28 Kasım 2023 Salı

Konuşan Bulutlar.

Kitap: Kör Baykuş - Sadık Hidayet (YKY)

Artık o kadar da sık beni ne mutlu eder diye düşünmüyorum. Endişelenme, kendimi kötü hissettiğimden değil. Tabi bu durum ilk başta kulağa çok da sağlıklı gelmiyor. Neticede insan hisseder. İnsan, kendini iyi hissetmek ister. Bunun için düşünür düşünür. İster isteyerek, ister istemeden; insan hep düşünür. Kendini mutlu edeceği yolları bulmak ister. Çoğu durumda aradığını sanarak bakınır. Bazı durumlardaysa gerçekten arar. Bazen el yordamıyla, bazen planlarla. Bazense hibrit bir şekilde. Yine de ben düşünmüyorum işte. Bir süredir bu konuda düşünmediğimi fark ettim. İşin komik yanı, bunu yine bulutlarla göz göze geldiğim bir anda fark ettim. 

Gökyüzü sanki kalbimle konuşuyor gibi geliyor bazen bana. Benimle değil hayır, kalbimle. Ama bunda da düşünülmesi gereken şeyler var. Bu ikiliği oluşturan nedir ki? Ben ve kalbim. İkisi aynı şey değil mi sonuçta? Biri, diğerini kapsıyor. Kapsıyor mu? Bir şeyi kapsayan diğer şey, kapsadığı şeyle bir bütün değil midir? Olmalı mıdır, yoksa olmamalı mı? Bütün mesele bundan mı ibarettir? Yoksa meseleleri mesele etmemek ana mesele midir?

Burada tabi kan pompalayan bir organı kastetmiyorum. Onun atışını hissetmeyi kastediyorum. Kalp ile yürek eş anlamlı mıdır? Kalbi yürek yapan bu his midir? Kalbin kalp olduğunu fark etmek, onu yürekleştirir mi? Aradaki köprü, beyin midir? Beynin algıladığı hisleri anlamlandırdığı ölçüde kendimiz oluyoruz sanırım. Tabi bazen hatalı çeviriler olabiliyor. Bence beyin bir simultane çevirmeni. Anında çeviri yapıyor. Bu nedenle bazen başta çevirdiği şey sondakiyle değişkenlik gösterebiliyor. Hislerimizi olumsuz tanımlamaya başlayıp olumluya döndüğümüz olabiliyor. Veya tam tersi. Veya hiçbiri. Hiçbiri? Bu imkansız, biliyorum. Bana da bulutlar söyledi. Aheste aheste gezinirlerken. Pişşşt, dediler; ve işte hikaye bundan ibaret. 

Metrodan yukarı çıkarken kafamı kaldırıp gökyüzünü izlemeyi çok seviyorum. Özellikle de bulutlar seyahat ediyorlarsa, değmeyin o hisse. Çevrilmiş hisler içinde en sevdiklerimden birisi de bu biliyor musun? Güzel bir şeyi beklentisizce izlerken oluşan o his. Beynimin düşüncelere çevirdiği hisler arasında başı çekiyor. Ya da düşünceleri hislere çevirdikleri arasında. İkisi birbirine karışıyor. Dış dünyada gördüklerimizi durmadan anlamlandırıyoruz. Ben çocukluğumdan itibaren hep çift yönlü çeviri yapmaya çalışmışımdır. Evet, diye düşünür beynim, bak, dünya sana bunları söylüyor İlkay. Sonra da dünyaya döner, ona bak demez tabi, sadece döner ve benim söylediklerimi dünyaya yansıtır. Bu herkes için böyledir, o ayrı. Bunu bazen fark ederiz, bazen etmeyiz. Dünya bizi, biz dünyayı şekillendiririz. Kendi dünyamızı. 

Ben bunu çocukken bile fark ederdim. Bu yüzden çarpı iki üç beş on kat suçluyum. Fark etmesem belki kabahatimin bir özrü olabilir. Ama yine de bunu büyütmemeli biliyorum. Belki de bu yüzden düşünmeyi bıraktığımı sanma yanılgısına kapılmayı ummuşumdur. Yani işte biliyorsun, beni ne mutlu eder doşonmoyorom. İyi düşünme, beynin düşünür. :) Olay bundan ibaret işte. Bana da bulutlar söyledi. Yürüyen merdiven beni yukarı çıkarırken başımı kaldırdım. Gökyüzü ikiye bölünmüş gibiydi. Bir yanı kalın bulut kütleleriyle kaplıydı. Diğer yanında bulutlar birbirlerine az çekilin nefes alalım diyerek parçalanmış ayrı ayrı seyahat ediyorlardı. Vaov, diye düşündüm. Onlar da bana pışşşttt, dediler. Bu ''pışşşt''ın anlamı, ''bizi seviyorsun''du, bu kesin. 

Beni sevdiğim şeyler mutlu ediyor sevgili okur. Güzel bulduğum şeyleri seviyorum ve bu şeyler beni mutlu ediyor. Sanırım benim kalbimi yüreğe çeviren anahtar bu.

Peki seninki ne?

Hoşça kal.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.



10 yorum:

  1. Yine markası İlkay olan bir yazıyı çok keyifle okudum. Marka olabilmek herkesin harcı olamadığı için çok önemli, kıymetli...

    YanıtlaSil
  2. tamino dinlerken nutella yerken senin bu yazını okumak meselaaaa mutlu ediyooo :) alıntı müthiş bu arada :) ya insan yazarken ve günlük de yazarken hiçbişeyi kaçırmadan hayatında yazmak istiyor ama bu da mümkün değil o zaman hep yazmak lazım bir de sanki çok aksiyon yaşıyoruz da hayatımızda ne yazcaz kiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman yaşasıınn :) Değil mi, bence de etkileyici bir alıntı. Kitaba yeni başladım. Bayadır okumak istediğim bir kitaptı. Yorum için beklemede kalın, dırım dırım :) Evet, yani mesela bir süredir günlük yazmıyorum :) Aslında bu yazıyı yazmaya oturduğum anda günlüğüme yazmaya niyetlenmiştim ama günlüğüme yazsam bu dille yazmam. Ben bu dille yazmak istedim. Böyle yazmak eğlenceli. Dünyayı Amelie falan gibi görmemi sağlıyor, iyi geliyor renklendiriyor. :) Bir de yani yine evet. Hislerimizi yazabiliriz. Her gün eylemlerle dolu şeyler yazacak kadar aksiyonlu bir hayatım olmasını da zaten istemiyorum :) Olacaksa da dünyayı falan gezeyim. Aksiyon ve eylem olarak onu yazabilirim :)

      Sil
  3. Ben de kahve içerken, kedileri severken, kitap okurken mutluyum. Gökyüzü muhteşem bir gösteri sunuyor bizlere izleyebilmek önemli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dıştan değil, içten gelen şeylerin daha çok mutluluk verdiğini düşünüyorum. En azından hissedilen dingin ruh halini mutlulukla eş değer görüyorum.

      Sil
  4. Bence beyin bir simultane çevirmeni. Anında çeviri yapıyor. Bak bu düşüncen çok enteresan geldi. Düşününce, haklısın evet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle ama değil mi sahiden de, beyin hep işler durur. Bu nedenle bazen bizi yorar ya zaten.

      Sil
  5. Yeni bir günün habercisi olan doğan güneşi, gecenin karanlığına gizlenen bulutları, yağmur sonrası oluşan gökkuşağını, parlayan yıldızları ve hatta kayan yıldızları izlemek ne güzel. Kısacası gökyüzü ile ilgili olan her şey çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de gökyüzündeki her şey ama her şey çok güzel. Kendimi ne zaman yalnız veya hüzünlü hissetsem bu nedenle mutlaka gökyüzünü izlerim. Tabi hiçbir neden olmadan da izlerim. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.