14 Ocak 2025 Salı

Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler (Edogawa Rampo) | Kitap Yorumu

Yazar: Edogawa Rampo, Çevirmen: Alper Kaan Bilir,
Yayınevi: İthaki Yayınları

Kitap on iki öykü ve çevirmenin kaleme aldığı bir önsözden oluşuyor. Bu öykülerde genellikle sıradışı denebilecek karakterlerin öyküleri anlatılıyor. Anlatıcı ile ana karakter çoğunlukla aynı kişi değil. Öykülerin anlatıcıları genelde bu olayları yaşadıktan sonra biz okurlara başlarına gelen ilginç bir olayı anlatır gibi anlatıyorlar. Kitabın bende uyandırdığı his, geçen yıl okuduğum Bora Chung'un kaleme aldığı Lanetli Tavşan kitabındaki öykülerin verdiği his ile benzerdi (bahsi geçen kitabı burada yorumlamıştım). Bu benzerliği hissetmemin nedeni her iki kitaptaki öykülerin de okuru rahatsız etme amacıyla insanın karanlık noktalarını ortaya koymalarıydı. Ancak Lanetli Tavşan'da hissettiğim buram buram rahatsız olma, hatta iğrenme, hissi bu kitapta yoktu. Yine rahatsız oldum ancak bu kitapta hissettiğim rahatsızlık hissine merak duygum da eşlik etti.

Kitabın ''Japonya'da Devrimler Çağı ve Grotesk'' başlıklı önsözünde Japonya'da meydana gelen yenileşme hareketlerinde temel alınan düşünce biçimi ve ilkelere kısaca değinilmiş ve kitabın yazarı Edogawa Rampo'nun bu modernleşme hareketlerinin doğurduğu veya açığa çıkardığı modern insanın karanlık yönlerine dair yazdığı öykülerdeki ana noktalar ifade edilmiş. Gerçek adıyla Taro Hirai olan Edogawa Rampo, takma (sahne) ismini Edgar Allan Poe'ya olan hayranlığından almaktaymış. Yazar Japon polisiyesinin kurucularından kabul edilmekteymiş; hatta Japonya Polisiye Yazarları Derneği'nin 1955'ten beri her yıl verdiği ödülün adı da bu nedenle Edogawa Rampo Ödülü ismine sahipmiş. Özetle modern Japon edebiyatının temeli için önemli bir isim diyebiliriz.

Bu öykülerinde de evet suç-polisiye teması işlenen temalardandı. Ancak ben öyküleri okurken o kaçma kovalama şaşırtmalı buram buram polisiye hissini de alamadım ne yalan söyleyeyim. Evet, yine merak ettim; evet, yine suçlular ve onların karmakarışık psikolojisi odak noktasıydı; evet, olaylar çetrefilli ve rahatsız edici noktalara da kaydı. Ancak ben öykülerdeki olayları, başta da özellikle vurguladığım gibi, gizem-polisiye türünde sınıflandırmaktan ziyade, rahatsız edici şeklinde nitelemeyi daha uygun görüyorum. Çünkü öykülerde işlenen suçlar polisiye tarafından değil de, suçlunun psikolojisi açısından işleniyor ve ilerliyordu. Ki bu noktada da hiçbir sorunum yok. Sadece bir okur olarak neyi beklemeliyiz olayını vurguluyorum. Çünkü ben bir okur olarak polisiye okuyacağımı zannediyordum ancak daha çok psikoloji temasının ağır bastığı öyküler okudum (psikoloji-gerilim bile değil; dümdüz psikoloji).

Anlatım sade olmakla birlikte, okuduğum diğer Japon edebiyatından kitaplara nazaran canlı ve ayrıntılı betimlemelere sahipti. Kurgular sürükleyici ve acaba ne olacak sorusuyla birbiri ardına bana öyküleri okutan cinstendi. Bu noktada olumsuz eleştiri getireceğim kısım, öykülerin anlatıcısının olay akışına sıkça müdahalede bulunmasıydı. Bu durumun nedeninin de kitaptaki öykülerin genel olarak 1920'li yılların ortalarında (1925-26 tarihli öyküler çoğunluktaydı) yazılmış olması, yani eski tarihli olmaları olabileceğini düşünüyorum. Favori öykülerim ise; Aynalar Cehennemi, İnsan Koltuk, O-Sei Sahnede, Kırmızı Oda, Psikolojik Test, İki Sakat isimli öyküler oldu. Bu öyküleri benim gözümde öne çıkaran durumlar ise hem polisiye kısmına ağırlık vermeleri, hem de beni şaşırtmalarıydı.

Benim genel olarak beğendiğim bir kitaptı. Özellikle de kitap okuyamama dönemlerinde olsun, aman dur kafamı dağıtayım aralarında olsun tercih edilebilecek bir kitap diye düşünüyorum.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Modern insan canavarlara inanmamayı huy edinmiş. Kendi içindeki yabanıl, kadim, delice şeylere bakmamaya alışmış. Fakat kazayla, tesadüfle ya da bir hileyle, gözümüz o saklı yere ilişebilir. O zaman ne olur? Edogawa Rampo, verdiği eserlerde bu soruya cevap aradı.'' (Sayfa 16 - Çevirmenin Önsözü - Japonya'da Devrimler Çağı ve Grotesk)


''Aşkımın en güzel kanıtı da, aşkımı gizlice yaşamaktansa varlığımı o hanıma belli etmeyi istememdir.'' (Sayfa 56 - İnsan Koltuk)


''O bir sanatçıydı, duyularının normal bir insanın duyularından daha keskin olduğuna emindim.'' (Sayfa 56 - İnsan Koltuk)


''Artık herkese karşı, sürekli numara yapmak alışkanlık halini almıştı.'' (Sayfa 63 - O-Sei Sahnede)


''Dünyadaki her şeyden ziyade, kendi adımlarımın güvensizliği korkutuyordu beni.'' (Sayfa 81 - Mars Kanalları)


''Korku da öyle bir şeydir ki insanın uğraşacak başka meşgalesi olmayınca büyür de büyür, tüm bedenini kaplar.'' (Sayfa 96 - Kumaş Resimle Birlikte Yolculuk Eden Adam)


''Belki de deliyimdir.'' (Sayfa 116 - Kırmızı Oda)


''Doğaya yüz vermeyen adamlar, eninde sonunda tabiatla karşılaşınca onun görkemine bilhassa kuvvetlice çekilirler.'' (Sayfa 144 - Zehirli Ot)


''Keşke o günlerde daha cesur olsaydım...'' (Sayfa 221 - Monogram)



Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.