hafta olaylar gerçekten spontane gelişti. Ben yazarken çok eğlendim. Umarım sen de okurken eğlenmişsindir sevgili okur. Sevdiğin bir şiir varsa onu bizimle yorumlarda paylaşabilirsin. Belki ismini, belki şairini veya belki birkaç dizesini. Bu arada istersen Aslı'nın bahsettiği şiiri de tahmin edebilirsin. (Spoiler: Tüm tahminler doğru çıkacak çünkü spesifik bir şiir belirlememiştim. Yani çekinme yazmaktan. :)

Bu arada trafiği durduranlara ben de sinir olurum... Şiiri trafiğin ortasında değil, kimseyi etkilemeyecek yerlerde okuyabilir, evlilik teklifimizi insanları gidecekleri yere geç kaldırtmadan da yapabiliriz. -kamu spotu :)-

Hoşça kalın.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.




6 yorum:

  1. Çok hoş olmuş, sevdim bayağı. Karakterler yine döktürmüş, sohbetleri keyifliydi. Boş şeylerle trafiğin kesilmesi beni de sinir eder. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başlangıçta yazarken gerçekten zorlandım. Paslanmışım :( Sonra da koyverdim gitti açıkçası. Edebi dildir vs dir çok da dikkat etmeden aklımda canlandırdığım haliyle yazdım. Umarım olmuştur. :) Trafikte hiç böyle bir durum yaşamadım ama trafik başlı başına beni sinirlendiriyor :) Zaten her yere de geç kalıyorum... *-*

      Sil
  2. çok şekerdi :) kelime oyunları da vardı, bal kapağı, hopbala hihihi :) bu ikilinin anlaşmaları ne tatlı. sürprizdeki ilk baskı kitap neydi acabası onu hatırlayamadım :) nazımın şiiriydi evet hehehe :)

    YanıtlaSil
  3. 'sadece biraz kök saldım ve işte şimdi de, hopbala, dal veriyorum. Hayatıma bitki olarak devam edeceğim.'' Harika bir cevaptı bu. Bayağı romantik başladı hikaye :) Senin de böyle bir aşk yaşaman dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Romantik komedi esintilerini seviyorum :) Biraz zor geliyor artık bana. Zaman geçtikçe daha da uzak geliyor hatta. Ama amaaannn yani :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.