9 Ekim 2023 Pazartesi

Uçucu Limon Çekirdekleri.

Bu sıralar tez konumu netleştirmeye çalışıyorum. Aklımda bazı fikirler vardı var olmasına ama onu netleştirmek gözümde büyüyor, büyüyor ve büyüyordu. Hala daha net değil ve bu konuyu danışmanımla konuşmalıyım ama her şey gözümde büyüyor, büyüyor ve büyüyor. Sanırım bir şeyleri sevme ve benlik gibi hissettirmesi olayına karşı hep fazla peşin hükümlüyüm. Bana mükemmel şekilde uyacak bir konuyu çalışmak istiyorum sanki işler böyle yürüyormuş gibi. İşlerin böyle yürümediğini fark ettiğimde de cenin pozisyonuna geçmek kolayıma geliyor. Oysa yaşam güzel. Doğmak güzel. Her yeni günde yeniden doğuyoruz. Böyle hissediyorum. 

Bazen, gözlerimi ilk açtığımda dışarı bakarım. Geçen gün de böyle yaptım. Tam tepemden olmasa da -tabii çünkü pencere yan tarafımda kalmış oluyor *-*- biraz sağımdan bulutlar geçiyordu. Sen de fark ediyor musun; bir kalın, belirgin şekilli bulutlar var, bir de incecik, tüy gibi uçucu bulutlar. İşte bu bulutlar ikinci kategoridendi. Tüy gibilerdi, çok hafif. Çok güzel.

Yine böyle bir anımda olacak, bir ses kaydı alıp kendime atmışım. Taaa mart ayından bir kayıt. O zaman tabi başka bir isimle buradaydım. Sanırım o an gördüklerimi sana da anlatmak için sıcağı sıcağına duygularımı ifade etmişim. Tabi o hisleri ve manzarayı seninle paylaşmak nasip olmadı. Ama şimdi kendi sesimi dinlemek garipti. O an'ı bile hatırlamıyorum. Ne kadar tarif edersem edeyim ''evet evet bildim bildim, evet evet öyleydi o zaman gördüklerim'' vs diyemedim. Yine de sesim öyle canlıydı ki, kendimi dinlemek bana iyi geldi. Ses kayıtlarında sesimin böyle hoş çıkabileceğini düşünmezdim. Kayıtlarda ve kameralarda her şey daha kötüdür... En azından ben sanırım pek fotojenik ve ses kaydı jenik değilim ve tabii videojenik de. Daha çok aynajenik ve retinajeniğimdir. Ancak aradan zaman geçtiğinde yanıldığımı ve aslında fotojenik, videojenik ve aynı zamanda işte ses kaydı jenik de olduğumu fark ediyorum. 

Geçtiğimiz aylarda sevdiğim bir arkadaşımla aramız limonileşmişti. Bu limonileşmenin nedenini konuştuğumuzda ortaya limonların çekirdekleri de çıktı ve hiçbir şey tat vermez oldu. Bunu o kadar da umursamadığımı düşünüyordum ama öyle değildi. Çoğu zaman o kadar da umursamasam da, onu o kadar da umursuyordum çünkü. Ama konuşmak her zaman için iyidir. En azından limon çekirdeklerinin nereye düştüğünü bilirsin. O yemeğin yenilecek durumda olup olmadığını da. 

Önceden sorunları hep halı altına süpürürdüm. Biriyle sorun mu yaşadım; ama ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey... Tabii benim biriyle sorun yaşamam da zor. Çünkü sorunlar nerede, halı altında. :) Böyle böyle bitti çoğu ikili ilişkim. Çok sevdiğimi düşündüğüm bazı arkadaşlıklarım falan. Bittiğini bile anlamadan. Bir noktada illa kırılma yaşıyorsun. Sonra inceldiği yerden kopuyor. Ben genelde inceldiğini kabul edemezdim. Çünkü zaten biriyle aynı ipi tutmayı kabul etmek bile benim için özel bir şeydi. Bir de o ip incelmiş mi... Nasıl olur? Nasıl kopar? Kopamaz!

Sanırım bir şeyleri sevmeye yanlış açıdan önem vermişim. Bunu en çok kendimi sevmeye başladığımda fark ettim. Sevgi sadece aynı ipi tutma olayı değilmiş, bu da var tabi. Bu arada bahsettiğim arkadaşımla aramız iyi. Çünkü onunla aynı ipi tutmuyoruz. İki farklı ipten bir örgü yaptık yıllar içinde. Birini sevmek budur. Ya nedir? Kendinden bir şeyler vermek. Onun da kendinden bir şeyler vermesi. Ve sonra da bunların zamanın salınımıyla iç içe geçip bir bağ oluşturması. Böyle olduğunda bir şeyleri konuşmak daha kolaymış. Bir şeyleri konuşmak hep kolaydır. Nettir çünkü. Net olmayan hiçbir şeyi sevmem ve artık hayatımda net olmayan hiçbir şeyi istemiyorum. Bu nedenle de korktuğum şeyleri, sevebileceğim şeylere dönüştürmeye karar verdim. Sevemeyeceğim şeyleri, korktuğum şeylere dönüştürmeye de son verdim. İşte bu sırrı da sana ver-dim dim. Şşşşşş, aramızda.

Akşam ve geceler ve sabahlar artık serin. Hatta soğuk. Öğlenlerin sıcak olması kafamı karıştırıyor. Senin yaşadığın yerde havalar nasıl? Sonbaharı hissediyor musun?

Hoşça kal.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.



22 yorum:

  1. sabahları akşamları serin gündüzleri yaz gibi, şimdiliks hava :) limoni oluyor havalar bazen ha ha haa :) tez konuları için anlıyorum seni, sık sık gidip danışmanınla görüş, örneğin her hafta git, belli bir günde, cuma günleri gibi örneğin, böylece uzak kalamazsın ve zamanla uzaklaşmazsın, gözünde büyümez normalda kolay olan şeyler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hala sıcak havalar bence de :) Ve evet düzenli görüşürsem ve iletişimde kalırsam bence de bu kadar gözümde büyümez. Bakalım... :)

      Sil
  2. O kadar güzel bir yazı olmuş ki... O pamuk şeker efektli bulutlara bayılıyorum. Aklıma hemen pişmaniye ve kos helvası düşüyor. Pişmaniye tamam da helva neden bilemiyorum ama çocukluğumda shiplemişim bir kere...
    Beni yoran herkesten ben kendim uzaklaştım. İpleri de hep kendim kopardım. Uçlarını da gökyüzünden aşağı saldım öyle sallanıyorlar o kadar rahatım ki. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çilekli bulutları çok severim :) Çocuklukta daha kaşiftik. Belki de büyüdükçe bu keşiflerimizi arada da olsa bir şeylerde görüp anımsıyoruzdur.
      Bende hayat kopardı :) Zaten çok sosyal bir tip de değildim ama bilmiyorum, bazen olması gereken oluyor. Bunun için karşı tarafın veya bizim kendimizin de, iyi veya kötü olmasına gerek yok bu arada bence. Taraflar iyi veya kötü de olabilir tabi ama her zaman için bir suçlu olmak zorunda değil. Bazen bir noktadan sonra enerjimiz uyuşmayabilir bazı kişilerle. Bu nedenle koparız. Artık bunda öcü gibi gelen bir yan görmüyorum. Olması gereken zaten olur. Bizim kontrolü ele almamız tabi daha hızlı, acısız ve kafa rahatlığı verici olur o ayrı.
      Yine de bu arkadaşımla aramızın düzelmesi beni mutlu etti. Bazen bazı bağlar bizimle birlikte büyüyor ve bu nedenle özel geliyor sanırım. Böyle olduğunda da kestirip atmak yerine iletişim kurmak gerekliymiş. İletişim kurmak da öcü değilmiş. :)

      Sil
  3. Ne iyi yazmışsın, pek çok yönden benzediğimizi fark ettim. İnsanlarla olan sorunlarımda kırmayım etmeyim diye hep sabrederim ama bir işe yaramaz, inceldiği yerden kopuyor zamanla. Yine de düşününce kıran taraf olmaktansa kırılan olayım diyorum, nasılsa bu dünyada olmazsa ahirette insanın karşısına çıkar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesi kendime yaklaştırmadığım için yaklaşmış olduklarımla ilgili sorun yaşadığımda dağılma eğilimindeyim. O yüzden tolerans gösteriyorum. Bu hep böyleydi. Ama insan bir yerden sonra daha kendi odaklı olmalı. Bu yazdığım spesifik olay için söylemiyorum. Genel olarak, kendimizi öncelemeli ve özellikle de karşımızdaki kişiyi önemsiyorsak patlayana kadar durmak yerine sorunu sıcağı sıcağına çözmeliyiz bunu anladım. Ben genelde patlayana kadar susar ve sonra bom yaparım ve bunun sonu iyi olmuyor (bununla ilgili de pişmanlığım var). Ya da dediğim gibi kendi kendine kopabiliyor. Oysa belki vakitli konuşsak sorunlar çözülür. Belki de çözülmez. :)

      Sil
  4. Sorunları halı altına süpürmek pek mantıklı değil, daha sonra katlanıyor.

    YanıtlaSil
  5. Kendimi tekrar etmemek için bu kez okuduğum -yine enfes bir mizahı olan- yazı konusundaki düşüncelerimi kısa kesiyorum. Becerebilecek miyim bakalım. Bu yazılarını güzelce dosyala bir gün; şöyle 150, 170, belki 180-200 sayfa kadar olunca... Sonra kitabım şurdan çıkmalı dediğin yayınevine yolla ya da elden götür... O olmadı diyelim, başka başka yayınevlerine de... Sakın abarttığımı düşünme, sonuçta ben bir okurum, yazar değil; iyi kitaptan ve yazıdan da anlarım sanırım:) Çok keyifli ve özgün bir tarzın var.

    Nokta:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski bloğum dahil tüm yazılarım kayıtlı. Kaç sayfa olmuştur Allah bilir :) Kendim için yaptığım en güzel şeylerden biri blog yazmak bence. Bu sayede sadece ifade becerisi bakımından değil, kişilik olarak da geliştiğimi düşünüyorum. Tabi siz okurlarımın katkılarını da es geçemem. Yapıcı yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Benim için gerçekten kıymetliler. Ancak bu tip blog yazılarımı çok spontane yazıyorum. Kitap ve film yorumlarım daha planlı ve düzenli oluyor ama bu tip kişisel yazılarım sadece hislerimden hareketle yazdıklarımdan ibaret. Basılmak için uygunlar mı bilmiyorum. Ancak yorumunuz beni gülümsetti ve bana kendimi iyi hissettirdi. İnşallah bir gün basılı yazılarımı hep birlikte göreceğiz ve okuyacağız. Ama onlar blog yazılarım olmaz diye düşünüyorum. Uygulamaya geçmekte hep kendimi durdurduğum başka planlarım var.
      Tekrardan çok teşekkürler. Sevgiler, selamlar. :)

      Sil
  6. Videojenik olduğuna göre YouTube kanalı ne zaman geliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahha, o işlere bulaşabilecek sabırda biri değilim ben ya :) Şimdi biri çıkar bir şey der sinirlenirim kesin, biliyorum kendimi. Sonra da youtuber nasıl delirdi olur :))

      Sil
    2. Sonra gelsin takipçiler :)

      Sil
    3. Evet haklısınız kaos sevilir :)

      Sil
  7. AYNI KIRGINLIGI BEN TEK TARAFLI YAŞIYORUM AMA ŞU REPLİĞE DEVAM : AMAN AĞZIMIZIN TADI BOZULMASIN ALİ RIZA BEY

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun değeri bilinse yeter de işte zaten bu aşırı düşünceli hallerimiz görülmediğinden oluyor ne oluyorsa... Gerçekten kırıldığım bitmiş arkadaşlıklarım var. İnsanı sarsıyor gerçekten. Bozulacak tat arkadaşlıkta durmaz, breh breh breh lafa bak :)

      Sil
  8. 2uzun arkadaşlığım bitti bir 3. sü bitmek üzere:)) veren taraf olunca pek karşılık bulunmaz ilişkilerde.
    Havalar burada da soğudu ben yorganı çıkardım vallahi akşamları ve sabahları soğuk oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle. İnsan alışıyor çünkü ve veren taraf vermeyi kestiğinde arkadaşlıklar bitiyor. :) Sınır belirlemek önemli. Önce ben demek. Karşıdaki kişinin verdiği kadarını vermek. Çünkü kimse daha fazlasını hak etmez. Sadece arkadaş değil, kardeş için bile durum aynı bana kalırsa. Her tip ilişkide kendini öncelemeli diye düşünüyorum. Fazla anlayış kendine anlayışsızlık.
      Evet mesela şu anda da soğuuukkk :) Gerçekten üşüdüm şu an.
      Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  9. İnsan ilişkilerinde sevgi alış veriş konusu bir denge içerinde olmalı. Hep bir taraf verici, yapıcı, alttan alıcı olunca o denge bozuluyor hatta büyük bir yıkıma uğrayabiliyor. Geçtiğimiz yıl yakın arkadaşım diyebileceğim bir kişiyle ben de arama bir mesefa koyma kararı aldım ve sessizliğe büründüm. Bu sessizlik doğum günleri mesajlaşlarında bozulsa da hâlâ sorun üzerine oturup konuşamadık. Ki konuşulmalı diye düşünüyorum. Sanırım bir adım bekliyorum çünkü kırılan taraf bendim.
    Bence bazen sessizleşmek, kabuğuna çekilmek ve senin yanında olmak isteyen insanlarla vakit geçirmek en iyisi olabiliyor.
    Umarım her şey gönlünce olur.
    Havalar burada epey soğumaya başladı. Özellikle bugün çok soğuktu.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az evvel yorumuna uzun bir yanıt yazmıştım ama bilgisayarım yine gidici gibi olduğundan dolayı :((( dondu ve kapatmak zorunda kaldım. Haliyle yazdıklarım silindi. Şimdi orada yazdıklarımı yeniden yazmaya çalışacağım. Hadi bakalım... :)
      Söylediklerine genel olarak katılıyorum. Bence de alma verme dengesi önemli. Bence de sözlü iletişim kadar, sözsüz iletişim de önemli. Ama bazen de oturup konuşmak gerekiyor gerçekten. Ben de genelde her şey bu kadar ortadayken karşı taraf anlasın ve adım atsın, bir de açık açık söylemem mi lazım diye düşünüyorum. Bunu gururdan vs de yapmıyorum. Bazı şeyler gerçekten çok ortada oluyor ve bunu karşı tarafa söylemek bana saçma geliyor, çünkü kendi görmeli artık yani. Yine de isteklerimizi ve beklentilerimizi açık açık ifade etmezsek bir şeyler açıklığa kavuşmayabilir.
      Bu arada insanlar gitmesin kafasında değilim. Hatta çoğu zaman çoğu kişi için kestirip atma eğilimindeyim. Ama gerçekten değer verdiğim insanlar söz konusuysa durum değişiyor.
      Bu tip olaylardan sonra nihayet iletişimin önemini kavradım. İletişim her zaman için çözüm değil bu arada. Çünkü bence çoğu kişi ''ama ben böyle anlamıştım''larla kendini haklı gösterme derdinde. Yine de ortak paydada buluşmaya gönüllü olanla gayet de konuşabiliriz. En azından içimde kalmaz diye düşünüyorum artık. :)
      Yorumunda kendinden bir şeyler paylaşman beni gerçekten mutlu etti. Güzel yorumun ve temennin için teşekkür ederim. Sevgiler. <3

      Sil
  10. Limon ağacını ve çiçeklerini o kadar severim ki, bir çekirdekten yetiştiklerine inanasım gelmez. Oysa her şey minicik bir noktayken başlıyor ve farketmezsen de büyüyüp gidiyor sanırım.
    Farketmek en önemlisi, arkasından müdahale şart, "ağaç yaşken eğilir" misali :)
    Yazı çok keyifliydi. Bulutlar, insanlar, limonumsu tadlar, minik çekirdekler, sevgiler ve İzmir' in enfes iki uçlu havaları.. :)
    Hayat güzel... <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bense acı bulurum. :) Küçücük çekirdeklerin kocaman bir ağaca dönüşmesi olayı bana da büyüleyici ve hayranlık uyandırıcı gelir. Bazen hayatımızda da küçücük çekirdekler içimizde yattıkça kocaman bir ağaç olabiliyor. Bu yüzden meseleler mesele olmadan sorunu çözmeliyiz. :) Gerek ikili ilişkilerde gerek kendi içimizdeki kişisel hislerimizde diye düşünüyorum. Çekirdek-ağaç olayına değindiğiniz için bu konudaki hislerimi metaforlar yardımıyla açıklamak istedim.
      Yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgiler. <3

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.