6 Ekim 2023 Cuma

İnsanlar (Matt Haig) | Kitap Yorumu

Yazar: Matt Haig, Çevirmen: Elif Ersavcı,
Yayınevi: Domingo Yayınları

Kendinizi geldiğiniz yerden bambaşka kurallarla dolu yabancı bir gezegende, yabancı bir türün arasında, dahası yabancı bir bedenin içinde düşünün. Ne hissederdiniz? Bilmediğiniz bir dünyaya gözlerini açmış 43 yaşında bir bebeksiniz. Dünya dillerinin tek bir tanesini bile bilmiyorsunuz. Buradaki kurallar zaten size yıldızlardan bile daha uzak. Profesör Andrew Martin çıplak bir şekilde yol kenarında uyandığında tam olarak bu sorunlarla karşı karşıyaydı. Çünkü artık o, aynı kişi değildi.

Asal sayılarla ilgili devrim niteliğinde bir keşif yapan profesör, Dünya'yı çağ atlamanın kıyısına getirmiştir. Ancak aksilik bu ki, bu keşfini dünyayla paylaşamadan gelişmiş bir uzaylı ırk tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bu ırk, profesörün ardında bıraktığı tüm delil ve keşfin tanıklarını ortadan kaldırmaya kararlıdır. Bu nedenle de Dünya'ya profesörün görünümüne sahip bir uzaylı gönderirler. Profesörün görünümündeki bu uzaylının görevi, tüm kanıtları yok ederek insanlığın gelişiminin önünü kesmektir. Çünkü çok uzak bir galakside yaşayan gelişmiş zeki bir yaşam formu olan Vonnadoryalıların incelemelerine göre insanlar barbar, acımasız, bencil ve düşüncesiz yaratıklardır. Bulgularına göre, bu ''daha az zeki'' yaşam formunun gelişmesi tüm evren için sorun oluşturacaktır. Bu nedenle de, evrensel iyilik için, insanlığın evrene açılmasını engellemeleri gerekmektedir.

Kitap boyunca da profesörün görünümüne sahip bu görevli uzaylının insan olmayı keşfediş sürecini okuyoruz.


Açıkçası kitaba ilk başladığımda dilini çok yavan, konuyu çok sıradan bulmuştum. Hatta bu kitabı kesin yarım bırakacağım, diye bile düşünmüştüm. Oysa bir noktada bu her şeye yabancı olan uzaylı dostumuz gerçekten ilgimi çekti ve bir gözlemci olarak dünyayı algılayışındaki bu basit ama nokta atışı detaylar benim kitaba karşı olan ilgimi canlandırdı. Kitabın hala daha sıradan bir konusu olduğunu düşünüyorum. Ancak bu sefer bu sıradanlığı olumsuz bir durum olarak nitelendirmiyorum. Hatta aksine, kitabın sıradan bir konuyu böyle açık bir şekilde işlemesi çok hoşuma gitti ve bu söyleyeceğim şeyle birlikte bahsi biraz daha arttıracağım, kitap büyük ihtimalle yıl sonu favorilerimde de yerini almış olacak.

Profesör Andrew Martin işkolik bir matematikçi. O kadar işkolik ki, artık işin bilim boyutunu bile ikinci plana atabilecek kadar ün bağımlısı olmuş birisi. Ne karısıyla, ne oğluyla hayatı boyunca asla ilgilenmemiş; yalnızca adını daha çok yerde görmek ve alkışlanmak için aşırı düzeyde çalışan, doyumsuz bir adam. Onun bedeninde dünyaya gönderilen Vonnadoryalı dostumuzun geldiği yerde ise bu tip hırslar yok. Hırs diye bir şey yok. O, matematik dünyasından geliyor. Sadece matematiğin gerçek olduğu çok uzak bir varoluştan. İnsanlık ile ilgili bildiği tek şey gezegeninin önde gelenlerinden olan Gözcüler'in ona bildirdiklerinden ibaret. İnsanlar vahşidir; insanlar adına bildiği tek gerçek bu. İnsanlar gerçekten vahşi, doyumsuz ve tuhaflar. Onları tanıdıkça bunu daha net bir şekilde görüyor uzaylı dostumuz. Ama acının, ölümün, öfkenin, hırsın ve yedi ölümcül günahın yanı sıra; aşkı, sevgiyi, şiiri, müziği, kısacası sanatı, günbatımını, dostluğu ve kalbinin atışını keşfediyor. Zıtlıklarla dolu insan doğasını keşfediyor ve böylece doğumun ve ölümün matematiğini kavrıyor. İnsan olmayı hissediyor.

İnsanlar tek tekler onun gözünde. Oysa onun yaşadığı varoluşta birlik mühim olan. Bunu kavramakta zorlanıyor dostumuz. Ta ki aşkı keşfedene kadar. Profesör Andrew'in gözden kaçırdığı o müthiş varoluş biçiminin olasılığını fark ediyor. Tekliklerle dolu bu dünyadaki birlik hissini.


Özetle, kitabı severek okudum. Özellikle de kitabın son kısımlarındaki doksan yedi maddelik ''Bir İnsana Tavsiyeler'' başlıklı kısmı çok anlamlı ve güzel buldum. Yazar, kitabın ''Bir not, biraz da teşekkürler'' başlıklı son kısmında kitabının kurgusunu tasarlarken nelerden ilham aldığından bahsetmiş. Bu kurgu aklına düştüğü sıralarda kendisi bir yazar bile değilmiş. Anksiyetesiyle başı beladaymış ve diğer insanların arasında kendini bir çeşit uzaylı gibi hissediyormuş. 

Bazen böyle olur. Üstelik bunun için, şanslıysanız, anksiyetenizin olmasına gerek de yok. Bazen diğerlerinin arasında gözlemci konumuna geçeriz ve her şeyi üçüncü tekil kişi bakış açısıyla görebiliriz. Bir uzaylı gibi. Benim burada ne işim var, düşünceleri. Sanırım kitabı en çok da bu yüzden sevdim. Çünkü her zaman olmasa da kimi zaman, üçüncü tekil kişi olarak olayları, durumları ve diğer her şeyi gözlemlemek bize farklı bir bakış açısı katabilir. Üstelik bunun için boyut değiştirmemize de gerek yok. Bu sayede bizler de olumsuz durumların yanındaki, bu durumlardan bağımsız olan güzel diğer şeyleri görebiliriz. Tıpkı Vonnadoryalı dostumuz gibi.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Önemli olan gözlerdi Dünya'da. Gözleri görünce karşınızdaki kişiyi, içindeki hayatı görmüş oluyordunuz.'' (Sayfa 167)


''Bazen ihtiyacınız olan tek güç sabırdı.'' (Sayfa 195)


''Kusursuz bir paralellikle birbirine bakan, kendini ötekinde, sonsuzluğun derinliğinde gören iki ayna. Evet, aşk bu işe yarardı.'' (Sayfa 202)


''İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.'' (Sayfa 261 - Bir insana tavsiyeler)


''Mükemmelliği hedefleme. Evrim ve hayat hatalarla mümkündür sadece.'' (Sayfa 262 - Bir insana tavsiyeler)


''Birine onu sevdiğini söylemekten korkma sakın. Dünyanızda yanlış olan çok şey var, ama fazla sevgi bunlardan biri değil.'' (Sayfa 264 - Bir insana tavsiyeler)


''Önemli olan ne kadar uzun yaşadığın değil. Ne kadar derin yaşadığın. Ama derinlere inerken güneşi hep üstünde tut.'' (Sayfa 264 - Bir insana tavsiyeler)


''Uyanıyorsun. Kıyafetlerini giyiyorsun. Sonra da kişiliğini. Seçimlerini akıllıca yap.'' (Sayfa 265 - Bir insana tavsiyeler)


''Tuhaftı. Neden bu boşluğu hissediyordum içimde? Nereden geliyordu bu ait olma arzusu?'' (Sayfa 277)


''Dünya'ya mantık aramaya gelirseniz asıl meseleyi gözden kaçırırsınız. Hatta çok fazla şeyi kaçırırsınız.'' (Sayfa 280)


''Kelimelerle hikâyelerin insanın kendini yeniden bulması için yollar, haritalar sunduğunu keşfettim. Edebiyatın insan hayatını ve aklını kurtarabildiğine gönülden inanıyorum artık.'' (Sayfa 282 - Bir not, biraz da teşekkürler)





16 yorum:

  1. eveeet çok klişe ve sıradan bir konu bu ama yazar konuyu sulandırmadan cıvıtmadan derli toplu götürmüş ve yani bilimkurgu mizah ve kişisel gelişimi birbirine bağlamış ve zeki bir kurgu ve rahat bir dil olmuş. yazar depresyonlardan geçmiş zaten. keyifli roman sahiden de :) diğer romanı gece yarısı da iyi, bu daha komik ama :) kendisi de bu kitabını seviyormuş galiba daha çok :) bu yazarın bence bir yazma formülü var. planlayıp yazıyor gibi sanki. çok eğlenerek okudum bu romanı ve yazara saygı duydum. bir yandan da çok satan olmuş ayrıca bu yazar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında Gece Yarısı Kütüphanesi'ni okumayı bayadır istiyorum ve açıkçası önce onu okurum gibi geliyordu ama bu kitap karşıma çıkınca kaçırmak istemedim. Zaten yakın zamanda senin bir yazında da görmüştüm ve ilgimi çekmişti. :) Kitabın bilimkurgu yönü basit düzeydeydi ama bir yerden sonra yazarın işin asıl felsefik kısmına yani insan doğasını basitçe dile getirmeye ve keşfetmeye daha çok önem verdiğini fark ettim. Bu tip konuları zaten çok severim. :) Bu nedenle kitabı da sevdim. Yazarın başka kitaplarını da okuyacağım.

      Sil
  2. Kitabın konusu, yakın zamanda okumuş olduğum Karanlıkta Fısıldayan kitabını anımsattı. Orada da uzaylı karakterler insan olmaya çalışıyor; bir yandan da insanlığa hükmetmenin planlarını kuruyorlardı.
    Kitap konusu baya ilginç geldi, merakta da bıraktı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kitabı bilmiyorum yani okumadım ama o daha bilimkurgu yönünden olaylara yaklaşmış olabilir. Bu kitapta ise duygusal bir taraftan insanlaşan bir uzaylı görüyoruz daha çok :)
      Evet, ilginç bir kitaptı bence. Özellikle de kitabın üçte birlik kısmını okuduktan sonra kalan kısmını daha bir merakla ve hızlı okudum. :)

      Sil
  3. Etkileyici, farklı ve zaman zaman tatlı bir kitap gibi :) Okumak isteyeceğim bir kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, yani, aslında dediğim gibi basit bir kitap ama vurucu noktalara değinmiş ve insana bazı durumlara farklı bir pencereden baktırıyor bence. Mesela yin yang gibi. :) Karanlık ve aydınlığın iç içe olduğunu ve dünyada yaşamın buna benzediğini anlıyor ana karakterimiz. Bu basit bir farkındalık gibi görünüyor ilk etapta ama aslında değil bence. Yorumunuz için teşekkür ederim :)

      Sil
  4. İlginç görünüyor. Çok güzel anlatmışsın merak ettim. Bazen sıradanlığın bile etkili şekilde anlatılması insanı çekiyor. Kitap aklımda bulunsun, teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim :) Şunu da eklemeliyim bu arada, kitabın ana karakteri insana ve insanlığa dair her şeye dış bir gözle bakıyor ve yabancı yaklaşıyor. Tabi bu noktada yazar kendi bakış açısını da karakter üzerinden yansıtmıştır muhtemelen. Din ve inançlar konusunda bunu net bir şekilde görüyoruz.

      Sil
  5. Bu ara yazarla çok sık karşılaşıyorum, hem bloglarda hem de kitapçı raflarında... Yazın da lezzetli ve kışkırtıcıydı lakin bu kadar popülerlik de bana fazla geliyor sanki, kendisiyle bir süre daha rastlaşıp bakışacağız gibi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet popüler kitaplara ben de en azından altın çağlarında uzaktan bakıyorum. Nedendir bilmem böyle bir önyargı gelişmiş bende. Ama bu kitabı okuduğum için memnunum. :)

      Sil
  6. Mart Haig seviyorum ve bu gidişle de tüm kitaplarını okuyacağım gibi ama bunu henüz almadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de başka kitaplarını okuyacağım. En çok Gece Yarısı Kütüphanesi'ni merak ediyordum ama kütüphanede başka kitabını gördüm. Neyi bulursam onu okurum muhtemelen. Şu anda keyfi kitap alışverişi yapamayacağım, keyfi olmayan şeyler de almam lazım ve fiyatlar uçuk baya :)

      Sil
  7. Matt Haig okumak istiyorum, malum çok popüler Gece yarısı kütüphanesi ile, geçen yine bir arkadaşımın elinde gördüm bu kitabı, senin yazını okuyunca ilgimi çekti doğrusu. Teşekkürler :D.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de en çok o kitabını merak ediyorum aslında ama bu kitabına rastlayınca da hayır demedim :) Kitabı genel olarak beğendim de. Yazarın farklı ve güzel bir bakış açısı var bence. Tabi bunu net olarak söylemem için başka kitaplarını da okumam lazım. Kütüphanede rastlarsam okumayı düşünüyorum. Veee rica ediyorum :)

      Sil
    2. Ben bu yazıyı okuduktan sonra ee artık okuyayım ben de bu yazarı diyerekten aldım Gece Yarısı Kütüphanesi'ni :D. Bir güzel influence edildik yine :D

      Sil
    3. Ahahha, o zaman iyi okumalar dilerim :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.