Yönetmen: Lee Hyun-seung
Senarist: Eun-Jeong Kim, Ji-na Yeo
Yapımı: 2000 - Güney Kore
''İnsanın asla saklayamayacağı üç şey vardır: öksürük, sefalet ve aşk. Bunlardan birini ne kadar saklamaya çalışırsan çalış kendini belli eder. Ama yine de saklamaya çok istekli olduğumuz zamanlar vardır. Oturup ağlamak istiyorum... ta ki, bir damla gözyaşım kalmayıncaya kadar.''
Kaynak: Pinterest |
''Biliyorum, ummamalıydım. Ama hayatım boyunca hep hayal kırıklığı yaşadım. Umursadığım bütün insanlar benden o kadar uzaklar ki!''
Film, aralarında iki yıl uzaklık bulunan iki kişinin mektuplaşmalarını konu ediniyor. 1999 yılının son günlerini yaşayan Eun-joo (Jun Ji-hyun), gölün kıyısındaki evinden ayrılırken evin yeni sahibine bir not bırakır. Genç kadının bıraktığı bu not evin iki yıl önceki sahibi, 1997 yılının sonundaki, Sung hyun'un (Lee Jung-jae) eline ulaşır. Her ne kadar tuhaf olsa da, ikili yaşadıkları bu durumu kabullenip evin posta kutusu aracılığıyla mektuplaşmaya başlarlar. İkisinin de kendi dertleri vardır ve fizik kurallarını aşan bu arkadaşlık ikisine de iyi gelir. Film boyunca bu iki kişinin kurdukları iletişimin hem kendi hayatlarını, hem de birbirlerinin hayatlarını nasıl etkilediğinin hikayesini izleriz.
Kaynak: Pinterest |
Filmi bir sinema sayfasında görüp kaydetmiştim. Gördüğüm gönderide yukarıda da yer verdiğim fotoğrafta yer alan göl evinin büyüleyici manzarası vardı. Bu nedenle konusunu bile bilmeden filmi izlemeyi kafama koymuştum. Hayatımda çok nadir bir filmin sonuna karışmak istemişimdir. Ciddiyim, bir film veya kitap, mutsuz veya ucu açık bir sonla bittiğinde bile ben kızmam veya bozulmam (en azından çok fazla?). Oysa bu filmi izlerken hep ''lütfen mutlu bir sonları olsun'' diye mırıldanıp durdum. Sana spoiler vermeyeceğim sevgili okur ama filmin beni başından sonuna kadar nasıl etkilemiş olduğunu verdiğim bu örneği de öne sürerek belirtmeliyim.
Filmin sevdiğim o kadar çok sahnesi var ki... Hangi birinden bahsetmeliyim bilmiyorum. İkilinin mektuplaşırken yaşadıkları heyecan, Sung hyun'un Eun-joo'yu geçmişte gördüğü ilk an ve o anda yaptığı tatlı şapşallıklar, ikisinin farklı zamanlarda olsalar da bir aradaymış gibi geçirdikleri gün... Tüm bunları izlemek yüzümde tebessüm, kalbimde burukluk oluşturdu. Ancak tüm bunlar bir yana, sanırım beni en çok etkileyen durum Sung'un geleceği bekleyişi ve Eun-joo'nun geçmişi yönlendirmek için çabalayışı oldu.
Daha sonra bu filmin, başrollerinde Keanu Reeves ve Sandra Bullock'un yer aldığı 2006 ABD yapımı başka bir uyarlaması da yapılmış. O film, filmin orijinal versiyonu olan 2000 yılı Güney Kore yapımı bu versiyonundan daha popüler gördüğüm kadarıyla. Daha sonra, Keanu Reeves'i çok sevdiğim için, filmin o uyarlamasını da izleyeceğim. Belki sen de filmin hikayesini bahsettiğim uyarlaması ile tanımışsındır diye kısa bir not geçmek istedim.
Özetle, benim çok severek izlediğim bir film oldu. Romantik filmleri seviyorsan, zaten bu filmi kesin seversin diye düşünüyorum. Romantizm mi o da ne, diyorsan da; evet geri durman iyi olabilir belki... Çünkü bu gerçekten romantik bir film! Ama yine de, aşkı görmek isteyen herkes bence filme bakabilir.
Hoşça kalın.
OST / Il Mare dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Il Mare Trailer izlemek için tıklayabilirsiniz.
Not: Bu film yorumu yazısı reklam değildir, film önerisidir.
Filmi çok defa duydum ya da bir yerlerde okudum. Öyle güzel anlatmışsın ki merakım daha da arttı. Teşekkürler İlkay.😊✋️
YanıtlaSilNe demek rica ederim. Cici, dingin ve güzel hisler veren bir filmdi bence. İzlerseniz siz de seversiniz umarım. :)
SilAşk, öksürük ve sefaletle ilgili olan kısmı sevdim. Hoşuma gitti :)
YanıtlaSilEvet güzel :)
SilKeanu reeves yapımı izlemiştim bende, ama seninkini de merak ettim.
YanıtlaSilO yapımda daha orta yaşlı karakterler görünüyor. Burada daha genç karakterler var, bir de Kore daha farklı bir kültür olduğundan (en azından eski yapımları daha kültürlerine has özellikler taşıyordu) iki film arasında farklar olabileceğini düşünüyorum. Ama tabi ana hikaye aynıdır muhtemelen.
Sil