19 Ekim 2024 Cumartesi

Geçmiş zaman olur ki... den öteye giden bir yazı.


Önceden tek başıma bir şeyler keşfetmeyi çok severdim. Keyfim de yerindeyse, küçük detayları şıp diye bulurdum. Daha çok, eski şeyleri severdim. Yani işte bilirsin, ''yaşanmışlığım var'' diyen şeyleri. Bir hikayesi olduğunu göz kırpan şeyleri belki. Öykümü oku, diye fısıldayan şeyleri. Bundan olacak, bu şeyleri fotoğraf çekmeden asla ama asla rahatlayamazdım. Çok saçma yerlerin ve nesnelerin bile fotoğrafını çekmişimdir. Bazen kişisel hesabımda bile paylaşırdım ahahahha. Şimdilerde karşıma 6 yıl önce, 5 yıl önce diye anılar kısmında çıkıyorlar. Diyorum ne mana bu fotoğraf. 

Dün müydü, önceki gün mü anımsamıyorum. Yine böyle bir şey olmuştu. Üniversiteye ilk başladığım yıldan bir fotoğraf. O günün aslında pek bir esprisi yoktu ama anımsamak beni güldürdü. Hayır, özlediğimden falan da değil. Özlememem gerektiğinden de değil de... Ah işte! Bahsettiğim bu. Zamanla kendini açıklamaya çalışmaktan kıvranan bir tipe dönüştüm. Önceden böyle miydi, şak bir fotoğraf. Şak bir kelime. Bazen bu bile yok. Gerçi sen bilmezsin. Sana hep uzun uzun anlatırım. Ama artık eski uzun uzun anlatışlarımın bile tadı yok. Önceden daha saftım, belki ondan. Zamanla, önemsediğim şeylerin değişmesi gibi önemsemediğim şeyler de değişti. Bu başta sancılıydı ve böyle olmasını da tıpkı ilgili bir ebeveyn gibi anlayışla karşıladım. Ama şimdi ne bu duygusallık durduk yere. Ben duygusal biri de değilim ki! Hem duygusalsam bile duygusallanılacak yer var duygusallanmayacak yer... Yine gereksiz açıklamalar değil mi ahahah, bunlar da olmasa ne yazarım...

O anılar kısmında karşıma çıkan fotoğrafta yalnız değildim tabi. Üniversitenin ilk haftalarıydı. İlk dersimiz ta sabah, öbürü öğleden sonraydı. Zamanı yemek için bir yerlere gidiyorduk. Tabi daha yeni tanışmışız insanlarla da. Gerçi üniversite arkadaşlarımı nedensizce hep tanıyor gibi hissetmiştim. Sanki o yıl değil de, daha öncesinden getirdiğim arkadaşlıklar gibiydi. Onlara kendimi hiçbir zaman açmadım, üzgün değilim - üzgün olmadığım için üzgünüm. Ama öte yandan, açtım da. Sana açtığım gibi açmıştım. Oysa, çoğu insanın istediği bu değil. Neyse! Konumuz da bu değil zaten. Konumuz da... Yok. O gün güzel miydi, bilmiyorum. Kötü değildi, biliyorum. Bir yere gittiğimiz hatırımda. Ben binaları izleye izleye gidiyorum. Eski, mimarisi değişik binalardı. Böyle binaları incelemeyi hep sevmişimdir. Bu nedenle de hep geride kalırdım ahahahh. İşte, içlerinden bir binanın hoşuma giden bir köşesinin fotoğrafını çekmişim. Fotoğrafı seninle paylaşmayacağım çünkü o zamanki telefonumla tost makinesinden hallice bir kaliteyle çekmişim. Gerçi şimdi çeksem nasıl çekerim onu da bilmiyorum. Belki o günlerde seninle de paylaşmışımdır. İşte geçmiş zaman böyle. Geçmiş zaman olur ki... den öteye gitmiyor. Yine de öykü uydurmak istediğim her şey hatırımda kalır bir şekilde. Tıpkı o eski binanın fotoğrafının anısı gibi.

O İlkay'ı özlüyorum biliyor musun? Bu yazıyı da onun için yazdım hatta. O İlkay için. Bunda üzücü bir yan yok tabi. Ama keşke hayata onun gözleriyle bakabilsem. Aslında çok uzun zaman öncesi de değil... Yoksa öyle mi? Zaman kavramım yok gibi bir şeydir ahahha. Öyle sanırım. Uzun zaman olmuş. O da büyüdü anlayabiliyorum. Ama onun bazı özellikleri hala içimde mi dersin? Belki de sadece... Dışarı çıkıp, keşfetmeliyimdir. Bu kadar basittir. Sence?

Peki sen, sen özlüyor musun kendinden bir şeyleri? En çok neyi özlüyor, en iyi neyi hatırlıyorsun kendine dair? Paylaşmak istersen ben hep buradayım. Söz, yazım da burada olacak kaldırmayacağım ahahahha.

:)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.



2 yorum:

  1. Benim de eskiden çekip bunu niye çekmişim ki dediğim fotoğraflar oluyor. Bir de telefonunu kaydedip yıllar sonra bu kimdi ya dediğim kişiler oluyor. 😅
    Eski hakimi pek özlemem, şimdiden memnunum ama tek özlediğim gelecek ve geçmiş kaygısı duymadığım lise dönemlerim falan sanırım. :) Tatlı bir yazı olmuş yine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkincisi ilginçmiş :) Ben de o halimi değil ama o halimin dünyaya bakışındaki masumiyeti biraz özlüyorum sanırım. O kadar iyi niyetli olmak istemem, burası öyle bir dünya değil ama öte yandan, o kızın bakış açısında hoş yanlar vardı. Yıllar içinde sistemime gerçekçilik yüklendi sanırım :)
      Tabi şimdi de böyle umut vadeden yazılar yazmayı seviyorum ama kastettiğim bu değil. Yani insanlara hep iyi yaklaşırdım. Ben buyum, x kişisi beni ilgilendirmez diye düşünürdüm. Bu nedenle de hayal kırıklığı yaşardım kaçınılmaz olarak. :) Hala sadece kendimizi bilebileceğimize inandığımdan başka çeşit bir umudum var hayata dair ama saf bir tutumda da değilim çok şükür. :) İnsanlara ve hatta sevdiğim insanlara karşı bile.
      Veee teşekkür ederim ^-^

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.