Karşıma şarkısını bildiğim ama klibini ilk kez izlediğim bir şarkı çıktı. Klibi bir animasyondu. Bu animasyon bana eski bloğumdayken Kelime Oyunu etkinliği için yazdığım bir masalı anımsattı. Aslında eski yazılarımı bu blogda paylaşmamaya karar vermiştim ama bu yazımı paylaşmak istiyorum. Bu bloğu ilk açtığımda sana eski yazılarımı paylaşıp paylaşmamak konusundaki kararsızlığımdan bahsettiğim bir yazı yazmıştım. O yazıma gelen yorumlardan birinde bana arada sırada da olsa Nostalji Köşesi gibi bir başlıkla bu yazılarımdan paylaşabileceğim önerisinde bulunmuştu sevgili Vulnicure. Bu yazımı okuyacağını sanmıyorum, bloğa uzun zamandır ara vermiş gibi görünüyor ama yine de başlık fikri için kendisine teşekkür etmek istiyorum. Bu serinin devamı gelir mi bilememekle birlikte işte masalım aşağıda. İyi okumalar dilerim.
Not: Kopyala yapıştır yaptığım için yazı tipi değişik olabilir.
KEHANET
Mağarasında okaliptüs yaprağı çiğneyerek açlığını bastırmaya
çalışan canavar, ateşler içinde yanıyordu. Dahası, ona yardım edecek tek bir
cesur yürek yoktu. Ürkek adımlarla mağaraya yaklaşan hayvanlar, canavarın
iniltilerini duydukları gibi gerisingeri kaçıyorlardı. Canavar çok
yalnızdı. Ona bir çorba pişirecek tek bir dostu, tek bir komşusu bile yoktu.
Soğuk mağarada inleyerek yatıyor ve rüzgarın ona acıyıp da kapısına sürüklediği
okaliptüs yapraklarının hastalığına biraz olsun iyi gelmesini umuyordu.
Dışarıdaki
rüzgar şiddetini arttırmıştı. ''Kusura bakma canavar,'' diye gürledi rüzgar,
''elimde değil.'' Canavarsa yalnızca o bilindik kükremesiyle yanıt verdi. Uyum içinde yaşayabildiği tek komşusu
rüzgardı. Ama işte bugün onun da işleri vardı.
Hastalığı kapana yakalandığı gün başlamıştı. Ormana
tuzaklar kuran insanlar, onun tuzağa yakalanmasıyla birlikte ellerini
ovuşturarak yanına gelmişler ve onu görür görmez dehşete düşmüşlerdi. ‘’Vay
be,’’ demişti içlerinden biri tüfeğini onun yüzüne yaklaştırarak, ‘’şuna bak!’’
‘’Bu
ıssız yerde ne işi var ki,’’ demişti anlamaz bakışlarla yüzüne bakan kalın
kürkler içindeki genç olanı.
‘’Bilmiyorum
ama bize iyi para getireceği kesin.’’ Daha yaşlı olanın yüzündeki sırıtış
canavarı ürkütmüştü. Buraya kadar, diye düşünmüştü, öleceğim. Ama ölmemişti.
Vücuduna batırılan iğnelerin etkisiyle kendinden geçmişken aralık gözlerinin
ardından birinin silüetini görmüştü. Gölgelerin dans ettiği gecenin ayazında
tir tir titreyerek kollarını bedenine sarmış iki büklüm yatıyordu. Ona doğru
yaklaşan gölge, elindeki aleti havaya kaldırmış ve canavarın içinde kıvranıp
durduğu filenin bağlarını çözmüştü. ‘’Kaç,’’ diye fısıldamıştı canavara.
Canavar o an nasıl hareket ettiğini, edebildiğini bilmiyordu. Ancak bir şekilde
avcıların kampından uzaklaşmıştı. Güneş ışıklarının yüzüne vurmasıyla bir
ağacın dibinde uyandığında kendini çok hasta hissediyordu. Ancak kurtulmuştu.
Artık insanlar ona zarar veremezdi. Sonra bu mağarayı bulmuştu. Sarayından çok
çok uzakta olan bu mağarayı.
Güçlükle
kalkarak mağaranın dibinden akan suların oluşturduğu birikintiden biraz su
içti. O sırada gözleri yansımasına takıldı. Çirkin, tüylü yüzüne dehşetle
baktı. Bu yüzle yıllarını geçirmişti. Ancak yine de alışamamıştı. En çok da
böyle anlarda insan olmayı özlüyordu. Eski görüntüsünden kalan tek şey olan
gözlerini gördüğünde.
İri
yeşil gözlerine özlemle baktı. Anlık bir bakıştı bu; ancak ona yüzyıllarca
sürmüş bir azap gibi geldi. Canı öyle çok yandı ki, onu yataklara düşüren
fiziksel acısını bir anlığına unuttu. Yalnız öleceksin, demişti kahin,
yapayalnız. O zaman ona inanmamıştı. Henüz genç ve budalaydı. Önce müziği
alınmıştı elinden. Flütünü çalamaz olmuştu. Sonra sesi. Anlaşılmaz kükremeler
çıkıyordu ağzından. Ne kadar zorlarsa zorlasın güzel sesini duyamaz olmuştu.
Kehanet, diye düşünmüştü, doğru muydu?..
O
günden sonra ağzını bıçak açmaz olmuştu. Kimseyle konuşmuyor, herkesten
kaçıyordu. Kendine sarayın artık kullanılmayan zindanlarında bir yer yaptı. Bütün
zamanını orada geçiriyordu. Müziği olmadan kendini bir hiç olarak görüyordu.
Onun bu haline yaşlı kral çok kızıyordu. Kraliçe ise kahroluyordu. Tek
çocuklarının neden böyle davrandığını hiçbiri anlayamadı. Çok geçmeden öldüler.
Genç prens büyük bir yalnızlık içindeydi. Artık zindanda yaşamasa da sarayın
içinde bir hayalet gibi yaşıyordu. Artık kral olmuştu ancak kimseyle yüz yüze
görüşmüyordu. Saraydaki hizmetlilerin çoğunu gönderdi. Yavaş yavaş koca sarayda
yapayalnız kaldı. O günden sonra işler daha da kötü bir hal almaya başladı onun
için. İnce hatlı güzel yüzü ve güçlü zarif vücudu irileşti, irileşti ve zamanla
şekilsiz bir kütleye dönüştü. Bu değişimini günbegün takip etti genç kral.
Gün geçtikçe insanlığını yitiriyor gibi hissediyordu. Onu en çok kahredense
yalnızlıktı. Bir canavara dönüşmüştü. Korkunç bir canavara.
Bütün
gününü zindanda çalışarak geçiriyor; geceleri ise büyük siyah bir pelerinin ardına
saklanarak bahçedeki çiçekler ve hayvanlarla ilgileniyordu. Artık koca
saraydaki tek kişi kendisiydi. Halk bu durumu garipsiyor, komşu ülkelerin ileri
gelenleri ondan alayla bahsediyorlardı. ‘’Ne acınası,’’ diyorlardı, ‘’sözde bir
kral işte!’’
Canavar
düşüncelere dalmış otururken birden ayak sesleri duydu. ‘’Kim o?’’ diye
kükredi.
‘’Beni
bu şekilde korkutamazsın Deran.’’
‘’Sen…
Adımı nereden biliyorsun?’’ dedi canavar. Hızla ayağa kalktığı için
yalpalamıştı. Duvara tutundu.
‘’Ani
hareketler yapmamalısınız genç prens.’’
‘’Artık
prens değilim…’’ Ağzından söylememesi gereken bir şeyi kaçırdığını çok geç fark
etmişti canavar. ‘’Seni tanıyor muyum?’’ dedi sonra karşısındaki yabancıya
dikkatle bakarak.
‘’Evet
prensim, yani kralım’’ dedi yabancı. Eğlendiği belli oluyordu. ‘’Beni çok çok
iyi tanıyorsunuz.’’ Sonra sıkıca sarındığı şalını çözdü. Uzun saçları
savrularak omuzlarına döküldü. Canavar, kızı tanımıştı. Bu yüzden rahatsız
oldu. ‘’Ama ben seni tanımıyorum’’ dedi kaba sesiyle.
‘’Hep
kötü bir yalancı oldunuz prensim, ah pardon kralım’’ dedi kız. Gözlerinde
sönmekte olan ateşin yerden yansıyan zayıf pırıltıları titreşiyordu. ‘’Ama yine
de baştan başlayabiliriz, sorun değil’’ dedi omuz silkerek kız. ‘’Ben Mer.’’
Elini uzatmıştı. Canavarsa karanlığa sığınarak bakışlarını kaçırıyor, kızın ona
doğru uzanmış elini görmezden geliyordu. Ancak kız pes etmeyecekti.
‘’Mersanyevlski’nin kısaltması olan Mer’’ dedi. ‘’Ustabaşının kızı.’’
‘’Bu
ekleme canavarın bakışlarını yerden kaldırmış kızın yüzüne sabitlemişti. Çok
uzak bir hatıraya bakar gibi baktı kızın yüzüne. Sanki kızı değil de geçmişini
görüyor gibiydi.
‘’Hatırladın’’
dedi kız. ‘’Yani… Hatırladınız. Nihayet!’’ Sonra boynuna astığı büyük çantasına
uzandı ve içinden bir beze sarılmış bir şey çıkardı. Bir flüt. Canavarın
gözleri öfkeyle açılmıştı. Burnundan soluyordu. ‘’Bunun sende ne işi var?’’
dedi.
‘’İyi
ki kırmadan atmışsınız’’ dedi kız, canavarın öfkesini fark etmemiş gibi
davranarak. ‘’Yoksa bunun bir benzerini yapabileceğimi sanmıyordum.’’
‘’Bunun
sen de ne işi var?’’ diye yineledi canavar. Sesi mağarada yankılanmıştı.
‘’Babam…’’
diye devam etti kız. ‘’Seni çok severdi. Senin çok iyi bir müzisyen olacağını
düşündü her zaman.’’ Canavarın öfkeli bakışları yerini derin bir hüzne
bırakmıştı şimdi. ‘’Ama sen ne yaptın?’’ diye devam etti kız. ‘’Onun bütün
ümitlerini boşa çıkardın. Seni son bir kez dinlemeyi umarak öldü! Senin büyük
işler başaracağına inanarak. Ne yazık!’’ Şimdi burnundan soluyan kızdı. ‘’Onun
sana verdiği değeri asla hak etmedin değil mi? Seni korkak!’’ Şimdi canavarın
göğsünü yumrukluyordu. Bir süre sonra ikisi de ağlayarak yere oturdu.
‘’Benden
korkmuyor musun?’’ dedi canavar.
‘’Bir
korkaktan niçin korkayım?’’ dedi kız.
‘’Korkunç
göründüğüm için...’’
‘’Korkunç
olan görüntün değil’’ dedi kız, canavarın gözlerinin içine bakarak
‘’ruhun.’’ Canavar irkilmişti. ‘’Bir kehanete inandın değil mi?’’ diye devam etti kız.
‘’Bir kehanete inandın ve seni büyülediler. Şu an ülken ne halde biliyor
musun?’’ Canavar yavaşça başını salladı. ‘’Baş yardımcı’’ dedi kız uzaklara
bakarak. ‘’Yeni kral. Zalim bir kral. Budala prensi kandırarak tahta oturdu!’’
Canavar
inanamamazlıkla kıza baktı. Söyleyecek tek kelime bulamıyordu. Sonunda ‘’nasıl
olur’’ diye kekeledi.
‘’İnsanları
büyüleyecek güçleri yoktu. Onlar da seni büyülediler. Yaşlı büyücü ile. O
beceriksiz büyücünün gücü de bir sana yeterdi zaten! Sadece babam değildi sana
hayran olan… Seni örnek alırdım. Müziğini. O yüzden flütün bende işte’’ dedi
kız hıçkırıklar içinde.
‘’Yani…
Ben bir…’’ dedi canavar.
‘’Canavara
dönüşmedin sersem!’’ dedi kız ateş saçan gözlerle. ‘’Sana öyle geldi. Aklını
büyülediler; yeteneğini ve görüntünü değil.’’
‘’Beni
burada nasıl buldun?’’ dedi canavar. Hala şaşkındı. Ancak boşluklar
tamamlanıyor gibi hissetti.
‘’O
avcılar. Eşkıya onlar. Onların yanında köle olarak çalışıyordum. Sonra seni
gördüler ve tanıdılar. Seni satacaklardı. Yeni krala…’’
‘’Ama
neden?’’
‘’Sen
hala bir tehlikesin anlamıyor musun? Tahtın tek varisi bir anda kaybolunca
tahta geçti o düzenbaz. Ama ya o tek varis geri dönerse…’’
‘’Bu
mümkün mü? Çok zaman geçti?’’ dedi canavar. Ancak, kızın mümkün demesini
diliyordu.
‘’Hep
de abartırdın zaten’’ dedi kız. Çocukluğundan beri tanıdığı bu şaşkın çocuğu
bir kral olarak görmüyordu. İstese de göremezdi. ‘’Beş yıl uzun bir zaman olsa
da, çok uzun sayılmaz. Kaldığın yerden devam edebilirsin. Tabii dersini hala alamadıysan...’’ dedi kız. Sonra
vücudunu dikleştirerek ‘’neyse, önemli değil; bunun için buradayım’’ diye
ekledi.
Prens,
kızın yere bıraktığı flütü eline alıp inceledi. İlk kez gördüğü bir şeyi
inceliyor gibiydi. Sonra çalmaya başladı. Genç kral çaldı, kızsa onu
gülümseyerek dinledi.
Kız
ve genç kral ülkelerine geri döndüler. Hain baş yardımcı ve büyücü kadın zindana
atıldı. Baş yardımcının getirdiği tüm katı kurallar kaldırıldı ve ülke eski
mutlu günlerine döndü. Genç kral ise müziğine. Mer ve Deran evlendiler. Deran,
Mer’den ilham alarak pek çok beste yaptı. Çocukları sarayda şarkılar söyleyerek
koşturdu. Bir zamanlar korkunç bir sessizliğe teslim olmuş saray; çocuk, flüt
ve gülüşme sesleriyle dolu uzun yıllar geçirdi.
SON
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsin.
:) giriş paragrafına iyi gülümsedim :) bu öykünü yine okuycam sonra yine gelip :) kelime oyununa bikaç ay ara verdim ama yakında dönücem o fantastik hikayenin devamıyla :) hikayeye ne yazcağımı düşünüyordum yazın da çok aşırı sıcak geçince düşünemez oldum ne kötü sıcak vardı yaa :)
YanıtlaSilBu haftaki kelimeleri sen vermiştin diye hatırlıyorum :) Okaliptüs ve flüt kelimeler arasındaydı, diğerlerinden emin değilim :) Hey gidii, değil mi :), ne zamanlardı. Şimdi aramızda olmayan, bloğa ara vermiş daha başka bir sürü yazar var. Keşke yine yeniden bol katılımlı ortak blog etkinlikleri olsa.
Silhıhım, mimler vardı, yaparız yine belkiii :)
SilÇok güzel oluur, çok severim mim yanıtlamayı da :)
SilNe tatlı bir öykü, ne zamandır hikayeni okumuyordum iyi oldu. :) Akıcı ve ilgi çekici bir konusu var. Masalsı yanı da nahiflik katmış.
YanıtlaSilBu arada paylaşımların listeme düşmüyor artık. :/
Teşekkür ederim, beğenmene sevindim. :)
SilEvet bu pazartesi yayınladığım yazıdan itibaren benim listemde de yazılarım görünmüyordu. Bu nedenle kendimi takipten çıkıp yeniden takip ettim. Sorun o günlük çözüldü ve yazılarım listemde yayınlandı. Hatta yazılarım listeye düşüyor mu diye kontrol amaçlı bir yazı da yayınlamıştım ve bir yanıt gelmişti bana, yazılarınız düşüyor listeye diye. Benim listemde de yazılar gecikmeli de olsa çıkınca üstünde durmadım ama şimdi baktım gerçekten yine yazılarım listede yok. Ben bloğun bu izin vermeli, teknikli kısmını hiç ellemem normalde, bir şeyi değiştirmedim kendi kendine olmuş yani. Muhtemelen teknik bir şey, daha evvel de benzer sorunlar yaşayanlar olmuştu. Google bu sorunla ilgili nette yazı da paylaşmamış. Listeye düşmemeye dair tek yazı yine bir blog yazarının 2019'da yazdığı bir yazı ama yazı çok eski tarihli olduğundan yazıdaki adımları uygulayamadım çünkü bloğun panel kısmı son yıllarda değişti. Yine de bir yerde değişik bir şey gözüme çarpmadı, muhtemelen teknik bir şey ama tabi ben dahil çoğu yazar okuma listesinden yazıları takip ettiğinden yazılarım artık normalden de az okunacak. :)) Yani olsun madem ne yapayım artık. Zırt pırt yazı kaldırmam en azından, nasıl olsa okunmayacak :) Ya da belki kendi kendine çözülür çünkü nasıl düzelir bir yerde yazmıyor ve ayarlar kısmında da bir değişiklik görmedim.
Ama tabi istersen sen de bir izle kısmından takibini çekip geri takip yapabilirsin. Bakalım öyle olunca düzelecek mi? Bir de blog paneline girip takip ettiğin blog listesinde benim bloğum var mı bir bakar mısın? Ben kendimi (yazılarım listeye düşüyor mu bakmak için takip ediyordum zaten) kendi takip ettiğim bloglar listemde görüyorum ama yazılarım yine de okuma listesi kısmına bende de düşmüyor. Yine de senin takip ettiklerin listesinde bloğum var mı bakarsan fikir edinmiş oluruz. O listeye de yine blog panelinde okuma listesi kısmının sağ üst köşesinde bir yer var oraya tıklayıp giriyoruz. Takip ettiğimiz blogların toplu isim listesi çıkıyor.
Bir de acaba şeye bakar mısın, bu sorunu çözmez ama merak ettim. Okuma listesinde tüm bloglar başlığının seçili olduğu bir yer var ya en tepede. Orada benim blog adımı bulup tıkladığında yazılar çıkıyor mu? Ben öyle yapınca çıktı şimdi ama genel listede yok tabi. Sorunu çözmez ama öyle yapınca oluyor mu merak ettim. Neyse yani sen de bir sende ekli miyim vs bakarsan çok iyi olurdu. Zahmet verdiysem de kusura bakma. En olmadı ara ara uğrarsın, kapım hep açık. :)
SilUmarım geçici bir sorundur da düzelir. İnsanı gıcık ediyor bu tarz şeyler. Takipten çıkıp yeniden ekledim ama hâlâ görünmüyor.
SilDediğin gibi blog ismine tıkladığımda başlıklar görünüyor sadece listede görünmüyor. Düzelene kadar bakarım artık. :) Ne zahmeti olur mu öyle şey. :)
Hiç bilmiyorum ve ne yapayım yani modundayım :) Önceden olsa çok takardım da bir şey yapmadım sonuçta ve farklı bir şey de göremiyorum. Düzelmesini tabi ki umuyorum, kendim çalıp kendim oynayacağım yoksa :)) Ama yine de yazarım ben, bu sırada da umarım sorun çözülür veya çözüm bulurum bilmiyorum. Teşekkür ederim baktığın için. :)
Sil