30 Ocak 2025 Perşembe

Sevmek Sevilmek ve Kendi Gözlerim Nerede?


Sanırım kendimi kendi gözlerimden görmüyorum. Çabalıyorum ama olmuyor değil. Çabalamıyorum, çünkü bence böyle şeyler için çabalanmaz. Çabalarsak, yine başka birinin gözlerini ödünç almaz mıyız? Oysa bazı şeyler çabasızdır. Çünkü zaten vardır. Var olan şeyleri görmek neden bu kadar zor? Belki de buradaki çaba da budur. Beş saniye sonra kendini nerede görüyorsun? 

1

2

3

4

5

Sen kendini nasıl tanımlarsın? 

Yavaş saymalıydın!

Sanırım hayat amacım fark etmeden sevilmek olmuş. Fark ederek de olmuş olabilir tabii. Bazen ikisinin arasındaki ayrımı yapamam. Sevilmek tabii pek hoş. Ama baksana, sanki bu da çabasız bir şey. Sevmek mi çabasız, sevilmek mi? Dur bir dakika kafam karıştı... Ya da boş ver: Hareket edelim.

Sevmeyi değil sevilmeyi merkeze koyduğunda, ortadaki sevgi çabalı oluyor sanırım. Sevgi hak edilecek bir şey mi sence? Tabii ki sevdiğin kişi için ZATEN çabalarsın, onu demiyorum... Biz olma halini hak etmek gerekir ama biz olmadan önce, sen aşamasında, sen kimdin? Sen, çabalı sen olursan, sen mi olursun hakikaten? Peki, o zaman, göremediğin birini nasıl sevebilirsin? Tabii sevgi, ama hangi sevgi bu değil mi? Bin tane sevgi türü var! Bilmiyorum. İşte, hepsi! Sevgi deyince ne anlarsın? Aklına gelen ilk kelime nedir? Belki de beş saniye sonraki tanımımızda bu kelime de olur. Ah ne heyecanlı!

1

2

3

4

5

Ben böyle şeyler için çabalamadığımı sanırdım. Hayır, sanmazdım. Sıkça kendimi kandırırım (sanırım). Bilmiyorum, belki insani bir çabadır. İnsan bir şeyleri sevdiğine kendini inandırmaya çalışıyor. Peki ya sevildiğine? Hangisine inanmak daha kolay sence?

Ben neyi seviyorum acaba? Bu soruya bakarak sevilesi yönlerini bulabilir misin? Ben... bilmiyorum. Bilmediğimden sana soruyorum, vallaaa.

İnsan kendi gözlerini başkasına sorarak bulabilir mi? Hayır, değil mi?

Sen benim sendeki yansımamı nasıl görüyorsun? Sende nasıl bir iz bıraktım merak ettim. Bana... bir kelimeyle... beni anlatır mısın? Çok saçma oldu! Olsun... Belki de ben saçmalayan biriyimdir. Bir sıfatım da budur, ha; ne dersin?


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.




6 yorum:

  1. Ben sevmeyi seviyorum. Çocukluğumdan itibaren hep sevildim yeteri kadar ilgi alaka gördüm. O kadar gördüm ki artık kimse beni sevmese umrumda bile olmaz. Hatta bazen sevilmek bile istemiyorum o derece. Saman altından su yürütmek istiyorum. Birisi sizi sevince bütün dikkatler üzerinizde oluyor rahat hareket edemiyorsunuz.

    Ben sevilmek kotasını doldurdum. Ama sevmek kotası dolmuyor. Sevecek çok şey var. Herhalde tek eksik olan sevdiğim birisiyle evlenmek. O da ileride olur inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet beklentiler ve onlara uygun davranma durumu oluşabiliyor. Aslında buna sevgi denemez bence, yani ikili ilişkilerde (aile üyeleri arasında da) illa ki beklenti-ilgi bağlantısı oluşuyor. Bu da kişinin davranışlarını etkileyebiliyor. Arkadaşlık ve romantik ilişkilerdeki durum daha farklı olur tabi. Beklentiler uyuşmadığında çoğunlukla biter. Peki ''sevgi'' dediğimiz şey biter mi? Emin değilim. Belki zamanla sevgi parçacığından evrilmiş (kişiyle ilişki durumuna göre değişmekle birlikte) aşk, tutku, kardeşlik vs vs bağları eski canlılığını taşımaz; ama ya ilk parça olan sevgi? O da mı biter?

      Öte yandan aile üyeleriyle bile beklentiler uyuşmadığında sürtüşme olur. Sanırım bu durum sevgiden farklı, ortak yaşam alanı ve daha da çok imaj kaygısından ileri gelen durumlar. Bunları önemsemeyenler veya az önemseyenler, hatta önemsemiyor gibi görünüp ölümüne önemseyenler de gördüm. Sanırım (hadi herkes demeyelim de) çoğu kişi imaj kaygısını sevgi alma yoluyla eşdeğer tutuyor. Ben de aslında bu nedenle ''sevgi çabasız değil midir'' sorusunu sorguluyorum. İkili ilişkilere emek vermek başka bir şeydir; peki ya sevmek... o nedir?

      Sil
  2. Bir diğer şey de sevmek hususunda: sevmek hesabi bir şey değil. Böyle olması çok güzel. Seni 5 kilo seviyorum diyemiyorsun. Bazen sevdiğin kişiyi, canlıyı veya nesneyi ona rağmen seviyorsun. Diğer duygularda böyle bir durum söz konusu değil.

    Neyse bazen çok bilmişliğim tutuyor. İşte böyle şeyler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben en temel duygunun sevgi olduğunu düşünüyorum. Hatta her şeyin temelinin bu olduğunu düşünüyorum. Bunu pembe gözlüklü bir yerden söylemiyorum. Ciddiyim, aslında en derinde olan tek şey sevgi gibi görünüyor (en azından şu anki fikrim bu, sonra ne düşünürüm bilemem).

      Sil
  3. Kendimizi kendi gözlerimizden görememek… Belki de en büyük illüzyon bu. Başkasının gözleriyle kendimize baktığımızda, yansımamızın aslında bizim olmadığını fark ettiğimizde garip bir boşluk hissi doğuyor. Ama belki de bu boşluk içini bizim doldurmamız içindir? Beş saniye sonra nerede miyim? Sanırım hala bu satırların içinde kaybolmuş durumdayım heheh :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında büyürken kazandığımız bir özellik bu. Kendimizi bize söylenen sıfatlarla incelemeye başlıyoruz. Bir noktada kendi sıfatlarını bulabilenler ne şanslılar. Ben onlardan değilim ve bu, çoğu zaman beni durduran, hatta tıkayan bir şeydir. Yolumu tıkayan da diyemem, direkt ben, isteğim tıkanıyor. Bunları oturup düşünmüyorum da bu arada. Öyle gibi duruyor ama cidden ben yazılarımda yazdıklarımı arka planda bilinçsizce düşünürüm ve yazarak bilinçli düşünürüm. Bu konu da onlardan biri. Bunu kişisel gelişimsel bir yerden de sorgulamıyorum. Öylesi de ayıp değil, hata değil o ayrı; ama bu benim için bir ihtiyaç gibi aslında. Tabi bunu keşfetmeden de yaşarsın. Oysa ben, hissederek yaşamayı istiyorum. Bunu sanırım hiç başaramadım. Neden böyle oldu diye düşünüyorum. Cevabım bile yok. Belki tek cevap, kendimi kendi gözlerimle göremememdir. Hatta belki de, böyle bir şey zaten yoktur. Bilmiyorum ama dedim ya, bilmeden de yaşanır aslında. Hatta belki daha bile güzel yaşanır. :)

      Sil

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.